ΕΝΗΜΕΡΩΣΗ ΚΑΙ ΠΑΛΙ!..
1. ΟΪΜΕΝ! ΣΤΕΛΕΧΟΣ ΤΟΥ Τ/”ΒΑΘΕΩΣ ΚΡΑΤΟΥΣ“!
3. Ο ΡΤΕ, ΠΟΥ ΕΔΩ ΟΙ… ΑΝΑΛΥΤΑΔΕΣ ΛΕΝΕ ΚΑΙ ΓΡΑΦΟΥΝ ΠΩΣ… ΗΤΤΑΤΑΙ!..
GENAR Başkanı açıkladı: İşte partilerin son oy oranları
GENAR Başkanı İhsan Aktaş, anketlerde partilerin son oy oranlarını açıkladı. Buna göre, Cumhur İttifakı 2 yıl içinde 2 puan artarak yüzde 55.2 oy oranına sahip. En beğenilen lider, en yakın rakibine 4 kat fark atan Cumhurbaşkanı Erdoğan. Yeni kurulan partilerin ise oy oranları çok düşük kaldı. Ayrıca CHP, yerel seçimlerde yakaladığı rüzgarı bir yılda kaybetti.
AK PARTİ OYUNU 2 PUAN ARTTIRDI
-Herkesin merak ettiği soru ile başlayalım. AK Parti’nin oy oranında 2018 yılından bu yana düşüş var mı?
Seçimlerden bu yana bu dönemde Cumhur ittifakı en yüksek seviyeye ulaştı. Son genel seçimlerde Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 53.7 idi. Bugün yaptığımız araştırmada yüzde 55.2 sonucuna ulaştık. Bu da gösteriyor ki iki yıl içerisinde Cumhur İttifakı oy kaybetmediği gibi, oy oranını da 2 puan arttırmış görünüyor.
CHP YEREL RÜZGARI KAYBETTİ
-2019 yerel seçimlerinde CHP’nin oy oranı neden günümüzde genel seçim kamuoyu araştırmalarına yansımıyor?
CHP’nin Ankara, İstanbul ve Antalya gibi büyük şehirleri alması genel siyasete de yansıyacağı bekleniyordu. Ancak seçimlerden hemen sonra yaptığımız araştırmada yereldeki bu sıçramanın genel seçimlere yeteri kadar etki etmeyeceği dikkatimizi çekmişti. Bunun sebebini şöyle açıklayabiliriz. AK Parti yerele yönetimlerde hizmet noktasında önemli aşamalar kaydetmişti. Bunun üzerine koyarak dikkat çekici bir belediyecilik hizmeti ortaya koymak çok zordu. CHP’li İstanbul ve Ankara belediyesi şu ana kadar bu zoru başaramadı. Bir de şunun altını çizmekte fayda var. CHP’nin yereldeki oy oranı her zaman genel seçimlerin üzerindedir.
BU PAZAR SEÇİM OLSA CUMHUR İTTİFAKI YÜZDE 55.2
-Bu Pazar seçim olsa Cumhur ittifakı ipi tek başına göğüsleyebilir diyebilir miyiz?
Seçimleri psikolojisi her dönemde farklı olabiliyor. Ancak bu Pazar günü seçim Cumhur İttifakı’nın oy oranın yüzde 55.2 olduğunu, meclis çoğunluğunu elde edebileceğini ve ilk turda Cumhurbaşkanı seçebileceğini söyleyebiliriz. Diğer partilerden de oy alacağını da düşünerek Cumhurbaşkanı’nın oy oranının biraz daha yüksek olduğunu bekleyebiliriz.
İMAMOĞLU’NUN SİYASET TARZI BEĞENİLMEDİ
-2019 seçimlerinin parlayan yıldızı Ekrem İmamoğlu’ydu. Sizce beklenen performansı gösterebildi mi?
Kent meselelerine duyarlı bir insan olarak benim gözlemim şu. Geriye bıraktığımız bir yıl siyasi polemiklerle geçti. Hizmetler, yatırımlar ve sosyal meseleler gündem olmadı. Ekrem İmamoğlu’nun siyaset ve hizmet anlayışı böyle gidecek gibi görünüyor. İstanbullular da bunun farkında. İstanbullunun gündemi ve beklentisi ile İmamoğlu’nun beklentisi ve gündemi çok farklı.
HÜKÜMET PANDEMİ SÜRECİNDE BAŞARILI
-Oy oranlarındaki artışta pandemi sürecindeki başarının payı var mı?
Bütün dünyayı temelinden sarsan ve çaresiz bırakan pandemi sürecinin iyi yönetilmesi vatandaş düzeyinde olumlu etki yarattı. Panedemi sürecinin tamamına bakıldığında eş zamanlı olarak çeşitli bakanlıkların almış olduğu önemli tedbirler var. Burada Sağlık Bakanlığında titiz, dikkatli çalışması çok dikkat çekiciydi ve toplumda kısa sürede karşılık buldu. Bunun yanısıra Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın KOBİ’lere yaptığı mali destek, 4 milyon haneye yapılan yapılan doğrudan yardım ile ekonomik ve sosyal açıdan toplumun rahatlatılmasına sebep oldu. Bunun yanısıra başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere her bakanlık bu süreçte iyi sınav verdi. Bunun adı “İyi Yönetim”dir. Pandemi süreci şunu gösterdi; hizmet, yatırım ve kriz yönetiminde AK Parti üstünlüğünü ortaya koyuyor. Buna karşılık siyasi polemik zeminine dönülünce CHP daha etkili oluyor.
CHP’NİN YÜZDE 63’Ü BAŞARILI BULUYOR
-Muhalefet partilerine oy veren seçmen Pandemi sürecinde hükümetin performansını nasıl buluyor?
Türkiye kamuoyu hükümeti ve Sağlık Bakanlığını çok başarılı buluyor. Türkiye’nin yüzde 70’i Sağlık Bakanlığı’nın toplum ile paylaştığı verilerin güvenli olduğuna inanıyor. Yüzde 75’e Sağlık Bakanlığı’nı başarılı bulmaktadır. CHP seçmeninin yüzde 63’ü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı başarılı bulmaktadır.
ERDOĞAN AÇIK ARA EN BEĞENİLEN LİDER
-Peki Türkiye’de en beğenilen siyasetçi kim?
10 siyasi lider arasında en beğenilen lider olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oranı yüzde 36.2. İkinci ismin beğeni oranı ise sadece yüzde 9. Önceden ikinci isimin yüzde 17’lere ulaştığını görüyorduk. Burada ikinci isim arasındaki fark 4 katına kadar çıkmış. Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyu nezdindeki gücünü ve etkisini ortaya koyuyor.
CHP’DE HAYAL KIRIKLIĞI HAKİM
-CHP’nin oy oranlarında bir sıçrama gözlemliyor musunuz?
Son genel seçimler oy oranı yüzde 22.6 idi. Bugün ise yaptığımız çalışmada yüzde 23.5 sonucuna ulaştık. Ancak kendi beklentileri oylarının yüzde 30 sınırına dayanmış olduğu yönündeydi. Geriye bıraktığımız 10 yılda CHP’nin sosyolojik bir sıkışmışlığı yaşandığı söyleniyordu. Ancak görünen o ki bu sıkışmışlık henüz aşılabilmiş değil.
CHP SİYASİ POLEMİKTEN ARTIK BESLENEMİYOR
-CHP’nin son dönemde içinde bulunduğu agresif tutum, darbe imaları, sert siyaset bu sıkışmışlıktan kaynaklanıyor olabilir mi?
Yerel seçimlerden elde ettikleri rüzgarın CHP’yi iktidara taşıyacağı bekleniyordu. Ancak karşı karşıya kalınan küresel meselelerde Hükümetin ortaya koyduğu başarı, Cumhur İttifakı’na olan desteği arttırmıştır. Burada CHP’nin siyaset tarzını da gözden geçirmesi gerekiyor. İyi işler yapıldığında bile siyasi polemik yaparsanız bir kıymeti olmuyor.
YENİ PARTİLER HEYECAN OLUŞTURMADI
-Deva Partisi ve Gelecek Partisi neden bir heyecan oluşturamadı?
Yeni kurulan partilerin bugünkü tabloda henüz bir varlık gösterememiş olduğu anlaşılıyor. Partiler kurulmadan önce belli oranda bir tartışma vardı. Ancak partiler kurulduktan sonra kadrolar ortaya çıkınca Türk siyasetine bir katkısının olmayacağı anlaşıldı. Zaten araştırma sonuçlarına baktığımızda da bugün için kamuyoyunun Deva ve Gelecek Partisi’ni dikkate almadığı anlaşılıyor. Zaten önümüzdeki seçimlerin AK Parti ile CHP arasında geçeceğini düşünürsek, bu partilerden kopmuş üçüncü partilere seçmenin yöneleceğini düşünmüyorum.
İYİ PARTİ KALICI OLMAK İSTİYORSA BAĞIMSIZ OLMALI
-AK Parti ile aynı tabandan oy almaya çalışan küçüklü büyüklü partiler var. Bunların Cumhur ve Millet ittifakı dışında üçüncü bir ittifak kuracağı söyleniyor. Bu ittifaka şans veriyor musunuz?
Tartışılan bu üçüncü ittifak ile ilgili farklı bir kanaatim var. Yeni kurulan partiler ve Saadet Partisi’nden bağımsız olarak İyi Parti’nin kalıcı bir parti olması için başka bir tutuma ihtiyacı var. Milliyetçi gelenekten gelen bir partinin HDP’nin gölgesinde kalması İyi Parti seçmenini yaralamaktadır. İyi Parti’nin bağımsız bir siyasi parti kimliği oluşturabilmesi için ittifaklardan bağımsız bir pozisyon almasının faydalı olacağını düşünüyorum. Meral Akşener Cumhurbaşkanlığına bizzat aday olarak önemli bir adım atmış ve partisi için faydalı olmuştu.
Hassas Güdüm Kiti-84 Lazer Arayıcı Başlık’ın test atışları başarıyla gerçekleştirildi
Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan son dakika açıklamasında, “Yerli ve milli imkanlarla üretilen Hassas Güdüm Kiti-84 Lazer Arayıcı Başlık’ın test atışları başarıyla gerçekleştirildi” denildi.
Son dakika haberine göre; Milli Savunma Bakanlığı (MSB), yerli ve milli imkanlarla üretilen Hassas Güdüm Kiti-84 Lazer Arayıcı Başlık’ın test atışlarının başarıyla gerçekleştirildiğini bildirdi.
MSB’den yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Yerli ve milli imkanlarla üretilen HGK-84 LAB (Hassas Güdüm Kiti-84 Lazer Arayıcı Başlık) Hava Kuvvetlerimiz tarafından yapılan test atışları başarıyla gerçekleştirildi.”
Öte yandan MSB’nin Twitter hesabından, Hassas Güdüm Kiti-84 Lazer Arayıcı Başlık’ın test atışıyla ilgili bir video da yayımlandı.
5.
MHP lideri Bahçeli’den 19 Mayıs mesajı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayınladı. Bahçeli mesajında ”Milletvekili transfer borsası kurup korsan siyaset ticaretine bel bağlayanların Gazi Meclisi’mizin saygınlığına gölge düşürme çabaları Türkiye’nin ayak bağı ve ağır yüküdür” dedi.
Türkiye destek verdi, dünya şaşkına döndü! Hafter’in kalesi düştü
Anadolu Ajansı’nın (AA) geçtiği son dakika haberine göre; Libya Ordusu Batı Harekat Dairesi Komutanı Usame Cuveyli, Hafter güçlerinin işgalindeki Vatiyye Askeri Üssü’nde kontrolü sağladıklarını açıkladı. Üssün içinde ise çarpıcı görüntüler geldi. BM nezdindeki meşru hükümet, Türkiye tarafından destekleniyor.
Libya ordusu hava unsurları, son 48 saat içinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Hafter milislerine temin ettiği 2’si Vatiyye Üssü’nde olmak üzere toplam 3 Rus yapımı Pantsir hava savunma sistemini imha etmişti.
UMH’ye bağlı Öfke Volkanı Operasyonu Sözcüsü Mustafa el-Meci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, askeri üste kullanılabilir bir Rus yapımı Pantsir hava savunma sistemi ele geçirildiğini, ayrıca iki gün önce düzenlenen bombardımanda kullanılmaz hale gelen Rus yapımı iki savunma sistemi bulunduğunu belirtti.
ÜSSÜN LİBYA’NIN BATISI İÇİN ÖNEMİ
Darbeci lideri Hafter, Nisan 2019’da başkent Trablus‘a yönelik saldırı emri vermesinin ardından, savaş uçaklarıyla başkent çevresini vurmak için Vatiyye Üssü’nü yoğun biçimde kullanmıştı.
Libya ordusu, 25 Mart’ta başlattığı Barış Pınarı Harekatı ile Hafter güçlerinin Vatiyye’yi kullanarak elde ettiği üstünlüğü ortadan kaldırdı. Ancak Vatiyye Üssü, çölün ortasında geniş ve çok korunaklı bir askeri alan olması hasebiyle stratejik önemini koruyor.
SİVİL UÇUŞLARIN YAPILMADIĞI TEK ÜS
İkinci Dünya Savaşı sırasında 1942’de açıldığı dönemde Ukbe bin Nafi olarak isimlendirilen Vatiyye, Mitiga Havalimanı‘ndan sonra en önemli hava üssü olarak kabul ediliyor. Vatiyye ayrıca Libya’da sivil uçuşların yapılmadığı tek üs olarak biliniyor.
6 YILDIR HAFTER’İN KOMUTA MERKEZİYDİ
Ağustos 2014’te Hafter kuvetlerini kontrolüne geçen Vatiyye’yi geri alabilmek için hükümete bağlı birlikler 2016’ya kadar üssün etrafında hazırlıklar yaptı. Nisan 2019’da kontrolü kısa süreli olarak sağlasa da daha sonra yeniden kaybetti.
Hafter güçleri Ağustos 2014’ten bu yana yaklaşık 6 yıldır üssü “Batı operasyonları komuta merkezi” olarak kullanıyordu.
Libya ordusu, 3 Nisan’da Vatiyye’ye düzenlediği hava operasyonunda üste bulunan Hafter milislerine ait park halindeki 3 adet Su-22 savaş uçağı ile çok sayıda araç, ağır silah ve tesisi imha etmişti.
Söz konusu operasyonda Hafter güçlerine verilen büyük zayiatla, Trablus’un batı bölgelerinde hava üstünlüğünün Libya hükümetine geçmesinde önemli rol oynamıştı.
ÜSSÜN STRATEJİK ÖNEMİNİ ARTIRAN UNSURLAR
Libya’nın bütün batı bölgelerini kontrol altında tutabilen hava üssü, buradan kalkan savaş uçaklarının gerektiğinde Tunus ve Cezayir‘de de yakıt ikmali olmadan operasyon yapabilmelerine imkan sağlıyor.
Amerikalılar tarafından 1942 yılında yapılan üs, 7 ila 10 bin asker kapasitesinde bir altyapıya sahip. Libya’daki diğer askeri üsler önemini bulundukları şehirlerden alırken, Vatiyye ise kurulduğu bölgenin coğrafi özelliği ile ön plana çıkıyor.
Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi döneminde Vatiyye Üssü’nde Fransız yapımı çok maksatlı Dassault Mirage 2000 savaş uçaklarının filosu bulunuyordu.
“Arap Baharı” isimli süreçte gerçekleştirilen 2011’deki NATO müdahalesinde, Vatiyye’de bulunan uçaklar, askeri mühimmat, hava savunma sistemleri ve radarlar imha edildi ancak altyapı zarar görmedi.
Hafter kuvvetlerinin Libya’nın batı bölgelerine yönelik komuta merkezi, hala bu 50 kilometrekarelik alanda kurulan üste bulunuyor.
SIĞINAKLAR VE DEPOLARLA UZUN SÜRE İKMALSİZ KALMAYA İMKAN VERİYOR
Vatiyye Hava Üssü’nde uzun süre yetecek kadar yaşam malzemesinin saklanabileceği bir sistem bulunuyor. Ayrıca gerektiğinde çatışma ve savunma için akaryakıt, silah ve mühimmat ikmaline de uzun süre ihtiyaç duyulmuyor.
Vatiyye’nin ele geçirilmesiyle Libya ordusunun güvenli bir üsse sahip olmasının yanında, Mitiga Havalimanı’na alternatif olarak başkentin batısındaki Zuvara Havalimanı’nın da sivil uçuşlar için kullanılmasının önü açılacak.
Libya’yı takip eden bölge uzmanları, hükümetin ülkenin batısında yeniden elde ettiği kazanımları koruyabilmesi için Vatiyye’de kontrolün sağlanmasının hayati önem taşıdığı, aksi takdirde üssün Hafter güçlerince büyük bir tehdit olarak tekrar faaliyete geçirilebileceği değerlendirmesinde bulunmuştu.
China’s ambassador to Israel found dead in his home
By World Israel News Staff
China’s Ambassador to Israel Du Wei was found dead in his Herzliya home on Sunday morning, Israel’s Foreign Ministry confirmed.
According to the initial investigation, he died of natural causes.
According to the Chinese Embassy’s website, Wei was born in Shandong Province in October, 1962. He has a Master’s degree of Laws. He was married with one son.
In February, as the coronavirus health crisis first took hold, Wei made headlines for comparing the way that Chinese were being turned away at borders to the way Jews were turned away from safe haven during the Holocaust.
“Millions of Jewish [sic] were killed, and many, many Jewish were refused when they tried to seek assistance from other countries. Only very, very few countries opened their door, and among them is China,” he said.
The Chinese Embassy later apologized for the remarks. “There was no intention whatsoever to compare the dark days of the Holocaust with the current situation and the efforts taken by the Israeli government to protect its citizens. We would like to apologize if someone understood our message the wrong way,” the embassy said.
Caroline Glick: Pompeo, the coronavirus and the ‘risks’ of sovereignty
The main foreign policy challenge facing Israel today may not be minimizing diplomatic blowback for applying its laws in Judea and Samaria but maximizing its new global position.
By Caroline Glick, Israel Hayom via JNS
On May 10, Saudi journalist Abdelhameed al-Ghoban gave an interview to the BBC in Arabic. His remarks, which were translated by MEMRI, were devoid of nuance.
“Today, the public is informed. There is a deluge [of opinions] against the Palestinian cause. It is no longer just public support for normalization and building ties with Israel. [Our] public has turned against the Palestinians in general. Unfortunately, the Palestinians have lost. The Palestinians have not contributed anything. We can say that they are emotional people whose behavior is governed by their feelings.”
Al-Ghoban’s remarks are not a lone voice in the wilderness. During the Ramadan Muslim holy month, Saudi television networks broadcast two series that portray Jews and Israelis in a positive light.
Palestinian leaders are beside themselves at what they view as pan-Arab abandonment. In remarks to Israel Hayom this week, a senior Palestinian official bitterly referred to the mild criticisms of U.S. President Donald Trump’s peace plan and of Israel’s plan to apply its sovereignty to its communities in Judea and Samaria and to the Jordan Valley as no more than “lip service.”
Israeli leftist groups are hanging their hopes for torpedoing Israel’s sovereignty plans on the European Union. France’s plan, supported by Luxembourg, Belgium and Ireland, to impose EU sanctions on Israel in the event it implements its sovereignty plan was widely reported this week.
But like the Palestinians, Israeli leftists are likely to be disappointed. EU rules require all decisions to be made by consensus, and there is no consensus on sanctioning Israel.
Even worse for the leftists is the fact that Israel’s plan to apply sovereignty to parts of Judea and Samaria is not a unilateral move. Israel will carry it out in the framework of the U.S. peace plan. If the European Union retaliates against Israel for implementing the first stage of the Trump peace plan, it will antagonize the White House, which will rightly view the move as anti-American. This state of affairs will increase the number of EU member states that will oppose anti-Israel sanctions—or any other anti-Israel response to the sovereignty plan.
Given this state of affairs, Israeli leftist groups will have to learn to live with disappointment. Europe will not be able to force the government to embrace their radical policies.
There is another reason that Israel needn’t be too concerned that applying its laws to parts of Judea and Samaria will damage it diplomatically or economically. To understand what it is, it is worth considering what was likely a key reason, if not the key reason, that U.S. Secretary of State Mike Pompeo visited Israel this week, in the middle of the global coronavirus pandemic.
What urgent matter brought Pompeo to Israel?
Commentators in Israel and the United States were surprised by Pompeo’s visit. Like most world leaders, Pompeo has been grounded since late February. Why was he breaking the coronavirus lockdown to fly to Israel of all places for a few hours? What was so important that he couldn’t discuss it via secure video conference?
Most media outlets claimed that the sovereignty plan is what brought him to Jerusalem. But that made little sense even before Pompeo arrived and said that he wasn’t here for that. Both in Pompeo’s interview to Israel Hayom on Tuesday, and in Ambassador David Friedman’s interview with Israel Hayom two weeks ago, they made clear that the Trump administration continues to support Israel’s plan. Friedman even made clear that he views the issue with great urgency.
Another popular explanation was that Pompeo flew to Israel to discuss Iran. This, too, makes no sense. Israel and the United States are completely coordinated in their Iran policies.
There appear to be two reasons that Pompeo came to Israel this week of all times. The first and more discussed may be the less significant one. That reason is China. On both sides of the partisan divide, U.S. leaders have long been concerned about Israel’s technological ties with China and with its willingness to grant infrastructure construction contracts to Chinese firms.
In an interview with the Washington Free Beacon, published on the eve of Pompeo’s arrival in Israel, Assistant Secretary of State for Near Eastern Affairs David Schenker said, “We don’t want them [Israel] to get into a problematic relationship with China.”
Schenker focused his remarks on U.S. concerns with Israeli-Chinese contracts for major infrastructure projects, like a water desalination plant and the Haifa port.
“China sees a lot of value in a relationship with Israel, the high-tech, the innovations,” said Schenker.
He continued, “Israel also needs all sorts of infrastructure and it looks to China. China is a low-cost bidder and Chinese companies do all this work. But there are things that have to be taken into account. We also have interests and we want to be able to work with Israel.”
Yet at the same time, even these heightened concerns don’t explain Pompeo’s sudden decision to fly to Israel. There have been no notable new developments in Israel’s ties with China in recent months. And Israel announced last year that it would not be participating in Huawei’s 5G network. Certainly, the messages Pompeo communicated to Netanyahu could just have easily and effectively been delivered in a videoconference.
Israel’s global prominence
This brings us to the coronavirus itself.
On May 5, the Israel Institute for Biological Research in Nes Ziona announced a “groundbreaking scientific development” towards a potential treatment for COVID-19 based on an antibody that neutralizes SARS-CoV-2, the virus that causes the disease. It was the second breakthrough announced that week by institute scientists, who days earlier announced that they had isolated a key coronavirus antibody.
Israeli Defense Minister Naftali Bennett, who visited the institute on May 7 with Israeli President Reuven Rivlin to receive a briefing on the discovery, said at the end of the tour, “I instructed the defense establishment and the institute to move ahead at the highest speed to develop a mass cure. We will not spare money or resources. We will do everything in our power to shorten the time it takes to have a commercial medicine.”
The first report of Pompeo’s sudden decision to visit Jerusalem this week came on May 6, the day after the Institute of Biological Research’s initial announcement and the day before Bennett and Rivlin visited the institute.
In his remarks at the Prime Minister’s Office with Netanyahu on Wednesday morning, Pompeo mentioned U.S.-Israeli cooperation in fighting the pandemic. Turning to Netanyahu, he said, “Israeli technologies, Israeli medical expertise, all of the things that you and I and our teams can work on together. I know we’ll deliver good outcomes and decrease the risk for people all across the world from this global pandemic.”
The Defense Ministry’s announcement of the Institute of Biological Research’s latest breakthrough noted, “This is an important milestone, which will be followed by a series of complex tests and a process of regulatory approvals.”
That process could take several months. Experts in and out of the defense establishment note that it is too early to know the full implications of the discovery. Obviously, if Israel has developed a cure for the coronavirus, its economic and diplomatic position will be upgraded significantly.
But even if the Institute for Biological Research’s latest discovery doesn’t lead to an immediate cure for the coronavirus, it is clear that the biomedical and technological capabilities that Israel has demonstrated in its treatment and research of the coronavirus have solidified its place among the world-leading nations in these critical areas.
Arab states that are driven towards Israel due to their shared interest in preventing Iran from developing nuclear weapons and becoming a regional hegemon will cling to Israel ever more tightly now. European governments that seek to punish Israel for asserting its sovereign rights in Judea and Samaria, will have to balance their hostility with their desire to benefit from cooperation with Israel.
It is very possible that the main foreign policy challenge facing Israel today is not how to minimize the risks of diplomatic blowback for applying its laws in Judea and Samaria. It is figuring out how to maximize Israel’s new global position in a manner that will strengthen us diplomatically, economically and strategically into the future.
Caroline Glick is an award-winning columnist and author of “The Israeli Solution: A One-State Plan for Peace in the Middle East.”
By David Isaac, World Israel News
President Donald Trump revealed “Operation Warp Speed” at the White House on Friday, a large-scale initiative to find a vaccine to the coronavirus. Israel may have an important role to play.
Trump said it would be “a massive scientific industrial and logistical endeavor unlike anything our country has seen since the Manhattan Project,” likening it to America’s efforts in World War II to build the world’s first nuclear weapons.
Congress has directed $10 billion to the effort.
“President Trump’s vision for a vaccine by January 2021 will be one of the greatest scientific and humanitarian accomplishments in history,” said HHS Secretary Alex Azar. The project will focus on 14 of the most promising vaccine candidates, culled from a list of 100.
Although the 14 have not yet been identified, Israel’s advances in the fight against the coronavirus may very well be incorporated into the effort. The Israel Institute for Biological Research just received its patent for eight antibodies that target Covid-19, Israel Hayom reports on Sunday.
On May 5, the Institute announced it had developed a possible treatment against Covid-19 that uses antibodies and would be given in transfusions to patients in moderate condition where the virus has not yet caused massive damage to their body tissues.
Outgoing Defense Minister Naftali Bennett called it a “breakthrough.”
Political commentator Caroline Glick in a recent column speculates that this medical achievement might be the real reason behind Secretary of State Mike Pompeo’s surprise visit to Israel last week, rather than the motives that have been highlighted, such as Israeli annexation, Iran and China.
“The first report of Pompeo’s sudden decision to visit Jerusalem this week came on May 6, the day after the Institute of Biological Research’s initial announcement and the day before Bennett and Rivlin visited the institute,” Glick writes.
“In his remarks at the Prime Minister’s Office with Netanyahu on Wednesday morning, Pompeo mentioned U.S.-Israeli cooperation in fighting the pandemic,” she notes.
“Turning to Netanyahu, he said, ‘Israeli technologies, Israeli medical expertise, all of the things that you and I and our teams can work on together. I know we’ll deliver good outcomes and decrease the risk for people all across the world from this global pandemic.’”
11.