ΜΕ ΜΙΑ ΠΡΩΤΗ ΜΑΤΙΑ!..

1. Aydınlık Gazetesi İlk Sayfası

Milat Gazetesi İlk Sayfası

Yeni Şafak Gazetesi İlk Sayfası

2.

ABD ve Rusya Genelkurmay Başkanları o konuda anlaştı

ABD Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Albay Dave Butler, ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ile telefonda görüştüğünü açıkladı.

Flaş gelişme! ABD ve Rusya Genelkurmay Başkanları o konuda anlaştı
20.05.2022 

Milley ve Gerasimov arasında telefon görüşmesi, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarından bu yana ilk görüşme olarak kayıtlara geçti.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılar devam ederken, ABD-Rusya arasında üst düzey bir görüşme daha gerçekleşti. ABD Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Albay Dave Butler yaptığı açıklamada, ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ile telefonda görüştüğünü açıkladı.

Butler, “Askeri liderler, güvenlikle ilgili birkaç endişe verici konuyu tartıştılar ve iletişim hatlarını açık tutma konusunda anlaştılar” dedi.
Milley ve Gerasimov arasında telefon görüşmesi, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarından bu yana ilk görüşme olarak kayıtlara geçti.

İki ülkenin Savunma Bakanları 13 Mayıs’ta telefonda görüşmüştü
ABD Savunma Bakanı LIoyd Austin ile Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya başlattığı saldırıların ardından ilk kez 13 Mayıs’ta telefonda görüşmüştü. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede, Austin’in Şoygu’ya Ukrayna’da “acil ateşkes” çağrısında bulunduğu ifade edilmişti. Austin ve Şoygu, 13 Mayıs’taki görüşmeden önce en son 18 Şubat’ta görüşmüştü.

KAYNAK: İHA
3.
Türkiye Gazetesi İlk Sayfası
4. 

İtalyan analistten çarpıcı yorum: Türkiye, F-35 programına geri dönebilir!

İtalyan Analist Daniele Santoro, Türkiye’nin orta vadede F-35 programına geri dönebileceğini de söyledi. Santoro, Bayraktar TB3 ve MİUS / Kızılelma’nın F-35 savaş uçaklarına alternatif olabileceğini de dile getirdi.

İtalyan analistten çarpıcı yorum: Türkiye, F-35 programına geri dönebilir!
20.05.2022 

İtalyan Analist Daniele Santoro, katıldığı bir panelde Türkiye hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin Rusya’dan “S-400 Hava Savunma Sistemi” satın alması sonrası F-35 programından çıkartıldığının hatırlatılması üzerine Santoro şu değerlendirmelerde bulundu;

“Türklerin TCG Anadolu Gemisi bir helikopter gemisi olarak devam etmeyecek onun yerine bir drone gemisi olacak. Geçtiğimiz günlerde Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, TCG Anadolu’nun 80 adet Bayraktar TB3 taşıyabileceğini duyurdu. Baykar’ın ürettiği yeni nesil insansız hava aracı sistemi, Suriye ve Libya’da gördüklerimizin yeni bir versiyonu. Elbette F-35 seviyesinde sistemler değiller. Ama Türkiye bunun bölgede karşılaşacağı çatışmaların seviyesi için yeterli olduğuna inanıyor.”

Ukrayna tarafından kullanılan Bayraktar TB2 SİHA’ların Rusya’ya karşı fark oluşturamayacağının söylendiğini ancak bu tahminlerin yanlış çıktığını dile getiren Santoro, “Görünen o ki Ruslar Ukrayna’da var olan ve oldukça iyi durumda olan bu insansız hava araçlarının kullanımı konusunda oldukça endişeli olmaya devam ediyorlar” dedi.

“Her halükarda Türkiye için F-35’e sahip olamamak bir zarar ancak işler her an değişebilir. S-400’ün Türkiye tarafından satın alınmasının kökeninde ABD’nin benzer Amerikan üretimi sistemleri satma konusundaki isteksizliği olması gerçeği de var” diyen İtalyan analist, Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna’daki işgal girişimini fırsata çevirip F-35 programına geri dönebileceğini iddia etti.

“TÜRKİYE F-35 PROGRAMINA GERİ DÖNEBİLİR”

“Orta vadede Türkiye’nin F-35 programına geri kabülü kolaylaşabilir” diyen Santoro, şöyle devam etti:

“Ankara’nın hedefi de bu zaten. Çünkü ne olursa olsun TCG Anadolu için bu tarz bir uçağa sahip olmamak büyük bir kayıp. Türkiye uzun bir süre bu kombinasyona odaklanıyordu. Ancak Türklerin Bayraktar TB3’ün şuan yeterli olacağına inancı sağlam. Ayrıca prototipini gördüğümüz yeni insansız hava aracı (MİUS/Kızılelma) da cabası.”

Bayraktar TB3 ve MİUS’un F-35 savaş uçaklarına alternatif olabileceğini sözlerine ekleyen Santoro, “Bunlar Türkiye’nin bölgede savaşmayı beklediği çatışmaların doğası gereği geçerli alternatifler olabilir. Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’daki gibi düşük-orta yoğunluklu çatışmalar da yeterli olacaklardır” diye konuştu.

KAYNAK: YENİ AKİT
5. 

Iranians tried kidnapping former Israeli defense minister – report

One of the figures the Iranians tried to seduce is former defense minister and former IDF chief of Staff Moshe Ayalon.

By World Israel News Staff

The Shin Bet, Israel’s Security Agency, announced Thursday that it thwarted an Iranian plot to lure prominent Israeli academics and entrepreneurs as well as members of Israel’s defense establishment to fly abroad – likely with the intention to kidnap them and possibly harm them.

Over the last several months, the Shin Bet said, Iranian officials have been approaching these Israelis while posing as academics, journalists, businessmen and philanthropists, using the identity of foreign individuals who were unaware of the activity.

For example, Daily Telegraph journalist Con Coughlin, a contributor to The Gatestone Institute, was among those whose identity was stolen. The operatives used the email address coughlin@gatestoneInstitute.org, which is similar to Coughlin’s real email, according to The Jerusalem Post.

“It is a well-known method of operation of the Iranian intelligence and security bodies, headed by the Intelligence Organization of the Revolutionary Guards, Quds Force and the Ministry of Intelligence,” the Shin Bet stated.

In some of the cases listed by the Shin Bet, the operatives invited potential victims to a conference in Europe, using email addresses similar to official institutes and with their logos. Once an initial connection was made, the security agency said, discussions would continue over WhatsApp.

The agency did not name the people targeted or provide any details, such as how long the activity had been going on. Nor did it cite any evidence.

Hebrew-language Israel Hayom reported later in the evening, however, that among those targeted was Moshe (Boogie) Ayalon, who served as IDF chief of staff from 2002 to 2005 and as Israel’s defense minister from 2013 to 2016. After the officials tried to make contact with him, Ya’alon became suspicious and reported it to the Shin Bet, according to the report.

Most recently, Ya’alon, 71, entered the business world. In November, he was appointed as chairman of Synaptech, a new Israeli-owned venture capital fund based in the United Arab Emirates.

Ya’alon and his spokespeople have declined to comment, Israel Hayom reported.

6.

 

Stark Arena όπως... ΣΕΦ! (video)

Ουόκαπ: «Αυτό που ζω στον Ολυμπιακό είναι όνειρο για κάθε αθλητή»!

Ουόκαπ: «Αυτό που ζω στον Ολυμπιακό είναι όνειρο για κάθε αθλητή»
Παρασκευή, 20 Μαΐου 2022 

Για την τελευταία φάση του αγώνα με την Εφές και όχι μόνο, μίλησε ο Τόμας Ουόκαπ. Και συμπλήρωσε πως δεν κρίθηκε εκεί ο αγώνας. Ταυτόχρονα, τόνισε πως είναι όνειρο για κάθε αθλητή αυτό που ζει, αποθέωσε τον κόσμο και έστειλε μήνυμα για την επόμενη μέρα.

«Έχω την άποψη πως για τον αποκλεισμό δεν έφταιγε η τελευταία φάση. Ο Βεζένκοβ έπαιξε καλή άμυνα, όμως ο Μίτσιτς σημείωσε ένα πολύ δύσκολο τρίποντο και αυτό είναι το μπάσκετ. Είχαμε τις ευκαιρίες μας να περάσουμε μπροστά στο σκορ, πριν την τελευταία φάση, χάσαμε μερικά εύκολα σουτ για την ποιότητά μας και κάναμε λάθη σε αιφνιδιασμούς. Αυτή ήταν όλη η ιστορία του ημιτελικού».

Για το αν μπόρεσε να… κοιμηθεί το βράδυ: «Σίγουρα όχι οχτώ ώρες όπως συνηθίζω. Γενικά δεν κοιμήθηκα καλά, όμως δεν νιώθω κουρασμένος, περισσότερο στενοχωρημένος που δεν τα καταφέραμε. Όμως, νιώθω υπερήφανος για την προσπάθειά μας. Στις λεπτομέρειες η Εφές μας κέρδισε, αλλά αυτό δεν αναιρεί πως κάναμε μία εξαιρετική σεζόν και παίξαμε και πολύ όμορφο μπάσκετ».

Για τον κόσμο που στήριξε την ομάδα στο Βελιγράδι: «Πραγματικά απίστευτος ήταν ο κόσμος μας, δεν έχω λόγια. Τα αδέρφια μου που ήρθαν να μας στηρίξουν στο Final Four, δεν πίστευαν στα μάτια τους. Μου είπαν μετά το τέλος του αγώνα, πως αυτό που ζω στον Πειραιά είναι όνειρο για κάθε αθλητή. Μακάρι να τους δίναμε λίγη χαρά παραπάνω. Του χρόνου θα επιδιώξουμε να επιστρέψουμε στο Final Four και να κάνουμε ένα βήμα παραπάνω».

Για το αν μπόρεσε να… κοιμηθεί το βράδυ: «Σίγουρα όχι οχτώ ώρες όπως συνηθίζω. Γενικά δεν κοιμήθηκα καλά, όμως δεν νιώθω κουρασμένος, περισσότερο στενοχωρημένος που δεν τα καταφέραμε. Όμως, νιώθω υπερήφανος για την προσπάθειά μας. Στις λεπτομέρειες η Εφές μας κέρδισε, αλλά αυτό δεν αναιρεί πως κάναμε μία εξαιρετική σεζόν και παίξαμε και πολύ όμορφο μπάσκετ».

Για τον κόσμο που στήριξε την ομάδα στο Βελιγράδι: «Πραγματικά απίστευτος ήταν ο κόσμος μας, δεν έχω λόγια. Τα αδέρφια μου που ήρθαν να μας στηρίξουν στο Final Four, δεν πίστευαν στα μάτια τους. Μου είπαν μετά το τέλος του αγώνα, πως αυτό που ζω στον Πειραιά είναι όνειρο για κάθε αθλητή. Μακάρι να τους δίναμε λίγη χαρά παραπάνω. Του χρόνου θα επιδιώξουμε να επιστρέψουμε στο Final Four και να κάνουμε ένα βήμα παραπάνω».

7. 

Rusya ordusu, İHA’ları 5 saniye içinde yakarak yok eden lazer silahını Ukrayna’da kullandı

Haberler.com – Erdem Aksoy – Dünya

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali hız kesmeden devam ederken, savaş hattında dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Rusya Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov, ülkesinin Ukrayna’da dün 5 km uzaklıktaki insansız hava araçlarını (İHA) yakabilen bir lazeri test ettiğini açıkladı. Borisov, İHA’ları 5 saniye içinde yakarak yok etmeyi başaran lazer savaş sisteminin orduya sevk edildiğini de aktardı.

Rusya Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov’un açıklamasına göre; Rus ordusundaki silahların yenilenmesi bakımından bir adım daha atıldı.

Dün 5 kilometre uzaklıktaki İHA’ları yakabilen bir lazer test edildi. Lazerin yardımıyla İHA 5 saniye içinde çok kolay bir şekilde yakıldı ve yok oldu.

Rusya ordusu, İHA'ları 5 saniye içinde yakarak yok eden lazer silahını Ukrayna'da kullandı

Borisov’a göre, “Peresvet” isimli lazer savaş sisteminin orduya sevkiyatı yapılıyor. Sputnik’in haberine göre sistem, yörüngesinde bulunan, olası bir düşmana ait, uzaklığı 1500 kilometreye varan tüm uydu keşif sistemlerini şaşırtarak onları etkisiz hale getirebilecek kapasitede.

Pervıy Kanal’a konuşan Borisov ayrıca, lazer silahın şu anda Ukrayna’da kullanıldığı bilgisini verdi. “İlk numuneler Ukrayna’daki askeri eylemlerde kullanılıyor” diyen Borisov, özel operasyonda faydalanılan lazer kompleksinin adının “Zadira” olduğunu ekledi. “Zadira-16” isimli savaş sisteminin geliştirilmesine yönelik anlaşmanın imzalandığı Ağustos 2017’de bildirilmişti. Anlaşma, Borisov’un Savunma Bakan Yardımcısı olduğu dönemde, Rusya Deneysel Fizik Araştırma Enstitüsü ile imzalanmıştı.

8.

Putin ilk darbeyi vurdu: Rusya’dan Finlandiya’ya ağır yaptırım

Finlandiya devlet doğal gaz şirketi Gasum, Rusya’nın 21 Mayıs’ta yani yarın Finlandiya’ya gaz akışını Moskova saatiyle 07.00’de keseceğini duyurdu.

20.05.2022

Finlandiya’nın, Ukrayna savaşıyla beraber Moskova’ya yaptırım uygulamaya başlaması ve ardından NATO üyeliğine başvurması, Rusya ile ilişkileri iyice gerdi.

GAZ TEDARİKİNİ DURDURMA KARARI

Finlandiya devlet doğal gaz şirketi Gasum, Rusya’nın 21 Mayıs’ta gaz akışını keseceğini duyurdu.

Gasum’dan yapılan açıklamada; “20 Mayıs Cuma günü Gazprom Export, Gasum’la imzalanan tedarik sözleşmesi kapsamında Finlandiya’ya sağladığı doğal gaz tedarikini, 21 Mayıs Cumartesi günü yerel saatle 04.00’te keseceğini bildirdi” denildi.

Şirket, “Baltic Connector” boru hattı aracılığıyla Finlandiya’ya diğer kaynaklardan gaz tedarik etmeye devam edeceğini kaydetti.

ELEKTİRİĞİ DE KESMİŞLERDİ

Finlandiya’nın NATO üyesi olma kararının ardından Rus elektrik ve dağıtım şirketi Inter RAO da ödeme alamadığı için Finlandiya’ya elektrik tedarikini askıya aldığını açıklamıştı.

GAZ KESİNTİSİNİN SEBEBİ RUBLE İLE ÖDEME Mİ?

Rusya, Ukrayna’ya açtığı savaş sonrası, kendisine yaptırım uygulayan ülkelerden gaz tedariki için ödemelerini rubleyle yapmasını istemişti. Buna uymayan ülkelere gaz tedarikinin kesileceğini açıklamıştı.

Gazın kesileceğinin açıklanmasının ardından açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, anlaşmanın detaylarını bilmediğini, gazın neden kesildiğini Gazprom’un açıklaması gerektiğini kaydetti.

KAYNAK: HABER7
9. 

Fransa’da yeni hükümet kuruldu: İşte yeni başbakan ve bakanlar

Fransa’da, Jean Castex ve hükümetinin istifa etmesinin ardından Başbakanlık görevine getirilen Elisabeth Borne’un kurduğu kabine açıklandı.

20.05.2022 Elysee Sarayı Genel Sekreteri Alexis Kohler’in açıkladığı kabine, 13 kadın ve 14 erkek olmak üzere 27 isimden oluşuyor.

Fransa’nın Avrupa ve Dışişleri Bakanlığı görevine Fransa’nın mevcut Londra Büyükelçisi Catherine Colonna getirildi.

İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire ve Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti görevlerine devam etti.

Kabinede dikkati çeken isimler arasında bulunan, siyaset geçmişi olmayan, babası Senegal asıllı tarihçi Pap Ndiaye, Eğitim ve Gençlik Bakanı olarak atandı.

Eski Denizaşırı Topraklar Bakanı Sebastien Lecornu Savunma Bakanı, eski Hükümet Sözcüsü Gabriel Attal Kamu Harcamaları İşlerinden Sorumlu Bakan olarak göreve devam edecek.

Gerald DarmaninGerald Darmanin

EN TARTIŞMALI İSİM GÖREVİNE DEVAM EDECEK

Görevine devam eden İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, son yıllarda güvenlikçi tutumu, ülkedeki polis şiddetini göz ardı etmesinin yanı sıra Müslüman toplumuna ait camilerin kapatılması ve derneklerin feshedilmesinde oynadığı kilit rol ile öne çıkıyor.

Adalet Bakanı Dupond-Moretti hakkında rüşvet ve yolsuzluk dosyaları bulunuyor.

Kabinede ayrıca, Sağlık Bakanlığına Brigitte Bourguignon, Çalışma Bakanlığına Olivier Dussopt, Ekolojik Geçiş ve Bölgesel Uyum Bakanlığına Amelie de Montchalin, Dayanışma, Özerklik ve Engelli Bireyler Bakanlığına Damien Abad, Yüksek Öğrenim ve Araştırma Bakanlığına Sylvie Retailleau, Tarım Bakanlığına Marc Fesneau, Dönüşüm ve Kamu Hizmeti Bakanlığına Stanislas Guerin, Denizaşırı Topraklar Bakanlığına Yael Braun-Pivet, Kültür Bakanlığına Rima Abdul Malak, Enerji Geçiş Bakanlığına Agnes Pannier-Runacher, Spor, Olimpik ve Paralimpik Oyunlar Bakanlığına Amelie Oudea-Castera getirildi.

Hükümet Sözcülüğüne Olivia Gregoire getirilirken, Devlet Bakanlıklarına da yeni isimler atandı.

Yeni kabine Macron’un başkanlığında pazartesi günü ilk toplantısını yapacak.

Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth BorneFransa’nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne

KAYNAK: AA
10. 

İsmail Demir duyurdu: Türkiye’ye uygulanan kısıtlamalar kalktı

Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, savunma sanayi ürünleri konusunda İngiltere tarafından Türkiye’ye uygulanan ihracat kısıtlamalarının kalktığını açıkladı.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, savunma sanayisi ürünlerine yönelik, İngiltere’nin Türkiye’ye uyguladığı ihracat kısıtlamalarının ortadan kalktığını belirterek “Özellikle Türkiye uygulanan bazı kısıtlamalar konusunda daha önce söz verilen olumlu adımların atıldığını, hayata geçtiğini ve bunların kaldırıldığını görmek de daha olumlu bir hava estirdi.” dedi.

Demir, İngiltere’nin başkenti Londra’ya gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında yaptığı görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

POZİTİF YAKLAŞIMLARI GÖRDÜK

İngiltere tarafıyla uzun zamandır devam eden bazı münasebetlerin olduğunu ve çeşitli konuları masaya yatırdıklarını belirten Demir, şu ifadeleri kullandı:

“Özelde hem Milli Muharip Uçak’taki hem de onun motorundaki daha önce konuştuğumuz bazı mevzularda ilerleme sağlanması üzere onlar tarafından bazı adımlar atması gerekiyordu. Bu adımlarla ilgili de pozitif yaklaşımları gördük. Genel atmosfer oldukça olumlu. Gerek Savunma Bakanlığı yetkilileriyle gerek Ticaret Bakanlığı yetkilileriyle görüşmelerimiz oldu. Şirketlerle çok detaylı görüşürüz. Şirketlerimizden burada temsilcilerimiz vardı. Teknik konularda önemli detaylar görüşüldü ve aynı zamanda prensip olarak iki ülke arasındaki savunma sanayisi konularındaki ilişkilerin daha da ileri seviye taşınması üzerine adımlar atıldı.

OLUMLU ADIMLAR ATILDI

Özellikle Türkiye’ye uygulanan bazı kısıtlamalar konusunda daha önce söz verilen olumlu adımların atıldığını, hayata geçtiğini ve bunların kaldırıldığını görmek de daha olumlu bir hava estirdi. Bu olumlu adımların atılması, müttefiklik ruhu içinde hareket etmek önemli ve İngiltere tarafının bu ruha uygun davranması durumunda ne kadar pozitif bir günde oluşabileceğini gördük.”

Demir, pozitif gündeme yoğunlaşmanın hem ikili hem de müttefiklik ilişkileri açışından çok faydalı bir atmosfer oluşturduğunu belirterek bundan sonra da bu minvalde devam etme gerekliliğini gördüklerini dile getirdi.

Türkiye’nin milli güvenlik endişelerini anladıklarını görmenin güzel bir şey olduğunu belirten Demir, “Tabii ticaret hacmini özellikle savunma sanayisi ilişkileri bazında hem teknik iş birliği hem ticaret olarak karşılıklı iş birliğinin getireceği sinerji konuşmakta önemli çünkü Türkiye’de önemli kabiliyet artışları var. İngiltere tarafı da bu kabiliyetleri yerinde görmek tanımak ve bunlardan istifade ederek karşılıklı bir sinerji oluşturmakla ilgili irade beyanını da gördük.” dedi.

ÖNÜMÜZE YENİ FIRSATLAR DOĞURACAKTIR

Demir, İngiltere tarafıyla yapılan görüşmelerde sadece ikili ilişkiler değil, üçüncü ülkelerle ilgili yapılacak bazı faaliyetler ve savunma sanayisi projelerinde de nasıl iş birliği yapılabileceğini ele aldıklarını aktararak bu konuda da çok olumlu bir yaklaşım gördüklerini kaydetti.

Savunma Sanayii Başkanı Demir, bu olumlu yaklaşımın da devam edeceğini umduklarını dile getirerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Son günlerdeki gelişmelerle beraber müttefiklik ruhu içinde hareket etmenin genel olarak olumlu etkilerini ve bundan sonra yapılacak her türlü ilişkide bu minval üzerinde devam etmek hem ikili ilişkilerimiz açısından hem de genelde müttefiklik ilişkileri açısından olumlu olacak. İngiltere’de de bu yöndeki iradeyi, kararlılığı görmek ve Türkiye’nin rolünün önemine vurgu yaptıklarını tekrar yerine görmekte de önemli bir şey. Bu farkındalığın oluşması hem İngiltere’de hem de genelde müttefikler arasında bence yayılan bir algı oluşturacak. Bu algıyla beraber savunma sanayisi üzerinde hem bizim katettiklerimizin görülmesi hem de Türkiye’yle ilişkilerde bir iş birliği atmosferi oluşması açısından önümüze fırsatlar doğuracaktır diye düşünüyorum.”

Böylelikle, İngiliz yetkililerin, 13 Aralık 2021’de Türkiye’ye yönelik savunma sanayisi ürünlerinde oluşturduğu listede değerlendirmeye tabi hiçbir ürün kalmadı, ürünlerin tamamı listeden çıkarılarak ihracat edilebilir hale geldi.

KAYNAK: AA
11. 

Ali Babacan’dan adaylık açıklaması

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, altılı masadan ortak bir aday çıkarılmadığı takdirde kendisinin aday olacağını söyledi.

Ali Babacan'dan adaylık açıklaması
20.05.2022
Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı üzerinde tartışmalar sürerken DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Bir anlaşma olmazsa partinin genel başkanı tabii ki cumhurbaşkanı adayıdır. İkili görüşmelerde bazen isimler gündeme geliyor. Diğer genel başkanların söylediği benim ifade etmem yanlış olur” dedi.

Habertürk yayınında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Ortak aday olmadığı anda DEVA Partisi’nin adayı Ali Babacan’dır. Son toplantımızda ortak adayın niteliklerini sıraladık. Henüz altılı masada telaffuz edilen tek bir isim yok. Altılı masada isim bazında görüşme yapılmadı, sadece nitelikler sayıldı” dedi.

Babacan, özetle şöyle devam etti:

“Teoride ortak aday 6 kişiden birisi olabilir. Dışarıdan birisi de olabilir. Öncelikle kucaklayıcı oluşu, kutuplaştırıcı olmaması. 6’lı masada hiçbir zaman bir isim gündeme gelmedi. Bu masada tam tersine isim konuşmayalım, seçim yaklaşınca isimleri değerlendirelim diye öneri vardı.

Partimizin içerisinde dahi somut isim bazında bir değerlendirme yapmadık. Bir anlaşma olmazsa partinin genel başkanı tabii ki cumhurbaşkanı adayıdır. İkili görüşmelerde bazen isimler gündeme geliyor. Diğer genel başkanların söylediği benim ifade etmem yanlış olur.

Benim zikrettiğim herhangi bir isim yok. Bırakın 6’lı masayı, ikili görüşmelerde ve hatta partimizde bile isim zikretmedim. Günü gelince bunların hepsi konuşulur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna açıklamaları oldu. 6’lı mutabakat olursa aday olurum dedi. Sayın Akşener ben aday değilim dedi. Onun dışında konuşmamız yanlış olur.”

12.

US carrier group, amphibious assault ship placed under NATO command

  • 18 May. 2022 
The USS Harry S. Truman aircraft carrier strike group and other US naval vessels have come under NATO command as part of a series of major military drills in the Baltic, Adriatic and Mediterranean Seas.
NATO begins vigilance activity NEPTUNE SHIELD 2022

In the Mediterranean, the US carrier group has been placed under NATO command for the second time this year for exercise “Neptune Shield” which runs from 17-30 May. This marks only the second transfer of a U.S. carrier group to NATO since the end of the Cold War.

The Kearsarge Amphibious Ready Group has also been placed under NATO command and is currently operating in the Baltic Sea for a series of drills with NATO Allies and partners.

13. 

First meeting of NATO national cyber coordinators

18 May. 2022

Senior cyber coordinators from all NATO Allies met in Brussels today (18 May 2022) for the first time. They discussed the new strategic environment following Russia’s invasion of Ukraine and its implications for the cyber threat landscape. They also reviewed progress in the area of cyber defence, including efforts to increase resilience to cyber threats.

Cyber defence NATO

“Today’s North Atlantic Council meeting of senior cyber coordinators was an important step along the path to NATO’s Summit in Madrid,” NATO Deputy Secretary General Mircea Geoană said. “There is an urgent need to step up our approach to cyber defence, and this collective effort also means engaging with our partners, including in the private sector.”

Allies have expressed concern that cyber threats to the security of the Alliance are complex, destructive, coercive, and becoming ever more frequent. NATO is a strong platform to share information, to exchange national approaches and responses, as well as to consider possible collective responses. Allies are also providing practical support to partners, including Ukraine.

At the Madrid Summit next month, Allies will take further decisions to bolster the Alliance’s deterrence and defence. Cyber defence plays a key role and this is expected to be reflected in NATO’s next Strategic Concept.

14. 

Atlantik-Pasifik hesaplaşması

Atlantik-Pasifik hesaplaşması

20.05.2022

Küresel sermayenin kontrol ettiği güçler ABD merkezli tek sesli bir dünya düzeni inşa etme hedefi üzerine uyguladıkları strateji Rusya’ yı dört koldan kuşatmış durumda. Bu uğurda Ukrayna dahil feda edemeyecekleri hiçbir ülke yok.

Bu işgalci ve istilacı anlayış her zaman batının genlerinde var olan kibirli anlayışının bir yansıması olarak bugün de arenalarda aç aslanlara parçalattırılan esirler gibi çağdaş romalıların zevk ve eğlencesine meze olmaya devam ediyor.

Ukrayna’dan sonra Kuzey Avrupa ülkelerinden Finlandiya ve İsveç de üzerlerine gelmekte olan tehlikenin farkındalar. İki devletin de etekleri tutuşmuş vaziyette alelacele NATO’ ya girme çabası savaş yangının Ukrayna sonrası kendilerine sıçrayacağı korkusundan.

Bir tarafta zapt edilemeyen vahşi Rus ayısıyla, öte tarafta; rahat durmayan Amerikanın hegemonyal yayılmacılığının arasına sıkışan bu iki ülke tarafsız kalmanın Rusya’ nın arka bahçesi olmak anlamına geldiğini görüyorlar.

Sibirya ve Kuzey Kutbunda eriyen buzullardan sonra meydana çıkan yeni kara parçalarında ve bu bölgelerde 50 milyar varil petrol ve 90 trilyon metre küp gaz rezervinin varlığı ABD ve Rusya’ nın karşı konulma iştahını kabartıyor. Rusya’nın Karadeniz havzasında hayal ettiği emperyalist tutkusu Kırım ve Ukrayna’nın başına ne işler açtı. Savaş yangınının Baltık ve İskandinav ülkelerini sarma ihtimali üzerine İsveç ve Finlandiya Rus istilasına karşı NATO ‘nun eteğinin altına sığınma ihtiyacı bundan.

Rusya’nın Karadeniz’e ve Baltık Denizine hakim olma, Akdeniz’e inme sevdası, bu önemli stratejik enerji yollarını kontrol altına almak istemesi ABD’ nin dünya jandarmalığının önünde engel teşkil ediyor. Her zaman çıkar ve alakası için NATO’yu devreye sokan ve kullan ABD dünyada herkesi ve ülkeyi mayın eşeği olarak kullanmak, işi bitince de bir kenara atmak konusundaki ilkesizliği herkesçe bilinmesine rağmen bu oyunu açıkça yine burada da oynuyor.

Artık Türkiye’yi istediği gibi maşa olarak kullanamayan Amerika Küresel stratejisinin bir parçası olarak boğazlarımızı ve Türkiye’yi kontrol etmek için Yunanistan’ı piyon olarak kullanmaya başladı. Rus yayılmacılığı bahane edilerek tüm Ege adaları Amerika’nın askeri üssü haline getirildi. Rusya hedef gösterilerek Türkiye ABD öncülüğünde NATO tarafından bir kuşatma altına alınıyor. Şımarık Yunanistan’a da provakatörlük görevi verilmiş durumda. Rusya’yı küresel sistemden dışlayarak, Avrupa ile arasına kalın bir nefret duvarı çekip tamamen yanına alan ABD yeniden demir perde sınırları örüyor.

Bu hedef doğrultusunda İskandinav ülkelerini kışkırtan batı Gürcistan, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Çekya, Slovakya, Macaristan, Polonya ve Baltık ülkeleri ile Rusya tamamen batıdan kuşatılacak. Sibirya ve Kuzey denizindeki yeraltı zenginlikleri, Baltık Denizinin stratejik konumu, Karadeniz havzasındaki Rus hegemonyası da kırılarak üstünlük ABD liderliğindeki NATO’ nun kontrolüne geçecek. Macron’ un ‘’Beyin ölümü

gerçekleşti’’ dediği NATO tekrar canlandırılırken Türkiye de özenle denklem dışı bırakılarak bir taşla iki kuş vurulacak.

ABD Mondros Mütarekesini delerek Karadenizde, Boğazlarda, 12 Adada ve Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizi gasp etmeye çalışacağını önümüze bir yığın sorunlar çıkaracağını da şimdiden hesap edip ne gerekiyorsa gerekli tedbir ve hazırlıkları yapmak devlet yöneticilerimizin üzerine düşüyor.

Ukrayna savaşının nasıl ve ne şekilde sona ereceği bölgesel ve küresel oyunları çok yakından etkileyeceği muhakkak. Bundan sonraki dünya düzenini büyük ölçüde Atlantik Pasifik üstünlüğü belirleyecek.

Rusya aktör olarak küresel sistemden çıkarılarak Atlantik, Pasifik, Baltık ve Karadeniz arasında kuşatılıp eli kolu bağlanacağını, ABD güdümlü yenidünya düzenine teslim olan uslu bir çocuk haline getirilmeye çalışılacağını Putin pekala biliyor. Hırçınlığı ve uzlaşmaz tutumu da bu yüzden.

Japonya, Güney Kore, Avusturalya, Yeni Zellanda ve ABD’ nin Pasifikte kuracağı askeri, siyasi ve ekonomik birliktelik doğudan hem Rusya’yı kuşatacak, hem de Çin canavarını kontrol altına alıp onu küresel sisteme boyun eğdirmeye çalışacaktır.

Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye, özgür ve bağımsız kalabilmek için kardeşleri ve dostları ile ülkesi ve coğrafyasıyla sağlam temeller üzerinde bir ve beraber olmanın tüm esas ve dinamiklerini kapsayan sağlam bir yapı ortaya koymak zorundadır.

Bu yapının Turan, Kuran, Kızıl Elma, Türk veya İslam Birliği gibi havalı isimler olması çokta önemli değil. Önemli olan bu gücün samimiyeti, ilkeli oluşu ve duruşu, kuşatıcı, kucaklayıcı özü, ruhu ve geleceğe bakışıdır. Kendi kültürümüz eksenli yerli ve milli değerlerimizi referans alan bir temel üzerinde medeniyet ve kültürümüzü yeniden ayağa kaldıracak bir diriliş ruhunu ülkemiz ve coğrafyamızda inşa etmenin tek çıkar yolu budur.

Küresel şer güçlerin oyun ve hesaplarına gelmemek için ülkemiz ve coğrafyamızda siyasi, askeri, ekonomik bir güç ve potansiyel olmaktır asıl olan ve yıllardır hasretle beklenip beklenipte duran.

15.

Finland and Sweden submit applications to join NATO

  • 18 May. 2022
Finland and Sweden on Wednesday morning (18 May 2022) simultaneously handed in their official letters of application to join NATO.
NATO Secretary General Jens Stoltenberg meets with Klaus Korhonen (ambassador of Finland accredited to NATO) and Axel Wernhoff (ambassador of Sweden accredited to NATO)

The letters were conveyed by the Finnish Ambassador to NATO Klaus Korhonen and respectively, the Swedish Ambassador to NATO Axel Wernhoff, to NATO Secretary General Jens Stoltenberg at the Alliance’s Brussels headquarters. Mr. Stoltenberg warmly welcomed the requests, saying ”this is a good day, at a critical moment for our security.”

16.

Hülya Avşar’dan şaşırtan istek: Beni yakalayabilirler

 

Hülya Avşar'dan şaşırtan istek: Beni yakalayabilirler…

 Allahim, ne güzellik bu!.. 

 

59 yaşındaki ünlü sanatçı Hülya Avşar uzun süredir ekranlarda görüntülenmiyordu. Magazin mubabirlerinin objektiflerine yakalanan Avşar kızından şaşırtan bir istek geldi.

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYINİZLE 

Dijital alanda projeler üretmeye başladığını belirten Hülya Avşar, “Z kuşağını yakalayalım havasında değilim, onlar istiyorsa beni yakalayabilirler…” şeklindeki açıklamasıyla sosyal medyanın gündemine oturdu.

Loading video

17. ΑΚΟΜΑ ΔΕΝ ΜΠΟΡΟΥΝ ΟΙ ΤΟΥΡΚΟΙ ΝΑ ΧΩΝΕΨΟΥΝ ΠΩΣ ΑΠΕΝΑΝΤΙ ΤΟΥΣ ΕΧΟΥΝ ΠΙΑ ΕΝΑΝ Ε/Π-Θ, ΠΡΑΓΜΑΤΙΚΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ, ΜΕ ΕΥΦΥΪΑ, ΟΞΥΝΟΙΑ ΚΑΙ ΤΗΝ ΙΚΑΝΟΤΗΤΑ ΝΑ ΤΟΥΣ “ΤΥΛΙΞΕΙ ΣΕ ΜΙΑ ΚΟΛΛΑ ΧΑΡΤΙ”, ΝΑ ΤΟΥΣ ΚΑΝΕΙ ΝΑ ΤΡΕΧΟΥΝ ΠΙΣΩ ΤΟΥ… ΑΣΘΜΑΙΜΟΝΤΑΣ ΚΑΙ… ΒΡΙΖΟΝΤΑΣ ΤΗΝ ΜΟΙΡΑ ΤΟΥΣ!..

ΕΔΩ ΚΑΙ 3 ΧΡΟΝΙΑ ΤΩΡΑ, ΚΑΘΕ ΜΕΡΑ, ΟΛΟ ΚΑΙ ΚΑΤΙ ΤΟΥ ΦΤΑΙΕΙ ΤΟΥ ΡΤΕ ΚΑΙ ΤΩΝ ΤΟΥΡΚΩΝ, ΣΕ Ο,ΤΙ ΑΦΟΡΑ ΤΗΝ ΕΛΛΑΔΑ!.. ΕΤΣΙ ΤΟΝ ΕΚΑΝΕ ΤΟΝ ΡΤΕ, Ο ΚΚΜ!.. ΑΠΟ ΤΟΤΕ ΠΟΥ Ο ΡΤΕ ΕΧΑΣΕ ΤΟ Νο “1” ΟΡΓΑΝΟ ΤΟΥ ΣΤΗΝ ΕΛΛΑΔΑ, ΤΟΝ ΑΓΑΠΗΜΕΝΟ ΤΟΥ “ΣΟΡΟΣ-ΤΣΙΠΡΑ” ΕΧΕΙ ΤΡΕΛΛΑΘΕΙ!..  

ΤΟΥΡΚΟΙ! 

ΚΟΝΤΕΥΕΙ ΤΟ ΤΕΛΟΣ ΣΑΣ! ΜΗΝ ΤΟ ΞΕΧΝΑΤΕ, ΑΦΟΥ ΔΕΝ ΠΡΟΚΕΙΤΑΙ ΝΑ ΑΛΛΑΞΕΤΕ ΣΕ ΤΙΠΟΤΕ!..  

 

Yeni Şafak Gazetesi İlk Sayfası

18.

The Rush to Demonize Israel After Fatal Shooting of Al Jazeera Journalist

The haters declare Israel guilty — without evidence or investigation.

The Qatar-owned Al Jazeera itself blamed Israeli forces for its correspondent’s killing, labeling it “a blatant murder, violating international laws and norms.” Al Jazeera accused Israeli soldiers of assassinating Ms. Akleh in “cold blood” and “targeting her with live fire,” prior to the completion of any credible, transparent investigation.

It is one thing for the media outlet to mourn the loss of one its own and demand such an investigation. It is quite another for Al Jazeera, which claims in its Code of Ethics that it endeavors “to get to the truth,” to immediately convict Israeli soldiers in the court of public opinion with no established basis in fact.

Israeli authorities want to get to the truth of what happened during Israel’s counter-terrorism operation. They are considering the possibility that one of IDF’s own soldiers could have accidentally shot Ms. Akleh while trying to target one of the Palestinian gunmen who were firing barrages of bullets at the Israel Defense Forces. But Israeli authorities are also considering the alternative possibility that one of the Palestinian shooters might have killed Ms. Akleh, who was nearby and caught in the crossfire.

IDF soldiers were in Benin in the first place to root out dangerous Palestinian terrorists from their home bases. Palestinian terrorists have murdered multiple Israeli civilians in recent weeks. It defies common sense to suppose that the IDF would have diverted their attention for even a second to deliberately target an unarmed journalist when the Israeli soldiers were under constant attack by armed Palestinian militants.

Israel offered to conduct a joint investigation with Palestinian authorities in the presence of impartial observers. However, the Palestinians refused the offer and are also withholding key evidence such as the bullet recovered from Ms. Akleh’s body.

Avichai Edrei, the Arabic-speaking spokesman for the IDF, said, “We call on the Palestinians to investigate the issue in a joint pathological investigation. The State of Israel is in favor of the truth. Until now, they are refusing, perhaps in order to hide the truth. We express regret over the journalist’s death.”

A spokesman of the Palestinian Authority, Ibrahim Milhim, was dismissive of Israel’s offer of cooperation in trying to find out what truly happened. “Let me ask, when does the criminal have the right to take part in the investigation against his victim?” he said sarcastically.

Palestinian leaders are not interested in finding out the truth. They are weaponizing the death of Ms. Akleh in their never-ending battle to demonize and delegitimize the Jewish State of Israel.

The Palestinian Foreign Ministry, for example, issued the following incendiary statement: “We condemn the execution of journalist Shireen Abu Akleh and hold the extremist Israeli Prime Minister [Naftali] Bennett fully and directly responsible for this heinous crime.”

Hamas added its own fuel to the fire: “The assassination of the occupation media, Shireen Abu Akleh, is premeditated murder and is condemned in the strongest terms. It will not obscure the reality of the occupation’s terrorism and brutality.”

The latter statement comes from the same terrorist organization that has committed brutal crimes against journalists who deviated from Hamas’s party line.

For example, Hamas detained and tortured Palestinian journalist Hani Al-Agha, according to the International Federation of Journalists. He was ultimately released only after suffering what has been described as life-threatening injuries.

Even the Palestinian Journalists Syndicate said that it “considered the brutal torture of Al Agha a crime against him and the right to freedom of information and an attempt to intimidate journalists in Gaza Strip, who are subject to repressive police authority.”

Hamas is the repressive police authority in Gaza intimidating journalists there.

The Palestinian Center for Development and Media Freedoms (MADA) reported that Hani Al-Agha was among 19 journalists and media workers detained during just a three day period in 2019, most of whom were assaulted. Hamas security forces assaulted other journalists as well.

Iranian Government Spokesman Ali Bahadori Jahromi used the unsolved killing of Abu Akleh to shamelessly accuse Israel of attacking the freedom of the media.

Iran’s foreign ministry spokesman, Saeed Khatibzadeh, brazenly declared: “The Israeli propaganda machine and its affiliated media outlets, contrary to the ongoing false claims, are afraid of dissemination of truth and accurate news reports and they go as far as to even kill journalists.”

This is a perfect case of the pot calling the kettle black.

The Committee to Protect Journalists (CPJ) reported a fairly recent example of how the Iranian regime kidnapped and killed a journalist who was critical of the regime and its leaders.

“Iranian authorities executed journalist Roohollah Zam by hanging on December 12, 2020 after sentencing him to death on anti-state charges for his coverage of protests in 2017,” according to CPJ. “Intelligence agents of the Islamic Revolutionary Guards Corps (IRGC) lured Zam to Iraq, where he was abducted on October 14, 2019, and taken to Iran, according to news reports.”

The Iranian regime’s terrorist proxy, Hezbollah, joined the chorus condemning Israel with no evidence for allegedly murdering Ms. Akleh. Hezbollah described Ms. Akleh as a “resistance journalist who had been pioneer in covering the Zionist crimes against her people throughout twenty years.”

Hezbollah has done everything it can to cover up its own crimes against the Lebanese people, including journalists.

In early 2021, for example, a prominent Lebanese publisher and fierce critic of Hezbollah, Lokman Slim, was found shot dead in his car in southern Lebanon. Members of Hezbollah had threatened Mr. Slim’s life on multiple occasions for months prior to his murder.

Despite Hezbollah’s denial of involvement in Mr. Slim’s murder and its call for an “investigation,” Hezbollah is almost certainly the culprit, according to most Lebanese media outlets that are not Hezbollah affiliates or boosters.

Jawad Nasrallah, the son of Hezbollah leader Hasan Nasrallah, tweeted the following right after Mr. Slim’s murder was confirmed, as reported by The Guardian: “The loss of some people is in fact an unplanned gain #notsorry.” He later deleted the tweet and denied that he had meant to refer to Mr. Slim.

Hezbollah does not have to worry about any serious investigation by the Lebanese government into Hezbollah’s likely involvement in the murder of Mr. Slim, as well as murders, assaults and intimidation of other journalists who have dared to challenge Hezbollah. The well-armed terrorist organization, whose claws reach into Lebanon’s governmental, military, and security institutions, can count on continued impunity from accountability for its crimes.

The anti-Israel contingent in the U.S. House of Representatives has also exploited the killing of Shirin Abu Akleh.

On the day that the shooting occurred, prior to any investigation and with no evidence, Palestinian-American Rep. Rashida Tlaib, one of the progressive House Democrat Squad leaders, posted an outrageous accusatory tweet. Dripping with her hatred of Israel, the tweet was so typical of Tlaib:

 “When will the world and those who stand by Apartheid Israel that continues to murder, torture and commit war crimes finally say: ‘Enough’?  Shireen Abu Akleh was murdered by a government that receives unconditional funding by our country with zero accountability.”

Kudos to Aviva Klompas for her pointed reply to Tlaib, which should apply to all those haters so eager to engage in blood-libels against the Jewish State of Israel.

Ms. Klompas, a former director of speech writing for Israel’s Permanent Mission to the United Nations and co-founder of the nonprofit think-action tank known as Boundless, noted that Tlaib had made her accusation before any investigation was even underway.

Ms. Klompas tweeted:

“There is ZERO evidence that Shireen Abu Akleh was killed by an Israeli bullet. Verify before you vilify. Demand an investigation instead of demonizing Israel.”

So true!

ΕΛΛΗΝΑΣ

-/-