ΕΝΗΜΕΡΩΣΗ Νο “5”.

1.

Israeli undercover troops arrest a rioter (illustrative) (Nati Shohat/FLASH90)

Agents from the Mistaravim unit infiltrated Arab riots in Jerusalem to catch perpetrators.

Since the month of Ramadan began two weeks ago, Arabs have rioted in Jerusalem and other parts of Israel, hurling stones, Molotov cocktails and other projectiles at law enforcement.

In Jerusalem, Arabs have also launched a campaign of random violent attacks on Jewish Israelis, beating them and uploading the clips to social media.

The undercover Mistaravim Unit, however, successfully infiltrated riots on Saturday night, catching some of the perpetrators in the clashes.

2.

Özer’in yakalanması için 4 farklı ülkeye ekip gönderildi

2 milyar dolarla yurt dışına kaçtığı öne sürülen Faruk Fatih Özer’in yakalanması artık an meselesi. 4 ülkeye özel ekip gönderildi, çalışmalar sürüyor.

Özer'in yakalanması için 4 farklı ülkeye ekip gönderildi
25.04.2021 
Kripto para borsası Thodex‘i işlemlere kapatıp, müşterilerin 2 milyar doları ile kaçtığı öne sürülen Faruk Fatih Özer‘in yakalanması için çalışmalar sürüyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınanların sayısı ise 69’a yükseldi.

KIRMIZI BÜLTENLE ARANIYOR

Hakkında kırmızı bülten çıkarılan Thodex’in kurucusu Faruk Fatih Özer’in Arnavutluk’a kaçtığı belirlenince iadesi için girişimlerde bulunuldu. Kripto para borsası Thodex’i işlemlere kapatıp, müşterilerin 2 milyar doları ile kaçtığı öne sürülen Faruk Fatih Özer’in yakalanması için çalışmalar sürüyor.

Arnavutluk’la Türkiye arasında tüm mekanizmalar devreye sokuldu. Arnavutluk güvenlik birimleri çok sayıda adrese baskın düzenledi.

YAKALANMASI ARTIK AN MESELESİ

Emniyet Genel Müdürlüğü de işbirliği ve koordinasyon amacıyla 5’er kişiden oluşan 4 teknik ekip kurdu. Bu ekiplerden biri Arnavutluk’a gönderildi.

Türk heyet, Arnavutluk Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yetkilliler ile Tiran’da yarın toplantı yapacak.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgilere göre Thodex kurucusu Faruk Fatih Özer halen Arnavutluk sınırları içinde. Özer’in fiziki takibi sürüyor, ülkeden çıkabileceği tüm noktalar kapatıldı.

KAÇMA İHTİMALİNE KARŞI ÖNLEM

Arnavutluk’a komşu Karadağ, Kosova ve Kuzey Makedonya’da ilgili birimlerle görüşmeler yapıldı. Emniyetin oluşturduğu teknik ekiplerden 3’ü de bu ülkelere gitti.

ŞÜPHELİLERDEN 69’U YAKALANDI

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında Özer’in babası, ağabeyi ve kız kardeşinin de olduğu 80 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Ağabey Güven Özer Pendik’te, kız kardeş Serap Özer ise Kocaeli’de gözaltına alındı.

Baba Zülküf Özer’le birlikte 11 şüphelinin yakalanmasına yönelik çalışmalar ise devam ediyor.

KAYNAK: TRT HABER

3.

TSK’dan büyük darbe! Abdullah Ağar: Cıyak cıyak yardım istiyorlar

Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’a ‘Pençe Şimşek, Pençe Yıldırım’ harekâtı başlattı. Abdullah Ağar, operasyona ilişkin önemli detaylar paylaştı.

25.04.2021

F-16’ların Metina, Zap, Avaşin başta olmak üzere PKK kamplarını havadan bombaladığı operasyonda, komandolar da karadan Metina’ya girdi.

Harekatı CNN Türk canlı yayınında değerlendiren güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, ”Sahadaki teröristler cıyak cıyak tabiri caizse… Şu an yardım istiyorlar, dağılmış durumdalar, parçalanmış durumdalar.  Metina bir düğüm noktası gibi. Son derece keskin bir arazi yapısı var. Böyle bir alanda etki ortaya koyuyorsunuz” dedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Gara’ya yaptığı operasyondan 2.5 ay sonra Kuzey Irak’a ‘Pençe Şimşek, Pençe Yıldırım’ adıyla yeni bir operasyon başlattı. Milli Savunma Bakanlığı (MSB), operasyonu Twitter hesabından, “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kahraman Komandoları, Kuzey Irak’ta!” sözleriyle duyurdu. Çok sayıda savaş uçağının yanı sıra silahsız ve silahlı insansız hava araçlarının da (İHA/SİHA) katıldığı operasyonda, terör örgütünün yuvalandığı sığınak ve barınaklarla, cephanelik olarak kullanılan mağaralar vurularak yerle bir edildi.

Ağırlıklı Metina, Avaşin-Basyan, Kandil ile Zap’ı kapsayan ve geniş bir alanı hedef alan hava harekâtı ile birlikte sınırdaki Fırtına obüsleri ve diğer uzun menzilli obüsler ‘Saha temizliği’ atışları yaptı. Havadan ve karadan yapılan nokta atışlarından sonra komandolar ve özel kuvvetlerden oluşan kara birlikleri başta Metina olmak üzere Kuzey Irak içlerine girdi. Metina özellikle terör örgütünün Türkiye’ye sızma girişimlerinin operasyon merkezi olarak biliniyor.

AĞAR: TERÖRİSTLER CIYAK CIYAK

TSK’nın başlattığı operasyonu CNN Türk canlı yayınında değerlendiren güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, Metina’nın önemine dikkat çekti ve ”Geçmişte tümenleri yutar dediğiniz bir alanda Mehmetçiğin alan hakimiyeti var” dedi.

Ağar’ın canlı yayında dikkat çeken sözleri şöyle:

”Bu harekat bizim 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatmış olduğumuz taarruz ruhu konsepti çerçevesinde Irak’ın kuzeyine yapılan harekatların bir devamı. Çok ilginç bir tarihsel çakışması var. Uzundere bölgesine 30 Ağustos 2016’da vurmuştuk. Burada bir sözde kamp oluşturmuşlardı. O zaman Metina bölümü, Avaşin – Basyan bölümü bir şekilde Irak merkezi yönetimi ile istediğimiz gibi anlaşamamıştık. Ama şimdi orayı vuruyoruz. Bu önemli. Şöyle bir cümle kurabiliriz çok rahatlıkla. 24 Nisan’ın cevabı 23 Nisan’dan verildi. Çünkü her ne kadar ayırırlarsa ayırsınlar YPG, PKK, PYD hepsi aynı örgüt. Birileri bunları koruyorlar ve kullanıyorlar. Onlara karşı verilen önemli bir cevap.

Bir diğer tarafıyla Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimi ve merkezi hükümeti Türkiyeli bir çözüme zorlamak. Yani bir irade ortaya koyuyorsunuz. Öte tarafıyla da PKK’nın ”Ben burada hani sözde devlet kurdum. Burası kurtarılmış bölgeler. Buraya kimse giremez” işte gerçekten de Irak Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Hükümeti’ne ait askerlerin, polislerin giremediği bir yer burası… Şimdi buraya hani PKK da ‘Kimse giremez’ diyordu, biz de ‘Buyrun’ dedik. Yani giriyoruz, hadi çıkın ortaya… Sahadan gelen bilgiler Genelkurmay Başkanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız paylaşmadığı için bu cümleleri kurmak bizim için erken ama sahadaki teröristler cıyak cıyak yani, tabiri caizse… Açıkçası kendi ifadeleriyle, sahadaki Mehmetçiğin ifadesiyle… Şu an yardım istiyorlar, dağılmış durumdalar, parçalanmış durumdalar…

METİNA BİR DÜĞÜM NOKTASI

Bununla ilgili açıklama yapılmadı ama benim öngörüm Avaşin – Basyan – Metina bu civarda 200-250 civarında terörist olduğunu ben değerlendiriyorum. Kendi değerlendirmem ama… Bu tabii burada her zaman bu koşullarda bu sayı artabilir. Metina’nın bir özelliği var. Diğer alanlarla irtibat sağlayan bir yer burası. Yani daha batıya doğru gittiğiniz zaman Haftanin var. Yakınlarında Avaşin – Basyan’ı görüyorsunuz. Daha güneyde Zap bölgesi var. Metina bir düğüm noktası gibi. Son derece keskin bir arazi yapısı var. Şimdi böyle bir alanda etki ortaya koyuyorsunuz. Son derece zor bir alan.

”KENDİSİNİ EN ÜSTÜN HİSSETTİĞİ ALANDA VURUYORSUNUZ”

Geçmiş dönemlerde buraları ‘tümenleri yutar, kolorduları yutar’ dediğimiz bir alanda alan hakimiyeti, Mehmetçiğin ortaya koymuş olduğu bir etki var. Bizim daha önce yapmış olduğumuz Pençe harekatlarıyla peşmergeler arasında PKK’nın kontrol etmiş olduğu alanlar. Buralardan güç alıyor. Türkiye’de, gerek Suriye’de, gerek Irak’ta, gerek İran’daki etkinin alanında bu bölgeler var. Kendisini en güçlü hissettiği ve ‘Buraların hakimi benim, en zor coğrafyanın hakimi benim’ demiş olduğu alanlar buralar. Kendisini en üstün hissettiği ve üstünlük pompaladığı alanda vuruyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında bir etki odaklı harekat aynı zamanda.

”BUNUN DAHA İLERİ ADIMLARI VAR”

Bu burada kalır mı? Hayır burada kalmaz bu. Bunun daha ileri adımları var. Harekat daha başka alanlara sıçrayacak mı? Sıçrayacak tabi. Örneğin Gara, Zap, Hakurk’taki ele geçirilmemiş alanlar. Günü geldiğinde belki Kandil, günü geldiğinde Sincar, Mahmur, asıl sorunun kökenindeki tartışmalı bölgeler. Bu harekatların daha başka boyutu var. Aşağıda bir Türkmen coğrafyası var. Bütün herkesin çullandığı bölgeye dair kıyasıya kavga var. Orada kardeşlerimiz yaşıyor. Sincar’ın komşusu Telafer. Yüzde 97’si Türkmen…Onları yalnız mı bırakacağız?

Türkiye kendi bekası adına, bölgenin istikrarı adına… Sayın Erdoğan önemli bir cümle kurdu. ‘Bizim kimsenin toprağında falan gözümüz yok’ dedi. Direkt Irak Merkezi Hükümeti’ne ve bölgesel yönetime bir mesaj bu. Ya gelin beraber yapalım ya da ben yapacağım ve burayı dost bir unsura teslim edinceye kadar veya istikrar sağlanıncaya kadar…”

4.

Biden’ın skandal açıklamasına cevap Moskova Patriği Kirill’den!

Moskova Patriği Kirill’in Rus devlet televizyonuna verdiği röportaj Biden’ın skandal ‘soykırım’ açıklamasıyla tekrar gündem oldu.

25.04.2021

ABD Başkanı Joe Biden‘nın 1915 olayları için kullandığı ‘Soykırım’ ifadesinin yankısı sürüyor.

Moskova Patriği Kirill’in Rus devlet televizyonuna verdiği röportaj Biden’ın açıklamasıyla tekrar gündem oldu. Patrik Kiril’in sözleri ABD Başkanı Biden’a cevap niteliğinde.

PATRİĞİN AÇIKLAMALARI YENİDEN GÜNDEM OLDU

Kirill ‘Osmanlı İmparatorluğunda Hıristiyan azınlıkları hiçbir zaman yok etmediler. Hıristiyanlar, ibadetlerini yerini getirdiler, kiliseleri vardı, patrikhane vardı. Hiç bir zaman kötü davranılmadı, dışlanmadı.” ifadelerini kullanmıştı.

5.

FETÖ’nün TSK yapılanmasına operasyon

İzmir ve İstanbul merkezli 62 il ile KKTC’de FETÖ’nün TSK yapılanmasına yönelik operasyonda 459’u muvazzaf 532 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

6.04.2021
İzmir ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ortak soruşturma kapsamında FETÖ‘nün örgütsel iletişim modeline uygun aranma kaydı suretiyle terör örgütüne özgü örgütsel iletişim ağına dahil oldukları tespit edilen ve bir kısmı hakkında örgüt mensubu olduklarına dair itirafçı beyanı gibi deliller bulunan 459’u muvazzaf 532 kişiye yönelik operasyon başlatıldı.

Eski generale 20 yıl hapis istendi

62 İLDE OPERASYON

İzmir ve İstanbul merkezli 62 ilde yapılan çalışmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, 61’i Jandarma Genel Komutanlığı, 122’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 30’u Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 22’si Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 1 Sahil Güvenlik Komutanlığı, 22’si Milli Savunma Bakanlığı’na mensup 4’ü albay, 1’i yarbay, 9’u binbaşı, 24’ü yüzbaşı, 32’si üsteğmen, 3’ü teğmen, 142’si astsubay, 1 uzman çavuş toplam 216 muvazzaf asker ile 42 darbe girişimi sonrası ilişiği kesilen askeri okul öğrencisi olmak üzere 258 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.

Soruşturma kapsamında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca ise 97’si Jandarma Genel Komutanlığı, 111’i Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 16’sı Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 19’u Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na mensup 235’i astsubay, 8’i uzman çavuş muvazzaf konumda 243 şüpheli ile 31 darbe girişimi sonrası ilişiği kesilen askeri okul öğrencisi olmak üzere toplam 274 kişinin gözaltına alınmasına yönelik karar çıkarıldı.

6.

Biden’ın asıl planı ne?

Hürriyet Gazetesi yazarı Nedim Şener ABD Başkanı Biden’ın ‘sözde soykırım’ açıklamasının perde arkasını yazdı…

Biden’ın asıl planı ne?
26.04.2021
Nedim Şener’in bugünkü köşe yazısı şöyle;

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Ronald Reagan tarafından 22 Nisan 1981 günü söylenen “Ermeni soykırımı” yalanı, tam 40 yıl sonra bir başka ABD Başkanı Joe Biden tarafından tekrar edildi. Aynı yalan 2019 yılında da Amerikan Kongresi ve onun üst kanadı Senato tarafından kabul edilmişti.
Her zaman düşmanlarımızın yanında oldu! İşte ABD’nin kirli sicili

Yalnız Amerika mı? Rusya, gerçekten soykırım suçu işlemiş olan Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika’nın dahil olduğu Avrupa Parlamentosu da 2015’te 100’üncü yıl nedeniyle kabul ettiği bir tasarıyla soykırım yalanına ortak oldu.

Ettiler de sonuç ne?

Kocaman bir “HİÇ”.

Aynı yalanı hep bir ağızdan söyleyince gerçeğe dönüşmüyor.

Hiçbir tarihi bilgiye, belgeye, gerçeğe uymayan bu yalanı tekrar tekrar söylemek, sözde “Batı medeniyetini” temize çıkarmadığı gibi, soykırımcı emperyalist vahşi yüzünü kapatmaya yetmiyor.

BIDEN’IN HEDEFİ ERDOĞAN

Daha önceki ABD başkanlarından bazıları da seçim süreçlerinde içerideki Ermeni lobilerine sözde soykırım iddialarını tanıyacağı sözü vermişti.

Hemen hepsi, “büyük acı”, “büyük felaket” diyerek durumu idare ettiler. Bir yandan Ermeni lobilerini idare ederken diğer yandan sözde soykırım iddiasını Türkiye’ye karşı her yıl bir koz olarak kullandılar.

Soru şu, “Ne oldu da Biden, bu kozu kullanmayı bırakıp soykırım yalanını söyledi?”

Cevabını, 2019 yılı Aralık ayında New York Times editörleri ile yaptığı sohbette Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili şu sözlerinde bulacaksınız:

“Şu an ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi, bir yol haritamız olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.

Yani çok endişeliyim. Ama bence daha önce benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Dışarı atıldı. İstanbul’da dışarı atıldı, partisi dışarı atıldı.

Peki, biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.

Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey. Ve onlarla Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem henüz üzerlerine gitmiyorlardı.

Yani şunu göstermemiz lazım. Türkiye, Rusya’ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Yani çok endişeliyim. Hava üslerimiz ve onlara erişimimize dair de çok endişeliyim. Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.

Özellikle Doğu Akdeniz’de petrolle ilgili faaliyetleri ve görüşülmesi uzun sürecek olan çok sayıda başka şey. Ama cevabım. ‘Evet, endişeliyim’.”

AMACI DARBE İLE YAPAMADIĞINI TAMAMLAMAK

Biden, hedefinin Erdoğan’ı devirmek, ona bedel ödetmek olduğunu gizlemedi, gizlemiyor. Bu sözlerle ilgili o tarihte yaptığım yorum, “Biden darbe ile yapamadığını tamamlamaya geliyor” şeklindeydi. Hâlâ da aynı görüşteyim. Ama bu kez dediği gibi, darbe ile değil seçim süreciyle; kullanılacağı alet de “muhalefet”.

Biden 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ABD Başkan Yardımcısı’ydı ve Erdoğan’ı devirmek için kullandıkları TSK içinde FETÖ unsurları başarısız oldu.

O yüzden “Bedel ödemeli” derken bu kez “darbe değil, seçim süreciyle” vurgusu yapıyordu.

Biden yönetiminin geldiği günden beri yaptıklarına bakın, adım adım bu stratejiyi uyguladığını görürsünüz.

Aslında, Obama döneminde Savuma Bakanlığı Pentagon, ABD Dışişleri Bakanlığı, istihbarat kuruluşları tarafından 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından 2016’da oluşturulan, Amerikan medyasının da içinde olduğu bu strateji, bir önceki Başkan Trump’ın bazı engellemelerine rağmen düşük profille de olsa yaklaşık 5 yıldır uygulanıyor.

Biden’ın adaylık sürecinde New York Times editörleriyle görüşmesindeki sözleri de aslında, bu stratejiden dağınık aklında kalanlardan başka bir şey değil.

Eksik bilgiye dayalı yanlış ifadeleri, dağınık aklını gösteriyor zaten. Bu Biden’ı da aşan bir politika, iddia edildiği gibi sağlık nedeniyle görevi yardımcısına bıraksa da uygulamaya devam edilecek. Sebebi ise başta Suriye olmak üzere temeli 2013 yılına dayanan görüş ayrılıkları. Türkiye, bölgede ABD’nin terör devleti oluşturma çabası dahil tüm planlarını bozuyor. Türkiye’nin politikasıyla 2016’dan itibaren ABD’nin Ortadoğu’daki tüm stratejisi çöktü. Bir türlü istedikleri tavizleri de alamıyorlar. Tek yol kalıyor: Mevcut yönetimi değiştirmek.

‘SÖZDE MÜTTEFİK’ DİYEREK İŞE BAŞLADI

Nitekim Biden yönetiminin işe başlar başlamaz, Türkiye için “sözde müttefik” ifadesini kullanması, terör örgütü PKK/YPG’ye desteğini artırması, onu siyasallaştıracak adımları atması, Doğu Akdeniz’de hak arama mücadelesinde karşısına çıkması, yeni üsler kurarak Yunanistan’ı kışkırtması, Rusya’dan S-400 alımına karşı çıkması ve hasım görüp yaptırımlar uygulaması, ortak olduğu F-35 projesinden çıkarması, diğer NATO üyesi ülke liderlerinden farklı olarak başkan seçildikten ancak 100 gün sonra tam da 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan akşam telefonla araması ve son olarak sözde soykırım yalanını söylemesi bu “kontrollü gerginlik” stratejinin parçası.

Biden tam da dediğini yapıyor aslında, git gide yükselteceği gerginlikle Türkiye içinde kutuplaşmayı ve çatışmayı artırmayı amaçlıyor. Umudu, destekleyeceğini söylediği muhalefette. O yüzden birileri S-400 alımına hemen karşı çıkıyorlar, Libya tezkeresine hayır oyu veriyor, Türkiye’nin dış politikada haklılığından değil yalnızlaştığından söz edip sürekli hatalı olanın sadece Türkiye olduğunu söyleyip duruyorlar. Amerika’nın ve Avrupa’nın duymaktan hoşlanacağı şeyler söylüyorlar.

BU YALANA ORTAK OLANLAR UNUTULMAYACAK

Amerika’nın bu stratejisi yeni değil; 1960’ların başından uyuşturucuya savaş açtığında Türkiye’de çiftçinin önemli bir geçim kaynağı olan haşhaş ekiminin yasaklamasını istiyordu. Sivil hükümetler buna yanaşmadı, ABD bu amacına 12 Mart 1971 askeri muhtırası ile ulaştı. Askerler tarafından Başbakan olarak atanan Nihat Erim yönetiminin aldığı kararla haşhaş ekimi yasaklandı. Ancak 1973 seçimlerinden sonra Başbakan Bülent Ecevit bu yasağı kaldırdı. Amerika buna sessiz kalmadı, yardımların kesilmesi ardından 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasındaki ambargo ile baskıyı iyice artırdı. Türkiye ambargoya karşılık 26 Temmuz 1975’te Amerikan personelini askeri üslerden çıkardı. Baskı siyaseti öylesine gerildi ki, bir yanda uzayan kuyruklarla sembolleşen ekonomik sıkıntılar, diğer yandan “anarşi” denilen sokak çatışmaları 6 bin genci hayattan kopardı. Sonu 12 Eylül 1980 askeri darbesi oldu. Darbecilerin ilk yaptığı da üsleri Amerikalılara yeniden açmak oldu.

İşte Biden yönetiminin hedefi de bu, baskılarla Türkiye içinde siyasi ve toplumsal çatışmayı olabildiğince artırmak. “Erdoğan bedel ödemeli ama bu kez darbe değil, muhalefetle” derken kastettiği tam da bu. Kendisine biat eden, istediğini yapan bir yönetim istiyor aslında.

Dolayısıyla soykırım yalanından sonra ABD yönetiminden baskıyı artırmak için doğrudan ya da dolaylı biçimde özellikle ekonomiye hedef alan saldırılar beklenmeli.

Ama artık o günlerin Türkiye’si yok. 15 Temmuz’a canıyla direnmiş bir millet var. Darbeyi 251 şehit ve binlerce gaziyle savuşturan Türk milleti, ABD’nin bu planını da dayanışmasıyla bozacaktır.

Bugünler de geçecek, geriye Türkiye’nin haklılığı, sözde soykırım yalanına destek olan terörist destekçisi HDP’nin ve işbirlikçilerinin yazıp söyledikleri kalacaktır.

Hürriyet

7.

İngiliz basını: İngiltere KKTC’yi bağımsız bir ülke olarak tanımayı düşünüyor

İngiliz The Sunday Express gazetesi İngiltere hükümetinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bağımsız bir ülke olarak ‘resmen’ tanımayı düşündüklerini duyurdu.

İngiliz basını: İngiltere KKTC'yi bağımsız bir ülke olarak tanımayı düşünüyor
26.04.2021 
The Sunday Express‘e açıklamalarda bulunan Birleşik Krallık hükümetinin merkezi olan Whitehall’a yakın kaynaklar, İngiltere hükümetinin Türk egemenliğindeki Kuzey Kıbrıs’ı bağımsız bir ülke olarak resmen tanımayı düşündüklerini ifade etti.

Rusya Araştırmaları Enstitüsü’nün aktardığına göre, Cenevre Görüşmeleri‘nde uzlaşma olmazsa İngiltere, KKTC’yi tanıyacak.

İLK İŞ UÇUŞLAR BAŞLATILACAK

İngilizler, ilk adım olarak KKTC’ye doğrudan uçuşları başlatacak.

Boris Johnson hükümeti görüşmelerde önereceği iki devletli çözüm planı kabul edilmezse KKTC ile diplomatik ilişkileri başlatmaya hazırlanıyor.

KAYNAK: YENİ ŞAFAK

8.

Ermenilerle birlikte Rumlara da PKK’ya da mesaj var.

25.04.2021

Soykırım iftirası, 2019’daki Barış Pınarı harekatıyla ete kemiğe büründü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye, Suriye’nin doğusunda PKK-PYD’ye yönelik harekat düzenlediğinde ABD Başkanı Trump’dı.

Amerika’da demokratların neredeyse tamamı, cumhuriyetçilerin de bir çoğu Trump’ı suçlamış, “nasıl olur da Türkiye’nin müttefiklerimize yönelik operasyonuna sessiz kalırsın” demişlerdi.

Trump’tan ses gelmeyince kendileri harekete geçti.
ABD Kongresinin her iki kanadında, Temsilciler Meclisi ve senatoda, soykırım iddiaları kabul edildi.

Amerikalılar, Türkiye’nin PKK-PYD terör örgütüne yönelik operasyonuna, soykırım tehdidiyle karşılık vermiş oldu.

Biden başkan adayıyken kongrenin elindeki o dosyayı kabul edeceğini vaat etti.
Ve yaptı.
Ermeni iftiralarını “soykırım” diye ilan etti.

Soykırım iftirası bir PKK operasyonu neticesinde başlamıştı, Türkiye’nin yanıtı yine PKK operasyonuyla oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’la yaptığı görüşme sonrası telefonu kapatınca, askerimiz Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütüne yönelik Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım operasyonlarını başlattı.

PKK’ya orada artık barınacak delik yok.
Pençe operasyonlarının devamı Sincar olacak, öyle görünüyor.

Tekrar soykırım iftirasına gelecek olursak. Biden’ın metninde Ermeni iddialarından bahsedilirken Rumlara da atıfta bulunulmuş.
Biden o metinde İstanbul ifadesini kullanmıyor, Yunanistan’ı memnun edecek şekilde Konstantinopolis diyor.
Tıpkı Yeni Zelanda’da camilere yönelik katliam yapan teröristin söylediği gibi. O terörist te katliam ilanında ısrarla Konstantinopolis diyordu.

Ve elbette Ermenilere kucak açtı Biden.
Ama hepsine değil.

Bilhassa ısrarla Ermenistan’ın başında durmasını istediği Ermeni Başbakan Paşinyan’a bir hediye sunmuş oldu, soykırım iftirasıyla.
Çünkü ABD, Paşinyan’ı güçlü tutarak, Kafkasya’yı dizayn etmeyi planlıyor.
Karabağ’daki Rus etkisine karşı ABD, Paşinyan’ı sahaya sürebilir. Bu da bölgenin yeniden karışmasına yol açacaktır.

Biden’ın soykırım ilanına Ermenistan’daki muhaliflerin verdikleri tepkilere bakınca mesele daha iyi anlaşılabiliyor. Çünkü Paşinyan karşıtı olan Rusya yanlısı Ermeniler, bu soykırım ilanıyla ABD’nin Karabağ’da bir kontrol mekanizması kuracağına inanıyor.

ABD yıllardır elinde tuttuğu kozu oynadı.
Hem Ermenistan için hem Yunanistan ve Rumlar için hem de PKK için.

Aslında hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Ermenistan’ın Asala terör örgütüyle, Yunanistan ve Rumların EOKA terör örgütünün, PKK terör örgütüyle aynı olduğunu unutmayalım.

ABD yönetiminin şimdi elinde bir tek FETÖ düzmecesi olan Halkbank kozu kaldı.
Yakında onu da piyasaya süreceklerdir.

Ama öncesinde Biden yönetiminin bir hamle daha yapması muhtemel.
Suriye’de PYD terör örgütüne sırf Türkiye düşmanlığından dolayı özerklik vermeye kalkabilirler.

9.

US Secretary of State John Kerry speaks with President Barack Obama. (AP/Andrew Harnik)
Barack Obama, John Kerry
Apr 27, 2021
This former Obama administration official has been accused of leaking information about Israeli strikes to Iran.

John Kerry currently serves as Special Presidential Envoy for Climate under Joe Biden, a role he received after serving as Secretary of State under Biden’s former boss, President Barack Obama.

This week, Kerry was accused of leaking information to Iran about strikes by Israel, leading to calls for his resignation.

The claims with regard to Kerry’s leaks come from Iran’s chief diplomat, Javad Zarif.

10.

CENTCOM’dan kritik açıklama: Türkiye ve NATO vurgusu!

CENTCOM Komutanı McKenzie, Başkan Erdoğan ile Joe Biden arasında NATO Zirvesi’nde yapılması planlanan görüşme hakkında konuştu.

CENTCOM'dan kritik açıklama: Türkiye ve NATO vurgusu!
 28.04.2021 

 

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında NATO Zirvesi’nde yapılması planlanan görüşmenin, iki ülkenin ilişkilerinin geleceği için olumlu olacağını söyledi.

McKenzie, başkent Washington merkezli American Enterprise Institute (AEI) adlı düşünce kuruluşunda, Orta Doğu’daki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin bölgede, özellikle de Suriye ve Libya’da artan askeri kabiliyetlerinin ABD için bölgesel dinamikleri etkileyip etkilemediğine ilişkin bir soruya McKenzie, “Öncelikle Türkiye uzun zamandan beri değerli bir NATO ortağımızdır. Türkiye ile 5. Madde (NATO Anlaşması’nın) üzerine kurulu ilişkimiz var.” yanıtını verdi.

”İKİ BAŞKAN NATO’DA GÖRÜŞECEK”

McKenzie, Türkiye’nin Irak ve Suriye konusunda haklı güvenlik kaygılarının olduğunu ve bunu anladıklarını belirterek “Türkiye ile yapmaya çalıştığımız şey, mutabakat kurabileceğimiz alanları artırmaktır. Anlaşmazlıklarınız olsa da dost olmaya devam edebilirsiniz. Türkiye ile anlaşmazlık yaşadığımız alanlar var ama bu konuda iyi bir işaret var ki iki başkan NATO’da görüşecekler, sanırım gelecek ay. Bunun gelecek için oldukça olumlu olacağını düşünüyorum.” değerlendirmesini yaptı.

NATO’nun 5. Maddesi, bir ülkenin saldırıya uğraması durumunda diğer üye ülkelere saldırı düzenlenmiş kabul edilip ona göre karşılık verilmesini öngörüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Biden, 23 Nisan’da konuşmuş, NATO Liderler Zirvesi’nde görüşme konusunda mutabık kalmışlardı.

KAYNAK: AA

11.

Al-Monitor: Türkiye, TCG Anadolu ile askeri alana yeni bir kavram kazandırdı

TCG Anadolu’nun bir SİHA gemisine dönüştürülecek olması üzerinde duran Al-Monitor, “Türkiye askeri alana yeni bir kavram kazandırıyor” ifadeleri kullanıldı.

28.04.2021

 

ABD‘nin, Rusya’dan S-400 alımı sebebiyle Türkiye‘yi F-35 programından çıkarması, sadece hava kuvvetleri için değil, F-35 jetlere özel üretilen TCG Anadolu amfibik gemisini de etkiledi.

Ancak bu sorunu kısa sürede çözmek için kolları sıvayan Türkiye, bu gemiye SİHA‘ların konuşlandırılacağını açıkladı.

SSB Başkanı Demir duyurdu: Türkiye’nin yeni vurucu gücü olacak

Yunan basını: Türkiye TCG Anadolu’yu SİHA’larla donatacak

Bir geminin tamamen SİHA’larla donatılacak olması, dünya üzerinde ilk kez gerçekleşiyor.

Bu konuya değinen ve bir analiz yayımlayan Al-Monitor, “Türkiye askeri alana yeni bir kavram kazandırıyor” ifadelerini kullandı.

2023’TE FAALİYETE GEÇMESİ PLANLANIYOR

“Bölgede büyük bir deniz gücü haline gelmek isteyen Türkiye, amfibi bir saldırı gemisini, Türk donanması için operasyonel bir İHA gemisine dönüştürüyor. 2023 yılında tam anlamıyla faaliyete geçmesi beklenen geminin, Türkiye’nin sınır komşusu olan Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de artan iddiasını yansıtan bir amfibi hücum gemisi projesi olarak başlatıldı.”

Haberde, Türkiye’nin TCG Anadolu’ya, asimetrik savaş için, yüz tanıma ve sürü kabiliyeti bulunan kamikaze KARGU drone’larını ve ANKA İHA’larını da konuşlandırmayı planladığına vurgu yapıldı.

Türkiye Harrier savaş uçaklarını almayacağını duyurdu! ‘TCG Anadolu SİHA’larla donatılacak’

ABD siyasetine yön veren meşhur Fukuyama’dan ses getiren Türk SİHA’ları yazısı

“TÜRKİYE, ABD, RUSYA VEYA ÇİN’E GÖRE SONUÇLARI DAHA FAZLA ŞEKİLLENDİRDİ”

Geçtiğimiz günlerde ABD siyaset kuramcısı Francis Fukuyama tarafından yayımlanan ve Türkiye’nin bu İHA’larla “ana aktör” olduğuna değinilen analizi de referans alan haberde, “Fukuyama Türkiye’nin, özellikle Libya, Suriye ve Dağlık Karabağ çatışması sonrası ‘Süreç içinde, Rusya, Çin veya ABD’den daha fazla sonuçları şekillendirme becerisine sahip önemli bir bölgesel güç konumuna yükseldiğini’ yazdı” denildi.

Selçuk Bayraktar, Bayraktar TB3’ün özelliklerini ilk kez açıkladı

Türkiye’nin Mavi Vatan doktirini içinde donanmaya verdiği önemi anlatan yazıda, ULAQ SİDA‘lardan da bahsedildi. Saatte ortalama 65 kilometre hıza ve 400 kilometre operasyonel menzile sahip Türkiye’nin ilk silahlı insansız gemisi ULAQ’ın, TCG Anadolu ile birlikte hareket edeceği belirtildi.

12.

“Anadolu Hristiyansızlaştırıldı” deyip, Yasin’i katledenler hesap veriyor!

,

  • GİRİŞ27.04.2021 11:34
  • GÜNCELLEME27.04.2021 11:34

Kobani dosyasının duruşması dün başladı..

Öyle görünüyor ki..

Profesyonel bir algı operasyonu ile karşımıza çıkacaklar, gerçekleri tersyüz etmek için, dört koldan operasyon düzenleyecekler.

Dünkü duruşma ile başladılar bile..

Ermeni tehciri ile ilgili Biden daha alçaklığını ilan etmeden, “soykırım” yalanını dillendiren HDP, aynı açıklamasında, “Anadolu Hristiyansızlaştırıldı” ifadesini de kullanmıştı..

Sanırsınız ki Anadolu, 1. Dünya savaşı öncesinde Hristiyan ülkesi idi.

1. Dünya Savaşı’ndan sonra Müslüman bir ülke haline geldi..

Fransızı, İtalyanı, İngilizi gelmiş, Anadolu’yu işgal etmeye kalkışmış..

Samimi Kürt kardeşlerimizin oyları ile ortalıkta efelenen HDP ise, “Anadolu Hristiyansızlaştırıldı” diyerek, oy aldığı Müslümanlara da ihanet eden tavırlar sergilerken..

Tam üstüne, Kobani olayları sebebi ile HDP’li yöneticilerin de bulunduğu birçok PKK yandaşı hakkında açılan davanın duruşması başladı..

Ki hatırlayın, Kobani olaylarında, HDP yönetimi, halkı sokağa çıkmaya davet etmiş, sokak hareketleri sırasında 16 yaşındaki Yasin Börü’nün de içinde bulunduğu onlarca insan öldürülmüştü..

Olayların özeti olması açısından, iddianamedeki suçlamayı şöyle kısaca vereyim, o günlerde ne yaşanmış, siz de görün:

“37 insan öldürme suçu,

31  insan öldürmeye teşebbüs suçu,

24 yağma suçu,

38 alıkoyma suçu,

2 alıkoymaya teşebbüs suçu,

1750 mala zarar verme suçu,

397 yakarak mala zarar verme suçu,

1060 kamu malına zarar verme suçu,

503 yakarak kamu malına zarar verme suçu,

53 işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu,

294 geceleyin işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu,

26 geceleyin açıktan hırsızlık suçu,

20 açıktan hırsızlık suçu,

114 hırsızlık suçu,

272 geceleyin hırsızlık suçu,

5 basit yaralama suçu,

43 silahla basit yaralama suçu,

264 kamu görevlisini silahla basit yaralama suçu, 7 kamu görevlisini kasten basit yaralama suçu,

1 kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama suçu,

78 silahla kasten yaralama suçu,

51 kamu görevlisini silahla yaralama suçu,

3 iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu,

4 ibadethanelere zarar verme suçu,

1 düşük yapmaya neden olma suçu,

24 bayrak yakma suçu,

25 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna muhalefet suçu..”

Dikkat etti iseniz, hamile bir kadının düşük yapmasına sebebiyet verecek şekilde vahşiliklerin de olduğu bu olaylar sırasında yaşananlardan bu iddianame hazırlanana kadar, kimse haberdar bile değildi..

Şimdi yargılama başladı..

Sanıklar, sanki bu adice işlenmiş suçların failleri değilmiş de, övünülecek büyük kahramanlıklara imza atmış insanlarmış gibi, mahkeme heyeti ile devlet görevlileri ile dün utanmazca diyaloglara giriştiler..

Daha ilk aşamada, gerek davadaki müştekilerin, gerek sanık ve yakınlarının, gerek avukatların güvenliklerini asğlama amacıyla alınan güvenlik önlemleri, CHP çizgisindeki medya organlarında bile, şöyle yorumlandı:

“Duruşmanın yapılacağı cezaevi yerleşkesine giden yolun farklı yerlerinde kurulan üç dört ayrı kontrol noktasından geçerek ulaşmak zar-zor mümkün.. Kimlik kontrolü, araç kontrolü, yeniden kimlik kontrolü. yapılıyor. Araçların park edildiği noktadan cezaevi kampüsünün önüne de ancak ring araçlarıyla gidilebiliyor. Burada salona girmek için yeniden kontrol noktalarından geçmek gerekiyor.”

Bu tedbirlerin alınmasından, vicdanlı hangi insan rahatsız olabilir?

Daha dün diyebileceğimiz tarihlerde, Suruç’ta yaşanan terörist saldırının sorumluluğunu, “devlet”e yükleyenlerin, Ankara’da gar patlaması sebebi ile, “Fail devlettir” diyebilecek kadar alçaklaşanların, şimdi benzeri bir olumsuzluk yaşanmaması için güvenlik önlemleri alınmasından rahatsız olmalarının arkasında, acaba ne yatmaktadır?

“Güvenlik önlemi azalsın. Kandil’den gelecek canlı bombalar bir saldırı düzenlesin. Biz de devlete saldıralım” planı mı yatmaktadır?

Bu bir yana..

Türkiye’yi 2014’de sokak hareketleri ile altüst etmek isteyen hainler, dünkü duruşma başladıktan sonra da, algı operasyonlarını sürdürdüler..

Teröristbaşı Apo’nun heykelini dikme sözü ile tanıdığımız Selahattin Demirtaş, “Avukatların sayısı belliydi. Her bir sanık için 3 avukat olsa da, 100’den fazla avukat olacaktı” sözleri ile sazı çalmaya başladı..

Şu söyleme bakar mısınız.

Bir yandan, “Çürük dava, Sahte dava” tanımlaması yapıyorlar.

Sonra da.

“Her bir sanık için üç avukat birden duruşmada hazır olması gerekir” diyorlar..

Ve işlenen suçları bilmezden gelip, durumu karikatürleştirmeye çalışıyorlar:

“Et ve Süt Kurumu’nun avukatı burada, HDP’nin avukatları duruşma salonuna alınmıyor!”

Bre vicdansızlar, bre insafsızlar..

Siz, bölge insanına hizmet eden, onlara daha sağlıklı ve ucuz et-süt temini için çalışan bir kuruma ait işyerlerini yağmalayın, zarar verin..

Sonra, bu olaylar hakkında dava açılınca..

Mağdur konumundaki Et ve Süt Balık Kurumu’nun avukatının duruşmaya katılmasını, ironik bir durummuş gibi takdim edin..

Vicdanları olmayınca.. Ahlaksızlık zirve yapınca, bunlardan başka ne beklenir ki?

Yine dünkü duruşmadan bir enstantane. Kimlik tespiti yapılıyor..

“Haksız isnatlarla yıllar sonra dava açıldı” diyenler, davayı sürüncemede bırakmak için, “Avukatlarımız olmadan, kimlik tespiti yaptırmayız” diyorlar..

“Avukatlarımız olmadan” dedikleri de..

Bir avukatları var, üç tane avukatları olması gerekiyormuş..

Ve bunların medyadaki satılık borazanları da, hemen daha ilk saatlerde yalanlara başladılar:

“Sanıklar, kimlik tespiti sırasında susma hakkını kullandılar!”

Ben bu çakallara ne diyeyim?

Sanığın kimlik tespiti konusunda “susma hakkı” olmadığını, anlatmaya ihtiyaç var mı? Kimliğini söyleyeceksin. Ama suçla ilgili savunma yap denildiğinde, izah edecek durumun yoksa, “Susma hakkımı kullanıyorum” diyebilirsin..

Kimlik tespitinde bile mahkemeye zorluk çıkarıyorsan..

Demek ki suçun çok büyük. Sen de biliyorsun, işlediğin suçun vehametini.

Onun için de, böyle topu taca atmaya çalışıyorsun.

Yargılamayı takip edeceğiz. Bakalım, Anadolu’nun Hristiyansızlaştırıldığı”nı söyleyenler, Kurban Bayramı’nda fakirlere et dağıtan Yasin Börü’yü, niçin öldürdüklerini açıklayabilecekler mi?

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit

13.

Deve ağındığında, eşek uçurumdan uçar*

27.04.2021

Amerika Başkanı Biden, 24 Nisan’da “soykırım” dedi. Soykırım kocaman bir yalandır. Ama tehcir kocaman bir savunma hakkıdır.

Bugün size 106 yıl önce Ermeni tehcirine giden yolu birinci ağızdan anlatmak istiyorum.

“Birinci Cihan Harbi başladığı zaman Meclis-i Mebusan’daki Türk ve Ermeni mebuslardan şark istiklâlleriyle alâkaları bulunanlar toplandılar, harbe girdiğimiz takdirde neler yapmak icap edeceğini konuştular. İttihat ve Terakki Fırkası namına benimle Bahaeddin Şakir’i, Ermeni mebuslarından Erzurum mebusu Karakin Pastırmacıyan ile Van mebusu Vartekes’i Erzurum’a gönderdiler.

Bu sıralarda Rusya bir beyanname neşretti. Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri aleyhine harbe girdiği takdirde Ermenilere istiklâl verileceğini, bütün şark istiklâllerinin Ermeni devletine mal edileceğini vadediyordu.

İşte bu beyanname Ermenilerin fikirlerini de altüst etti. Ermeni çeteleri evvela Van’da sonra Muş’ta tecavüze geçtiler. Ermeni gazetelerinin ağzı değişti. İstiklâlden, Ermeni lisanının resmi dil olarak tanınmasından, şark vilayetleri vali, mutasarrıf ve kaymakamlarının Ermeni olması lüzumundan, hatta jandarma ve polislerin bile Ermenilerden olmasından bahsetmeye başladılar.

Bir gün yine bir müzakere çıkmaza girmişti. Kongreden bir ricada bulundum: Türkçe gazeteler gibi Ermenice gazetelerin de kongre sonuna kadar mutedil bir lisan kullanmalarının lüzumundan bahsettim. Taşnak Komitesi Reisi Karakin Pastırmacıyan Efendi müstehzî bir edayla, “Bu nasıl teklif… Koca bir milletin ağzını tutabilir miyiz?” dedi.

Ben Karakin’e cevap vermedim. Fakat Erzurum İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin bu kongreye murahhas olarak gönderdiği Mezararkalı Mevlüt Ağa atıldı:

ERMENİ TEHCİRİNE MECBUR KALINMIŞSA…

“Ben, böyle çeşit çeşit mektepler görmüş, dünyanın altından vurup üstünden çıkmış adamlara öğüt verecek değilim. Maslahata uygun gördüğüm bir masalı anlatacağım. İsteyen güler, isteyen düşünür, istemeyen de çıkar gider…

Bir ilkbahar günü büyük bir kervan, dik bir yokuşa dayanır. Dinliyorsun değil mi Karakin Efendi…

Çamur dizde, yükler ise ağırdır. Biri deve biri de eşek iki hayvan hariç, diğer hayvanlar yüklerini tepenin başına çıkarabilirler. Koca kervan iki hayvanı bekleyecek değil ya… Deve ile eşeği çamurların kucağına bırakıp giderler.

Deve ile eşek, beş gün on gün yerler, içerler keyifleri yerine gelir. Eski hallerinden daha sıhhatli daha kuvvetli bir hale gelirler.

Başka bir gün bir büyük kervan yokuşu çıkmaya başlar. Bu sırada eşek duramaz, deveye sokulur, ‘Deve kardeş, benim keyfim yerine geldi, anıracağım’ der.

Deve, ‘Sakın öyle bir şey yapma. İçinden gelse bile kendini tut. Zorun ne? İşte Allah’ın bu kimsesiz cennetinde istediğimiz gibi yiyip içiyoruz. Anırıp da ne kazanacaksın?’ Dinliyor musun Karakin Efendi?

Deve daha yalvarmasını bitirmemişti ki eşek üst perdeden anırmaya başladı.

Kervancılar hemen koşup eşekle deveyi yakalamışlar, yarı yolda kalan yüklerini bunlara yüklemişler.

Fakat eşek, hem ham hem tavlı olduğu için yokuşu çıkarken yorulmuş, yüküyle birlikte devenin üstüne yüklemişler. Dinliyorsun değil mi, Karakin Efendi…

Kervan bir uçurumun kenarından geçerken artık tahammülü kalmayan deve, sırtında keyif çatan eşeğin yüzüne bakmış, ‘Eşek kardeş, benim oynayasım geldi’ demiş. ‘Aman deve kardeş ben senin sırtında zaten eğreti duruyorum. Sen oynarsan ben şu uçurumlara yuvarlanır parça parça olurum’ demiş.

Deve, “O kadar yalvarmalarıma rağmen sen beni dinlemedin. Neticede ben bu hale geldim’ der ve deve zıplamaya başlar. Eşek uçurumdan aşağıya uçup parça parça olur.

Mevlüt Ağa sözüne devamla, ‘Koca bir milletin ağzı tutulmaz da ondan daha koca bir milletin kulaklarına kurşun mu akıtılır? Daha ne istiyorsunuz? Sizden rica ediyoruz. Bu tufandan birbirimizi boğazına atılarak değil, birbirimize dostça sarılarak kurtulmanın çaresini arayalım. Ecnebi devletler, kendi menfaatlerine hizmet edecek uşak arıyorlar. Ne bizim ne de sizin elinizden dostça tutacak değiller. Bu adamların gösterdikleri doğru yoldan ayrılıp da deveyi uçurumun başında oynamaya mecbur ederseniz vallahi billahi paramparça olursunuz’ dedi.

Celse kendi kendine bitmişti. Azaların çehreleri kıpkırmızı ve sapsarı kesilmişti. Ben kalktım, Mevlüt Ağa’yı yanaklarından ve sakalından öptüm.”

Bu kongreden kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti tehcir kararı aldı. Tehcir haklı bir savunmadır. Ve fakat tehcir sırasında ağır trajediler yaşandı. O dönem Ermenilerin mülklerine çökenlerin torunları bugün “soykırım bildirileri” yayınlamaktadır.

* Nazım Ören, Şark İstiklâllerimiz Sahnesinde Yakın Tarihin Dersleri, Işıl Matbaası, İstanbul (Tarihsiz).

YENİŞAFAK

14.

26.04.2021 

ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz’e taşındı

 

ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı

01 .
ABD ile Rusya arasında Ukrayna nedeniyle yaşanan ve Karadeniz’e gemi gönderilmesinin kıyısından dönülen gerilim, Doğu Akdeniz’e taşındı. ABD savaş gemileri, Doğu Akdeniz’deki Rus üslerinin yakınlarına kadar geldi.
Haberi Paylaş

 

02 .

Karadeniz’deki kriz Akdeniz’e indi. ABD savaş gemilerinin Suriye’deki Rus deniz üssünü ablukaya almayı denediğini ileri sürdü.

03 .
ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı

Rus medyası, ABD savaş gemilerinin Karadeniz’e misilleme olarak Akdeniz’de yer alan Suriye Tartus’taki Rus deniz üssünü ablukaya almayı deneyeceği oldu.

04 .

Rus medyası, donanmanın Ukrayna gemilerinin Azak ve Karadeniz sularına çıkışını engellemeye başladığını duyurdu. Haberin kaynağı, Rus Savunma Bakanlığına yakınlığıyla bilinen avia.pro internet sitesi.

 

ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı
05 .

Söz konusu iddiada, ABD’nin çevrede görevde bulunan savaş gemilerinin, Rus üssüne yakın sahalara yönlendirildiğine dikkat çekildi.

06 .
ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı

İddianın doğruluğuna ilişkin herhangi bir resmi açıklama veya hamle gelmezken, Rusya ile ABD arasındaki gerilimin her geçen gün artması endişe konusu oldu. ABD ile Rusya arasındaki gerilimin artmasına sebep olan gelişme, Kırım sahası ile Ukrayna sınırında yapılan büyük askeri yığınak olmuştu.

07 .

Geçen hafta Kırım çevresinde verilen gözdağını yerinde izleyen Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, NATO’nun Defender Europe 2021 tatbikatını adım adım takip edeceklerini ve bölgedeki askeri varlığı artıracaklarını söylemişti.

ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı
08 .
ABD-Rusya gerilimi Doğu Akdeniz'e taşındı

Eylül 2015’te Suriye’deki iç savaşa doğrudan müdahale eden Rusya, Tartus’taki kritik üssü 50 yıl bedelsiz kullanım hakkına sahip.

 

 

15. The Liberation of Dachau And Holocaust Lessons We Haven’t Learned

While the next Reich waits in the wings.

 

Today, April 29, marks the 76th. anniversary of the liberation of Dachau. If it’s acknowledged at all, expect the usual cliché-ridden coverage that trivializes one of the greatest horrors of history, while the next Reich waits in the wings.

Here are a few Holocaust lessons you won’t find in the lame-stream media:

  1. The National Socialists really were socialists – If Hitler was a conservative, as progressives claim, why wasn’t his party called the National Capitalist German Workers Party? Hitler initiated a host of welfare state measures, including infrastructure projects like the Autobahn. He distinguished his socialism from that of the USSR in this way: Russian socialism was international. The socialism of the Third Reich was national. The Nazis wanted to conquer Europe, not create clones of German socialism. Like the cabal that runs Democrat Party, the Nazis preferred to keep the façade of private ownership while creating a command economy.
  2. Hold on to your guns – When he came to power, Hitler used gun registration initiated by the Weimar Republic to disarm his opponents.  After the invasion of France in 1940, gun owners were ordered to surrender their weapons on penalty of death. (Thanks to French registration, the Gestapo knew exactly who had them.) The Warsaw Ghetto showed what a conquered people could do with even a handful of antiquated weapons (mostly handguns and incendiaries). The Ghetto fighters held off 2,000 crack German troops – with tanks and flamethrowers — for almost a month. Biden is more committed to gun prohibition than any president in our history.
  3. Elections matter — more than you can possibly imagine – The Nazis came to power democratically with a plurality of votes in the 1932 election. Initially, many viewed the fuhrer as a comic character. (Sound familiar?) Some Germans who weren’t Nazis voted for Hitler in 1932, figuring: What the hell, let Adolf give it a try. At least he isn’t a communist. (At least Biden doesn’t Tweet mean things about his opponents.) Like January 6, the Reichstag fire was exploited to the hilt, to demonize the opposition and put more power in Hitler’s hands. In Germany, 1932 was the last free election. If Biden remakes our political landscape — by nationalizing election laws, packing the Supreme Court and giving Democrats a permanent majority in the Senate with DC statehood — future elections will be a formality. Totalitarians love their symbols, whether armbands or face masks.
  4. The Holocaust wasn’t just an attack on Jews. It was an attack on God — The debate has raged in academic circles: Was Hitler a Christian? No. Was he an atheist? That depends on how the word is defined. Hitler loathed the God of the Bible. (He blamed the Jews for both Christianity and communism.) For the Charlie Chaplain stand-in, God was synonymous with Nature, whose sole commandment was survival of the fittest. He knew that the God of the Bible promised that Israel would be an eternal people. Thus, he reasoned, destroy the Jewish people and destroy the power of God over the minds of men.
  5. The most dangerous anti-Semites in America are in lockstep with the Democrat Party – America’s most notorious Jew-haters are all aligned with Biden’s party – Louis Farrakhan, Al Sharpton and Ilhan Omar among them. At Aretha Franklin’s funeral, Bill Clinton had no qualms about sharing the spotlight with Farrakhan. Democrat leaders like Nancy Pelosi fall all over themselves to kiss the ring of the slimy rev, who sparked the Crown Heights pogrom, which led to the murder of a rabbinical student. Pelosi took a resolution condemning Omar’s blatant anti-Semitism and watered it down to make it meaningless, even taking out any reference to the Minnesota lawmaker.
  6. In Black Lives Matter rhetoric, replace “white” with “Jew” and you’ll see its similarities to Nazism – Like the National Socialists, black nationalists believe in racial guilt.  White supremacy, white privilege and Critical Race Theory are based on the dogma that whites are responsible for all black suffering. Hitler preached anti-Semitism based in part on German suffering following World War I. Black nationalists believe racism is part of the genetic makeup of Caucasians. Hitler believed Jews were inherently evil. Once you begin judging people not as individuals but members of a racial group, you’re on the road to Dachau.
  7. A new Kristallnacht is happening in our streets – Those who’ve studied the tragic history of that era look back in horror at the orgy of violence (November 9-10, 1938) that many consider the real beginnings of the Holocaust. For over a year now, Americans have witnessed widespread urban riots, looting and attacks on police and passersby. Like the Nazis, anarchists, Marxists and BLM understand the uses of violence and intimidation to remake society. And it’s working. The man who said nothing about the riots for three months, while he hid in his bunker, is now the president. The man who warned us about the consequences of urban anarchy and urged Blue State governors to call out the National Guard, is now in retirement, banned from the social media.

Santayana’s observation (“Those who cannot learn from history are doomed to repeat it.”) has been repeated so often that it’s become a cliche. But we haven’t learned from the history of the Holocaust and the Third Reich, and it is being repeated — with a vengeance.

16.

Biden’s Feckless Foreign Policy in a Nutshell

Negotiating with adversaries from a position of weakness.

 

 

Biden’s foreign policy doctrine in dealing with America’s adversaries is simple: Appease or concede first and then try to negotiate.

Take Iran, for example. Former President Donald Trump had the Iranian regime on the ropes with his maximum pressure policy of increasing economic sanctions until the regime blinked. But when Biden came into office, he blinked first.

Biden is extremely anxious to reenter the disastrous nuclear deal with Iran known as the Joint Comprehensive Plan of Action (JCPOA). The Biden administration sent signals that it was willing to negotiate the lifting of some economic sanctions in concert with Iran’s steps to reverse course and reduce its uranium enrichment to levels in compliance with the JCPOA. Biden all but begged for the U.S. to be indirectly involved in negotiations between Iran and the other remaining JCPOA participants – China, Russia, Germany, France, and the United Kingdom. Iran’s delegation was meeting with representatives from these five countries in the same room, while messages were sent back and forth with U.S. representatives sitting separately at a different location.

Iran’s thugs thumbed their noses at the Biden administration after the talks had begun by announcing that the regime was going to increase its uranium enrichment level to its highest ever, at 60 percent. That is a stone’s throw from the 90 percent purity level needed to produce a nuclear bomb. The Iranian regime dramatically changed the dynamics of the negotiation process in its favor by giving itself more leverage. As one Israeli official put it, “The Iranians smell that the Americans want an agreement at any price.”

Biden should have pulled the U.S. out of these phony talks immediately. He also should have responded forcefully to Iran’s provocative move by slapping the Iranian regime and its leaders with more burdensome sanctions. Instead, Biden pathetically expressed displeasure with Iran’s enrichment of uranium to 60 percent purity while saying that he was pleased with the JCPOA talks.

“We do not support and do not think it’s at all helpful that Iran is saying it’s going to move to enrich to 60 percent,” Biden said during a joint news conference with Japanese Prime Minister Yoshihide Suga. “We are, though, nonetheless pleased that Iran has continued to agree to engage in discussions – indirect discussions – with us and with our partners on how we move forward and what is needed to allow us to move back into the (nuclear deal) … without us making concessions that we are just not willing to make.”

Biden has already made a major concession by allowing the Iranian regime to increase its negotiating leverage dramatically by leaping ahead  to the 60 percent purity level without suffering any consequences. This means that just to get Iran to return to the level of uranium enrichment purity prior to its increase to 60 percent, Biden would have to agree to roll back sanctions already in place. And to make things worse, the Biden administration had already rescinded Trump’s declaration that the United States was re-imposing UN sanctions on Iran under the JCPOA’s sanctions snapback provisions. The Trump administration took this action after Iran’s previous violations of the JCPOA’s uranium enrichment restrictions. The Biden administration took that bit of negotiating leverage for the U.S. away without receiving any concession in return.

Moving on to China, Biden once again got played – this time on climate change. On his first day in office, Biden declared that the United States would rejoin the Paris Agreement to combat global climate change, from which Trump had withdrawn the U.S.

Biden said that he was pleased with China’s stated willingness to cooperate with the United States on reducing greenhouse gas emissions. Biden is even more gullible than his former boss, Barack Obama. China’s original commitment under the Paris Agreement was to just start leveling off its emission of greenhouse gases by 2030. That has not changed. China today is the world’s largest emitter of greenhouse gases – nearly double the rate of the United States and growing.

Even Biden’s climate czar John Kerry admitted back when Biden announced the U.S. would be rejoining the Paris Agreement that reducing U.S. emissions to zero would make little difference in combating climate change. “Not when almost 90 percent of all of the planet’s global emissions come from outside of US borders. We could go to zero tomorrow and the problem isn’t solved,” Kerry said.

China’s President Xi Jinping participated in the virtual summit of world leaders that Biden hosted beginning on Earth Day (April 22nd).  Xi made a meaningless gesture of cooperation in the fight against climate change, while offering no new ambitious commitments to begin cutting greenhouse gas emissions immediately, let alone to stop increasing them. Not only will China’s emission of greenhouse gases continue to increase during this decade. Its consumption of coal – the dirtiest of fossil fuels – will continue to increase at least through 2025.

Biden, on the other hand, put the United States out on a limb with an outlandish pledge, while not receiving anything remotely comparable in return. On top of the cuts in emissions that the United States has already made during the last several years, Biden pledged that the United States would cut greenhouse gas emissions further by 52 percent below 2005 levels by the year 2035.

Biden’s embrace of the Green New Deal will place tremendous burdens on the U.S. economy and on the average American with little to show for it. Meanwhile, China will keep laughing all the way to the bank as it continues to increase its greenhouse gas emissions for the next several years, generate more than half the world’s coal-fired power with the world’s dirtiest fossil fuel, and open even more coal plants.

While Kerry admitted that China was not doing enough in the battle against climate change, he appeared willing to let them off the hook for now. “They have a massive coal dependency,” Kerry said on Friday. “We have to try to get them to move further and we have to also ask China not to be funding the building of new coal-fired power plants in other parts of the world.” These are not the words of a hard-nosed negotiator. These are the words of a pitiful supplicant.

To add insult to injury, China has conditioned its cooperation in dealing with the climate change problem on how the Biden administration addresses other issues of importance to China such as Hong Kong, Taiwan, and the treatment of the Uyghurs in Xinjiang Province. China’s Foreign Minister Wang Yi said on Friday that “[I]f the United States no longer interferes in China’s internal affairs, then we can have even smoother cooperation that can bring more benefits to both countries and the rest of the world.”

Like the Iranian regime, the Chinese Communist government is showing increased contempt for the United States as the Biden administration continues to knuckle under.

17.

Biden from the Beginning

Right from the start, the Delaware Democrat was all about power and money.

 

 

White House resident Joe Biden was first elected to the U.S. Senate in 1972, at the age of 29. Two years later, in 1974, the Delaware Democrat was the subject of a 4,000-plus-word Washingtonian profile, but not for anything he had accomplished in office.

“I have no illusions about why I am such a hot commodity,” Biden told Kitty Kelley.  “I am the youngest man in the Senate and I am also the victim of a tragic fate which makes me very newsworthy.” Biden’s wife Neilia and the couple’s infant daughter were killed in a car accident shortly after Biden’s election in 1972. Biden wanted to resign, but Senate majority leader Mike Mansfield promised him prestigious committee assignments. The grieving newcomer had higher goals in mind.

“I know I can be a good Senator, and I know I can be a good President,” Biden told Kelley. “I know I could have easily made the White House with Neilia. And my family still expects me to be there one of these days. With them behind me anything can happen.” As Biden’s sister Valerie explained, “Joey is going to be president someday. He was made to be in the White House. Just you wait and see.”

Biden proclaimed “there is no other walk of life which can do more good for mankind than politics,” but money was also part of it. “I am worth a lot more than my salary of $42,500 a year in this body,” Biden explained in the Senate. “It seems to me that we should flat out tell the American people we are worth our salt.” That brought a response from William Loeb, editor of the “right wing”  Manchester Union Leader.

“Can you imagine the conceit and stupidity of a young man of 30 who would say that? The voters of Delaware who elected this stupid, conceited jackass to the Senate should kick him in the rear to knock some sense into him, and then kick themselves for voting for such an idiot.”

As Kelley noted, Biden framed Loeb’s editorial and hung it in his office. “When you get a blast like that you really know you’re worth something.” Kelley had reason for doubt.

In the course of the interview, Biden leaned over his desk, shook his finger and said,  “And whether you like it or not, young lady, us cruddy politicians can take away that First Amendment of yours if we want to.”  Kelley took the threat as confirmation that Joe Biden “defines politics as power.”

In 2010, Mark Bowen cited Kelley’s “notoriously revealing” profile in his 9,000-plus word Atlantic piece on the Delaware Democrat. As Bowden recalled, when Biden ran for president in 1988 he was “discovered passing off as his own passages from a speech by a British Labour politician.” In 2008, Biden finished the Iowa caucuses with less than one percent of the vote, and Bowden wondered if the Delaware Democrat might be seeking something else.

“I would not be anybody’s secretary of state in any circumstance I could think of,” Biden said at the time, “and I absolutely can say with certainty I would not be anybody’s vice president. Period. End of story. Guaranteed. Will not do it.” Biden did do it, and Bowden recalled his statement to Kelley that he would be a good president. Bowden wasn’t sure.

“Though plenty smart, Biden is not an intellectual,” Bowden explained. Biden was an “indifferent student” in college and law school, and “he makes few references to books and learned influences in his speeches and autobiography.” Bowden named no books that someone aspiring to be president of the United States might want to read, perhaps landmark works by Solzhenitsyn, Orwell, F.A. Hayek and many others. As Mark Twain said, the man who does not read has no advantage over the man who cannot read.

In a 1987 campaign speech, Joe Biden “borrowed liberally, and without attribution, from the British Labour politician Neil Kinnock.” At the time Kinnock and his party were heavily embedded with the Soviets, so Kinnock was perhaps the worst choice Biden could have made. On the other hand, Biden credits his humiliating plagiarism with “saving his life.” If he had stayed in the campaign, “he likely would have ignored the warning signs that sent him to the doctor.” What, exactly, the doctor needed to treat is not explained, but it is possible to guess.

Mark Bowden is the author of Black Hawk DownHuế 1968, and The Finish: The Killing of Osama Bin Laden. With Joe Biden the serious writer took a softer approach.

“Joe Biden doesn’t just meet you, he engulfs you. There’s the direct contact with his blue eyes, the firm handshake while his other hand grasps your arm, the flash of those famously perfect white teeth, and an immediate frontal assault on your personal space. He shoulders right through the aura of fame and high office. Forget the Secret Service, the ever-present battery of aides and advisers, the photographers clicking away: the vice president of the United States moves in like an old pal with something urgent to tell you—just you. If he’s in a chair, he’ll scoot it closer; when the furniture’s not portable, he’ll lean forward, planting his elbows on his knees, gesturing with both hands while he speaks, occasionally reaching over to touch your arm or leg for emphasis.”

Joe Biden is also a “virtuoso talker. That fluency is not a gift but an accomplishment.” Biden’s “occasional well-publicized gaffes have served to humanize a leadership team that all too often seems aloof, cerebral, and elitist.” Readers might think Biden’s gaffes are a positive accomplishment, and his politics largely a matter of style.

Contrast this highly promotional account with Kitty Kelley, known for unauthorized biographies of Nancy Reagan, Frank Sinatra and the Bush Family. Biden’s threats to take away First Amendment rights convinced Kelley that the Delaware Democrat “defines politics as power.”

Jump ahead to 2021 and the First Amendment is under attack as Joe Biden seems determined to take away the Second Amendment rights of every American. In the White House, Victor Davis Hanson notes, Biden is “as he always was,” as incompetent as Jimmy Carter, as corrupt as Bill Clinton and “a greater racial divider than Barack Obama.”

This is what happens when a cruddy politician taps the “most extensive and inclusive voter fraud organization in the history of American politics.”

ΕΛΛΗΝΑΣ

-/-