09.06.2022 
Efes 2022 Tatbikatı’nın seçkin gözlemci günü kapsamındaki gece faaliyetleri, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın beraberindeki ondan fazla ülkenin savunma bakanı ve genelkurmay başkanı ile TSK komuta kademesinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Gece faaliyetleri kapsamında hedefler Cirit, UMTAS, OMTAS uzun ve orta menzilli tanksavar füzeleri, ATAK helikopterleri ve Korkut hava savunma silah sisteminin de bulunduğu yerli ve milli silah sistemleri tarafından tam isabetle vuruldu.

İzmir’in Seferihisar ilçesindeki Doğanbey Atışlı Tatbikat Bölgesi’ndeki tatbikatın gece safhası, Bakan Akar’ın, beraberindeki dost ve müttefik ülkelerin savunma bakanı ve genelkurmay başkanlarının yanı sıra TSK komuta kademesi ve Milli Savunma Bakan Yardımcıları ile alandaki yerini almasıyla başladı.

Jenerik bir senaryoyla yapılan tatbikatın gece faaliyetleri kapsamında, katılımcı ülke unsurlarından oluşan birleşik özel kuvvet timleri, denizden ve havadan sızma harekatı gerçekleştirdi.

Özel kuvvet unsurlarının bir kısmı paraşütle belirlenen alanlara inerken diğer kısmı denizden sızma harekatı yaptı. Bu kapsamda botların motorlarını kıyıya belli mesafede susturan su altı taarruz ve su altı savunma timleri, su altı engel ve sığ su mayınlarından sahili temizledi. Daha sonra amfibi aldatma harekatı ve amfibi keşif harekatı başlatıldı.

Gece görüş kabiliyetine sahip amfibi keşif bölüğü çıkarma yapılacak sahile yönelik keşif harekatı düzenledi. Harekatın ardından karartma uygulayarak sahile yaklaşan gemilerin kapak açmasının ardından zırhlı araçların ve personelin kıyıya çıkmasıyla deniz piyade unsurlarının çıkarma harekatı başarıyla tamamlandı.

Bu sırada, indirme bölgesinde belirlenen hedefler, ATAK helikopterlerinin ateşiyle vuruldu. Yerli ve milli üretim Cirit füzeleri ile tam isabetle gerçekleştirilen atışları, önce topçu ve havan, daha sonra ise F-16 atışları izledi.

“Uçan kale”ler tatbikat bölgesinde

Gece faaliyetleri kapsamında hava hücum harekatı da gerçekleştirildi. ATAK helikopterlerinin eşlik ettiği “Uçan kale” olarak nitelendiren CH-47 Chinook helikopterleri, özel kuvvet unsurlarını belirlenen bölgeye indirdi. Hava hücum harekatının başarıyla tamamlanmasının ardından muharebe arama kurtarma görevi de icra edildi.

Seçkin gözlemci günü kapsamındaki gece faaliyetleri, hava savunma silahlarının atışlarıyla tamamlandı. Atış kapsamında, yerli ve milli üretim Korkut hava savunma sistemi, belirlenen hedefleri tam isabetle vurdu.

37 ülkeden 11 bin personel

Gece faaliyetleri başlamadan önce konuşan Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Ali Sivri, Efes 2022 Tatbikatı’nın 37 dost ve müttefik ülkeden görevlendirilen birlik ve unsurla yaklaşık 11 bin personelin katılımıyla gerçekleştirildiğini bildirdi.

Bilgisayar Destekli Komuta Yeri ve Fiili Atışlı Arazi olmak üzere tatbikatın iki bölüm halinde yapıldığını aktaran Sivri, “Efes Tatbikatı personel, silah, araç ve sistemlerin müşterekliği ve çeşitliliği de dikkate alındığında, uluslararası düzeyde benzerleri arasında önde gelen tatbikat olma özelliğini muhafaza etmektedir.” diye konuştu. Tatbikatın fiili atışlı bölümüne ilişkin de bilgi veren Sivri şunları söyledi:

“Efes 2022 tatbikatının fiili atışlı bölümünde havadan ihbar kontrol uçağıyla birlikte, yerli ve milli savunma sanayimiz tarafından üretilen silahlı ve taaruzi insansız hava araçları, ATAK helikopterleri, lazer güdümlü Cirit, UMTAS, OMTAS uzun ve orta menzilli tanksavar füzeleri, Korkut hava savunma silah sistemi, otuz beş milimetre modernize edilmiş hava savunma topu, AZMİM amfibi zırhlı muharebe istihkam iş makinesi ile mayın ve el yapımı patlayıcı tespit imha aracına ilave olarak milli olarak inşa edilen TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar çıkarma gemileri, MİLGEM projesi kapsamında Ada sınıfı korvetler, Aydın sınıfı mayın avlama gemileriyle Gür sınıfı denizaltı gibi araç, silah, mühimmat ve sistemler fiilen kullanılmaktadır. Tüm bu gelişmelere paralel olarak Efes, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da muharebe sahasının canlandırılmasına, harbe hazırlık seviyesinin geliştirilmesine ve kapsamlı yaklaşım kültürünün oluşmasına önemli katkılar sağlayan, uluslararası düzeyde geniş katılımlı birleşik ve müşterek bir tatbikat serisi olma özelliğini sürdürecektir.”

Bakan Akar, beraberindeki konukları ile tatbikatın yapıldığı Doğanbey Atışlı Tatbikat Bölgesi’ne CH-47 Chinook helikopterleri ile geldi. Faaliyet öncesi Savunma Sanayi Sergisi’ni de gezen Akar ve beraberindekiler, yerli ve milli üretim silah sistemlerine ilişkin bilgi aldı.

Efes 2022 Tatbikatı’nın seçkin gözlemci gününün ikinci kısmı, bugün yapılacak faaliyetlerle tamamlanacak.

7.

Türkiye için büyük tehdit: ABD Yunanistan’a 4 yeni üs daha kurdu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Rusya’ya değil, Türkiye’ye karşı kuruluyor” dediği, Yunanistan’daki ABD üslerinin sayısı 4 yeni üsle 9’a çıktı. ABD, Dedeağaç’a 2021 Temmuz’unda 400 tank ve zırhlı araç sevk etmişti.

Türkiye için büyük tehdit: ABD Yunanistan'a 4 yeni üs daha kurdu
 31.05.2022 

Yunanistan, ABD ile Ekim 2021’de Washington’da imzaladığı Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması’nı dün parlamentoda onaylarken, taraflar anlaşmayla savunma alanındaki işbirliğini derinleştirme ve genişletme kararı aldı. Anlaşmada, Volos’taki Georgula Kışlası, Litohoru’daki atış alanı, Dedeağaç’taki Yannuli Kışlası ve Suda Üssü, ABD’nin kullanabileceği alanlar arasında gösteriliyor. Böylelikle, 28 Mayıs 1969’da 1. sınıf bir deniz astsubayı komutasında 16 personel için ABD’ye açılan Girit’teki Suda Üssü’ne, 4 yeni üs daha eklenmiş oldu. ABD daha önce İskiri Erken Uyarı Üssü, Salamis Deniz Üssü, Kastelli, Kalamata ve Andravi’da hava üslerini kullanıyordu.

ATİNA’YA KORUMA

Tarafların karşılıklı olarak bir diğerinin güvenlik, egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü, silahlı saldırı veya saldırı tehdidi dahil olmak üzere barışı tehdit eden eylemlere karşı koruma sözü verdiği ABD ile Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması, ABD ve Yunanistan’ın 8 Temmuz 1990’da imzaladığı ve 6 Kasım 1990’da yürürlüğe giren anlaşmanın devamı niteliğini taşıyor. Belirli aralıklarla yenilenen anlaşmaya son olarak Ekim 2021’de yapılan güncellemede, anlaşmanın 5 yıllığına imzalandığı ve bitiminden 2 yıl öncesinde taraflardan birinin, anlaşmadan ayrılmak istediğini belirtmemesi halinde otomatikman uzatılacağı ifade ediliyor.

MUHALEFET TEPKİLİ

Anlaşmada, tarafların karşılıklı mutabık kalmaları halinde ve ilgili iç prosedürler çerçevesinde, ABD’nin, Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’nin başka bölgelerdeki tesislerinden de faydalanabilmesinin mümkün olabileceği belirtiliyor. ABD’nin kullanımına açılan Volos’taki Georgula Kışlası, Litohoru’daki atış alanı, Dedeağaç’taki Yannuli Kışlası ve Suda Üssü’nün ismi de Ekim 2021 tarihli güncellemede geçiyor. Yunanistan Parlamentosunda 119 “hayır” oyuna karşı 181 “evet” ile onaylanan anlaşmanın, 2 yıl önceden taraflarca aksi belirtilmemesi halinde otomatik olarak uzaması, Yunanistan’da muhalefetin tepkisine neden oldu. Muhalefet, anlaşmanın süresiz uzatıldığı yorumunu yaptı.

ABD’nin Yunanistan’ın Dedeağaç şehrinde kurduğu üs büyük bir cephaneliğe döndü. Pentagon, temmuz ayında en az 400 tank ve zırhlı araç sevk etmişti. Üs, Türkiye’ye sadece 45 km uzaklıkta.

RUSYA’YA DEĞİL TÜRKİYE’YE KARŞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakü dönüşü, ABD’nin Yunanistan’daki üslerine dikkat çekmişti. Erdoğan, “Şu anda ABD’nin Yunanistan’da 9 tane üssü var. Peki bu üsler kime karşı kuruluyor, bu üsler niye var? Söyledikleri şu, ‘Rusya’ya karşı. Yalan. Dürüst değiller. Bütün bu olanlar karşısında, bunların Türkiye’ye karşı takındıkları tavır ortada” demişti.

KAYNAK: AKŞAM GAZETESİ
8. 

Yunanistan’a beklemediği yerden uyarı: Türkiye haklı

Yunanistan’ın en saygın gazetelerinden Kathimerini’nin Genel Yayın Yönetmeni Alexis Papachelas, Adalar konusunda Türkiye’nin haklı olduğunu vurgulayarak, “Ankara, BM’ye başvurabilir. Hatta askeri güce başvurabilirler” dedi.

Yunanistan'a beklemediği yerden uyarı: Türkiye haklı
 09.06.2022 

Uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Ege’deki adalara silah yığan Yunanistan’a, Türkiye’den sonra bir uyarı da “içeriden” geldi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Yunanistan mektuplarımıza adam gibi cevap versin, değilse Ege Adaları’nın egemenliğini tartışmaya açtık, açmaya devam edeceğiz” sözleri, Yunanistan’da gündem oldu.

“ATİNA İHLAL YAPIYOR, TÜRKİYE BM’YE BAŞVURABİLİR”

Ülkenin önde gelen gazetesi Yunan Kathimerini’nin Genel Yayın Yönetmeni Alexis Papachelas, Yunan televizyonu Skai TV’de Ege’de yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Papachelas, uluslararası hukukun Türkiye’den yana olduğunu söyleyerek; “Türkiye, Birleşmiş Milletler’e başvurabilir. Yunanistan’ın askersizleştirme şartlarını ihlal ettiğini söyleyebilir” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’NİN GEREKÇELERİ HAKLI, ASKERİ GÜCE BAŞVURABİLİRLER”

Yunan gazeteci, Türkiye’nin haklı gerekçeyle askeri gücüne başvurabileceğini de belirterek, “Türkiye bunu yaparsa, adalara deniz ablukası uygulayabilir. Buna hakkı olacaktır. Biz henüz orada değiliz ama Türkiye inşa ediyor” diye konuştu.

Yunanistan tarafından silahlandırılan bazı adalarYunanistan tarafından silahlandırılan bazı adalar

“TÜRKLERİN SAVUNMALARI GÜÇLÜ”

Türk gazetecilerin baskı kurduğunu ve Yunanistan’ın “iletişim savaşında” elinin zayıf olduğunu belirten Alexis Papachelas, “En büyük sorun iletişim alanında. İletişim savaşında Türk gazeteciler bastırıyor. İddialarını güçlü savunuyorlar. Askeri olarak ise Türkiye ile denk olduğumuzu düşünüyorum” diye konuştu.

KAYNAK: AKŞAM GAZETESİ
9.

Batı yola geliyor! Türkiye istediğini alabilir

NATO Parlamenterler Asamblesi toplantılarına damga vuran konu Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya konusundaki net tavrı oldu. Ayrıca Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin izlediği politika, takdirle karşılandı.

Batı yola geliyor! Türkiye istediğini alabilir
02.06.2022 

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Türkiye’nin ortaya koyduğu kırmızı çizgiler NATO Parlamenterler Asamblesi toplantılarına da damga vurdu. Rusya-Ukrayna krizinde Türkiye’nin yürüttüğü dengeli politika, hem Avrupa’da hem de ABD’de takdirle karşılanırken, uluslararası bütün toplantılarda Türkiye’nin önemine dikkat çekilen görüşler dile getiriliyor.

NATO Parlamenterler Asamblesi’nin (NATO-PA) son bir ay içinde önce ABD’de ardından da Litvanya’da yapılan toplantılarında ana gündem maddesi Rusya-Ukrayna savaşı ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelikleri konusunda Türkiye’nin izlediği politika oldu. Toplantılara katılan Türk parlamenterlerin izlenimleri şöyle:

ABD VE İNGİLTERE BASKI YAPIYOR

“Gözlemlediğimiz kadarıyla ABD ve İngiltere, hem İsveç’e hem de Finlandiya’ya Türkiye’nin hassasiyetlerinin karşılanması konusunda baskı yapıyor. Türkiye’nin taleplerinin haklı olduğunu dile getirdiler. NATO Genel Sekreteri de aynı şekilde. Özellikle Türkiye’nin terörle mücadele (PKK-PYDYPG’nin terör örgütü olarak kabul edilmesi) konusundaki talepleri üzerinde duruldu. İsveç ve Finlandiya’nın bu konuda kendi iç hukuklarında bazı yasal düzenlemeler yapmaları gerekiyor.

TÜRKİYE GÜVENİLİR ORTAK

NATO toplantılarında Türkiye’nin makul taleplerinin karşılanacağına yönelik bir izlenim edinildi. Türkiye’nin güvenilir bir ortak olduğuna vurgu yapıldı. Özellikle Rusya-Ukrayna krizi konusunda izlediği politika Türkiye’nin güvenilir bir ortak olduğunu gösterdi. Batı bu politikayı takdir etti. Türkiye’ye yönelik güven dile getirildi. Batı Türkiye’nin önemini anladı. Özellikle Rusya-Ukrayna krizi nedeniyle boğazları kapatmasına dikkat çekildi.

Bu savaş, NATO’da Türkiye’nin önemini artırdı ve Batı bunu gördü. İsveç ve Finlandiya konusunda da Türkiye istediği alırsa Türkiye daha çok prim yapacak. Litvanya’daki toplantıda, iki ülkenin meclis başkanları da konuştu ve Türkiye’nin hassasiyetlerini önemsediklerini söylediler. NATO Genel Sekreter Yardımcısı da ‘Türkiye’nin NATO’da özel bir pozisyonu var. Bizim için önemli bir ülke’ dedi.”

ÖzgürBayrak Haber7.com – Editor
Haber 7 - ÖzgürBayrak
10.

Münbiç ve Tel Rıfat ilçeleri 6 yıldır YPG/PKK işgalinde

Erdoğan’ın operasyon yapılacağını açıkladığı Tel Rıfat ve Münbiç bölgeleri, terör örgütü YPG/PKK tarafından 6 yıldır bölge halkına baskı uygulanarak işgal altında tutuluyor.

02.06.2022 

MEHMETÇİK’E YENİ GÜÇ GELİYOR: ASKERİ TAKTİK OPERASYON KİTİ (ATOK) / ΑΣΧΟΛΗΘΕΙΤΕ ΛΙΓΟ ΜΕ ΑΥΤΟ! 

 

 

 

Terör örgütü YPG/PKK, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgelere yönelik saldırılarında üs olarak kullandığı Tel Rıfat ve Münbiç ilçelerini 6 yıldır bölge halkına baskı uygulayarak işgal altında tutuyor.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatı, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü ve destekçilerince kurulmaya çalışılan “terör koridoruna” set çekti.

Suriye’de Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlarla oluşturulan güvenli bölgelere saldırılarından vazgeçmeyen YPG/PKK’nın, terör eylemlerinde ise Tel Rıfat ve Münbiç’teki mevzileri öne çıkıyor.

6 YILDIR TERÖRİSTLERİN İŞGALİNDE

Fırat’ın batısında Türkiye sınırına 18 kilometre mesafede bulunan Tel Rıfat ve sınırdan 30 kilometre uzaklıktaki Münbiç ilçeleri, 6 yıldır YPG/PKK’lı teröristlerin işgalinde bulunuyor.

TEL RIFATLILAR 6 YILDIR EVLERİNE DÖNMEYİ BEKLİYOR

Halep’in Tel Rıfat ilçesi, Rusya’nın hava desteğiyle Şubat 2016’da YPG/PKK’lı teröristlerin eline geçti. İlçenin nüfus yapısını değiştiren YPG/PKK, bu yolla Tel Rıfat’ı işgali sırasında yaklaşık 250 bin Arap sivili göçe zorladı. Yerinden edilen Tel Rıfatlılar, Türkiye sınırına yakın bölgelere sığındı.

Derme çatma çadırlarda zor şartlarda yaşayan Tel Rıfatlılar, 6 yıldır evlerine tekrar kavuşmanın hayalini kuruyor. Azez ilçesine sığınan Tel Rıfatlılar, sık sık terör örgütü YPG/PKK’nın işgalinin son bulması talebiyle protesto düzenliyor.

MÜNBİÇ’TE DE HALK HUZURSUZ

Nüfusunun yüzde 99’u Arap olan Münbiç’teki terör örgütü YPG/PKK, dayatmalarıyla sivil halkı canından bezdiriyor.

YPG/PKK’nın, gençleri “zorunlu askerlik” adı altında zorla silahlı kadrosuna katma uygulamasına karşı çıkan Münbiç halkı da zaman zaman gösteri düzenliyor.

Münbiç halkına taleplerini kabul ettirmek için baskılar uygulayan terör örgütü, iç savaş öncesi nüfusu 1 milyonu bulan ilçede halkı, tekelinde tuttuğu yakıttan da mahrum bırakıyor.

TEL RIFAT’I RUSYA’NIN, MÜNBİÇ’İ İSE ABD’NİN YARDIMIYLA İŞGAL ETTİ

YPG/PKK, 2016 başında Fırat Nehri’nin doğusunda işgal ettiği topraklar ile batısında bulunan Afrin’i karadan birleştirmek için arada kalan bölgeleri ele geçirmeyi amaçladı. Örgüt, böylece Suriye-Türkiye sınırı boyunca kesintisiz hakimiyet kuşağı oluşturacaktı.

Terör örgütü, 2016’nın başında o dönem işgal ettiği Afrin’den, Rusya’nın hava desteğinde saldırılar düzenleyerek Tel Rıfat’ı işgal etti.

İlçenin işgalinde Rusya’nın desteğini alan örgüt, Münbiç’i ise ABD güçlerinin desteğiyle işgal altına aldı.

Suriye’deki iç savaşta Temmuz 2012’de muhaliflerin kontrolüne giren Münbiç ilçesi, Ocak 2014’te ise terör örgütü DEAŞ’ın eline geçti. ABD, DEAŞ’a karşı ortak mücadele bahanesiyle YPG/PKK’nın Münbiç’e girmesini sağladı. Ağustos 2016’da terör örgütü DEAŞ’ın çekilmesiyle ilçede YPG/PKK’nın işgali gerçekleşti.

GÜVENLİ BÖLGELERE TEHDİT OLUŞTURUYOR

Terör örgütü, yuvalandığı bu ilçelerden yaptığı sızma girişimleri ve roket saldırılarıyla, ülkenin kuzeyinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlarla oluşturulan güvenli bölgeleri tehdit ediyor.

Tel Rıfat’ın Taane, Kasne, İmhuş, Harbil, Şeyh İsa, Minnağ, Ayn Dakne, Kefer Kaşır, Meranaz, Burc el Kas ve Miyase köylerinde ağır silahlarıyla konuşlanan teröristler, buradan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekat bölgesindeki yerleşimleri hedef alıyor.

Teröristler, Münbiç’teki Sacur Çayı çevresinden de güvenli bölgedeki Cerablus ve Bab ilçelerini ağır silahlarla vuruyor.

ABD VE RUSYA’NIN VAATLERİNE RAĞMEN ÇEKİLMEDİLER

Türkiye, 9 Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekatı (BPH) esnasında ABD ve Rusya ile ayrı ayrı mutabakatlar yaptı.

Bu mutabakatlar uyarınca Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinlikteki alandan YPG/PKK’nın çekileceğini vadeden ABD ve Rusya, aradan 2,5 yıl geçmesine rağmen verdikleri sözleri yerine getirmedi.

BPH’nin 8’inci gününde dönemin ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Türkiye ziyaretinde, Amerikan tarafı, örgütün sınırdan 20 mil (yaklaşık 32 kilometre) güneye çekileceği sözünü verdi ancak Washington yönetimi bu taahhüdünü yerine getirmedi.

Rusya da Ekim 2019’da Türkiye ile BPH sırasında vardığı mutabakatla terör örgütünü Tel Rıfat ve Münbiç’ten tüm unsurlarıyla çıkarmayı taahhüt etti.

Moskova yönetimi ayrıca, M4 yolu üzerinde ve BPH sahası dışında kalan alanda teröristlerin sınırdan itibaren 30 kilometre dışarı çıkartılacağı teminatını verse de bu sözlerini yerine getirmedi.

Halihazırda terör örgütü YPG/PKK, söz konusu mutabakatlara rağmen belirlenen sınırlardan ve bölgelerden çekilmeyerek işgalini sürdürüyor.

MÜNBİÇ YOL HARİTASI DA TAMAMLANMADI

Halep’in Münbiç ilçesi, Ağustos 2016’dan bu yana YPG/PKK’nın işgalinde bulunuyor. ABD, ilçenin DEAŞ’tan temizlenmesinin ardından YPG/PKK’lıların Münbiç’i terk edeceği sözünü vermişti.

Türkiye ve ABD, Haziran 2018’de Münbiç yol haritasında uzlaşmıştı ancak ABD’nin oyalamaları nedeniyle yol haritası tamamlanamadı.

ERDOĞAN: TEL RIFAT VE MÜNBİÇ’İ TERÖRİSTLERDEN TEMİZLİYORUZ

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “(Suriye) 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

KAYNAK: AA
11.

Bakan Akar’dan ABD heyetiyle görüşme sonrasında F-16 açıklaması

Milli Savunma Bakanı Akar, ABD heyetiyle görüşmeden sonra F-16 tedariki hakkında, “Müttefikimiz ABD’nin Türkiye’nin bu ihtiyacını karşılayacağına inanıyoruz. ABD heyetleriyle temaslar olumlu bir havada geçti” açıklamasını yaptı.

01.06.2022 

Son dakika haberi: Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, F-16 tedarikine yönelik görüşmelerde olumlu havanın olduğunu belirterek “Gerek Türkiye’ye gelen ABD heyetleriyle yapılan toplantılarda gerekse ABD’ye giden heyetin kongre üyeleriyle yaptıkları temaslar olumlu bir havada geçmiş ve temasların devamı için bir zemin de oluşmuştur.” dedi.

Akar, Türk Hava Kuvvetlerinin 111’inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve beraberindeki Hava Kuvvetleri Komutanlığı personelini kabul etti.

Bakanlık’taki kabulde konuşan Akar, kurulduğu günden bugüne kadar nitelikli personeli, modern teknolojisi ve üstün başarılarıyla asil milletinin daima gurur kaynağı olan Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunun 111’inci yılını kutladı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin, caydırıcı ve saygın niteliklerini sağlayan en önemli unsurlardan birini hava kuvvetleri olarak nitelendiren Akar, Hava Kuvvetleri Komutanlığının semaların korunmasından terörle mücadele harekatına, Doğu Akdeniz’deki hak, alaka ve menfaatlerin savunulmasından insani yardım faaliyetlerine kadar birçok alanda elde edilen başarılarda büyük pay sahibi olduğunu vurguladı.

“TEMASLAR OLUMLU HAVADA GEÇTİ, DEVAMI İÇİN ZEMİN OLUŞTU”

Dünyanın en eski, köklü unsurları arasında yer alan Türk Hava Kuvvetlerinin çağına ayak uyduran önemli bir güç olduğunu belirten Akar, ABD’den tedarik süreci devam eden F-16 uçaklarına ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:

“Blok 70 Viperlerin tedariki ve diğer uçaklarımızın modernizasyonu için belli bir prosedür içinde çalışmalarımızı yaptık. Müttefikimiz ABD’nin de bu konuda Türkiye’nin bu ihtiyacını karşılayacağına inanıyoruz. Kolektif savunma ve birlikte çalışabilirlik bakımından bunun ABD yönetimi tarafından göz ardı edilmeyeceğine inanıyorum. Çünkü bununla ilgili gerek Türkiye’ye gelen ABD heyetleriyle yapılan toplantılarda gerekse ABD’ye giden heyetin kongre üyeleriyle yaptıkları temaslar olumlu bir havada geçmiş ve temasların devamı için bir zemin de oluşmuştur.”

Bu konunun sadece Türk Hava Kuvvetlerinin değil aynı zaman NATO’nun, Avrupa’nın da konusu olduğunu belirten Akar, “NATO’nun güçlü olması için üyelerinin tek tek güçlü olması gerekir. Bu güç kavramı içinde de en önemli unsur hava unsuru. Bu hava unsurunun da mutlaka güçlenmesi lazım. Bunun da ABD yönetimi tarafından göz ardı edilmeyeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

İbrahim Can Haber7.com – Güncel/Siyaset Sorumlu Editörü
Haber 7 - İbrahim Can
12.

Stoklar riske girdi! ABD’den Stinger hamlesi

ABD ile Raytheon şirketi arasında; 1300 Stinger alımı için anlaşma imzalandı. Ukrayna’ya yönelik yardım paketleri sebebiyle Stinger stokları riske girmişti.

Stoklar riske girdi! ABD'den Stinger hamlesi
 01.06.2022 

ABD, Şubat 2022’de meydana gelen Ukrayna-Rusya Savaşı’nın ardından Ukrayna’ya yönelik birçok askeri yardımda bulundu. Söz konusu yardım paketleri, omuzdan atılan hava savunma füzesi Stinger MANPADS’ı da içeriyordu. Ukrayna’ya yönelik yardımların ardında Stinger stoğu tehlikeye giren ABD ordusu, Raytheon ile sözleşme imzaladı.

Söz konusu sözleşme, 624 milyon ABD boları bedel ile 1300 adet Stinger MANPADS üretimini kapsıyor. Ayrıca sözleşme, mühendislik desteğinin yanı sıra raf ömrü sorununu çözmek, temel bileşenleri modernize etmek ve üretimi hızlandırmak için gereken test ekipmanı için de hükümler içeriyor.

Sözleşme, Ukrayna savunma güçlerini desteklemek için acil durum finansmanı içeren Ukrayna bütçesinden finanse ediliyor. Raytheon, Stinger talebini hızla desteklemek için, ABD ordusu ve tedarikçi ortaklarıyla yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Ancak üretim hattında sıkıntı yaşandığı biliniyor.

KAYNAK: SAVUNMASANAYİST
Erkan Talu Haber7.com – Dış Haberler Sorumlu Editörü
Haber 7 - Erkan Talu
13.

Bakan Akar, resmi temaslarda bulunmak üzere Romanya’ya gitti

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler ile resmî temaslarda bulunmak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş’e gitti.

 

Bakan Akar, resmi temaslarda bulunmak üzere Romanya’ya gitti
02.06.2022
Milli Savunma Bakanlığının Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler ile resmî temaslarda bulunmak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş’e gitti” denildi.

14.

Suriye operasyonunun şifreleri: Asıl hedef PKK’nın kalbi!

Suriye’nin kuzeyine yapılması beklenen yeni harekâtla ilgili Haber7.com’a değerlendirmelerde bulunan Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, sınır güvenliğinin hedeflendiği operasyona ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

01.06.2022 

Haber7 / Ömer Faruk Aktaş 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirilmesi beklenen beşinci operasyon sinyalinin ardından birlikler teyakkuza geçti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan da peş peşe açıklamalar geldi.

30 kilometrelik alanın güvenli bölgeye dönüştürülmesinin zorunluluk olduğunu vurgulayan Başkan Erdoğan’ın ardından, Bakan Akar, “Suriye’nin kuzeyinde terör varlığını kabul etmiyoruz. TSK her türlü göreve hazır.” açıklamasında bulunmuş, Çavuşoğlu da, “Terör tehdidi, güvenlik tehdidi sınırın diğer tarafından geldiğinde buna göz yummayız. Saldırılar sürerken elimiz kolumuz bağlı kalmayız.” mesajını vermişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2019 yılında BM'de önerdiği güvenli bölge.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019 yılında BM’de önerdiği güvenli bölge.

15 MİLYAR DOLARLIK AMERİKAN SİLAHI!

Gerçekleştirilmesi beklenen muhtemel harekâtla ilgili Haber7’ye değerlendirmelerde bulunan Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, sınır güvenliğinin hedeflendiği operasyonun zorluklarına ilişkin, “Mücadele kendi içinde zaten çok zor. Terörle mücadele harekâtı yapıyorsunuz.  Karşınızdaki teröristler sizin istediğiniz gibi, mertçe, bir asker gibi çıkmıyor. Terörist gibi çıkıyor, haince çıkıyor, saklanarak, gizlenerek çıkıyor. Yani mücadele anlayışı kalleşlik üzerine inşa edilmiş. Yani mertlik üzerine inşa edilmemiş. İşin en zor tarafı o” açıklamasında bulundu.

Teröristlerin birçok yöntemi kullanacağını vurgulayan Ağar, “Saklanacak, gizlenecek. Sizin hassasiyetlerinizi, zafiyetlerinizi, yorgunluğunuzu istismar etmeye kalkacak. Yabancı güçlerin arkasına saklanacak. Bir sürü kendi içerisinde zorluğu var. Bir diğer tarafıyla arazinin ortaya koyduğu zorluklar var. Mücadelenin kendi içinde ortaya koymuş olduğu zorluklar var. Uluslararası konjonktürün iletmiş olduğu hassasiyetler var. Bir diğer tarafıyla da teröristin orada, ortaya koymuş olduğu mevzilenme var. Bu mevzilenmede en çok neyi kullanacak? Üstün teknolojiyi kullanmaya çalışacak, bir diğer tarafıyla tünelleri kullanmaya çalışacak, kendisine verilen ağır silah ve gereçleri kullanmaya çalışacak. 15 milyar dolarlık sadece Amerikan silah teçhizatı mühimmatı var. Bunları kullanmaya çalışacak” ifadelerini kullandı.

Ölümü göze alarak yapılan bir mücadeleye girişecek Mehmetçik. Başaracak Allah’ın izniyle. Allah kılıçlarını keskin etsin!

Afrin Operasyonu - 2018

Afrin Operasyonu – 2018

“BÜYÜK FOTOĞRAFI ETKİLEYECEK”

Türkiye’nin işaret ettiği yeni harekata ilişkin değerlendirmelerde bulunan Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Lavrov, “Türkiye, tabii bunlara kayıtsız kalamaz. Bu sorunların Suriye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde çözülmesini istiyoruz.” açıklamasında bulunmuştu.

Rusya’nın pozisyonuna ilişkin, “Türkiye açısından son derece önemli bir denge süreci.” diyen Abdullah Ağar, “Rusya iletmiş olduğu hassasiyetlerle birlikte, Türkiye’yle ılımlı bir mesaj vererek, Türkiye’yle bir müzakere süreci işletmek istiyor. Kendisi birtakım alanları boşaltıyor. Boşaltmış durumda. Şimdi boşalttığı alanlarla ilgili hem bunun üzerinden bir kazanım elde etmek istiyor, kendisine dair. Hem de Türkiye ile NATO arasındaki ilişkiyi bir şekilde kendi istediği gibi yönlendirmek istiyor. Bu Türkiye açısından son derece önemli bir denge süreci. Şu ana kadar aktif tarafsızlık ortaya koyduk. Aktif tarafsızlığın bu mücadele alanında da bir şekilde kendine has bir denge ile tekerrür etmesi gerekiyor. Yani burada biz doğrusalız, asimetrik değiliz. Karşımızdakiler asimetrik. Bu işin en hassas taraflarından bir tanesi. Sonuçta oradaki değişen dengeler, orada ortaya çıkan işbirlikleri başka alanlarda çok daha büyük fotoğrafları etkiliyor.”değerlendirmesinde bulundu.

Fırat Kalkanı / Dabık operasyonu - 2016

Fırat Kalkanı / Dabık operasyonu – 2016

OPERASYONUN AMACI SINIR GÜVENLİĞİ

30 km’lik hat sonrası, Fırat’ın doğusundaki terör oluşumları öne çıkıyor. Bu konuda da  mevcut yeni operasyonun sınır güvenliği olduğunu vurgulayan Ağar, “Üç bağımsız alan var. Birisi Tel-Rıfat, diğeri Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı arasındaki alan ve bir de Barış Pınarı’nın doğusundan Irak’a kadar uzanan bir alan.” diyerek şunları söyledi:

“Bunların hepsi parça parça alanlar. Halep ve Rakka bu alanlara yapılacak operasyon sonrası konuşulacak alanlar. Haseke, Al Hawl, Ash Shaddaday ve Yaaroubia burası Sincar’la Mahmur’la ilişkili, PKK’nın kalbi olan alanlar. Terörle mücadelenin sonuna kadar gideceğiz. Bu yeni operasyon sınır güvenliğiyle ilgili bir harekât, ötekilerin felsefesi mantığı çok daha farklı…” 

SURİYE’DE HIRS VE İHTİRASLA DOLU BİR İRAN! 

Ukrayna işgali ile birlikte gelişen süreçte Rusya’nın Suriye’den kademeli çekilişi söz konusu. Suriye’de Rusya’dan boşalan bölgelere yerleşmeye çalışan İran ise kartlarını açık oynuyor. Türkiye’nin muhtemel operasyonuna ilişkin İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Türkiye’nin Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik olası bir askeri operasyonunun, Tahran yönetimi tarafından desteklenmeyeceği duyuruldu.

Terör ve Güvenlik Uzmanı Ağar, İran’ın mevcut pozisyonu yorumlayarak, “Burada en önemli hassasiyetlerden bir tanesi İran, rejimle beraber hareket eden İran güdümündeki unsurlar. Bunların Rusya’dan ortaya çıkan boşlukları, büyük bir hırs ve istekle, ihtirasla doldurma gayreti var. Bu tabii Türkiye’nin yapacağı harekâtı, ortaya çıkacak bir takım hassasiyetleri gündeme getiriyor. Bu da bir başka güvenlik tesisi… Bir diğer tarafıyla da risk. Çünkü bu işin içerisinde bir mezhep kitlesi ve bir mezhep çatışması, tehlikesi belirginleşiyor. Dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü birileri bunu arzuluyor, burada bir kurgu da yapıyor olabilir.” açıklamasında bulundu.

KAYNAK: HABER7
15.

MİT 6 kişilik suikast hücresini çökertti! İşte hedeflerindeki isimler

Çifte operasyonla hem Rus suikast hücresini hem de MOSSAD casuslarını kıskıvrak yakalayan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) geçtiğimiz aylarda 1’i eski Rus polisi 6 kişilik yeni bir suikast hücresini daha çökerttiği ortaya çıktı.

16.

Globalists Try to Sell ‘European Unity’

But dubious happy-talk can’t hide the real lesson of the Ukraine war.

The sponsors of “moralizing internationalism,” as historian Corelli Barnett called it, are busy trying to spin the Russo-Ukrainian war as a crisis that has renewed European unity. For globalists, Russia’s return of Europe to its benighted past of invasions, destruction, and slaughters––horrors that the “rules-based international order” supposedly ended––has instead strengthened and highlighted two show-case institutions of that order, the European Union and NATO. Globalists claim that rather than an indictment of globalism’s failures, the war is restoring both institutions and confirming the superiority of supranational institutions in keeping order and creating prosperity.

But all the spin can’t hide the real lesson of the war: that the centrifugal, conflicting nationalist self-interests that wrecked the League of Nations and reduced the UN to an arena for maximizing those interests, remains the critical factor in interstate relations.

A good example of this dubious happy-talk about “unity” appears in a recent column by Thomas Freidman, a long-time Davos man and cheerleader for technocratic, antinationalist globalism. Take this sentence: Russia’s brutal invasion “explains why practically overnight, Germany’s government dispensed with nearly 80 years of aversion to conflict and maintaining the smallest defense budget possible, and announced instead a huge increase in military spending and plans to send arms to Ukraine.”

The key word, of course, is “announced.” Action is another thing. As James Snell writes in Spectator World: “And yet, as the war ends its first hundred days, German weapons deliveries to Ukraine have very visibly failed to materialize. For more than a month, the delivery of fifty Flakpanzer Gepard self-prepared anti-air systems has been authorized by Berlin. They have not arrived. Nor have the seven 155mm howitzers of German manufacture which have been promised. No German tanks, long a subject of Ukrainian requests and promises from other countries, are on the way.” According to documents leaked to the newspaper Die Welt, “deliveries from Berlin to Kyiv have slowed to a crawl, and then a trickle––all of this deliberately.”

Meanwhile, French President Emmanuel Macron and German Chancellor Olaf Scholz are keeping the line to Putin open, apparently hoping to mediate between the two sides, even though they have no leverage: “They have nothing to bargain with, yet still reduce their contributions to the Ukrainian effort in some bizarre one-sided quid pro quo,” Snell writes. This behavior has troubled Ukraine and its supporters. According to the Wall Street Journal, “Public statements by the leaders of France and Germany and comments by those countries’ officials suggest they are skeptical Kyiv can expel the invaders and they have called for a negotiated cease-fire, triggering complaints from Ukraine that it is being pushed to make territorial concessions,” including ratifying Putin’s 2014 annexation of Crimea.

Other Western European nations as well, the Journal writes, are “losing appetite for sustaining a war they think is unwinnable and has reached a bloody stalemate that is draining European resources and exacerbating a looming recession” caused in large part by high energy costs brought about by sanctions on Russian oil.

So much for “unity.” As the Journal headline on the above story reads, “Cracks Show in Western Front against Russia’s War in Ukraine.”

Speaking of sanctions, Friedman’s celebratory metaphor that describes them as a “precision economic-sanctions missile right into the center of Putin’s economy” is preposterous. Russian fossil fuels are still being purchased by the Europeans, and further reductions are scheduled for the end of the year. If the conflict drags on until winter, the reduction in available energy for heating European homes will put even more pressure on governments to settle the conflict and reopen the Russian pipelines.

This premature touting of European unity is clearly globalist wishful thinking. But it’s nothing new. It reflects the long, unresolved problem that has bedeviled the idealism of the “rules-based international order”––the incoherence of an international structure created by treaties among sovereign nations that sign them not because of some lofty shared principles or “harmony of interests,” but because they serve each nation’s interests.

The conflict between idealism and interests was obvious in the Versailles settlement and the creation of the League of Nations a few years after its birth. In 1923, League member Italy bombed fellow member Greece’s island of Corfu, killing 15 Greek and Armenian refugees from Turkey. Greece appealed to the League for justice, but in the end, was forced to pay Italy reparations. The Secretary-General of the League, Sir Eric Drummond, commented that this unjust outcome “has brought into question the fundamental principles which lie at the root of the new world order [NB!] established by the League.”

Drummond was prescient, as the following two decades saw not just the principles of the League, but also the terms of idealistic multinational treaties like the Locarno Treaty (1925) and the Kellogg-Briand pact (1928) that “Bar[red] War Forever,” as a New York Times headline announced. Both would be serially violated by League Members and signatories of the treaties Italy, Japan, and Germany. Along with disarmament, pacifism, reduced military spending, and growing social welfare spending, this naïve reliance on “parchment barriers,” as James Madison called them, paved the way for the most destructive war in history.

The history of those two decades between world wars alone should have been enough to confirm the wisdom of George Washington: “No nation can be trusted farther than it is bounded by its own interests.” The histories of NATO and the EU likewise illustrate the primacy of national interests over obligations to a treaty.

For example, the problem of NATO states, including rich ones like Germany, failing to spend adequately on their militaries––a violation of Article 3 of the Washington Treaty, which requires members to fund militaries large enough to “maintain and develop their individual and collective capacity to resist armed attack”––has been going on for half a century. That’s why in 2006 NATO members pledged to spend at least a modest 2% of GDP on their militaries, which only a third of members reach today. The reason is obvious, given that the U.S. is willing to bear the brunt of military spending, and that most members prefer spending on social welfare and entitlements.

Since the Russo-Ukrainian war broke out, Germany has excited globalists like Friedman by pledged to meet that requirement. Whether it actually does and continues to after the current crisis abates, is doubtful given how thoroughly pacifism had shaped Germany’s national identity since World War II. But even if it does, 2% is shamefully low for a country as rich as Germany, one within easy reach of Vladimir Putin’s aggression.

Some EU states have also ignored rules that conflict with their national interests, especially economic ones. This bad habit became obvious during the 2007-8 Great Recession. The rule prohibiting bail-outs, which Article 125 of the Lisbon Treaty created, was violated in order to rescue Greece and other economically distressed members. Before then, the 1998 Stability and Growth Pact put a 3% of GDP limit on budget deficits, and a 60% limit on national debt. In subsequent years, every member except three has at some point violated those rules. In 2021, the average national debt of EU states was 88%, and 95% for the Eurozone.

The primacy of national interests is not the only impediment to the “rules-based international order.” National interests differ, and often collide, because of the great diversity of nations, which reflects differences in language, history, law, customs, mores, and religion. Eastern Europe’s history of Muslim occupation, for example, and its Orthodox faith spurred a different reaction to Muslim immigration than a mostly secular Western Europe’s. Similarly during the Great Recession, talk of the South’s poor work ethic compared to Germany’s, fueled resentment against what was seen as an arrogant, condescending surcharge added to the economic assistance. For all the EU’s talk of unity, Greeks are still Greek, and Germans are still German.

These still potent national differences and interests, particularly among European non-elites, ensure that European unity will remain fragile, except for the cognitive elites who run the EU, and nationalism will continue to trump supranational rules and interests. Those globalists hoping that the current crisis will unify Europe will be disappointed.

17.

Adam Milstein Podcast: Building Israel’s Iron Sword

A strategic approach to defending Israel and Jewish Communities through social entrepreneurship and impact investing.

The mission entails a strategic approach to defending Israel and Jewish communities through social entrepreneurship and impact investing.
Don’t miss it!

Listen to Adam’s talk: HERE.

Adam Milstein is an Israeli-American “Active Philanthropist.” Visit him at the Adam and Gila Milstein Family Foundation and on Twitter @AdamMilstein and Facebook. If you’re interested in partnering with him to combat anti-Semitism and the BDS movement, email him at: contact@milsteinff.org.

ΕΛΛΗΝΑΣ

-/-