Γνωστά και Όχι, Τελευταίων Ημερών!

1.

Yeni partinin kurulacağı tarih açıklandı! Ali Babacan ve Abdullah Gül…

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tarafından kurulacağı iddia edilen “Yeni parti” ile ilgili Reuters’tan çarpıcı bir haber geldi. Reuters’a konuşan bazı yetkililerin, “Babacan ve Gül büyük ihtimalle bu sonbaharda yeni parti kuracak” dediği belirtildi.

27 Haziran 2019 

Ajans, Ali Babacan‘a yakın olduğunu söyleyen danışmanlarından birinin, yeni partinin Babacan ve Gül bu sonbaharda büyük ihtimalle parti kuracak dediğini aktardı. Kurulacak bu yeni parti ile ilgili olarak konuşan bu kişi, parti politikasının AK Parti’nin ilk dönemine benzeyeceğini vurguladı. Konuyla yakından ilgilenen bir diğer danışman ise, bu iki ismin parti kurmayı 6 aydır düşündüğünü fakat 31 Mart seçimleri sonrasında buna hız verdiğini aktardı.

Ahmet Davutoğlu şu aşamada yeni partide yok”

Reuters, Babacan ve Gül’den doğrudan yorum alamazken danışmanlardan biri, partinin nasıl finanse edileceğine dair bir açıklama yapmadığını vurguladı. İsmi açıklanmayan yetkili, şu an yapılan yeni parti görüşmelerinde mevcut AK Parti vekillerininve diğer siyasetçilerle birlikte akademisyenlerin de olduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan ve ismini açıklamayan bir AK Parti’li yetkili ise,Babacan güçlü ve saygı duyulan bir figür dedi. AK Parti’li yetkili partinin seçim sonucunun sorumluluğunu alması gerektiğini söylerken, “Hem ülkeyi yönettiğimiz hem de insanlarla olduğumuz eski siyasetimize geri dönmeliyiz” dedi.

Ali Babacan’ındanışmanı, AK Parti’nin meclisteki bazı vekillerinden destek aldıklarını söylerken, kaç kişi olduğunu belirtmedi. Yetkili, “Birkaç sürpriz önemli destekçi beklediklerini” söylerken bir isim vermedi. Öte yandan Reuters’a konuşan Ahmet Davutoğlu’na yakın bir kaynak, şu aşamada kurulması planlanan yeni partiye katılmayacağını öne sürdü.

2.

Bakan Hulusi Akar’dan F-35 mesajı: NATO’yu zayıflatır

Milli Savunma Bakanı Akar, gündemdeki F-35 krizine ilişkin açıklamalarda bulundu.

27 Haziran 2019 

Bakan Akar’ın açıklamalarından satırbaşları:

-“F-35 savaş uçağından Türkiye’yi mahrum bırakmaya çalışmak NATO’nun da savunmasını ve caydırıcılığını ciddi ölçüde azaltır“!

-“F-35 uçağı ve programının güvenliği, stratejik ortağımız ABD için olduğu kadar Türkiye için de çok büyük önem taşımaktadır.”

-“(F-35 Programı) Bu bir ticari anlaşmadır. Bu kapsamda her ortamda tüm haklarımızın sonuna kadar savunucusu olacağız.”

3.

Tehditleri Türkiye için boş laf! Roket ve füze menzilimizde

Türkiye ile Yunanistan arasında devam eden Doğu Akdeniz gerginliği, Yunan Başbakan Çipras’ın “Ordumuz hazır” çıkışıyla yeni bir boyut kazandı. Çipras’ın açıklamaları askeri çevrelerde ‘dikkate alınmaya değmez’ olarak nitelense de Türkiye’nin ‘Yavuz’ sondaj gemisi başta olmak üzere kendi unsurlarından birinin vurulması halinde neler yapabileceği sorusu da önem kazandı.

ω
28.06.2019 
Uzmanlara göre sınırlı olsa da Türkiye tek bir askerini dahi riske etmeden Atina’yı vurabilecek enstrümanlara sahip. Yunanistan‘ın modern tarihin hiçbir döneminde büyük güçlerin desteğini almadan Türkiye ile bire bir çatışmadığına değinen kaynaklar, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda da gördük. Ada’ya hiçbir büyük platform getirmediler görüşünü hatırlatıyor.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarını her ne pahasına olursun olsun koruyacağını açıklaması ve bu açıklamalarını Yavuz, Fatih, Barbaros gibi sondaj ve araştırma gemilerini bölgeye göndererek kararlılığını göstermesi yeni bir süreç başlattı.

Bölgede kendi başına bir şey yapamayan ve ABD, İsrail, İtalya, Mısır gibi ülkelerle yaptığı ortaklıklar üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışan Yunanistan, son dönemlerde tansiyonu daha da yükselten açıklamalar yapıyor. Yunanistan Başbakanı Çipras’ın Yunan Ordusu hazır bir şekilde bekliyor açıklaması, gözleri bir kez daha bölgeye çevirdi.

Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz ile Yunanistan’ın bu tutumumun ‘ne kadar gerçekçi?’ olduğu ve Türkiye’nin ‘tek bir askerini dahi riske etmeden’ atabileceği muhtemel adımları konuştuk.

ADALARA TOPÇU ROKETİ, ATİNA’YA SOM VE BORA

Yunanistan’ın herhangi bir Türk unsurunu vurması halinde Türkiye’nin de aynı şekilde mütekabiliyet göstereceğini vurgulayan Oğuz, atılabilecek ‘cezalandırma’ adımlarından da bahsetti.

Oğuz, bu tür ‘ceza’ adımlarının taktik üstünlük anlamına geleceği, kesinlikle kalıcı stratejik üstünlük sağlamayacağına veya tek başına savaşı kazanmak için yeterli olmayacağına dikkati çekerek, teorik adımları şöyle anlattı:

1* İlk olarak kendi sınırlarımızın içinden azami 120 km menzilli topçu roket ve füzelerini kullanabiliriz. Bunlar, yakındaki adalarda yer alan Yunan askeri çıkarlarına zarar verir. Bu adalarda kullandıkları askeri üsler ve havaalanları en basit topçu roket ve füzelerimizin menzili içinde.

2* Yine, atış zarfına bağlı olmak üzere, azami 100-110 km menzile sahip, savaş uçaklarından atılabilen kanatlı güdüm kitlerimiz (KGK) mevcut.

3* Eğer Türkiye daha uzun bir menzilde müdahale etmek isterse o zaman 150 km menzilli J600T-Yıldırım karadan karaya füzelerimiz devreye girer. Bu balistik füzelerimizle yine menzili içindeki adaları vurma kabiliyetimiz var.

4* Daha da uzun menzilli müdahaleler için kendi hava sahamızda uçan uçaklarımızdan SOM seyir füzelerimizi kullanabiliriz ki onların menzili 280 km’nin üzerinde.

5* Sıcak temasa girmeden atabileceğimiz adımlar bunlarla da sınırlı değil. Pençe Harekatı’nda rüşdünü ispatlayan Bora balistik füzeleri var. Bora’nın menzili de azami 280 km civarı. Yani istersek bu mobil sistem ile teorik olarak Yunanistan’ın başkenti Atina dahi vuruş alanımızın içine girmiş oluyor. Böyle bir hamle de Türkiye’nin olası seçeneklerinden biri.

Tüm bu maddelerin ‘can kaybı’ olmadan, ‘mühimmatlarla gerçekleştirilmesi muhtemel adımları’ kapsadığına dikkati çeken Oğuz, ”Eğer bunların dışında ne olabilir derseniz, o zaman iş gerçek bir savaşa ve dolayısıyla farklı savaş senaryolarına gider” ifadesini kullandı.

YUNANİSTAN TEK BAŞINA SICAK ÇATIŞMAYA GİRMEYE CESARET EDEMEZ

Oğuz, Çipras başta olmak üzere Yunanistan’ın yönetiminde bulunan isimlerin son dönemlerde bu tür açıklamaları daha sık yapmasını ‘7 Temmuz’da gerçekleşecek erken seçimlere’ bağlayarak, şöyle devam etti:

”Seçim döneminde oldukları için bu tür söylemleri iç politika malzemesi olarak rahatça ve sık bir şekilde kullanıyorlar. Ancak iş ‘gerçek bir savaş’ durumuna gelirse kimse böyle rahat konuşamaz. Yunanistan’ın tek başına Türkiye’nin karşısına çıkma lüksü yok. Onlar, kendilerini destekleyeceklerini düşündükleri güçlere güveniyorlar.

ABD, Fransa, İsrail, Mısır, İtalya gibi ülkelerle Doğu Akdeniz’deki gelişmeler vasıtasıyla işbirlikleri kurdular. Ancak ne Fransa, ne Mısır ne İtalya ve hatta ne de İsrail, Yunanistan için Türkiye ile direkt savaşa girmeyi tercih etmez.

ABD’nin durumu farklı. Onlarla Suriye’den Irak’a, Doğu Akdeniz’den Balkanlara, Karadeniz’den F-35 ve S-400 gibi birbirinden farklı çok sayıda konuda çatışma noktalarımız var. Bu nedenle Yunanistan Doğu Akdeniz kartını bu süreçte kendisi için etkin olarak kullanıyor. Diğer ülkelerin de işine geliyor bu ve ABD’yi Türkiye’ye karşı sopa olarak kullanıyorlar. Öte yandan ABD için de NATO’da müttefik olduğu bir ülkeyle açık ve uzun süreli bir savaştan bahsetmek mümkün olmaz görüşündeyim. Ancak Türkiye’ye ‘ceza’ kesmek isteyebilirler. Bizim uçak, gemi, vb. bir unsurumuzu vurup ‘yanlışlıkla’ olduğunu söyleyebilirler. Çünkü tarihte bunun örneği var.

KIBRIS BİZİM ‘YAN KAPIMIZ’

Eğer bu tür ilişkileri olmasa Yunanistan bu tür adımları atmaya kolaylıkla karar veremez. Çünkü Kıbrıs adasına sürpriz, ani ve sürekli bir müdahale, lojistik olarak da Yunanistan‘ın rahatlıkla altından kalkabileceği bir süreç değil. Benzer savaş kabiliyetleri yok. Kıbrıs bizim ise ‘yan kapımız.

Daha önce 1974’te kimse Yunanistan için sıcak bir çatışmayı göze almayınca tek başlarına kaldılar. Kardak krizinde de ilk anda acil ve sorgusuz bir destek geleceğini hayal ettiler ama bulamayıp hayal kırıklığına uğradılar.”

4. Rumlardan Doğu Akdeniz’de yeni provokasyon

Doğu Akdeniz’e giden Türkiye’nin ikinci derin deniz sondaj gemisi “Yavuz”, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni rahatsız etti. Rumlar önümüzdeki ay gerçek mermilerle tatbikat yapacaklarını duyurdu.

Türkiye Doğu Akdeniz’de kendi kıta sahanlığındaki sondaj faaliyetlerini sürdürüyor.
Fatih’ten sonra ikinci derin deniz sondaj gemisi Yavuz da Doğu Akdeniz’de.
Türkiye’nin bu kararlılığı, bölgedeki zengin enerji rezervlerinde Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni devre dışı bırakmak isteyen Rum yönetimini çileden çıkarıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi önce adanın batısındaki Türkiye kıta sahanlığında sondaj çalışmalarını sürdüren Fatih gemisinin mürettebatını tutuklamakla tehdit etti, şimdi ise ilan ettiği Navtex ile provokatif eylemlerine bir yenisini ekledi. 
GERÇEK MERMİLERLE DENİZ TATBİKATI
Rum kesimi, adanın güneydoğusu açıklarında 1 ve 10 Temmuz tarihlerinde gerçek mermilerle deniz tatbikatı yapılacağını duyurdu.
TRT Haber’e göre, Yunan basını da Rumların bu provokatif adımını sayfalarına taşıdı.
Navtex’in Yavuz gemisinin engellenmesine yönelik olduğu iddiasına yer verdi.
Tatbikat bölgesinin KKTC ile çakışan 2’nci ve 3’ncü parsel bölgelerinin büyük bölümünü kapsadığını ileri sürdü.
Uzmanlar Rumların bu adımının sahada ve gerçekte hiçbir anlamı olmadığı görüşünde.
Rumların rutin faaliyetlerini basın yolu ile provokatif bir eyleme dönüştürme çabasına dikkat çekiliyor.
TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİNİ ETKİLEMEYECEK
Bu adımların Ankara’da bir karşılığı yok. Türkiye’nin bölgedeki sismik ve sondaj faaliyetleri Rum tarafının provokasyon çabasından etkilenmeyecek.
Yavuz sondaj gemisi de, Karpaz açıklarında çalışmalarını güvenli şekilde yapacak.
Karpaz açıklarına ilerleyen Yavuz sondaj gemisine Türk jetleri ve 2 fırkateyn eşlik ediyor.