Ολική ανατροπή – Φουλ για ανανέωση ο Ελ Αραμπί με τον Ολυμπιακό!

Ανατροπή δεδομένων για τον Ελ Αραμπί στον Ολυμπιακό, με τον Μαροκινό να βρίσκεται κοντά στην ανανέωση

Ολυμπιακός: Ζόρια υπάρχουν, ακόμα. Πάντα σε αυτές τις καταστάσεις δεν είναι όλα απλά. Ειδικά σε ότι έχει να κάνει με χρήματα. Κάποιος πρέπει να ανέβει, κάποιος πρέπει να πέσει. Αλλά είναι προφανές ότι άλλαξε το κλίμα στην υπόθεση του Γιουσέφ Ελ Αραμπί.

Η διάθεση και του Μαροκινού φορ και του Ολυμπιακού είναι να βρεθεί η χρυσή τομή και να συνεχίσουν μαζί για μία ακόμα χρονιά. Πριν από δέκα μέρες, οι πιθανότητες ήταν μηδαμινές. Πλέον η κατάσταση είναι διαφορετική.

Μέχρι το τέλος της εβδομάδας είναι ένα θέμα που θα έχει ξεκαθαρίσει.  Όπως αναφέρει το Sportime της Πέμπτης και η στήλη «Agent Greek»,η αισιοδοξία είναι διάχυτη, δεν το συζητάμε. Η πιάτσα το έχει σίγουρο πως πάμε για ανατροπή δεδομένων και… live συνδέσεις για υπογραφές.

Τα χρήματα παίζουν πάντα εξέχοντα ρόλο και κυρίως η πλευρά του Ελ Αραμπί έχει αποδειχθεί ιδιαιτέρως σκληρή στις διαπραγματεύσεις. Ο Ολυμπιακός δεν θα πάρει ρίσκο όμως. Σε δύο μήνες είναι τα προκριματικά του Τσάμπιονς Λιγκ.

Το πιο ασφαλές που έχει να κάνει είναι να συνεχίσει με κάποιες σταθερές από το ρόστερ του σε αυτά τα ματς και ο Ελ Αραμπί είναι μία από αυτές. Από το δεν ανανεώνει λοιπόν, πάμε στο φουλ για ανανέωση!

-/-

AN TO ΔΗΜΟΣΙΕΥΜΑ ΑΛΗΘΕΥΕΙ, ΤΟΤΕ

ΠΡΟΕΔΡΕ Σ’ ΕΥΧΑΡΙΣΤΟΥΜΕ!..

2. Aydınlık Gazetesi İlk Sayfası

Doğru Haber Gazetesi İlk Sayfası

Yeni Çağ Gazetesi İlk Sayfası

Yeni Birlik Gazetesi İlk Sayfası

ΝΑ ΔΕΙΤΕ ΚΑΙ ΤΑ ΠΡΩΤΟΣΕΛΙΔΑ ΤΩΝ ΠΑΡΑΠΑΝΩ 4 Ε/Φ, ΤΗΣ 18-05-2022!

3.

Erdoğan 42 yıl önce olanları neden hatırlattı?

18.05.2022

7 Nisan 1980’de, 12 Eylül darbesinin ayak seslerinin gürültüsünün arttığı günlerde, Ankara’nın Washington’dan önemli ziyaretçileri vardı.

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Joe Biden başkanlığında (evet aynı Joe Biden) bir heyetle Türkiye’ye geldi.

Heyet, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit dışında, 5 ay sonra darbe yaparak yönetime el koyacak olan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarıyla da görüşmeler yaptı.

Biden ziyaret sırasında, “Artan Sovyet tehlikesi ve Türkiye’nin askeri tehdit altında bulunması” gibi konularda bilgi almaya geldiklerini söylese de, ziyaretin asıl amacı, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü için ABD taleplerini ‘dikte etmekten’ ibaretti.

Zaten o günlerde Türkiye’de darbe için yapılmakta olan hazırlıklar, Sovyetler’den gelene göre çok daha yakın bir tehdit mahiyetinde idi.

12 Eylül darbesi ile birlikte 5 ay önce Biden’ın ziyaret ettiği siyasi liderler, eski bir ABD üssü olan Zincirbozan’a gönderildi, aradan 35 gün geçtikten sonra da darbeyi yapanlar, Türkiye’nin Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne yönelik vetosunu kaldırdılar.

FİNLANDİYA/İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ, ANKARA’NIN VETO KARTINI GÖSTERMESİ

42 yıl öncesinin o karanlık günlerine dönüp bu hatırlatmaları yapmamızın güncel gerekçesi, tam olarak öyle olmasa da, ona benzer yönleri olan bir başka hikâye ile karşı karşıya olmamız.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen cuma günü “Şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içinde değiliz” ifadeleriyle bu iki ülkenin NATO’ya girişlerinin Türkiye tarafından veto edilebileceği sinyalini verdi.

Erdoğan, aynı açıklamasında 42 yıl önce olupbitenleri de hatırlattı.

“Yunanistan’la ilgili NATO konusunda yanlış yaptı bizden önceki yönetimler. Yunanistan’ın, NATO’yu arkasına alarak Türkiye’ye karşı takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz” dedi.

Erdoğan’ın bu açıklamaları sonrası gözler Finlandiya ve İsveç cephesinin vereceği cevaba çevrildi.

Finlandiya tarafı daha itidalli bir tutum sergileme eğilimi gösterse de, İsveç için aynı şey söz konusu olmadı.

PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ya açık destek veren, örgütün liderleriyle görüşmeler yapan Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin ilk sözleri şöyle oldu:

“Bu seçeneğe (NATO’ya başvurma) karar verirsek, üye ülkeler ve Türkiye’nin iyi ilişkilere sahip olmakla ilgilendiği büyük, önemli ülkelerden çok ama çok güçlü bir destek alacağımızı düşünüyorum.”

Diplomatik bir dille ifade edilen ama özünde “Arkamızda ABD var, Türkiye’nin gücü bizim NATO’ya girmemizi engellemeye yetmez” anlamında bir mesajdı bu.

Sonra araya diyalog çağrıları girince, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanları’nın Türkiye’nin taleplerini görüşmek üzere Ankara’yı ziyaret etmeleri gündeme geldi.

Ziyaret öncesi Erdoğan ön aldı, veto konusunda ciddi olduğunu belli etti, bu iki ülkenin PKK/YPG terör örgütüne verdikleri desteği hatırlattıktan sonra “Pazartesi günü Türkiye’ye geleceklermiş, kusura bakmasınlar, yorulmasınlar” dedi.

Aynı gün PKK, “Evet biz İsveç ile açık bir ilişki içindeyiz” mesajını vermek istercesine, başkent Stockholm’ün en ünlü caddesi Kungsgatan’da bayrak açıp gösteri yaptılar.

Bütün bu gelişmeler, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımı sürecinin Türkiye’nin veto kartını açması nedeniyle kolay olmayacağı anlamına geliyor.

ABD’NİN YAKLAŞIMI DEĞİŞMEMİŞ OLABİLİR AMA TÜRKİYE AYNI TÜRKİYE DEĞİL

Diğer yandan, meselenin bir de şöyle bir boyutu var:

Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgali ile birlikte, dünya yeni bir döneme girdi.

Belirsizliklerin çoğaldığı, sürprizlerin sıklaştığı bir dönem bu.

Eş zamanlı olarak dayatmaların da , “tarafını seç, kimden yanasın” baskısının da arttığı bir dönem olacak bu.

Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmaması, Rusya ve Ukrayna arasında dengeli bir tutumla hareket etmesi, birileri savaş ortamını kızıştırırken, yangını söndürme çabası içinde olması, herkesi mutlu etmiyor.

Savaşı kızıştıranlar, hele hele bu ortamda “Söz dinleyen, itiraz etmeyen” ülkelerle muhatap olmak istiyorlar.

42 yıl önce Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü sırasında olup bitenler en fazla bu bakımdan günümüzle benzerlik teşkil ediyor.

ABD’nin günümüzde muhatap olmak istediği Türkiye’nin, 42 yıl önceki Türkiye olduğu su götürmez bir gerçek

Ama Türkiye o günkü Türkiye değil, ordu o günkü ordu değil, ABD de Türkiye’de her istediğini yaptırabilecek güçte değil.

Erdoğan’ın 42 yıl öncesine dönük hatırlatması, zımnen böyle bir mesajda içeriyor.

YENİ ŞAFAK

4.

Türkiye, İsveç ve Finlandiya’ya izin vermezse ne olur? İşte merak edilenler…

NATO’nun yeni üye kabul etmesi birçok aşamadan oluşan teknik ve yasal süreçlerin ardından mümkün oluyor. Peki Türkiye İsveç ve Finlandiya’ya izin vermezse ne olur? İşter tüm merak edilen detaylar

Türkiye, İsveç ve Finlandiya'ya izin vermezse ne olur? İşte merak edilenler...
 17.05.2022 

 

İsveç ve Finlandiya NATO’ya üye olmak için resmen harekete geçti.. Türkiye bu iki ülkenin üyeliğine terör örgütü PKK’ya desteği nedeniyle karşı çıkıyor.

ZANNEDİLEN KADAR KOLAY DEĞİL

İsveç ve Finlandiya’nın katılmak istediği NATO’ya üyelik normal şartlarda uzun bir süreç gerektiriyor. Bosna Hersek, Gürcistan ve Ukrayna’nın da dahil olmak istediği NATO’nun yeni üye kabul etmesi için çeşitli şartların yerine getirilmesi, yasal süreçlerin tamamlanması isteniyor.

YUNANİSTAN MAKEDONYA ÖRNEĞİ

Kuzey Makedonya’nın üyeliği, Yunanistan ile yıllar süren isim anlaşmazlığının çözülmesinden sonra mümkün olabildi.

Yunanistan, adının başına “Kuzey” kelimesi eklenen ülkenin eski adına karşı çıktığı için uzun yıllar bu ülkenin NATO üyeliğini engelledi.

İsim sorununun 2018’de çözülmesiyle Yunanistan vetosunu kaldırdı ve Kuzey Makedonya, NATO ile üyelik müzakerelerine başlamaya davet edildi. Kuzey Makedonya Mart 2020’de resmen üyeliğe kabul edildi.

FİNLANDİYA VE İSVEÇ, NATO’YA BAŞVURDU

Son olarak NATO’ya iki yeni üyenin katılması gündeme geldi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra Avrupa güvenlik mimarisindeki gelişmelerden etkilenen Finlandiya ve İsveç, uzun yıllardır benimsedikleri askeri tarafsızlığı terk ederek NATO’ya üyelik başvurusu yaptı.

Finlandiya’nın Rusya ile 1500 kilometreye yakın sınırı bulunuyor. İkinci Dünya Savaşı’nda o zamanki Sovyetler Birliği ile savaşan Finlandiya, topraklarının yaklaşık yüzde 10’unu kaybetti, nüfusunun yüzde 11’ini yeni yerlere yerleştirdi ve bugünün kuruyla yaklaşık 5 milyar euro savaş tazminatı ödedi.

NATO’YA KATILIM SÜRECİ VE OY BİRLİĞİ ŞARTI! TÜRKİYE OY VERMEZSE NE OLUR?

NATO, “açık kapı” politikası izliyor. Bu politika, ittifakın kurucu anlaşmasının 10. maddesine dayanıyor.

Bu maddede kurucu Washington Antlaşması’na taraf olan ülkelerin Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlamak için herhangi bir Avrupa ülkesini ittifaka katılmaya davet edebileceği belirtiliyor.

Ancak bir ülkenin NATO’ya dahil olabilmesi için oy birliği, yani mevcut 30 müttefik ülkenin hepsinin birden onay vermesi gerekiyor.

Buna göre, NATO müttefikleri bir başka ülkenin ittifaka katılmasını kararlaştırdıklarında NATO o ülkeye resmi davet gönderiyor. Bundan sonra 7 adımlık katılım süreci başlıyor.

NATO’DAN AYRILMA VE İTTİFAKA KATILMA

4 Nisan 1949’da imzalanan, 14 maddelik NATO Anlaşması’nın üyelerin ayrılması esasını açıklayan 13’üncü maddesi şöyle: “Antlaşma 20 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra herhangi bir taraf, ayrılma bildirimini Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’ne vermesinden bir yıl sonra taraf olmaktan çıkabilir. ABD Hükümeti, aldığı her ayrılma bildiriminden tüm tarafları haberdar edecektir.” NATO ittifakından ayrılma, bu 13’üncü madde doğrultusunda gerçekleşiyor. NATO Anlaşması’nda, üye ülkeyi ittifaktan ayırma gibi bir hüküm yer almıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle, “Fransa’nın bağımsız bir savunma politikası izlemesi gerektiği” düşüncesiyle, 7 Mart 1966’da ABD Başkanı Johnson’a NATO’dan ayrılma isteğini bir mektupla belirtti. 14 Mart 1967’de, Fransa NATO’nun askeri kanadından ayrıldı ve Paris’teki NATO Karargâhı Belçika’ya taşındı.

Fakat Fransa bir nükleer güç olmasına rağmen, NATO dışında kalamadı ve 1995’te başlayan süreçle 2009 yılında tekrar NATO’nun caydırıcılık şemsiyesine geri döndü.

Yunanistan, 1952’de Türkiye’yle birlikte NATO’ya üye oldu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, NATO’nun Türkiye’ye yeterli tepki göstermediğini ileri sürerek 16 Ağustos 1974’te  NATO’nun askerî kanadından çekildi. 1977’de geri dönmek istedi, ancak Türkiye’nin karşı çıkışı nedeniyle üye olamadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra 20 Ekim 1980’de, Türkiye’nin onay vermesiyle tekrar NATO’ya dönebildi.

İŞTE 7 ADIMLIK SÜREÇ

Birinci adımda NATO uzmanlarıyla davet edilen ülkenin temsilcileri Brüksel’de bir araya gelerek görüşmeler yapıyor. Bu görüşmelerde davet edilen ülkenin NATO’nun siyasi, yasal ve askeri şartlarını karşılayıp karşılamadığı, NATO üyeliğinin ekonomik, askeri, yasal, siyasi ve istihbaratla ilgili yükümlülüklerini yerine getirip getiremeyeceği müzakere ediliyor. Bu müzakerelere göre davetli ülkenin NATO şartları ve standartlarını yerine getirmek için reform yapıp yapmayacağı belirleniyor.

İkinci adımda davet edilen ülke NATO Genel Sekreteri’ne resmi niyet mektubu gönderiyor ve NATO üyeliğinin yükümlülüklerini ve üzerine düşen taahhütleri kabul ettiğini bildiriyor. Reform yapılacaksa bu mektupta reformların takvimi de belirtiliyor.

Üçüncü adımda NATO, Washington Antlaşması’na ilave katılım protokollerini hazırlıyor. Böylece ittifakın kurucu anlaşması bir anlamda güncellenmiş oluyor. Bu protokoller, NATO ülkeleri tarafından imzalanıyor.

Dördüncü aşamada protokollerin NATO üyesi ülkeler tarafından kendi ulusal yasaları ve prosedürleri uyarınca onaylanması gerekiyor. Onay süreci ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Örneğin onay için ABD’de Senato’nun üçte ikisinin oyu gerekirken, İngiltere’de parlamentoda resmi bir oylama gerekmiyor.

Beşinci adımda ise tüm üye ülkeler, kendi onay süreçlerini tamamladıktan sonra Washington Anlaşması’nı saklayan ABD’ye yeni üyenin katılımını öngören protokolleri kabul ettiklerine dair bildirim yapıyor.

Altıncı adımda bütün bu aşamalar tamamlanınca NATO Genel Sekreteri, yeni üyeyi ittifaka katılmaya davet ediyor.

Yedinci ve son olarak yeni üye de kendi ulusal yasal sürecini tamamlayarak katılım belgesini Washington Antlaşması’nı saklayan ABD’ye teslim ediyor ve NATO üyesi oluyor.