ΤΟ ΜΑΤΙ ΤΩΝ “ΑΓΓΕΛΩΝ”!
1.
Ο ΦΑΡΙΣΑΙΟΣ ΠΟΛΛΑΚΗΣ ΧΡΗΣΙΜΟΠΟΙΩΝΤΑΣ ΑΜΕΑ (Προεδρείο) ΩΣ ΟΡΓΑΝΑ ΤΗΣ ΠΟΛΙΤΙΚΗΣ ΤΟΥ ΒΡΩΜΑΣ!
ΕΧΕΙ ΚΑΙ(!) Ο ΔΙΕΘΝΙΣΤΟ-ΚΟΜΜΟΥΝΙΣΤΗΣ ΑΡΧΗΓΟΣ ΤΗΣ ΝΕΑΣ-“ΟΠΛΑ” ΠΟΛΛΑΚΗΣ, ΤΟΝ ΜΕΓΑ ΣΦΑΧΤΗ ΚΑΙ ΔΕΔΗΛΩΜΕΝΟ ΚΙΝΑΙΔΟ ΚΑΙ ΠΑΙΔΕΡΑΣΤΗ ΘΑΝΑΣΗ ΚΛΑΡΑ (ΑΥΤΟΝ ΠΟΥ ΚΑΙ ΤΟ ΚΚΕ ΑΚΟΜΑ ΔΕΝ ΑΝΕΓΝΩΡΙΖΕ) ΣΤΟ ΓΡΑΦΕΙΟ ΤΟΥ! Ο ΜΑΓΚΑΣ ΤΟΥ ΑΡΘΡΟΥ… 86!.. ΓΙ’ ΑΥΤΟ ΚΑΙ ΑΠΕΥΘΥΝΟΜΕΝΟΣ ΣΕ ΚΑΠΟΙΟΥΣ ΑΠ’ ΤΟΥΣ ΔΙΚΟΥΣ ΤΟΥ, ΜΕΤΑ ΑΠΟ ΤΗΝ “ΣΤΗΜΕΝΗ” ΒΡΩΜΙΑ ΤΟΥ ΜΕ ΤΟΝ ΑΜΕΑ ΚΥΜΠΟΥΡΟΠΟΥΛΟ, “ΣΤΗΜΕΝΗ”, ΩΣΤΕ ΝΑ ΜΗΝ ΠΑΝΕ, ΑΠΑΝΤΕΣ ΟΙ ΣΥΝΑΙΣΘΗΜΑΤΙΚΟΙ ΕΛΛΗΝΕΣ, ΝΑ ΨΗΦΙΣΟΥΝ ΜΟΝΟΚΟΥΚΙ ΤΟΝ ΕΛΛΗΝΑ… ΣΤΗΒΕΝ ΧΟΚΙΝΓΚ, (που ατροφούν λίγο-λίγο τα όργανά του…, με ό,τι αυτό σημαίνει… Κάφρε Πολλάκη), ΤΕΛΕΙΩΝΕ ΜΙΑ ΠΑΠΑΡΟ-ΑΝΑΡΤΗΣΗ ΤΟΥ ΜΕ ΤΗΝ ΦΡΑΣΗ: “Ο ΕΧΘΡΟΣ ΕΙΝΑΙ ΑΠΕΝΑΝΤΙ“, ΑΝΑΦΕΡΟΝΤΑΣ ΩΣ ΕΧΘΡΟΥΣ, ΠΡΟΦΑΝΩΣ, ΤΟΥΣ ΕΛΛΗΝΕΣ ΠΟΥ ΔΕΝ ΣΥΜΦΩΝΟΥΝ ΜΕ ΤΟΝ… “ΣΟΡΟΣ–ΣΥΡΙΖΑ“ ΚΑΙ ΤΟΥΣ… ΤΕΡΑΣΤΙΟΥΣ ΠΝΕΥΜΑΤΙΚΑ ΙΔΕΟΛΟΓΟΥΣ ΤΟΥ!..
ΣΑΣ ΕΡΩΤΩ ΤΩΡΑ, ΠΑΡΑΚΑΤΩ!
ΜΕ ΜΙΣΟΣ ΣΕ Ο,ΤΙ ΞΕΝΟ ΚΑΙ ΔΙΑΦΟΡΕΤΙΚΟ ΠΡΟΣ ΕΜΑΣ ΜΠΟΡΟΥΜΕ ΝΑ ΖΗΣΟΥΜΕ ΜΑΖΙ ΟΙ ΕΛΛΗΝΕΣ ΚΑΙ ΟΙ ΞΕΝΟΙ, ΜΠΟΡΕΙ ΜΕ ΜΙΣΟΣ ΝΑ ΟΙΚΟΔΟΜΗΘΕΙ ΜΙΑ ΝΕΑ ΕΛΛΑΔΑ, ΕΣΤΩ ΚΑΙ ΟΠΩΣ ΤΗΝ ΟΡΑΜΑΤΙΖΟΝΤΑΙ ΑΚΟΜΑ ΚΑΠΟΙΟΙ ΑΓΝΟΙ… “ΔΟΝ ΚΙΧΩΤΕΣ” ΤΟΥ ΣΥΡΙΖΑ;
ΘΥΜΙΖΩ ΠΩΣ ΜΟΛΙΣ ΟΡΚΙΣΤΗΚΕ ΣΤΗΝ ΣΥΝΕΙΔΗΣΗ ΤΟΥ Π-Θ Ο ΤΣΙΠΡΑΣ ΠΗΓΕ ΣΤΗΝ ΚΑΙΣΑΡΙΑΝΗ! ΚΑΤΑΛΑΒΑΤΕ!.. ΑΚΡΙΒΩΣ ΙΔΙΑ ΣΤΑΣΗ ΚΑΙ ΣΥΜΠΕΡΙΦΟΡΑ ΜΕ ΤΟΝ ΠΟΛΛΑΚΗ!..
ΤΕΛΟΣ, ΕΠΕΙΔΗ ΔΕΝ ΜΑΣ ΑΠΑΝΤΗΣΕ ΚΑΝΕΙΣ, ΕΜΕΙΣ… ΕΙΚΑΖΟΥΜΕ ΠΩΣ ΒΑΦΤΙΣΤΗΚΕ ΠΑΥΛΟΣ Ο ΠΟΛΛΑΚΗΣ, ΕΠΕΙΔΗ ΟΙ ΓΟΝΕΙΣ ΤΟΥ ΗΘΕΛΑΝ ΝΑ ΤΙΜΗΣΟΥΝ ΤΟΝ ΒΑΣΙΛΕΑ ΠΑΥΛΟ! Η(ΔΙΑΖ) ΟΧΙ ΚΕ ΠΟΛΛΑΚΗ; ΜΑΥΡΟΧΟΥΝΤΙΚΑ, ΜΕΤΑΛΛΑΓΜΕΝΑ ΣΕ ΚΟΚΚΙΝΟ-ΦΑΣΙΣΤΙΚΑ ΠΟΛΙΤΙΚΑ ΛΑΜΟΓΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΚΑ ΒΟΘΡΟΛΥΜΑΤΑ!..
ΑΞΙΖΟΥΝ ΠΟΛΛΑ ΣΥΓΧΑΡΗΤΗΡΙΑ ΣΤΟΝ ΚΥΡΙΑΚΟ Κ. ΜΗΤΣΟΤΑΚΗ, ΠΟΥ ΑΚΟΛΟΥΘΩΝΤΑΣ ΤΑ ΧΝΑΡΙΑ ΤΗΣ ΜΑΝΑΣ ΤΟΥ, ΕΝΟΣ ΜΕΓΑΛΟΥ ΠΡΑΓΜΑΤΙ ΑΝΘΡΩΠΟΥ, ΕΝΟΣ ΑΝΘΡΩΠΟΥ ΜΕ ΑΛΦΑ “ΚΕΦΑΛΑΙΟ”, ΟΠΩΣ ΜΕ “BOLD” ΚΑΙ “ITALICS”, ΕΒΑΛΕ ΣΤΟ ΕΥΡΩ-ΨΗΦΟΔΕΛΤΙΟ ΤΟΝ ΑΜΕΑ Κο ΚΥΜΠΟΥΡΟΠΟΥΛΟ, ΠΟΥ ΟΤΑΝ -ΠΡΟ ΕΤΩΝ- ΕΙΧΕ ΠΑΡΕΛΑΣΕΙ, ΩΣ ΣΗΜΑΙΟΦΟΡΟΣ ΤΟΥ ΛΥΚΕΙΟΥ ΤΟΥ, ΕΚΛΑΙΓΑΝ ΟΛΟΙ, ΑΚΟΜΑ ΚΑΙ ΤΟ ΙΔΙΟ ΤΟ… ΣΥΜΠΑΝ… ΑΠΥΛΩΤΕ ΠΑΛΙΟ-ΚΑΤΣΑΠΛΙΑ ΠΟΛΛΑΚΗ, ΝΤΡΟΠΗ ΤΩΝ ΣΦΑΚΙΩΝ!.. (ΕΙΣΑΙ ΠΟΛΥ ΜΙΚΡΟΣ ΓΙΑ ΝΑ ΕΓΡΑΦΑ / -ΜΕ “ΝΤΡΟΠΗ ΤΗΣ ΚΡΗΤΗΣ”)!..
ΔΕΙΤΕ ΡΕ ΡΕΜΑΛΙΑ ΤΗΝ ΠΑΡΑΚΑΤΩ ΦΩΤΟΓΡΑΦΙΑ, ΟΣΟΙ ΒΕΒΑΙΩΣ ΔΕΝ ΕΙΣΤΕ “ΠΟΛΛΑΚΗΣ” ΚΑΙ… ΠΟΛΛΑΚΙΣ ΚΛΑΨΤΕ, ΕΙΤΕ ΧΡΙΣΤΙΑΝΟΙ, ΕΙΤΕ ΑΛΛΗΣ ΘΡΗΣΚΕΙΑΣ, ΕΙΤΕ… ΟΥΜΑΝΙΣΤΕΣ, αχαχαχαχα!..
“ΑΠΟΤΣΟΓΛΑΝΟΠΟΙΗΣΗ ΤΩΡΑ“!
2.
The investigation of President Trump’s campaign was the BIGGEST political investigation in American history — Special Counsel Robert Mueller III’s probe into the president’s possible collusion with Russia during the 2016 election.
The Mueller investigation will join Watergate, the 9/11 Commission Report, the Warren Report, and the Starr Report, as one of the most important in history.
Since May 2017, the feature story of American politics has revolved around this historic case. Mueller’s report examined links between campaign managers and Russian interests, obstruction of justice and other related matters. Robert Mueller III, a lifelong Republican, has concluded his investigation and submitted its findings to Attorney General William Barr.
Now, the wait is over.
The U.S. Department of Justice has released Mueller’s 300+ page report, along with Attorney General William Barr’s four page summary of the report, as sent to Congress.
You can get a printed copy of the Mueller Report FREE with a Special Analysis by Alan Dershowitz!
Dershowitz, a long time contributor to Newsmax, is a constitutional scholar, eminent civil libertarian, and New York Times bestselling author.
Scroll down to claim your free copy.
Barr has told Congress that Mueller found no proof of collusion between the Trump campaign and Russia, and did not come to a conclusion on obstruction of justice—neither concluding the president committed a crime nor exonerating him. But Mueller’s report was over 300 pages and Barr’s summary was only four pages, raising questions about the conclusions of a historic investigation.
The FULL report is available here, complete with secret White House information based on hundreds of FBI interviews and information gleaned from the Grand Jury.
Democrats in the US House of Representatives hoped to use the report to begin impeachment proceedings, with the support of those critical of the president.
Media tracked Mueller’s every move, and the investigation was subject to constant speculation by political pundits everywhere. It resulted in the indictments of Michael Flynn, Paul Manafort, Roger Stone, and many others. President Trump and his supporters affirmed that the investigation was a “witch hunt” and the product of a plot by the political establishment — the “deep state” — to delegitimize his presidency.
The Mueller Report is required reading for everyone with interest in American politics, for every 2016 and 2020 voter, and every American.
It’s now available here as an affordable paperback, featuring an introduction from eminent civil libertarian, Harvard Law Professor Emeritus, and New York Times bestselling author Alan Dershowitz, who provides a constitutional, civil law-based commentary sorely needed in today’s media landscape.
NEWSMAX.COM
3.
Tehditleri Songar bertaraf edecek
Türk savunma sanayisi bünyesinde “drone”lar kullanılarak geliştirilen güvenlik çözümlerine bir yenisi eklendi.
Ar-Ge kaynaklı yazılım ve donanım ürünleri geliştiren Asis Elektronik ve Bilişim Sistemleri, bu yıl itibarıyla savunma sanayisindeki faaliyetleri için ASİSGUARD markasını oluşturma kararı aldı.
ASİSGUARD, hali hazırda askeri araç elektroniği, otonom mikro, mini ve orta sınıf rotorlu insansız hava araçları, C4ISR (komuta, kontrol, iletişim, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif), elektro-optik, sınır güvenliği, yapay zeka, siber güvenlik ve büyük veri alanlarında özelleşmiş sistem, alt sistem donanım ve yazılım geliştirme çalışmaları yürütüyor.
Şirketin askeri ve güvenlik amaçlı her türlü operasyonda hem gündüz hem gece etkin olarak kullanılmak üzere geliştirdiği Songar, otomatik atış stabilizasyonuna sahip ilk milli silahlı drone sistemi olma özelliği taşıyor.
Tekli veya çoklu drone sistemiyle eş zamanlı görev yapabilen sistem, hedef bölgenin tespiti, tehdidi etkisiz hale getirme, operasyon sonrası hasar tespiti ve gerçek zamanlı görüntü aktarımı gibi kritik birçok görevi icra edebiliyor.
İsmini sungur, şahin gibi yırtıcı kuşlardan alan Songar’ın sunduğu olanaklar, “Gökyüzünün en güçlü avcılarından biri sizin kontrolünüzde” sözleriyle tarif ediliyor.
Songar Silahlı Drone Sistemi, otomatik makineli tüfek ile teçhiz edilmiş 10 kilometre yarıçaplı bir menzil içinde görev yapabiliyor.
Gerçek zamanlı görüntü aktarımı yapabilen sistem, 200 adet 5,56 kalibre 45 mm NATO sınıfı mermi taşıyabiliyor. Özel esnek mermi yolu ve otomatik ateşleme mekanizmasına sahip sistem, 2 bin 800 metre irtifa içinde görev icra edebiliyor.
Sistem, özel bir müdahale gerekmeden süratle değiştirilebilen mermi kutusuyla göreve devam edebiliyor.
Taarruz amaçlı da kullanılabilecek
Songar, karakol ve kalekollarda taciz atışına, personel, araç ve konvoyların intikalindeki pusu veya tehditlere karşı havadan yüksek sayıda mermi atımıyla beka artırıcı, gerektiğinde taarruz amaçlı olarak da etkin kullanılabilecek.
Geliştirilen model 4 alt sistemden oluşuyor. Drone alt sistemi, hava platformunu içeriyor. Milli tasarım Otomatik Atış Stabilizasyon Sistemi (OASİS) ve Drone Üzeri Makineli Tüfek (DMT), geri tepme sönümleme yeteneğine sahip ve namlunun 0-60 derece dikey eksende yön değiştirmesini sağlıyor. Sistem Yer Kontrol İstasyonu ile idare ediliyor.
ASİSGUARD, Songar Silahlı Drone Sistemi’ni 30 Nisan-3 Mayıs’ta gerçekleştirilecek 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF’19) ilk kez sergileyecek.
-/-
ΣΥΝΕΧΕΙΑ:
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Silah Fabrikasında, silahların namlu ömrünü artırmak amacıyla bor madeninden elde edilen özel malzeme üretildi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, son yıllarda yerli ve milli imkanlarla üretilen piyade tüfekleri MPT-76, MPT-55, keskin nişancı tüfeği JMK Bora-12 gibi silahlarla dikkati çeken MKEK Silah Fabrikası, silahların namlu ömrünü uzatmada bor teknolojisinin kullanıldığı yeni bir çalışma başlattı.
Bu kapsamda tasarlanan ve prototipi tamamlanan namlusu bor kaplı silahlar, Nevşehir’de düzenlenen Uluslararası Bor Sempozyumu’nda tanıtıldı.
Dünyanın ilk bor kaplamalı namlusunu taşıyan silahların yaklaşık 3 ay sürecek test süreci de başlatıldı.
Uygulama, ilk olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ihtiyacına binaen özgün, muharebe ortamında her türlü arazi ve hava şartlarında kullanılan, dakikada 850 atım kapasitesine sahip MPT-55’te denendi.
Yivli namlu kısmı krom kaplama olan piyade tüfeklerinde ortalama 10-15 bin atışla sınırlı olan namlu ömrünün, bor madeninden elde edilen malzemeyle kaplanan namlular sayesinde artırılması hedefleniyor.
Krom kaplı namluların üretim aşamasındaki iş sağlığı ve güvenliği açısından yol açtığı sorunların da bor teknolojisi ile minimuma inmesi bekleniyor.
Namlu düzeneği olan tüm silahlarda kullanılabilecek
Tank ve obüs gibi silahların namlusunda da kullanılabilecek olan bor teknolojisi, test sürecindeki maliyetin göz önünde bulundurulması nedeniyle şimdilik sadece personel silahlarında deneniyor.
Testler sonucunda balistik hesaplamalar yapılarak, durum analiz edilecek.
Ortaya çıkan neticeye göre ise test sürecini kısaltarak daha ufak değişimlerle deneme sürecinin tamamlanması amaçlanıyor.
Bor uygulamasının yapıldığı silah namlularından olumlu sonuç alındığında hem maliyet, hem namlu ömrünü artırma hem de işçi sağlığı açısından savunma sanayisinde önemli bir aşama kaydedilmiş olacak.
ASELSAN’ın ihracat başarısı yakalayan ürünlerine son dönemde eklenen ASELPOD’un yerlilik oranı, Türk savunma sanayisinin ortaya koyduğu çok daha ekonomik çözümlerle artırılıyor.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, şirket, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda, Hava Kuvvetleri Komutanlığının gece, gündüz ve her türlü hava şartında hassas taarruz imkan ve kabiliyetlerini artırmak amacıyla başlatılan Hedefleme Podu Projesi kapsamında ASELPOD’u geliştirdi.
Modern savaş uçakları için özgün olarak geliştirilen hedefleme sistemi, uçakların etkinliği konusunda çarpan etkisi yaratıyor.
ASELPOD’da kızılötesi kamera ve gündüz kamerası bulunuyor. Bunlarla pilot çok uzak mesafelerden hedeflerini tespit edebiliyor. Saldırı gerçekleştirilecekse lazer işaretleme birimi kullanılarak lazer güdümlü mühimmatlar hedefe yönlendirilebiliyor. ASELPOD, hareketli ya da sabit hedeflere kilitlenilmesini sağlıyor.
Çoklu hedef takibi yapabilen ASELPOD’un lazer aydınlatma birimiyle hedef veya hedef bölgesi, diğer pilot ya da unsurlara gösterilebiliyor.
Türkiye, ASELPOD’un geliştirilmesiyle bu alanda ürünü bulunan sınırlı sayıdaki ülke arasına adını yazdırdı.
Daha önce yurt dışından alınan hedefleme sistemlerinin yerini alacak ASELPOD, gelişmiş hedef takip algoritmalarıyla üstünlükler taşıyor.
Yeni nesil, çok algılayıcılı hedefleme podu ASELPOD’dan 2 adet prototip geçen yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığı hizmetine verilmişti. Seri teslimatlar da bu yıl başladı.
Bunun yanında şirket ASELPOD ile ihracat başarısı yakaladı. ASELSAN’ın, 2016’dan bu yana art arda aldığı ASELPOD siparişlerinin ekonomik karşılığı yaklaşık 80 milyon doları buldu.
ASELSAN teknik beklentilerine uygun tasarım
ASELPOD’a yurt içinde ve dışında talep artarken, Türk savunma sanayisinde faaliyet gösteren firmaların kabiliyetleri doğrultusunda ürünün yerlilik oranının artırılmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor.
Podun görevini en iyi şekilde yapabilmesi için içindeki aviyonikler ve optiklerin farklı uçuş koşullarında dış ortam sıcaklığına göre ısıtılması ya da soğutulması gerekiyor. Podun arka kısmında bulunan çevresel iklimlendirme birimi bu işlevi yerine getiriyor.
İleri mühendislik çözümleriyle savunma sanayisinde faaliyet gösteren ANOVA ArGe Teknolojileri AŞ, yurt dışından temin edilen bu alt sistemi ASELSAN ile yapılan anlaşma çerçevesinde şirketin teknik ihtiyaçlarına uygun olarak yerlileştirdi.
Tamamen özgün bir tasarıma imza atan ANOVA, soğutma çeviriminin alt komponentleri dahil elektroniğini, yazılımını, termal tasarımını ve mekanik tasarımını gerçekleştirdi.
Ortaya konulan ürün, sürükleme katsayısının çok düşüklüğü, daha düşük güç tüketimine sahip olması gibi üstünlüklere sahip bulunuyor.
Seri üretim başladı
ANOVA, kalifikasyon testleri gerçekleştirilen çevresel iklimlendirme birimi için seri siparişler aldı ve üretime başladı.
ANOVA Mühendislik kurucu ortağı Dr. Emre Öztürk, AA muhabirine, yurt dışında da rağbet gören ASELPOD’un bir parçasını yapıyor olmaktan, yurt dışından temin edilen bir ürünü yerlileştirmekten gurur duyduklarını söyledi.
Öztürk, çevresel iklimlendirme biriminin yerlileştirilmesinin maliyeti de önemli ölçüde düşürdüğünü bildirdi.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Silah Fabrikası’nda, bu yıl 66 bin silah üretilmesi hedefleniyor.
MKEK Silah Fabrikası Müdür Vekili Ali Gümüş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kurumun 85 yıllık tecrübesiyle silah üretimini yoğun şekilde sürdürdüğünü söyledi.
Son yıllarda Türkiye’nin ilk yerli ve milli piyade tüfeği MPT-76 ve yine tamamen yerli üretim olan MPT-55 tüfeklerini üretmeye başladıklarını anımsatan Gümüş, “2019’un Ocak ayında 4 bin MPT-5 silahın sevkiyatını yapmıştık. Şubat ayında yoğun bir üretim süreci yaşadık. Mart ayının ilk bölümünde 8 bin 100 adet silah sevkiyatı yaptık. Bu sevkiyat, fabrikanın yüksek performansını göstermektedir” dedi.
Bu sevkiyattan bin 400 M-5 grubu silahı ABD’ye ihraç ettiklerini dile getiren Gümüş, “2 bin 200 MPT-55 tüfeğimizi ise Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı’na gönderdik. Dün de mart ayının en büyük sevkiyatı olan 4 bin 500 MPT-55’i Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderdik.” diye konuştu.
Gümüş, geçen yıl 58 bin silah ürettiklerini, bunun kendileri için rekor olduğunu kaydetti.
Bu yılki amaçlarının 66 bin silah üretmek olduğunu vurgulayan Gümüş, şöyle konuştu:
“50 bin MPT-55 ve 33 bin MPT-76 siparişi aldık. Bu yıl sonu itibarıyla hedefimiz 66 bin silah üretimini gerçekleştirmek. 1985 yılından beri MP-5 üretmeye devam ediyoruz.
Şu ana kadar 150 binin üzerinde MP-5 ürettik. MP-5 çok tutulan bir silah. Daha çok Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne satışını yaptığımız bir silah.
Bu silahı yurt dışında da birçok ülkeye sattık ve halen satmaya devam ediyoruz. ABD ve Almanya’ya bunun sivil model versiyonunu satıyoruz.
Milli piyade tüfeklerimiz MPT-76 ve MPT-55’ten de numune olarak değişik ülkelere gönderdik. Ancak şu anda silahlı kuvvetlerimizin ihtiyacı var. İlk etapta yoğun bir şekilde onların ihtiyaçlarını karşılamak hedefindeyiz. Şu ana kadar 23 bin MPT-76 ürettik, 33 bin daha siparişimiz var.
Önümüzdeki aylarda onun üretimine de başlayacağız. MPT-76 üretimini 2019’un ilk yarısında bitireceğiz.
Bu 33 bin siparişin üretimi bitince TSK’nin 207 bin MPT-76 talebi var. Bunu da MKEK’den almak istediklerini ifade ettiler.”
Keskin nişancı tüfeği
Gümüş, Silah Fabrikası olarak Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini belirterek, üretimini gerçekleştirdikleri milli piyade tüfeği MPT-76’dan sonra KNT-76 ismini verdikleri keskin nişancı tüfeğinin Ar-Ge çalışmalarını bitirdiklerini ifade etti.
Ürettikleri 619 adet KNT-76 keskin nişancı tüfeğini Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim ettiklerini anlatan Gümüş, şöyle devam etti:
“393 adet daha siparişimiz var. Bunu da önümüzdeki aylarda yapıp teslim edeceğiz. 12,7 keskin nişancı tüfeği ve milli otomatik tabanca 9,19’un Ar-Ge çalışmaları devam ediyor.
Kağan 717 dediğimiz MPT-76’nın karabin tipi daha kısa namlulu olan modelin çalışmaları da sürüyor.
Ar-Ge sürecinde Şah 51 ismini verdiğimiz yivli setli av tüfeği çalışmaları devam ediyor. Bunun da prototiplerini bitirdik. İnşallah yakında seri imalat sürecine başlayacağız.”
ΤΙΣ ΦΩΤΟΓΡΑΦΙΕΣ ΠΟΥ ΛΕΙΠΟΥΝ, ΝΑ ΤΙΣ ΒΡΕΙΤΕ ΕΣΕΙΣ ΚΑΙ ΝΑ ΤΙΣ ΒΑΛΛΕΤΕ, ΟΠΟΥ ΔΕΙ!
4. Trump açıkladı: ABD çekiliyor
ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin uluslararası silah ticareti anlaşmasından çekileceğini açıkladı.
Katılımcıların huzurunda BM Silah Ticareti Anlaşmasın’dan imzasını çekeceğine dair bir belgeyi imzalayan Trump, “Birleşmiş Milletler yakında Amerika’nın bu anlaşmayı reddettiğine dair resmi bir tebligat alacak.” dedi.
‘İMZAMIZI GERİ ÇEKİYORUZ’
Trump, “Bunun ne olduğunu çoğunuzun bilmediğini düşünüyorum. Ne olduğunu biliyor musunuz? Büyük bir faktör. Orada NRA’dan bazı mutlu yüzleri görüyorum. Resmi olarak bugün, fazlasıyla yanıltıcı bu anlaşmadan Amerika’nın imzasını çekeceğimi duyuruyorum. İmzamızı geri çekiyoruz.” ifadesini kullandı.
Trump ayrıca, imzaladığı belgenin, Senato’ya anlaşmayı onaylama sürecini askıya alması ve anlaşma hakkının kendisine verilmesini talep eden bir mesaj olduğunu da dile getirdi.
Demokratların ülkede silah satışlarına yönelik sınırlama tekliflerini de eleştiren Trump, “Demokratlar, suçlu yabancıların hiçbir hesap vermeden ortalıkta serbestçe dolaşmalarına izin verilirken kanunlara uyan vatandaşları silahsızlandırmak istiyor. Ben başkanınız oldukça bu asla olmayacak.” dedi.
Konuyla ilgili Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise Silah Ticareti Anlaşmasının 2013’te eski Başkan Barack Obama döneminde imzalandığını ancak Trump’ın görevi devralmasından sonra Beyaz Saray’a onay için sunulduğu belirtildi.
Açıklamada, “STA (Silah Ticareti Anlaşması) 2020’de değişiklikler için müzakereye açılmış durumda ve ABD, burada yapılan potansiyel tekliflerden bazılarını kabul edemez. STA sorumsuz silah transferi sorunlarını çözmede başarısız olmuşken, ortak ve müttefiklerimize silah satmamızı engellemek isteyen bazıları için platform sağlıyor. Başkan, ABD’nin egemenlik ve haklarını asla teslim etmeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.” ifadesine yer verildi.
Silah Ticareti Anlaşması, 2013’te BM nezdinde uluslararası konvansiyonel silah satış ve transferlerine standart getirmek üzere imzalanmıştı. Anlaşmayı 130 ülke imzalarken, 101 ülke anlaşmanın uygulamasına katıldı.
ABD dışındaki diğer katılımcı tüm ülkelerin yönetimleri anlaşmayı yürürlüğe koymuş durumda.
Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran, Suriye, Ermenistan ve Mısır’ın da aralarında olduğu 63 ülke bu anlaşmaya imza atmamıştı.
5.
Resmi ideolojinin psikopolitik temelleri
27.04.2019
Tehdit kokan cumhuriyet nutuklarını ve korku üzerine inşa edilmiş resmi ideolojiyi sorgulamak ya da özeleştiri yapmak gerekmiyor mu? Bu soruya verilecek olumlu cevabın güçlü bir ihtiyaç oluşu ya da resmi ideolojiyi bilimsel yöntemle sorgulama düşüncesinin yaygınlığı bilinen bir gerçek.. Her farklı düşünceye ‘Karşı devrim!’ yaftasını yapıştıranları uyarıyorum: Bu yazıyı okumayabilirsiniz.
YAS İHTİYACI
Kaybın acısı insanın her yanını sarar, insanın içini “Artık hayat eskisi gibi olmayacak” hissi kaplar.
Yas, insanın içinden bir parça kopması hissinin iyileştirilmesi sürecidir. İnsanın yaşamına devam etmesini, yine başkalarını sevebilmesini ve kaybı kabullenebilmesini sağlar.
Tabii ki yas süreci sonrasında kaybetmiş olmanın verdiği üzüntü hâlâ vardır ama bu artık yas tutan kişinin hayatını sürdürmeye engel olacak boyutlarda olmayacaktır.
Ancak kaybın sadece sevilen birinin ölümü olmadığı, kişinin sağlık, güç ya da fonksiyon kaybından da kaynaklanabileceği unutulmamalıdır.
TRΑVMATİK YAS ZİNCİRİ
İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Yani beden sağlığı, ruh sağlığı ve sosyal sağlık, kısaca söylemek gerekirse insan sağlığını oluşturun üç ögedir. Esasen toplum sağlığı, bu üç ögenin etkisi altında şekillenen bir iradedir.
İnsanların bedenleri, aileleri, topluluklar ve yaşamları karmaşık bir sosyal sistem ağına gömülüdür. Ortamdaki destek derecesi, bir kişinin direncini şekillendirebilir. Aynı şekilde, stresli bir ortam da hastalığı besleyebilir.
Kaybın doğası, genellikle kişinin tecrübe ettiği yasın niteliğini belirler. Örneğin çok yaşlı ya da uzun zamandır hastalık çeken fakat sevilen birinin ölümünü kurtuluş olarak gören biri, çocuğunu aniden kaybeden birinin hissettiği endişe ve kederi aynı şekilde hissetmeyebilir. Çocuğunu kaybeden anne bu durumla hiçbir hazırlık ya da uyarı olmaksızın karşı karşıya kalmıştır. Doğal ölümlerde yaşanan yas ile travmatik ölümlerde yaşanan yas farklıdır.
Olağan yas sürecinin basamakları vardır ancak travmatik yasta, sözkonusu baskı süreci benzeri bir şekilde fakat süre olarak daha uzun bir zamana yayılmış olarak işler..
OSMANLI YASI İLE KEMALİZM YASI ARASINDA
Politik psikoloji çalışmaları ile tanınan Vamık Volkan “Türkiye Osmanlı’nın ve Atatürk’ün yasını tutmayı başaramamıştır.” derken haklıdır.
Başlangıçta, sevdiği birinin ölümünü ya da değerli bir şeyin kaybını kabul etmek her insan için zordur.. Psikoloji biliminin tespitine göre şokta verilecek ilk tepki inkardır!
Ölümün gerçekliğini ya da büyük kaybı herkes inkâr eder. Hz.Peygamber (s.a.v.) vefatında Hz.Ömer (r.a.) kılıcını çekip “Peygamber öldü diyenin kafasını koparırım!” diye bağırarak inlemişti.
Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmenin şokunda Osmanlı’nın sivil asker bürokrasisinin yas tepkisi olarak Kemalizm, inkar ve redd-i miras oldu; tarihsel birikimi, geleneği ve kendi medeniyetimizi kaldırıp attı, toplumu karga tulumba batı medeniyetinin etki alanına taşıdı: Yenilen Osmanlı’ydı, Türk milleti değildi! Türk milleti, Milli Mücadele’de şahlanarak devletinin beka sorununu çözdü ve ebediyete dek yaşayacağını kanıtladı.. Cumhuriyetin ilanı ve İslam medeniyetini yıkarak art arada yapılan devrimler radikal bir kopuş oldu. Osmanlı İslam devletini, bağımsızlığını, hilafeti ve medeniyetini kaybeden toplum da şok geçirmekteydi artık.. Bu iki travmatik şok dünya güçleri tarafından bugüne dek istismar edildi..
Ölümü inkar etme, üzüntü, ağlama, özlem, öfke, sıkıntı, güvensizlik, tedirginlik, aklını yitireceği-delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, hiçbir şeyden zevk alamama, hiçbir duygu hissedememe, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlık, yalnızlık, çaresizlik gibi yas sürecinin başında duygusal tepkiler görülür. Ölen kişinin hala yaşadığını, var olduğunu hissetme, sesini duyma, hayalini görme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama da sık ve yaygın görülen davranışlardır.
KAYIP, ŞOK VE YAS
Kayıp, şok ve travmatik yas zinciri günümüze kadar uzanmaktadır. Travmatik yas, Türkiye’nin resmi ideolojisi olan Batıcılığın psikososyal temeli haline geldiği söylenebilir.
Osmanlı ve Atatürk yasını, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz yaslarını da eklemek gerekir. Şoktan şoka savrulup bir asırdır kesintisiz yas tutan bir toplum haline getirildik. BMGK üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in yönetimindeki dünyada, medeniyet krizini sosyopolitik depresyon olarak yaşayan milletimiz toplum mühendisliğine maruz kalmaktadır.. 15 Temmuz şokunu toplum olarak üzerimizden attığımızı ve yasından çıktığımızı kim söyleyebilir?
Siyasal mahkemeler, siyasal yaslar, toplumu kutuplaştırmakla kalmamış, çatışmalar darbelerin dinamiği haline getirilmiştir. Travmatik yas zinciri, çok daha sarsıcı, çok daha uzun süreli ve çok daha yoğun olmaktadır.
Son bir asırda savaş, darbe ve terörle büyük can kayıpları ve idamlar süregelmiştir.. Askeri ve siyasi yenilgiler, sosyal, ekonomik ve politik alanlarda mevzi kayıpları ve yıkılan organizasyonlarla birlikte uğranılan maddi – mali kayıplar, toplumdaki alt kültür grupları için yasları travmatik hale getirip iyice uzatmıştır. Çünkü henüz bir yas, bütün aşamaları kat edilerek sağlıklı bir şekilde tutulmamış iken bir yeni yas gelip kapıya dayanmıştır.
Her kuşak, devlet kaybı, ülkenin bağımsızlığından duyulan kaygı ve umudun her geçen biraz daha yitirilmesi, ideolojik yenilgi ve mücadele eden kadrolardaki ölümler trajik yası derinleştirmekle kalmamış iyice yaygınlaştırmıştır da.. Dolayısıyla resmi ideolojinin psikososyal temeli olarak tarvmatik yas, hem toplum sağlığını bozdu hem de psikoekonomik ve psikopolitik yapıları çürütüp çökertti.
6.
‘Çak’, 5 bin TIR silah için miydi?
PYD’nin 5 bin TIR’lık ABD silahlarıyla ödüllendirildiği Suriye için Hillary Clinton ile ‘çak’ yapan Davutoğlu’nun şimdilerde yeni parti kuracağı iddia ediliyor. Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, Davutoğlu’nun Clinton ile samimiyetini izah etmesini istedi.
29 Nisan 2019
yeniakit.com.tr Türkiye’nin yanıbaşındaki Suriye’de işleyen ABD politikaları, Türkiye’nin beka sorununu iyiden iyiye açığa çıkarırken, PKK terör örgütü ve Suriye kolu PYD, Türkiye’yi tehdit etmeye devam ediyor. Terör örgütü PYD, ABD’den 5 bin TIR silah yardımı alırken; Suriye içsavaşının başladığı yıllarda dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile ‘çak’ hareketi yapmış olması “5 bin TIR silah için mi yoksa başka bir sebebi mi vardı?” sorusunu akıllara getirdi.
Suriye politikalarının mimarı Davutoğlu’nun şimdilerde yeni parti kuracağı iddia ediliyor.
Dikkat çeken çağrı: İzah etsin
Akit TV’de Fatin Dağıstanlı’nın sunduğu, Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu’nun yorumlarıyla ekranlarınıza gelen Manşetlerin Dili’nde, yeni parti iddialarıyla gündemden düşmeyen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni siyasi oluşumlar içinde yer alıp almama ihtimalleri de değerlendirildi.
7.
FETÖ ihanete böyle hazırlandı: Darbe sinyalleri, sosyal medyayla verildi
FETÖ’nün darbe girişiminin örgütle ilgisi olmadığına yönelik algı çalışması yürütenlerin kalkışma öncesi açıklamaları ve sosyal medya paylaşımları, Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısından aylar önce haberdar olduklarını ortaya koyuyor.
Bazıları darbe girişimi öncesinde veya sonrasında yurt dışına kaçan ya da tutuklanan FETÖ‘nün sivil ayağının önemli isimlerinin sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımları, hain kalkışmadan, önceden haberdar olduklarını ortaya koydu.
Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış FETÖ’cü askerler, Türkiye tarihinin en kanlı terörsaldırısının gerçekleştirildiği 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi öncesi plan yaparak işgal edilecek kritik alanlar, görevlendirilecek üst düzey sorumlu personel, el konulacak kurumlar gibi hazırlık faaliyetlerini yürütürken örgütün propaganda aygıtını oluşturan FETÖ’cü medya organlarında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetin devrileceğine yönelik algı operasyonları yapıldı.
FETÖ üyesi askerlerce 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen ve 250’den fazla insanın şehit olduğu, binlerce vatandaşın yaralandığı darbe girişimi öncesi, terör örgütü üyesi medya mensupları, sosyal medya hesapları ve diğer platformlardan “darbe” ifadesini de kullanarak seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümete yönelik tehditlere başladı.
Kalkışma öncesinde kullandıkları medya unsurları vasıtasıyla darbe isteklerini dillendirerek girişimin gerçekleşeceğini beyan eden FETÖ’nün sivil algı ekibi, darbe girişimi sırasında da toplumun askerlere karşı koymamasını telkin eden yorumlarda bulunarak hazırlıkları çok önceden yapılmış planın akamete uğramaması için yoğun çaba gösterdi.
KUMPAS DAVALARI İLE ZEMİN HAZIRLANDI
“Balyoz soruşturması” adı altında kurulan kumpasla TSK içerisindeki FETÖ/PDY mensubu olmayan subaylar tasfiye edilerek yerlerine FETÖ’cü askerler getirilirken devam eden süreçte ordu içerisindeki kritik öneme sahip mevkilere de örgüt mensupları yerleştirilip 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırlandı.
Sosyal medya kanallarında algı operasyonu için binlerce trol hesabı yöneten FETÖ, sosyal medyadan verdiği provokatif mesajlar ve devlet sırları niteliğindeki bilgileri paylaşmasının yanı sıra darbe girişimi gecesi vatandaşların sokağa çıkmaması ve askerlerin talimatlarına uyması çağrıları yaptı.
FETÖ’NÜN SOSYAL MEDYA LEJYONERLERİ
FETÖ elebaşı Gülen’in talimatıyla kurulan ve himmet paralarıyla beslenen bu trol hesapların yöneticileri, kendilerini takipçilerine, ülkücü, sağcı, solcu, Atatürkçü, Kemalist göstererek oluşturdukları imajla darbe girişimi öncesi ve sonrasında siyasi iktidar aleyhine yoğun propaganda faaliyetleri yürüterek adeta darbenin sosyal medya lejyonerleri olarak hareket etti.
Terör örgütü, ayrıca darbe girişiminden 9 ay 10 gün önce yayınlanmaya başlanan, kapatılan Zaman gazetesinin reklamında, yeni doğan gülen bir bebek ve siren sesleri eşliğinde terk edilmiş sokaklar, bombalanan yerleşim yerleri gibi darbe anını çağrıştıran mesaj içerici görseller dolaşıma sokularak algı çalışması yürütüldü.
“KÖTÜ OLAN DARBE DİYELİM, GERİSİNİ SİZ TAHMİN EDİN”
Eski Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni firari Bülent Keneş, darbeden 9 gün öncesine denk gelen 6 Temmuz 2016’da Twitter hesabından “İyi bir çıkış yok artık! Kötü, daha kötü, en kötü çıkış var, Kötü olan darbe diyelim, gerisini siz tahmin edin” şeklinde paylaşımda bulunarak “darbe” ifadesini kullandı.
Bu tür paylaşımlarla planlı kalkışmadan önceden haberdar olduğu belirlenen Keneş, 2015 yılında İstanbul’da “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra da “Hakim beyin, savcının, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın da ismini koyacağım. Yaptıklarına pişman edeceğim. Serbest bıraktıklarına da pişman olacaklar.” ifadeleriyle devlet organının tüm yetkililerini tehdit eden üslubuyla hesap sorma planları kurduğunu dillendirmişti.
“SÜRGÜNDEKİ ERDOĞAN VE ERDOĞAN SONRASI DÖNEME HAZIRLIK” YAZISI
Kapatılan Zaman gazetesinin logosu bulunan bir internet sitesinde, “Kerim Balcı” adıyla köşe yazarlığı yapan Abdulkerim Balcı, darbe girişiminden bir gün önce yayımladığı köşe yazısına, “Sürgündeki Erdoğan ve Erdoğan sonrası döneme hazırlık” başlığı atması dikkati çekti.
Yazısının içeriğinde “Beden kafeslerinde tutsak olmayanlar için bütün gelecekler yakındır ne de olsa.. Ne kadar uzak olursa olsun, muttakilere va’d olunmuş olan o gelecek, madem ki gelecektir, yakındır. Madem kısadır, ona değil, ondan sonrasına bakmalı insan. Azığını Erdoğan sonrası döneme hazırlamalı” ifadeleriyle hayal ettikleri geleceğin darbeyle gerçekleşeceğine olan inancını ortaya koydu.
“YA SARAYDADIR, YA HAPİSHANEDEDİR”
Youtube üzerinden yayın yapan “STV Medya” isimli sayfada, “Özgürlük Zamanı 15 Temmuz 2016 Canlı Yayın” başlığıyla yayınlanan 4 saat 8 dakika süren ve Şemseddin Efe’nin hazırlayıp sunduğu, FETÖ’cü Abdulkerim Balcı ve Şükrü Tuğrul Özşengül’ün konuk olarak bağlandıkları programda, darbe girişimi faaliyetlerinin başladığı ve devam ettiği sırada askeri darbeyi övücü söylem ve açıklamalar yapıldı.
Bu programda Abdulkerim Balcı, “Türkiye’de hiçbir zaman ordunun karşısına çıkacak bir polis gücü yoktur. dahası Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu en az üç defa başarılı. Birkaç defa postmodern anlamda başarılı, darbe girişiminde bulunmuş başarmış bir ülkedir.” dedi.
Balcı konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı sokaklara davet eden çağrısına tepki göstererek, “Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanının, korktuğu şey sadece iktidarı kaybetmek değil, çünkü Cumhurbaşkanı için iki ihtimal vardır. Ya saraydadır, ya hapishanededir. Çünkü eminim Türk ordusunun elinde, bu darbeyi yapanlarda herhalde dokümanların tamamını ellerinde bulunduruyorlardır. Cumhurbaşkanını ömür boyu hapse attıracak dokümanlar vardır.” ifadelerini kullandı.
FETÖ kapsamında hakkında soruşturma yürütülen firari Emrullah Uslu, darbe girişiminden 4 ay önce Twitter hesabından 14 Mart 2016 tarihinde, “Bilet paramı ödemek isteyen Twitçiler lütfen 22 Temmuz 12 Ağustos arasında DC- İstanbul için bilet alın? Emailimi biliyorsunuz..” şeklinde paylaşım yaptı. Uslu, söz konusu mesajına bir kullanıcının “dönmen kaç yıl sonra olur” sorusuna “2016 Temmuz…” yanıtını verdi.
“PROFESÖR OLACAĞIMA KEŞKE ALBAY OLSAYMIŞIM”
FETÖ soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan firari Osman Özsoy da darbe girişiminden bir gün önce “Özgürlük Zamanı” isimli programda, şu ifadeleri kullandı:
“Ben profesör olacağıma keşke albay olsaymışım, mesela bu süreçte daha fazla katkım olurdu… Bir albay olacaktım ben tamam mı, bu ülkeye daha fazla hizmet ederdim şu an….Ya alt yazı geçin TV kanallarına yarın sokağa çıkma yasağı var diye, bakın sokağa çıkıyorlar mı? Bütün darbeler cuma günü oluyor… Çok güzel günler geliyor ya. Hizmet hareketindeki arkadaşları çok yoğun günler bekliyor.”
“YATAKTA BASIP ŞAFAKTA ALACAKLAR”
Terör örgütü üyeliği ve çeşitli suçlardan hakkında yürütülen soruşturma kapsamında firari olan Tuncay Opçin de darbe girişiminden iki gün önce Twitter hesabından “Yatakta basıp şafakta alacaklar” şeklinde paylaşımda bulunarak, tehditlerde bulundu.
FETÖ’nün darbe girişiminden yaklaşık bir yıl önce örgütün yayın organı kapatılan Zaman gazetesinin reklamında da subliminal mesajlar verildi.
Bu reklamda siren sesleri eşliğinde boş görünümlü binalar, insansız sokaklar, terk edilmiş izlenimi veren yerleşim yerinin havadan çekilmiş görüntüleri ile yeni doğmuş gülen bir bebeğin ekrana getirilmesinin yanı sıra askeriyenin kullandığı zırhlı araçlara ait top sesi eşliğinde Zaman gazetesinin logosu verildi. Kısa reklam filminin sonunda duyulan top sesiyle de başlangıçta gösterilen yerleşim yerinin bombalandığı algısı oluşturuldu.
DARBEDEN 9 AY 10 GÜN ÖNCE YAYINLANAN REKLAM FİLMİ
15 Temmuz darbe girişiminden 9 ay 10 gün önce yayımlanan bu reklam filmindeki “Yeni doğmuş gülen bir bebek” ile diğer görüntüler, FETÖ’nün, darbe girişimi için uygun tarihi çok önceden belirlediğini de subliminal mesajla verdiği ortaya çıktı.
FETÖ soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamelerde söz konusu film, darbe girişiminin bir faaliyeti olarak değerlendirildi.
8.
TSK’dan 1412 personel ihraç edildi
Türk Silahlı Kuvvetleri, yurt içi ve sınır ötesindeki operasyonlarıyla bölücü terör örgütüne darbe vurmayı sürdürürken Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadelesini de sürdürüyor. OHAL’in kaldırılmasından bugüne kadar Bakan onayıyla 1412 personel ihraç edildi, 106 emekli askerin rütbeleri geri alındı.
Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü terör örgütüne yönelik mücadelesine kararlılıkla devam ediyor. Gerek yurt içi gerekse sınır ötesindeki operasyonlarında bölücü terör örgütü PKK’ya ağır darbe vuran Türk Silahlı Kuvvetleri, FETÖ ile mücadeleyi de aralıksız sürdürüyor.
Bu kapsamda Bakanlık emriyle Milli Savunma Bakanlığına bağlı tüm komutanlık, birlik, karargah ve kurumlarda devam eden çalışmalarla FETÖ ile bağlantısı olabilecek personel araştırılıyor. Önceki uygulama sonuçlarına göre müşterek olarak belirlenen kıstaslar çalışmalarda tüm ilgili makamlar tarafından hassasiyetle kullanılıyor.
Önceki uygulama sonuçlarına göre müşterek olarak belirlenen kıstaslar kullanılarak yapılan değerlendirme ve teklifler doğrultusunda Bakan onayıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığından 795, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından 242 ve Hava Kuvvetleri Komutanlığından 375 personel ihraç edildi. Böylelikle OHAL’in kaldırılmasının ardından TSK‘den ihraç edilen toplam personel sayısı 1412 oldu.
Öte yandan, bu süre içinde 106 emekli askerin de rütbeleri geri alındı.
9.
Milli İHA’lar için yenilikçi haberleşme sistemi
Türk savunma sanayisi, insansız hava aracı (İHA) sistemlerine yönelik yerli çözümlere yenilerini ekliyor.
OMTAS ve UMTAS tanksavar füzelerinin, Hisar-A ve Hisar-O hava savunma füzelerinin ve SOM seyir füzesinin veri bağlarını yerli, milli ve özgün olarak geliştirerek kullanıma sunan Meteksan Savunma, İHA‘ların veri bağları için özgün bir çözüm ortaya koydu.
Şirket, 14’üncü Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na (IDEF’19), envantere giren ve sahada operasyonel olarak kullanılan bir dizi ürünle katılacak. Meteksan Savunma aynı zamanda, yeni ürünlerinin tanıtımları ile yenilikçiliğini de ön plana çıkaracak.
Başta Türkiye olmak üzere farklı kullanıcıların, İHA sistemleri için yenilikçi bir haberleşme sistemi arayışında olduğunu gören Meteksan Savunma, bir süredir öz kaynaklarıyla üzerinde çalıştığı C-Bant İHA Veri Bağı’nı, ilk kez IDEF 2019 fuarında sergileyecek. Sistem, test sürecinde birçok aşamayı geride bırakmış, çalışan bir ürün olarak dikkati çekiyor.
İHA’ların başarısında kritik önemde
Özellikle farklı füze projelerinde edindiği birikimi kullanan Meteksan Savunma’nın İHA’lar için geliştirdiği C-Bant İHA Veri Bağı, tüm bu kritik özelliklere sahip, yenilikçi, yüksek performanslı ve maliyet-etkin bir çözüm olarak öne çıkıyor.
Yurt dışı tedarik sorununa son
C-Bant İHA Veri Bağı içinde yer alan yönlü ve yönsüz antenler Meteksan Savunma tarafından tamamen yerli ve milli imkanlarla üretildi.
Bu sayede seri üretim aşamasında olası ambargo durumlarında anten tedarik faaliyetlerinde yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesi, 4,4-5,85 GHz bandında çalışabilen geniş bant antenlerin milli imkanlarla geliştirilip üretilmesi ve sistem seviyesindeki yerlilik oranının artırılması, link bütçe analizleri sonrasında belirlenen anten kazançlarına uygun olarak antenlerin geliştirilmesi, yer birimi reflektör antene ait yansıtıcı yüzeyin karbon fiber kompozitten üretilmesine karar verilmesiyle anten ağırlığının önemli miktarda azalması ve hava aracı yönsüz antenine ait radomun özel olarak tasarlanmasıyla çevre şartlarına dayanıklı hale getirilmesi sağlandı.
Sistemde hem yukarı hem aşağı iletimde frekans atlayabilen ve kodlamalı tayf yaymaya dayalı özel bir dalga şekli geliştirildi. Bu sayede iletişim güvenliği üst seviyeye çıkarıldı.
Yüksek performans, güvenilirlik ve güvenlik
C-Bant İHA Veri Bağı sayesinde İHA ile yer kontrol istasyonu arasındaki 200 kilometre mesafede haberleşme sağlanabilecek.
Meteksan Savunma Genel Müdürü Selçuk Alparslan, C-Bant İHA Veri Bağı’nın, şirketin, proaktif ürün geliştirme yaklaşımının örneklerinden biri olduğunu bildirdi.
Özellikle füze projeleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri veri bağı çalışmalarının insan kaynağı, teknoloji, altyapı ve iş ekosistemi anlamında çok ciddi bir birikim oluşturduğunu vurgulayan Alparslan, “Biz de bu birikimi, ihtiyaç duyulduğunu gördüğümüz diğer alanlara, bir proje olmasını beklemeden, öz kaynaklarımızı kullanarak aktarıyoruz. C-Bant Veri Bağı da bu yaklaşımın bir ürünü. Ürünümüzün, kullanıcılarına yüksek performans, güvenilirlik ve güvenlik, İHA platform üreticilerine ise yetkin ve rekabetçi bir çözüm sunacağından eminiz.” dedi.
10.
Kara Kuvvetleri Karargahını işgal eden eski tuğgeneral de inkar
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığını işgal eden eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı tuğgeneral Erhan Caha, güvenlik kamera görüntüleri ve tanık ifadelerine rağmen inkar stratejisini sürdürdü.
FETÖ‘nün darbe girişiminde aktif görev alan askerler, işgal ettikleri askeri birliklerde yaptıkları yasa dışı eylemleri tanık ve müşteki beyanlarına yansımasına rağmen gözaltına alındıklarından itibaren inkar stratejisini sürdürüyor.
Olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı olarak görev yapan yurtta sulh konseyi üyesi eski tuğgeneral Erhan Caha da inkarı sürdüren isimler arasında bulunuyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameye göre Caha, FETÖ’nün 11 Temmuz 2016’da Ankara, Altınpark civarındaki hücre evinde örgütün darbeye hazırlık toplantısına katıldı. FETÖ’nün yurtta sulh konseyi üyelerinden olan Caha, örgüt tarafından hazırlanan sözde atama listesinde Kara Kuvvetleri Harekat Başkanı olarak görevlendirildi. Erhan Caha, ayrıca FETÖ tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargah sorumlusu olarak tayin edildi.
FETÖ’cülerin gece saat 03.00 için planlandıkları darbe girişimini, gelen ihbar üzerine deşifre olacakları korkusundan erken saate çekmeleri üzerine Caha, saat 19.58’de planın İstanbul sorumlularından Muzaffer Düzenli’yi arayarak darbe saatinin öne alındığını tebliğ etti.
Caha, daha sonra, yurtta sulh konseyi üyeleri Ali Kalyoncu, Bilal Akyüz ve Mehmet Partigöç ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın derdest edilmesini sağlayan ekibin başındaki Mutlu Serkan Vurdem’i arayıp harekatın başladığını bildirdi.
Erhan Caha, “Sıkıyönetim direktiflerine uyulması” konulu ve “sıkıyönetim direktifine uymayanlar hakkında sıkıyönetim komutanlıklarınca kanuni işlem başlatılacağını” bildiren mesaj formunu, darbeciler Atilla Tanrıver ve Adem Boduroğlu ile birlikte imzalayarak tüm birliklere dağıtılmasını sağladı.
“SİLAHLI KUVVETLER YÖNETİME EL KOYDU”
Daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine giden Caha, içerideki personele, “Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu. 21.00’den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Emrim haricinde davranılmayacak.” diye bağırdı. Harekat Merkezi’ni gaspeden Caha, harekat merkezinden sözde atama listesinde olan darbecileri arayarak yeni görev yerlerine gitme emri verdi.
Caha’nın talimatlarıyla hareket eden darbeciler, saat 20.48’de tam teçhizatlı olarak odasına girdikleri KKK Personel Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk’ü derdest ederek Akıncı Üssüne götürdü.
Sabah saatlerine kadar darbeciler Mehmet Partigöç ve Cemil Turan’dan aldığı emirleri harfiyen uygulayan Caha, darbe başarısız olunca üzerindeki üniformayı çıkartıp sivil kıyafetleriyle kışladan ayrıldı.
Bütün umutlarını darbenin başarılı olmasına bağlayan FETÖ’cü general, 16 Temmuz sabahı mesajla durumunu soran abisi İlham Caha’ya “Abi, sağlığım iyi. Bir daha görüşemeyebiliriz. Tutuklanacağım. Yaptım bir hata, Allah affetsin.” şeklinde cevap yazdı.
Gözaltına alındığında somut delillere rağmen “hiçbir şey yapmamış gibi” tavır takınan Caha, “Aldığım mesajda sıkıyönetim ilan edildiği ve benim de Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında karargah sorumlusu olarak görevlendirildiğim yazıyordu. Ben mesaj emri formunun üstündeki yazıları okuyunca bu girişimin TSK’nin normal halihazırdaki emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını düşündüm.” dedi.
SORUMLULUK ALARAK KRİZİ YÖNETMİŞ
Erhan Caha, mahkemedeki savunmasında ise o gece bir kriz olduğunu, bunu yönetebilmek ve karargahı emniyete almak için harekat merkezinde bulunan personele hitaben “Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu.” söylediğini iddia etti.
Savunmasında, o gece kimlerden ne gibi emriler aldığını anlatmayan Caha, şu iddialarda bulundu:
“Komutanlarıma ulaşamayınca kendi kendime durum muhakemesi yaptım. Bu muhakeme sonucunda demokratik değerlere gönülden bağlı ve hukukun üstünlüğüne inanan biri olarak bu girişimi desteklemem kesinlikle mümkün olmadığından ya sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanma riskini göze alarak darbe girişimine karşı net bir duruş sergileyecektim ki benim tek başına yapacağım şeyin bu girişimi engellemeye yeterli olamayacağını değerlendirdim ya da bu kriz ortamında bize verilen komutanlık, liderlik eğitimlerinin gereği gibi davranarak bütün riskleri değerlendirip inisiyatif ve sorumluluk alarak kimsenin burnu dahi kanamadan sonuçlanacak şekilde bu krizi yönetmeye çalışacaktım.
Ben ikincisini tercih ettim ve karargahtan ayrılmadım. Zira, kriz yönetimi yerinden yapılabilirdi. Bu kararı verdikten sonra çok hızlı bir şekilde kışla emniyet tedbirlerini görmek maksadıyla inerken gördüğüm bütün personele TSK’nin yönetime el koyduğu yönünde gelen bilgiden bahsetmeden, sadece bir tatbikat yapılacağından bahsettim.”
Darbe girişimini gerçekleştiren sözde “yurtta sulh konseyi” üyesi olmakla suçlandığını da hatırlatan Caha, bu iddianın bir iftira olduğunu söyledi. Caha, “Konsey üyesi değilim.” diye konuştu. Caha, Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi’ni ele geçirdiği yönündeki iddiayı da kabul etmedi.
15 Temmuz’da KKK Cari Harekat Daire Başkanlığında nöbetçi olduğunu belirten ve tanık sıfatıyla mahkemede ifade veren R.Y, akşam saatlerine kadar rutin çalışmalarına devam ettiğini, Harekat Merkezi’ne gelen sanık eski tuğgeneral Erhan Caha’nın, “TSK yönetime el koydu, Kara Kuvvetleri Komutanı benim, bana biat edeceksiniz, telefonlara cevap vermeyeceksiniz, hiçbir yeri aramayacaksınız.” dediğini aktardı.
Davada tanıklık yapan Astsubay Cihan Alkan da “Sanık Tuğgeneral Erhan Caha nizamiyeye gelerek, TSK Harekat Merkezini aradı ancak konuşmadı. Bir süre yanındaki sivil kıyafetli birisiyle nizamiye bölgesinde oturdular. Yanlarına birkaç kişi daha geldi, kışladan nasıl çıkacaklarını konuşuyorlardı. İçlerinden birisi ‘Sivil araçla çıkmayalım, dikkat çekeriz.’ dedi. Beş kişi ticari taksiye binerek kışladan ayrıldılar.” ifadesini kullandı.
DARBE GİRİŞİMİNİ YÖNETENLER ARASINDA
Erhan Caha, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “TBMM’yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbu?s” ve “Tu?rkiye Cumhuriyeti Hu?ku?meti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbu?s” suçlamasıyla yargılanıyor.
Cumhuriyet savcısı, 9 Mayıs’taki esasa ilişkin mütalaasında, Caha’nın da aralarında bulunduğu sözde “yurtta sulh konseyi” üyelerinin 15 Temmuz’da yurt genelinde şehit edilen güvenlik güçleriyle vatandaşların ölümünden sorumlu tutulmaları ve 252’şer kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmalarını istemişti.
Savcı, 2 bin 558 sivil ile 177 güvenlik personelinin yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle aynı sanıkların 55 bin 880’er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.
11.
THE PASSOVER MASSACRE AND ANTI-SEMITISM IN AMERICA
Courage and bravery in the face of murderous hate in a small city in California.
Daniel Greenfield, a Shillman Journalism Fellow at the Freedom Center, is an investigative journalist and writer focusing on the radical Left and Islamic terrorism
John T. Earnest came to a small synagogue in a small California city of 50,000 with a rifle and big dreams of killing Jews. In a manifesto posted on 8chan, he boasted, “I would die a thousand times over”.
The Neo-Nazi wannabe killer listed Adolf Hitler as his inspiration. “My act will inspire others to take a stand as well,” he wrote in his manifesto. “And when this revolution starts gaining traction (if I am not killed) I expect to be freed from prison and continue the fight.”
Inside, an elderly Rabbi, a 60-year old woman, an 9-year-old girl, and other Jewish worshipers celebrating the final day of Passover showed him the true meaning of courage.
The older congregants in the sanctuary of Chabad of Poway, the city’s sole Orthodox Jewish synagogue, were reciting Yizkor, the prayer for deceased loved ones, an occasion that can summon even the most secular Jew to the synagogue, while the younger children were playing in the synagogue’s hall.
Had Earnest opened fire in the sanctuary, many of the congregants asking the Lord to embrace their parents and grandparents, and unite their souls with those of Abraham, Isaac, Jacob, and all of their forefathers, would have joined them in death. But instead, the Neo-Nazi was drawn after the Rabbi and the congregation’s children who embodied the innocence and goodness he was driven to destroy.
The Neo-Nazi stopped in the lobby and opened fire on Rabbi Yisroel Goldstein and the children.
Rabbi Goldstein rushed to get the children out of the hall. He was wounded, and lost his right index finger, but kept saving the children. Lori Gilbert Kaye, a 60-year-old longtime congregant, jumped in to stop a bullet meant for the Rabbi and was killed. Her husband, a doctor, would fight to keep her alive.
Almog Peretz, an Israeli tourist who had faced Islamic terror at home, grabbed more children and rushed them to safety. He was shot in the leg, but that didn’t stop Peretz who recalled being under fire in Israel.
His brother-in-law, Israel Dahan, flipped over a table to shield the children. His daughter, 9-year-old, Noya Dahan, was hit by in the leg. But the 9-year-old girl later insisted on sharing a photo of herself smiling from the hospital.
Shimon Abitbul, an Israeli grandpa visiting his family, covered his grandson with his body.
Earnest had come in vowing to kill as many Jews as he could. He had boasted of his bravery and of his willingness to die. “Fear is the only thing holding you back,” he had bragged.
But in the face of their courage, he faltered. His rifle jammed. An Iraq War vet congregant rushed at him. And he ran for it.
The Neo-Nazi had brought a soundtrack including the Pokemon theme song and a track from a Halo video game to inspire him. His intended victims had brought their faith in God.
He had expected to break them. Instead their determination broke him.
An off duty Border Patrol officer who was a member of the congregation fired at him as he ran. The shots missed the killer, but struck his car. While the congregants waited for the police, Rabbi Goldstein, his bloody fingers wrapped in a prayer shawl, delivered a sermon encouraging his congregants to be brave. Earnest, afraid that he might be shot by police, called 911, left the car, raised his hands and surrendered.
The attack on Chabad of Poway did not happen in a vacuum. The Chassidic Jewish group has been a mecca for anti-Semitic conspiracy theories, including claims that they served as the interface between Putin and Trump. That claim didn’t appear in some fringe publication, but in a popular Politico article.
Earnest’s manifesto had expressed hatred not just for Jews, but for Trump as, “Zionist, Jew-loving”. Those were the same sentiments featured in an anti-Semitic cartoon in the New York Times of President Trump wearing a Jewish skullcap and being led around by a long-nosed dog with Prime Minister Netanyahu’s face in another convergence of alt-left and alt-right anti-Semitism.
The quiet city where a Neo-Nazi gunman opened fire is over 2,700 miles away from the headquarters of the New York Times and Politico, but anti-Semitic conspiracy theories have a ubiquitous appeal for socialist fanatics, whether their role model is Adolf Hitler or Joseph Stalin. The events thousands of miles apart showed how compelling anti-Semitism is for the urban newspaper editor and the deranged thug, for their shared dreams of a racial war that will fracture America into the broken horror of their utopia.
To Politico and to the gunman, a small synagogue in a small city was an outpost of the hidden empire of the Jewish conspiracy. To the alt-left media, a Chabad Rabbi might be the hidden link between Republicans and Moscow. To alt-righters like Earnest, it was a chain in a conspiracy of usury and war. To the New York Times, Politico and the Neo-Nazi killer, President Trump was just a dupe of the Jews.
In a fractured society, anti-Semitism is a language shared by a Neo-Nazi like John Earnest and an Islamist like Rep. Omar and the leftists in the mainstream media. Jewish conspiracy theories are ancient, but are still kept alive by diverse fanatics who use them to make sense out of a chaotic multicultural landscape.
The world of the alt-left and the alt-right, of Islamists, Nazis and Marxists, makes so much sense if you assume that a tiny minority of a few million can be blamed for everything that stands in their way.
The New York Times wants people to believe that there would be peace in the Middle East if it weren’t for the Jews. Politico wanted its readers to believe that Trump would be in jail if it weren’t for the Jews. And John Earnest believed that he would have a girlfriend and a satisfying life if it weren’t for the Jews.
Why the Jews?
John Earnest’s rantings give us part of the answer. The 19-year-old who had spent his life playing video games wanted to be a hero. But he didn’t want to join the military or the police. Nor did he want to follow through on becoming a nursing student and doing the hard work of taking care of people.
Instead, he loaded up a video game soundtrack and went after the easiest and softest target in the area.
The vast conspiracy theories about the Jews would allow him to play a hero by opening fire with a rifle on elderly congregants and children. He imagined that this act of terror would turn inspire others.
But the heroism of anti-Semitism isn’t just celebrated on 8chan.
Every media attack on Israel is treated as an act of courage. After three generations of ceaselessly attacking Israel, the New York Times recently ran an op-ed titled, Time to Break the Silence on Palestine. Media critics of Israel claim that they’re a beleaguered minority constantly being silenced and muzzled, when theirs are the only voices we hear from anymore. Like Earnest, they too want to be heroes.
It takes no courage to shoot elderly people with a gun. Or to run another anti-Semitic hit piece against people who are almost as unarmed. But such is the courage that the alt-left and the alt-right celebrate.
Anyone can be an anti-Semite. The material is familiar and simple. And so anyone can be a hero.
Anti-Semitism is the last refuge of cowards. It’s the laziest hatred that requires the least creativity. The alt-left revived anti-Semitism as anti-Zionism. The alt-right dressed it up in hipster irony, in anime and video game references. But all they’ve done is slap a little fresh paint on a beat-up old car.
John Earnest was a coward. Not just because he ran when his weapon jammed and he feared facing down the grandparents and parents of the children he had just tried to murder without a gun in hand.
He was a coward because he blamed his problems on the oldest, worn-out bigotry on the books. Instead of finding the courage to live a meaningful life, he took away his own options with a murderous fantasy. But the even bigger cowards are to be found in an alt-right internet culture that egged him on for laughs. His true counterparts are the Islamic terrorists who, instead of building working societies, plot acts of mass murder in revenge for the historical conspiracy theories they blame for everything.
“You know, with the loss of my index finger, it’s going to be a scar for the rest of my life – to both – to remind us of literally how vulnerable we are, but also how brave we need to be. Everyone needs to be a hero. Everyone needs to step up and do something in the face of terror,” Rabbi Goldstein said.
A meaningful life is made up of bravery built on vulnerability.
Victimhood culture tells its victims that their vulnerability is a crime committed against them by a conspiracy of Jews, infidels, or racists that must be met with grievance and violence. Like Earnest, they believe that they are doomed. Their only salvation can come from destroying the lives of others.
And that is cowardice.
John Earnest didn’t really hate Jews. He hated himself. He tried to kill what he hated about himself by killing Jews. His failure is not unique. Earnest admired Hitler who tried to kill what he hated about Germany by killing Jews. His counterparts on the alt-left consist of socialists who tried to kill the flaws in Communism by killing Jews, and the Islamists who tried to do the same for the flaws in the Caliphate.
Other peoples, including, most recently Christians in Sri Lanka, can be substituted for Jews.
No amount of dead Jews would have saved Earnest from seeing the emptiness in the mirror. Just as no amount of dead Israelis will reconcile the contradictions of Islam and rebuild the Caliphate. Hitler and Stalin couldn’t make socialism work no matter how many Jews they killed. And no matter how many Jewish children he drowned, an ancient Pharaoh could never escape the fact that he wasn’t a god.
The Jews whom John Earnest came to kill had a secret. But it did not involve international finance, war or global conspiracies. It was a story of redemption for a man about to damn himself forever.
The end of Passover marks the splitting of the sea. As the waters parted, the Jewish slaves fled into the depths, expecting death, as the Egyptian armies closed on them. In the hall of Chabad of Poway, a few Jews fled, bleeding, with children in their arms, expecting death. Instead, miraculously, they were saved.
And Pharaoh watched, unbelieving, as suddenly a higher power made Its presence known in this world.
12.
“JIHAD JOHNNY” SOON FLIES FREE
“American Taliban” John Walker Lindh started as a hip-hop critic and wannabe Malcom X.
Next month John Walker Lindh will gain release from federal prison in Terre Haute, Indiana, after a 20 year sentence for fighting with the Taliban in Afghanistan after the 9/11 attacks. Americans may know little about Jihad Johnny’s service for the Taliban, and less about his career as a fake hip-hop critic.
“Lindh, now 25, has largely disappeared from public attention since his imprisonment in October 2002,” wrote Philip Sherwell in a 2006 Telegraph piece headlined “The New Malcolm X?” In prison Lindh was known as “Hamza” and commanded such stature that “religious advisor” Shakeel Syed told him that he could become “the new Malcolm X.”
In upscale Marin County, California, Lindh attended the elite “alternative” Tamiscal High school. After seeing the 1992 Spike Lee movie Malcolm X, Lindh converted to Islam and began using the name “Suleyman.” That was hardly the student’s only affectation, as James Best confirmed in “Black Like Me,” a 2003 article in Oakland’s East Bay Express, subtitled “John Walker Lindh’s hip-hop daze.”
Under the name Mustafa Naim Mujahid, Lindh wrote online that he was “born in Chocolate City,” Washington DC, and “raised in its vanilla suburbs.” Under the pseudonym “John Doe” he wrote “an excoriating lyrical tirade against rappers of every variety, from Too $hort to Sista Souljah to Marley Marl.” As Best notes, the Lindh was especially cruel to rappers he believed to have gone pop and thereby compromised their blackness.
In his internet texts, Lindh identified himself as an African American in an online hip-hop newsgroup “in order to lecture and reproach African Americans for rap lyrics and discussions.” In an online group devoted to Islam, Lindh recast himself as “Mr. Mujahi” the Muslim “holy warrior” and “sermonized on the tenets of strict fundamentalist Islam.” He was also Prof. J., “the Koranic scholar and anti-Zionist.”
According to Best, Lindh was “intellectually in debt to the black nationalist strain of hip-hop whose influence peaked in the late ‘80s and early ‘90s.” This strain was “elementally informed by the Nation of Islam, the 5 Percent Nation of Gods and Earths and, to a lesser and mostly symbolic extent, the Black Panther Party.”
The Nation of Islam influence explains Lindh’s charge against Masta Ace whose, “simple rhymes are crafted to make money for the grafted,” As Best explains, the term “grafted” is a reference to “the Nation of Islam’s racial creation mythology, which positions Africans as ‘original’ and whites as direct descendants of a mad scientist named Yakub, who was exiled from Africa for his deviousness and concocted the white race in a laboratory as revenge.”
Lindh was “clearly obsessed with race,” and his theme was “the corruption of blackness and African-American identity through black avarice and white influence.” He applied to Dr. Dre “a favorite analogy of Nation of Islam-era Malcolm, that of the ‘field slave’ as revolutionary, and the ‘house slave’ as servile and bought-off.”
In the view of Lindh, Dr. Dre was a “sellout house nigga living honkey dory.” And as Lindh wrote of Dre’s Death Row record label:
Make a buck and making ten for Bubba Jimmy Jethrow.
Exploitation that’s been spread from the plantation
To the so-called “black radio stations” tests my patience.
Spreading stereotypes to give a chuckle to Caucasians.
And so on. As Best recalled, “Lindh aspired to become a hip-hop musician himself.” Instead he moved on to Yemen then Afghanistan, for training in an Al-Qaeda camp. Osama bin Laden his own self swung by and thanked them all for taking part in the jihad. After Walker Lindh’s capture, a reporter asks “And did you enjoy the jihad? I mean, was it a good cause for you?” Jihad Johnny replied, “definitely,” and he was on record that jihad is “the goal of every Muslim.”
John Walker Lindh was a bust in his online Black Like Me, and despite efforts, he was not the new Malcolm X. The high-concept film for this guy would be something like From Airhead to Towelhead. On the other hand, the story is much more than a comedy.
According to his father Frank Lindh, a wealthy corporate lawyer, “John loves America.” With no apology to Frank, those who love America do not join Islamic jihadist movements and fight against America.
“He was a soldier in the Taliban,” the jihadist’s attorney James Brosnahan helpfully clarified. “He did it for religious reasons. He did it as a Muslim, and history overcame him,” with deadly consequences.
In the uprising during which Lindh was captured, CIA man Johnny Spann was killed. His widow, Gail Spann, told reporters “I do not want him [Lindh] out.” Many relatives of jihad victims feel likewise, but Lindh is still slated for release on May 23. The still-militant “American Taliban,” now 38, plans to head for Ireland, but says he knows “virtually nothing” about the Irish government. For their part, the Irish may wonder what their newly minted citizen is all about.
Just so they know, he’s the guy who left America, became a jihadist, and fought against America. Before that, he was the online critic, influenced by the Nation of Islam, who decried the “grafted” and branded the African American Dr. Dre a “sellout house nigga living honkey dory.”
13.
A.
Νέα πρόταση Ερντογάν στον Τραμπ για τους S-400
29/04/19
NEWSROOM ELEFTHEROSTYPOS.GR
Σύμφωνα με την τουρκική προεδρία, Ερντογάν και Τραμπ αντήλλαξαν επίσης απόψεις για τις τελευταίες εξελίξεις στη Συρία, ενώ συμφώνησαν να συνεχίσουν τη συνεργασία στον τομέα της αντιτρομοκρατίας.
Η Ουάσιγκτον υποστηρίζει ότι το αντιπυραυλικό σύστημα θα μπορούσε να υπονομεύσει τα μαχητικά της F-35. Η Άγκυρα απαντάει ότι μια ομάδα εργασίας θα μπορούσε να αξιολογήσει τον αντίκτυπο των S-400 στα μαχητικά, ωστόσο την Παρασκευή ανέφερε ότι δεν είχε νέα από τους Αμερικανούς.
Σύμφωνα με την τουρκική προεδρία, Ερντογάν και Τραμπ αντήλλαξαν επίσης απόψεις για τις τελευταίες εξελίξεις στη Συρία, ενώ συμφώνησαν να συνεχίσουν τη συνεργασία στον τομέα της αντιτρομοκρατίας.
Επιπλέον, διμερή και περιφερειακά ζητήματα βρέθηκαν στο επίκεντρο της τηλεφωνικής επικοινωνίας των δύο ηγετών.
Πηγή: ΑΠΕ-ΜΠΕ
KAI ΑΚΟΛΟΥΘΗΣΕ Η ΑΜΕΡΙΚΑΝΙΚΗ, (ΔΙΑ ΜΠΟΛΤΟΝ), ΑΠΑΝΤΗΣΗ! ΔΙΑΒΑΣΤΕ ΠΑΡΑΚΑΤΩ:
B.
Resmen duyuruldu! S-400 ve F-35’lerin teslim tarihi açıklandı
Milli Savunma Bakanlığı, Rusya’dan alınan S-400’lerle ilgili ilk sevkiyatın, Haziran ve Temmuz aylarında yapılacağını, F-35’lerin ise Kasım ayında Türkiye’ye geleceği ve Malatya’da konuşlandırılacağını açıkladı.
29 Nisan 2019
Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri, Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili ilk sevkiyatın Haziran ve Temmuz aylarındayapılacağını duyurdu.
F-35’ler Kasım’da gelecek
Bakanlıktan yapılan açıklamada ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’ndensatın alınan F-35 savaş uçaklarının ise Kasım ayında Türkiye’ye geleceği ve Malatya’da konuşlandırılacağı belirtildi.
ΣΧΟΛΙΟ… “LARGE“:
“MHN ΦΑΤΕ ΤΟΥΡΚΟΙ” ΚΑΙ ΓΙΑ ΤΟΥΣ S-400 ΚΑΙ ΓΙΑ ΤΑ F-35 !..
-/-
ΕΛΛΗΝΕΣ!
“ΑΡΧΗ ΤΟΥ… ΠΑΝΗΓΥΡΙΟΥ“
ΕΝΔΕΙΚΤΙΚΑ ΚΑΙ ΓΡΗΓΟΡΑ!..
ΔΙΑΒΑΣΤΕ:
– ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ, ΑΡΧΕΣ ΙΟΥΝΙΟΥ 2019, ΕΤΟΙΜΑΖΟΥΝ ΠΟΛΥ ΓΕΡΟ “ΝΤΑΒΑΝΤΟΥΡΙ” ΣΤΗΝ ΧΩΡΑ ΜΑΣ, ΜΕ ΤΑ ΕΔΩ ΠΡΑΚΤΟΡΙΑ ΤΟΥΣ, ΩΣ… ΑΠΑΝΤΗΣΗ ΤΟΥΣ ΣΤΟΝ ΑΜΕΡΙΚΑΝΟ “ΣΥΜΒΟΥΛΟ ΑΣΦΑΛΕΙΑΣ” Κο ΜΠΟΛΤΟΝ, ΠΟΥ ΧΘΕΣ (28-04-2019) ΤΟΝΙΣΕ ΑΠΑΝΤΩΝΤΑΣ ΤΟΥΣ, (ΕΡΩΤΩΜΕΝΟΣ ΑΠΟ ΔΗΜ/ΦΟΥΣ), ΟΤΙ ΟΙ Η.Π.Α. ΕΙΠΑΝ ΤΗΝ ΤΕΛΙΚΗ ΘΕΣΗ ΤΟΥΣ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΙΑ ΣΧΕΤΙΚΑ ΜΕ ΤΟΥΣ S-400, ΚΛΠ! (Η ΘΕΣΗ ΤΩΝ Η.Π.Α. ΕΙΝΑΙ ΠΩΣ ΑΠΟ ΑΡΧΕΣ ΙΟΥΝΙΟΥ ΚΑΙ ΜΕΧΡΙ “ΝΑ ΒΑΛΛΟΥΝ ΜΥΑΛΟ” ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ, ΑΥΤΕΣ (ΟΙ Η.Π.Α. ΔΗΛΑΔΗ) ΘΑ ΔΙΑΚΟΨΟΥΝ Ο-ΛΟ-ΚΛΗ-ΡΩ-ΤΙ-ΚΑ(!!!) ΤΙΣ ΕΜΠΟΡΙΚΕΣ ΣΧΕΣΕΙΣ ΜΑΖΙ ΤΟΥΣ, ΟΠΩΣ -ΜΑΖΙ- ΚΑΙ ΜΕ ΑΛΛΕΣ 8 ΧΩΡΕΣ)!..
– ΟΙ ΡΩΣΟΙ, ΟΙ ΟΠΟΙΟΙ ΔΕΝ ΠΡΟΚΕΙΤΑΙ ΝΑ ΠΑΡΑΔΩΣΟΥΝ ΤΙΠΟΤΑ ΣΤΟΥΣ ΤΟΥΡΚΟΥΣ / ΤΕΔ, ΟΠΩΣ ΣΑΣ ΤΟ ΕΧΟΥΜΕ ΞΑΝΑΓΡΑΨΕΙ, ΚΛΠ, (ΨΑΞΤΕ ΜΑΣ ΞΑΝΑ “ΠΙΣΩ” ΚΑΙ ΞΑΝΑΔΙΑΒΑΣΤΕ ΜΑΣ, ΑΦΟΥ ΘΑ ΗΤΑΝ ΧΡΗΣΙΜΟ ΓΙΑ ΕΣΑΣ), ΓΝΩΡΙΖΟΥΝ ΠΟΛΥ ΚΑΛΑ ΤΟ ΤΙ ΘΑ ΓΙΝΕΙ ΣΤΗΝ ΕΛΛΑΔΑ, ΜΕ ΕΠΙΚΕΝΤΡΟ ΤΗΝ ΑΘΗΝΑ, ΟΙ ΑΜΕΡΙΚΑΝΟΙ ΓΝΩΡΙΖΟΥΝ… ΛΙΓΟΤΕΡΟ (ΨΗΓΜΑΤΑ ΘΑ ΕΛΕΓΑ) ΚΑΙ ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ ΕΤΟΙΜΑΖΟΝΤΑΙ ΓΙΑ ΤΟ ΤΕΛΙΚΟ… ΠΡΑΣΙΝΟ ΦΩΣ ΠΡΟΣ ΤΑ ΕΔΩ… ΟΡΓΑΝΑ ΤΟΥΣ – ΛΕΓΕ ΜΕ ΠΡΑΚΤΟΡΙΑ – ΣΤΟ ΠΕΔΙΟ * !..
[ΣΤΗΝ 3ΠΛΗ ΠΡΟΣΦΑΤΗ ΣΥΣΚΕΨΗ ΑΚΑΡ – (ΓΚΙΟΥΛΕΡ / ΔΕΝ ΤΟΝ ΥΠΟΛΟΓΙΖΟΥΜΕ ΚΑΙ ΑΣ ΠΑΡΙΣΤΑΤΟ) – ΤΣΑΒΟΥΣΟΓΛΟΥ – ΦΙΝΤΑΝ ΣΥΖΗΤΗΘΗΚΕ ΤΟ ΥΠΟΨΗ ΕΠΙΧΕΙΡΗΣΙΑΚΟ ΚΟΜΜΑΤΙ ΤΩΝ ΓΕΓΟΝΟΤΩΝ ΚΑΙ ΤΥΧΟΝ ΑΛΛΕΣ… ΣΥΝΕΠΕΙΕΣ ΤΟΥΣ!
ΠΡΟΚΕΙΤΑΙ ΓΙΑ ΑΠΟΦΑΣΗ ΛΗΦΘΕΙΣΑ ΣΤΟ ΤΕΛΕΥΤΑΙΟ Τ/ΣΕΑ, ΥΠΟ ΤΟΝ ΡΤΕ, ΠΡΟΚΕΙΜΕΝΟΥ ΝΑ ΕΚΒΙΑΣΟΥΝ -ΟΠΩΣ ΝΟΜΙΖΟΥΝ- ΚΑΙ ΝΑ ΔΗΜΙΟΥΡΓΗΣΟΥΝ ΠΡΟΒΛΗΜΑ ΣΤΗΝ ΝΑ ΠΤΕΡΥΓΑ ΤΟΥ ΝΑΤΟ, ΛΕΓΕ ΜΕ -ΚΥΡΙΩΣ- Η.Π.Α.]!..
* ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ ΕΧΟΥΝ ΔΙΕΙΣΔΥΣΕΙ ΠΑΝΤΟΥ ΜΕ ΟΡΓΑΝΑ ΤΟΥΣ ΣΤΗΝ ΧΩΡΑ ΜΑΣ!
ΠΧ ΕΥΠ (ΚΥΡΙΩΣ ΔΙΑ ΤΩΝ ΑΛΒΑΝΩΝ ΦΙΛΩΝ ΤΟΥΣ), ΚΕΝΤΡΙΚΗ ΔΙΟΙΚΗΣΗ, Κ-Β, ΠτΔ, ΔΙΑ ΜΕΤΑΦΡΑΣΤΩΝ ΚΑΙ ΕΡΩΤΙΚΩΝ… ΣΥΝΤΡΟΦΩΝ ΕΛΛΗΝΩΝ ΚΑΙ ΕΛΛΗΝΙΔΩΝ ΜΕ ΥΨΗΛΑ… ΣΤΗΤΙΚΑ ΠΟΣΟΣΤΑ, (ΟΡΜΕΣ ΚΑΛΥΤΕΡΑ, αχαχαχαχαχα), ΣΤΙΣ ΟΜΑΔΕΣ ΠΟΥ ΠΑΡΟΥΣΙΑΖΟΝΤΑΙ ΩΣ ΑΝΑΡΧΙΚΕΣ, ΚΛΠ, ΟΠΩΣ ΠΧ ΣΤΟΥΣ “ΑΝΤΙ-FA”, “ANTAΡ-CIA”, ΣΤΟΥΣ ΚΟΥΡΔΟΥΣ, (αυτούς ειδικά τους έχουν… αλώσει), ΣΤΑ ΠΑΝ-ΜΙΑ, ΣΤΙΣ ΜΚΟ, ΣΕ ΣΥΛΛΟΓΟΥΣ – ΚΟΙΝΟΤΗΤΕΣ ΞΕΝΩΝ ΚΑΙ ΔΗ ΣΤΟΥΣ ΠΑΚΙΣΤΑΝΟΥΣ, [ΕΚΕΙ ΟΠΟΥ ΠΗΓΕ Ο… “ΕΛΑΦΡΑΣ ΥΠΗΡΕΣΙΑΣ”, ΛΟΓΩ ΚΑΡΔΙΑΣ ΚΑΙ ΑΥΤΟΣ, ΠΡΩΗΝ ΥΦΑΜ(!!!) ΒΙΤΣΑΣ ΚΑΙ ΓΛΕΙΦΟΝΤΑΣ ΖΗΤΙΑΝΕΥΕ ΨΗΦΟΥΣ ΓΙΑ ΤΟΝ “ΣΥΡΙΖΑ“…, ΩΣ “ΥΠΟΥΡΓΟΣ ΜΕΤΑΝΑΣΤΕΥΤΙΚΗΣ ΠΟΛΙΤΙΚΗΣ” ΚΑΙ ΟΡΘΟΤΕΡΑ “ΥΠΟΥΡΓΟΣ ΜΕΤΑΝΑΣΤΕΥΤΙΚΗΣ ΑΘΡΟΑΣ ΕΙΣΡΟΗΣ”], ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ!..
– ΟΙ ΤΕΔ ΣΥΝΕΧΙΖΟΥΝ ΝΑ “ΨΑΧΝΟΥΝ” ΤΗΝ ΕΠΑ, ΠΟΥ ΤΗΝ ΦΟΒΟΥΝΤΑΙ “ΤΑ ΜΑΛΛΑ”! ΕΙΜΑΣΤΕ ΠΕΡΙΕΡΓΟΙ ΝΑ ΔΟΥΜΕ ΑΝ ΚΑΙ ΠΟΣΟ ΘΑ ΔΙΚΑΣΤΕΙ Ο ΣΥΛΛΗΦΘΕΙΣ ΒΕΛΓΟΣ ΟΡΕΙΒΑΤΗΣ ή “ΟΡΕΙΒΑΤΗΣ”, ΠΟΥ ΦΩΤΟΓΡΑΦΙΣΕ ΠΡΟΣΦΑΤΑ ΤΗΝ 9Η ΜΣΕΠ ΣΤΟΝ ΟΛΥΜΠΟ!..
ΡΩΤΑΜΕ ΤΩΡΑ ΠΑΡΑΚΑΤΩ ΕΝΔΕΙΚΤΙΚΑ ΚΑΙ ΡΗΤΟΡΙΚΑ:
– ΟΙ ΕΛΛΗΝΙΚΕΣ ΥΠΗΡΕΣΙΕΣ, ΤΩΡΑ ΠΟΥ ΑΛΛΑΞΑΝ… ΓΡΑΜΜΕΣ ΚΑΙ ΤΗΛΕΦΩΝΑ ΣΤΟ ΜΑΞΙΜΟΥ ΚΑΙ ΣΤΟ… “5 ΓΩΝΟ” ΜΑΣ, ΕΞΑΣΦΑΛΙΣΑΝ ΑΡΑΓΕ ΤΗΝ ΑΠΑΡΑΙΤΗΤΗ ΑΣΦΑΛΕΙΑ / ΤΟ ΑΠΑΡΑΙΤΗΤΟ ΚΑΙ ΑΝΑΓΚΑΙΟ ΑΠΟΡΡΗΤΟ ΤΩΝ ΕΠΙΚΟΙΝΩΝΙΩΝ ΚΑΙ ΠΡΟΣ ΟΛΟΥΣ ΤΟΥΣ ΤΡΙΤΟΥΣ;
– ΟΙ ΠΕΖΟΝΑΥΤΕΣ ΗΛΘΑΝ ΣΤΟ ΛΕΚΑΝΟΠΕΔΙΟ; Η… ΚΑΚΙΑ ΧΟΥΝΤΑ ΕΙΧΕ ΤΟΥΣ Κ/Δ ΣΤΟ ΛΕΚΑΝΟΠΕΔΙΟ ΓΙΑ ΤΑ… ΚΟΜΜΟΥΝΙΑ ΚΑΙ Η ΚΑΛΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΚΑΙ ΜΑΛΙΣΤΑ Η ΑΡΙΣΤΕΡΗ ΤΟΥΣ ΕΠΑΝΑΦΕΡΕΙ Η(ΔΙΑΖ) ΕΠΑΝΕΦΕΡΕ, ΑΛΛΑΖΟΝΤΑΣ ΑΠΛΑ ΤΗΝ ΜΟΡΦΗ ΤΗΣ ΕΙΔΙΚΗΣ ΔΥΝΑΜΕΩΣ, ΑΠΟ Κ/Δ ΣΕ Π/Ν!.. ΔΙΑΦΗΜΙΣΕ ΚΙΟΛΑΣ ΤΗΝ ΜΕΤΑΦΟΡΑ ΤΗΣ ΥΠΟΨΗ ΔΥΝΑΜΕΩΣ, ΩΣΤΕ ΝΑ ΜΗΝ ΨΑΞΕΙ ΚΑΘΟΛΟΥ Η ΜΙΤ ΚΑΙ ΚΟΥΡΑΣΤΕΙ, ΝΑ ΒΡΕΙ ΤΟΝ ΤΟΠΟ ΜΕΤΕΓΚΑΤΑΣΤΑΣΗΣ ΤΩΝ Π/Ν ΜΑΣ!
ΠΩΣ ΤΑ ΦΕΡΝΕΙ Η ΖΩΗ ΚΑΜΙΑ ΦΟΡΑ, Ε;
ΓΙΑ ΠΟΛΥ ΓΕΛΙΟ ΑΓΑΠΗΤΟΙ, ΓΙ’ ΑΥΤΟ ΤΟ ΕΣΑΕΙ ΡΕΖΙΛΙΚΙ ΕΛΛΗΝΙΚΟ… ΒΑΣΙΛΕΙΟ!.. ΤΡΑΓΙΚΗ ΕΙΡΩΝΕΙΑ! ΑΧΑΧΑΧΑΧΑΧΑΧΑΧΑΧΑΧΑ!..
– ΣΧΕΔΙΟ ΑΝΤΙΜΕΤΩΠΙΣΗΣ “ΕΣΩΤΕΡΙΚΩΝ… ΑΝΩΜΑΛΙΩΝ”, ΑΝΑ ΤΗΝ ΕΠΙΚΡΑΤΕΙΑ, ΕΧΕΙ Ο ΕΛΛΗΝΙΚΟΣ ΣΤΡΑΤΟΣ;
– ΕΧΟΥΝ ΓΙΝΕΙ ΣΥΝΑΣΚΗΣΕΙΣ ΜΕ ΤΗΝ “ΕΛΑΣ”, ΜΕ ΤΗΝ ΠΥΡΟΣΒΕΣΤΙΚΗ, ΚΛΠ, ΜΕ ΤΙΣ ΛΟΙΠΕΣ ΚΡΑΤΙΚΕΣ ΥΠΗΡΕΣΙΕΣ;
– ΕΧΟΥΝ ΕΝΗΜΕΡΩΘΕΙ ΣΧΕΤΙΚΑ ΜΕΓΑΛΕΣ ΠΧ ΒΙΟΜΗΧΑΝΙΚΕΣ ΚΑΙ ΠΕΤΡΕΛΑΪΚΕΣ ΕΓΚΑΤΑΣΤΑΣΕΙΣ Η(ΔΙΑΖ) ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ, ΜΕ ΤΑ ΟΡΓΑΝΑ ΤΟΥΣ, ΘΑ ΠΕΤΥΧΟΥΝ ΝΑ ΥΛΟΠΟΙΗΣΟΥΝ, (ΠΟΛΛΑΠΛΑΣΙΩΣ ΜΑΛΙΣΤΑ ΚΑΙ ΣΕ ΜΙΑ ΣΕΙΡΑ ΠΑΡΑΛΛΗΛΩΝ ΕΝΕΡΓΕΙΩΝ ΣΕ ΠΟΛΛΟΥΣ ΤΟΜΕΙΣ), ΤΑ ΟΣΑ ΕΙΧΑΝ ΚΑΝΕΙ ΤΟ ΚΑΛΟΚΑΙΡΙ ΦΕΤΟΣ ΜΕ ΤΗΝ “ΕΝ ΠΟΛΛΟΙΣ” ΕΠΙΤΥΧΗΜΕΝΗ “ΦΑΚΑ” ΠΟΥ ΕΣΤΗΣΑΝ ΣΤΟ ΣΤΡΑΤΗΓΙΚΟ ΚΕΝΤΡΟ ΤΗΣ ΧΩΡΑΣ, ΗΤΟΙ ΣΤΗΝ ΑΘΗΝΑ; (101 ΝΕΚΡΟΙ, ΕΞΑΓΩΓΗ ΧΡΗΣΙΜΩΝ ΣΥΜΠΕΡΑΣΜΑΤΩΝ – ΠΛΗΡΟΦΟΡΙΩΝ, ΓΙΑ ΤΗΝ ΑΝΥΠΑΡΚΤΗ ΚΡΑΤΙΚΗ… ΥΠΑΡΞΗ, ΓΙΑ ΤΗΝ ΑΜΥΝΑ ΚΡΙΣΙΜΩΝ, ΚΡΑΤΙΚΩΝ ΚΑΙ ΜΗ, ΕΓΚΑΤΑΣΤΑΣΕΩΝ, ΟΠΩΣ ΚΑΙ ΣΤΡΑΤΙΩΤΙΚΩΝ, ΚΛΠ)!..
– ΤΑ ΝΟΣΟΚΟΜΕΙΑ ΜΑΣ ΕΧΟΥΝ ΠΡΟΕΤΟΙΜΑΣΤΕΙ ΚΑΤΑΛΛΗΛΑ ΚΑΙ ΠΩΣ;
– ΕΧΟΥΝ ΕΝΗΜΕΡΩΘΕΙ ΟΙ ΠΡΕΣΒΕΙΕΣ ΤΩΝ Η.Π.Α. (ΑΥΤΕΣ ΘΑ ΠΡΕΠΕΙ ΝΑ ΒΟΗΘΗΣΟΥΝ ΤΟ ΚΡΑΤΟΣ, ΑΝ ΚΑΙ ΤΟ ΣΧΕΤΙΚΟ ΠΑΡΕΛΘΟΝ ΣΕ ΜΕΙΖΟΝΑ ΓΕΓΟΝΟΤΑ ΤΟΥ Κου ΠΑϊΑΤ ΔΕΝ ΒΟΗΘΑΕΙ ΠΡΟΣ ΑΥΤΗΝ ΤΗΝ ΚΑΤΕΥΘΥΝΣΗ), ΤΗΣ ΡΩΣΙΚΗΣ ΟΜΟΣΠΟΝΔΙΑΣ, ΤΗΣ Μ. ΒΡΕΤΤΑΝΙΑΣ, ΤΗΣ ΓΑΛΛΙΑΣ, ΤΗΣ ΓΕΡΜΑΝΙΑΣ ΚΑΙ ΤΟΥ ΙΣΡΑΗΛ;
– ΕΧΕΙ ΖΗΤΗΘΕΙ Η ΒΟΗΘΕΙΑ ΣΤΟ ΠΕΔΙΟ ΤΩΝ ΙΣΡΑΗΛΙΝΩΝ ΥΠΗΡΕΣΙΩΝ ΚΑΙ ΤΗΣ Ι/Κ-Β;
ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ, ΚΛΠ,……………………!!!……………………….
– ΥΠΑΡΧΕΙ ΕΤΟΙΜΟΤΗΤΑ ΤΩΝ ΕΕΔ ΓΙΑ ΑΚΟΛΟΥΘΟΥΣΑ Ε–Τ ΣΥΡΡΑΞΗ; (ΟΠΩΣ ΕΔΩ ΣΑΣ ΕΧΟΥΜΕ ΑΝΑΛΥΣΕΙ)!..
– Το “χθεσινό” (28-04-2019) “YA OLACAĞIZ YA ÖLECEĞİZ“, ΤΟΥ ΡΤΕ, ΗΤΑΝ ΤΟ “ΣΥΝΘΗΜΑ – ΕΝΤΟΛΗ”, ΓΙΑ ΕΝΑΡΞΗ ΕΠΙΧΕΙΡΗΣΕΩΝ ΠΡΟΣ ΤΗΝ ΧΩΡΑ ΜΑΣ, ΜΠΑΣ ΚΑΙ ΑΛΛΑΞΟΥΝ ΣΤΑΣΗ ΟΙ Η.Π.Α. ΑΠΕΝΑΝΤΙ ΤΟΥΣ!..
– ΑΠΑΙΤΕΙΤΑΙ ΕΝΗΜΕΡΩΣΗ ΤΩΝ ΔΙΟΙΚΗΣΕΩΝ ΤΩΝ ΕΛΛΗΝΙΚΩΝ ΜΟΝΑΔΩΝ ΚΑΙ ΜΕΓΑΛΩΝ ΜΟΝΑΔΩΝ ΜΑΣ ΚΑΙ ΠΑΡΑΛΛΗΛΗ ΕΝΤΑΣΗ ΠΑΡΑΚΟΛΟΥΘΗΣΕΩΣ ΤΩΝ Τ/ΔΡΑΣΤΗΡΙΟΤΗΤΩΝ ΣΕ Α. ΘΡΑΚΗ – ΕΣΚΙ ΣΕΧΗΡ – ΣΜΥΡΝΗ ΚΑΙ ΑΓΚΥΡΑ, ΟΠΩΣ ΚΑΙ… ΠΟΛΕΜΙΚΗ ΠΡΟΕΤΟΙΜΑΣΙΑ ΤΗΣ Ε/ΠΡΕΣΒΕΙΑΣ ΣΤΗΝ Τ/ΠΡΩΤΕΥΟΥΣΑ!..
– ΟΙ “ΑΓΓΕΛΟΙ“ ΣΥΝΕΧΙΖΟΥΝ ΝΑ ΕΙΝΑΙ ΔΙΠΛΑ – ΠΙΣΩ ΚΑΙ ΜΠΡΟΣΤΑ ΑΠΟ ΜΕΙΖΟΝΕΣ + ΚΡΙΣΙΜΟΥΣ Τ/ΣΤΟΧΟΥΣ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΙΑ ΚΑΙ ΔΕΝ ΠΡΟΚΕΙΤΑΙ ΝΑ ΕΝΕΡΓΗΣΟΥΝ ΑΝ ΔΕΝ ΔΙΑΤΑΧΘΟΥΝ!..
ΜΑΚΑΡΙ ΟΜΩΣ ΟΙ ΠΛΗΡΟΦΟΡΙΕΣ ΤΟΥΣ ΝΑ ΔΙΑΨΕΥΣΤΟΥΝ!..
ΦΙΛΟΙ ΜΟΥ!
ΔΥΣΤΥΧΩΣ, “ΟΤΑΝ ΣΦΙΓΓΟΥΝ… ΟΙ ΚΟΛΟΙ” ΓΙΑ ΤΟΥΣ ΤΟΥΡΚΟΥΣ, ΤΟΤΕ “ΕΚ ΣΥΜΠΑΘΕΙΑΣ” ΚΑΙ ΜΟΝΟΝ, ΟΦΕΙΛΟΥΝ “ΝΑ ΣΦΙΓΓΟΥΝ”, ΑΝΑΛΟΓΑ ΒΕΒΑΙΩΣ ΠΑΝΤΑ ΚΑΙ ΑΝΤΙΣΤΟΙΧΑ, ΚΑΙ ΣΕ ΕΜΑΣ!
ΜΗΠΩΣ ΤΩΡΑ ΘΥΜΑΣΤΕ ΠΟΥ ΣΑΣ ΓΡΑΦΑΜΕ ΓΙΑ ΤΟ ΤΟΥΡΚΙΚΟ “ΞΕΨΥΧΟΝ ΘΗΡΙΟ”, ΑΠΟ ΤΗΝ ΑΡΧΗ ΑΚΟΜΑ ΤΟΥ “ΣΑΪΤ” ΜΑΣ ΕΔΩ; Η ΦΡΑΣΗ ΤΟΥ ΡΤΕ “ή ΘΑ ΖΗΣΟΥΜΕ ή ΘΑ ΠΕΘΑΝΟΥΜΕ”, ΜΗΠΩΣ ΜΑΣ ΔΙΚΑΙΩΣΕ ΚΑΙ ΔΙΚΑΙΩΝΕΙ 100%; (ΞΑΝΑΔΙΑΒΑΣΤΕ ΜΑΣ)!..
– / –
ΚΑΙ ΤΩΡΑ ΧΑΛΑΡΩΣΤΕ, ΟΣΟΙ ΔΕΝ ΔΙΑΘΕΤΕΤΕ ΜΥΑΛΟ ΚΑΙ ΚΥΡΙΩΣ ΚΡΙΤΙΚΗ ΙΚΑΝΟΤΗΤΑ!
ΟΛΑ ΤΑ ΠΑΡΑΠΑΝΩ ΗΤΑΝ ΑΠΛΩΣ ΕΝΑ ΣΕΝΑΡΙΟ, ΠΟΥ ΜΑΣ ΖΗΤΗΘΗΚΕ ΝΑ ΔΩΣΟΥΜΕ ΚΑΙ ΕΜΕΙΣ ΣΕ ΕΝΑΝ ΠΡΟΣΦΑΤΟ ΔΙΑΓΩΝΙΣΜΟ… ΣΕΝΑΡΙΩΝ, (ΠΟΛΙΤΙΣΤΙΚΩΝ, ΟΙΚΟΝΟΜΙΚΩΝ, ΠΟΛΕΜΙΚΩΝ, ΚΛΠ), ΔΙΑΓΩΝΙΣΜΟΣ ΠΟΥ ΔΙΕΞΗΧΘΗ ΠΡΟΣ ΤΙΜΗΝ ΤΟΥ ΜΕΓΑΛΟΥ ΕΛΛΗΝΟΣ ΣΕΝΑΡΙΟΓΡΑΦΟΥ Ν. ΦΩΣΚΟΛΟΥ, ΤΟΥ ΔΗΜΙΟΥΡΓΟΥ ΤΟΥ “ΑΓΝΩΣΤΟΥ ΠΟΛΕΜΟΥ”, ΤΗΣ “ΛΑΜΨΗΣ”, ΚΛΠ!
Γ. ΔΙΑΒΑΣΤΕ ΤΩΡΑ ΚΑΙ ΑΥΤΟ!
ERDOGAN WILL GIVE UP THE S-400 ON ONE CONDITION
Erdogan wants American’s to move out of the way in Syria so he can have his way with the Kurds, with an intent to slaughter them.
Turkey’s purchase of Russia’s S-400 defense system has long been a burden not only for the United States but for NATO, too, the security bloc in which Turkey is a member.
NATO was created to counter Soviet threats. Today it aims to do the same as Russia extends its influence across Europe, Africa and the Middle East. Its members are sovereign states with the right to have normal relations with any nation, even Russia. But its members also have the obligation to not undermine the interests of the alliance. Turkey’s purchase of the very military equipment the alliance was created to deter undermines the interests of NATO.
The situation is not complicated. No NATO member can purchase defense systems that are incompatible with NATO defense systems, especially if the missiles were created to shoot down fighter jets like the American F-35.
Turkey’s list of bad decisions against US national security interests is never-ending: from evading Iranian sanctions, standing against designating the IRGC a terrorist organization, condemning the US recognition of US Embassy to Jerusalem and its recognition of Israel’s sovereignty over the Golan Heights, supporting Venezuela’s Maduro regime, threating America’s Kurdish partners in Syria and more.
One must ask itself: Why does America need enemies when it has an “ally” like Turkey? Why is Erdogan so adamant on purchasing our adversaries’ weapons, even as the US gave Ankara an option to purchase the Patriot missile system, a much more sophisticated choice?
The answer may not seem obvious, but as Kurds, we understand Erdogan’s devious tactics.
Erdogan wants American’s to move out of the way in Syria so he can have his way with the Kurds, with an intent to slaughter them.
Erdogan is dragging his feet. This is not about America or his country’s defense needs. The United States has gone out of its way to appease his Islamist government, even after multiple warnings. For Erdogan is threatening a shift toward the East, as he has already done and will continue to do, unless America lets go of the Kurds.
But the reality is that Turkey, with or without Erdogan, needs America, Europe and NATO. And if America wishes so, it can shut down the Turkish economy with a blink of an eye, as it nearly did with very basic sanctions in 2018. In addition, Turkey is already in a recession, so threatening the US is not very smart on Erdogan’s part.
Turkey’s policy toward the same Kurds who defeated the Islamic State caliphate, the same Kurds that sacrificed over 11,000 fighters and had nearly 8,000 wounded, should be condemned.
The biggest loser of the defeat of the caliphate is not ISIS itself, but Erdogan. He counted on the radical group to wipe out the Kurds, as we witnessed in 2014 in Kobani. With the threat of Erdogan from the North, ISIS and the Assad regime, the Syrian Democratic Forces (SDF) composed of majority Kurds shattered Erdogan’s dream.
Erdogan’s biggest fear is another autonomous Kurdish region similar to that of the Kurdistan region of Iraq, created by the US in 1991 after it imposed a no-fly zone. There are more than 20 million Kurds in Turkey; the fear that they will demand the same is unfathomable to any Turkish government.
The Russian S-400 is set to be delivered in July, though Erdogan has threatened to move the delivery date sooner. He has also declared that the purchase is complete and that he will not go back on the deal.
Due to the reality on the ground, and in the interest of US national security, those in Washington must see Turkey for what it is: an unreliable burden on NATO and America. Erdogan is unlikely to change any time soon and may never. Therefore we must approach his government with realistic expectations and stop going out of our way to attempt to change it.
America must continue to protect the Kurds in Syria. They are not up for bartering. Set up a no-fly zone for northeast Syria and recognize the Syrian Democratic Council as the best and proven alternative to the Assad regime. And finally, call Erdogan’s bluff so that he cannot use the Kurdish card in America as he has done in Turkey to gain political points.
The writer is director of the Kurdistan Project at the Endowment for Middle East Truth (EMET). He is a Middle East analyst born in Kirkuk who educates Capitol Hill lawmakers on the Kurdish plight. Follow him on Twitter @D_abdulkader.
14.
The Islamic State’s propaganda outlet al-Furqan released the video on Monday evening.
The 47-year-old evasive leader was looking older, greyer, but relatively healthy in the video and he spoke for about 18 minutes discussing recent events that has befallen the Islamic State. The leaders’ assault weapon was also purposely visible in the video.
Sitting around him are other members of ISIS who all have their faces covered.
During the video he mentions the Islamic caliphate after the battle for Baghouz – the final ISIS strong hold to have fallen in Syria. He begins the speech making it clear that he is aware that the battle for Baghouz has ended. He also went on to speak the end of physical caliphate of the Islamic State.
In his speech, he praises the recent terror attacks in Sri Lanka, which targeted churches and hotels and left more than 250 people dead.
In 2015, it was reported that he was seriously wounded during an attack by the US-led coalition, who also suffers from diabetes and high blood pressure.
For some time, there were also rumors that Baghdadi’s had been killed with ISIS terrorist believing, as more and more defeats befell them, that their ideological leader had abandoned their cause.
Baghdadi was last seen in a viral video in 2014 giving a sermon in the Great Mosque of al-Nuri, in Mosul, Iraq. This came just a month after Mosul fell into the hands of ISIS and the Iraqi army was defeated.
15.
World military spending grows to $1.8 trillion, new SIPRI data
For immediate release
(Stockholm, 29 April 2019)
Total world military expenditure rose to $1822 billion in 2018, representing an increase of 2.6 per cent from 2017, according to new data from the Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI). The five biggest spenders in 2018 were the United States, China, Saudi Arabia, India and France, which together accounted for 60 per cent of global military spending. Military spending by the USA increased for the first time since 2010, while spending by China grew for the 24th consecutive year. The comprehensive annual update of the SIPRI Military Expenditure Database is accessible from today at www.sipri.org.
Total global military spending rose for the second consecutive year in 2018, to the highest level since 1988—the first year for which consistent global data is available. World spending is now 76 per cent higher than the post-cold war low in 1998.* World military spending in 2018 represented 2.1 per cent of global gross domestic product (GDP) or $239 per person. ˜In 2018 the USA and China accounted for half of the world’s military spending,™ says Dr Nan Tian, a researcher with the SIPRI Arms and Military Expenditure (AMEX) programme. ˜The higher level of world military expenditure in 2018 is mainly the result of significant increases in spending by these two countries.™
The USA and China lead increase in world military expenditure
US military spending grew—for the first time since 2010—by 4.6 per cent, to reach $649 billion in 2018. The USA remained by far the largest spender in the world, and spent almost as much on its military in 2018 as the next eight largest-spending countries combined. ˜The increase in US spending was driven by the implementation from 2017 of new arms procurement programmes under the Trump administration,’ says Dr Aude Fleurant, the director of the SIPRI AMEX programme.
China, the second-largest spender in the world, increased its military expenditure by 5.0 per cent to $250 billion in 2018. This was the 24th consecutive year of increase in Chinese military expenditure. Its spending in 2018 was almost 10 times higher than in 1994, and accounted for 14 per cent of world military spending. ˜Growth in Chinese military spending tracks the country’s overall economic growth,’ says Tian. ˜China has allocated 1.9 per cent of its GDP to the military every year since 2013.’
Three decades of growth in military spending in Asia and Oceania
Military expenditure in Asia and Oceania has risen every year since 1988. At $507 billion, military spending in the region accounted for 28 per cent of the global total in 2018, compared with just 9.0 per cent in 1988.
In 2018 India increased its military spending by 3.1 per cent to $66.5 billion. Military expenditure by Pakistan grew by 11 per cent (the same level of growth as in 2017), to reach $11.4 billion in 2018. South Korean military expenditure was $43.1 billion in 2018—an increase of 5.1 per cent compared with 2017 and the highest annual increase since 2005.
˜The tensions between countries in Asia as well as between China and the USA are major drivers for the continuing growth of military spending in the region,’ says Siemon Wezeman, a senior researcher with the SIPRI AMEX programme.
Increases in Central and East European countries
Several countries in Central and Eastern Europe made large increases in their military expenditure in 2018. Spending by Poland rose by 8.9 per cent in 2018 to $11.6 billion, while Ukraine’s spending was up by 21 per cent to $4.8 billion. Spending by Bulgaria, Latvia, Lithuania and Romania also grew (ranging from 18 per cent to 24 per cent) in 2018.
˜The increases in Central and Eastern Europe are largely due to growing perceptions of a threat from Russia,’ said Pieter Wezeman, a senior researcher with the SIPRI AMEX programme. ˜This is despite the fact that Russian military spending has fallen for the past two years.’
At $61.4 billion, Russian military spending was the sixth highest in the world in 2018. Its spending decreased by 3.5 per cent compared with 2017.
Other notable developments
– Military spending in South America rose by 3.1 per cent in 2018. This was mainly due to the increase in Brazilian spending (by 5.1 per cent), the second increase in as many years.
– Military expenditure in Africa fell by 8.4 per cent in 2018, the fourth consecutive annual decrease since the peak in spending in 2014. There were major decreases in spending by Algeria (–6.1 per cent), Angola (–18 per cent) and Sudan (–49 per cent).
– Military spending by states in the Middle East for which data is available fell by 1.9 per cent in 2018.
– Total military expenditure by all 29 North Atlantic Treaty Organization members was $963 billion in 2018, which accounted for 53 per cent of world spending.
– The largest absolute increase in spending in 2018 was by the USA ($27.8 billion), while the biggest decrease was by Saudi Arabia (–$4.6 billion).
– Military spending in Turkey increased by 24 per cent in 2018 to $19.0 billion, the highest annual percentage increase among the world’s top 15 military spenders.
– Six of the 10 countries with the highest military burden (military spending as a proportion of GDP) in the world in 2018 are in the Middle East: Saudi Arabia (8.8 per cent of GDP), Oman (8.2 per cent), Kuwait (5.1 per cent), Lebanon (5.0 per cent), Jordan (4.7 per cent) and Israel (4.3 per cent).
* All percentage changes are expressed in real terms (constant 2017 prices).
For editors
SIPRI monitors developments in military expenditure worldwide and maintains the most comprehensive, consistent and extensive data source available on military expenditure. Military expenditure refers to all government spending on current military forces and activities, including salaries and benefits, operational expenses, arms and equipment purchases, military construction, research and development, and central administration, command and support. SIPRI therefore discourages the use of terms such as ˜arms spending’ when referring to military expenditure, as spending on armaments is usually only a minority of the total.
For information or interview requests contact Alexandra Manolache ( alexandra.manolache@sipri.org, +46 766 286 133) or Stephanie Blenckner (blenckner@sipri.org, +46 8 655 97 47).
“ΧΡΙΣΤΟΣ ΑΝΕΣΤΗ“!!!
“ΕΛΛΗΝΑΣ“
-/-
ΥΓ.
1. Ρε σεις αδελφοί Κύπριοι!
- Πώς σκέπτεστε δηλαδή τώρα να χειριστείτε το θέμα με τον Στρ-κό “SERIAL KILLER“, αλλά και τον ίδιο; Με όλο το σεβασμό, σας έχει απασχολήσει το περιεχόμενο της ερώτησης αυτής, ώστε ΝΑ ΠΕΡΙΟΡΙΣΤΟΥΝ -ΕΙ ΔΥΝΑΤΟΝ- ΟΙ ΑΡΝΗΤΙΚΕΣ ΕΝΤΥΠΩΣΕΙΣ ΓΙΑ ΤΗΝ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ, ΑΛΛΑ ΚΑΙ ΕΙΔΙΚΟΤΕΡΑ ΓΙΑ ΤΗΝ “ΕΘΝΙΚΗ ΦΡΟΥΡΑ”;
2. Ρε Καρατζαφέρη! Τί δουλειά έχεις εσύ με τον πρώην Χρυσαυγίτη Συναδινό; Τί δουλειά έχει ρε Καρατζαφέρη η Ακρο-Δεξιά… σου, με τα μαύρα πρακτόρια των… Σόρος, μ’ αυτούς τους ΝΑΖΙ και τους Μαύρους Φασίστες;
“Χρόνια Πολλά”, για την ονομαστική σου εορτή!..
3.Μόλις ο ΝΑΖΙ(!) πράκτορας Ν. ΜΙΧΑΛΟΛΙΑΚΟΣ άφησε να εννοηθεί αρχικά και ακολούθως το έκανε πράξη, πως δεν θα δώσει ευκαιρία επανεκλογής στην Ευρωβουλή, των 2 Στρατηγών Επιτήδειου + Συναδινού, τότε και οι 2 “απέδρασαν” του Κόμματος… υπερηφάνως! Αυτοί ήσαν Στρατηγοί του ΕΣΞ!.. Να τους χαίρονται!.. Ξεφτιλισμένοι και παραδόπιστοι… σατανάδες!..
4. Άντε να δούμε, πλησιάζει η ημερομηνία! Θα ξεσηκωθούν οι Αλβανοί ή όχι, ώστε να ελευθερωθούν από την πολιτική ΜΑΦΙΑ που τους κυβερνάει και δεν τους αφήνει να “ανοίξουν τα φτερά τους”, για μια νέα ΕΥΡΩΠΑΪΚΗ πορεία;
– Θα τολμήσουν κάποιοι να συζητήσουν, έστω, την Ελληνο–Αλβανική Ομοσπονδία, αφού μέχρι την γραμμή Τίρανα – Δυρράχιο, “μιλάμε” για Έλληνες και για εξισλαμισμένους ελληνικής καταγωγής Αλβανούς!..
-/-