ΕΠΙΚΑΙΡΑ!
Φίλοι μου / μας!
1. ΠΟΛΛΑ ΣΥΓΧΑΡΗΤΗΡΙΑ ΑΞΙΖΟΥΝ ΣΤΟΝ ΗΓΕΤΗ ΤΗΣ ΟΜΑΔΟΣ ΜΑΣ ΚΟ ΕΥΑΓΓΕΛΟ ΜΑΡΙΝΑΚΗ, Ο ΟΠΟΙΟΣ, 13 ΧΡΟΝΙΑ ΤΩΡΑ, ΒΟΗΘΑΕΙ ΤΟ ΙΔΡΥΜΑ “ΕΛΠΙΔΑ” ΤΗΣ ΕΛΛΗΝΙΔΟΣ, ΤΗΣ ΠΡΑΓΜΑΤΙΚΗΣ ΚΥΡΙΑΣ ΚΑΙ ΠΡΑΓΜΑΤΙΚΟΥ ΑΝΘΡΩΠΟΥ, ΚΥΡΙΑΣ ΜΑΡΙΑΝΝΑΣ ΒΑΡΔΗ ΒΑΡΔΙΝΟΓΙΑΝΝΗ!!!
ΜΑΚΑΡΙ ΚΑΙ ΦΕΤΟΣ ΝΑ ΣΩΘΟΥΝ ΚΑΙ ΑΛΛΑ ΠΑΙΔΙΑ, ΜΕ ΤΗΝ ΒΟΗΘΕΙΑ ΑΥΤΗΣ ΤΗΣ ΟΙΚΟΝΟΜΙΚΗΣ ΕΝΙΣΧΥΣΕΩΣ ΤΟΥ ΠΡΟΕΔΡΟΥ ΜΑΣ!..
ΥΠΟΒΑΛΛΟΥΜΕ ΤΟΝ ΑΠΟΛΥΤΟ ΣΕΒΑΣΜΟ ΜΑΣ ΚΑΙ ΤΗΝ ΕΥΓΝΩΜΟΣΥΝΗ ΜΑΣ ΚΑΙ(!) ΣΤΟΝ ΑΓΑΠΗΜΕΝΟ ΜΑΣ ΠΡΟΕΔΡΟ, (ΔΕΝ ΠΕΡΙΜΕΝΑΜΕ ΦΥΣΙΚΑ ΤΗΝ ΕΤΗΣΙΑ ΑΥΤΗΝ ΚΙΝΗΣΗ ΤΟΥ ΠΡΟΕΔΡΟΥ ΜΑΣ, ΓΙΑ ΝΑ ΓΝΩΡΙΣΟΥΜΕ ΤΟΝ ΧΑΡΑΚΤΗΡΑ ΤΟΥ, ΑΦΟΥ ΜΑΣ ΤΟΝ ΔΕΙΧΝΕΙ, ΧΡΟΝΙΑ ΤΩΡΑ, ΣΤΗΝ ΗΓΕΣΙΑ ΤΟΥ ΘΡΥΛΟΥ ΜΑΣ ΜΕ ΤΗΝ ΛΕΒΕΝΤΙΑ ΤΟΥ ΚΑΙ ΤΗΝ ΑΝΘΡΩΠΙΑ ΤΟΥ), ΚΑΙ ΒΕΒΑΙΩΣ ΣΤΗΝ ΚΥΡΙΑ ΜΑΡΙΑΝΝΑ ΒΑΡΔΗ ΒΑΡΔΙΝΟΓΙΑΝΝΗ, Σ’ ΑΥΤΗΝ ΤΗΝ ΤΕΡΑΣΤΙΑ ΕΛΛΗΝΙΔΑ ΓΥΝΑΙΚΑ, ΓΙΑ ΟΣΑ ΕΧΕΙ ΠΡΟΣΦΕΡΕΙ ΟΧΙ ΜΟΝΟΝ ΣΤΗΝ “ΕΛΠΙΔΑ”, ΑΛΛΑ ΚΑΙ ΣΕ ΠΑΡΑ ΠΟΛΛΑ ΑΠΟ ΤΑ ΑΝΑΞΙΟΠΑΘΟΥΝΤΑ ΜΕΛΗ ΤΗΣ ΚΟΙΝΩΝΙΑΣ ΜΑΣ, ΚΑΙ ΦΥΣΙΚΑ ΓΙΑ ΟΣΑ ΕΧΕΙ ΠΡΟΣΦΕΡΕΙ ΣΤΗΝ ΑΓΑΠΗΜΕΝΗ ΜΑΣ ΠΑΤΡΙΔΑ, ΣΤΗΝ ΕΛΛΑΔΑ ΜΑΣ!..
ΥΠΟΚΛΙΝΟΜΑΣΤΕ!
ΑΘΑΝΑΤΟΙ!
ΠΕΡΑΣΑΝ 42 ΧΡΟΝΙΑ!
ΔΕΝ ΘΑ ΣΑΣ ΞΕΧΑΣΟΥΜΕ ΠΟΤΕ!
-/-
2. ΕΠΙΤΕΛΟΥΣ! ΟΙ ΕΛΛΗΝΕΣ, ΕΣΤΩ ΚΑΙ ΤΗΝ 12Η ΩΡΑ, ΚΑΤΑΛΑΒΑΜΕ ΠΡΟΣ ΤΑ ΠΟΥ ΕΠΡΕΠΕ ΝΑ ΕΙΧΑΜΕ ΣΤΑΘΕΡΑ ΚΥΤΤΑΞΕΙ, ΕΔΩ ΚΑΙ 10ΕΤΙΕΣ!
ΠΟΤΕ ΟΜΩΣ ΔΕΝ ΕΙΝΑΙ ΑΡΓΑ!
ΑΣ ΕΙΝΑΙ “ΚΑΛΟΜΟΙΡΩΜΕΝΗ” Η ΕΝΑΡΞΗ ΤΩΝ Ε-ΒΡΕΤΑΝΙΚΩΝ ΣΧΕΣΕΩΝ ΣΤΟΝ ΣΤΡΑΤΙΩΤΙΚΟ ΤΟΜΕΑ! ΟΙ ΣΧΕΣΕΙΣ ΑΥΤΕΣ ΘΑ ΩΦΕΛΗΣΟΥΝ ΠΟΛΛΑΠΛΩΣ ΚΑΙ ΤΗΝ ΕΛΛΑΔΑ ΜΑΣ, ΑΛΛΑ ΚΑΙ ΤΟ Η. ΒΑΣΙΛΕΙΟ!
ΚΥΤΤΑΖΟΥΜΕ ΜΟΝΟΝ ΜΠΡΟΣΤΑ ΚΑΙ ΕΛΠΙΖΟΥΜΕ!..
ΥΓ. ΣΥΓΧΑΡΗΤΗΡΙΑ ΚΕ Ε/ΥΠΑΜ, ΚΕ ΠΑΝΑΓΙΩΤΟΠΟΥΛΕ! ΦΑΙΝΕΤΑΙ ΠΩΣ ΜΑΣ ΔΙΑΒΑΖΕΤΕ ΚΑΙ ΕΣΕΙΣ!.. ΟΠΩΣ ΚΑΙ ΝΑ ΕΧΕΙ, ΣΑΣ ΕΥΧΑΡΙΣΤΟΥΜΕ!!!..
ΑΥΤΗ ΕΙΝΑΙ Η ΣΩΣΤΗ ΠΛΕΥΡΑ ΤΗΣ ΙΣΤΟΡΙΑΣ!
3.
‘Obstacle to Peace’: US Sends $50 Million to Antisemitic Palestinian UN Agency
By Bradley Martin, JNS.org
On his recent trip to Israel, U.S. Secretary of State Antony Blinken spoke often about the importance of security and stability in the region. Following a terrorist attack in which seven Israelis were murdered, he told Prime Minister Benjamin Netanyahu that Israelis should know that America’s commitment to their security is “ironclad.”
But several legal analysts told JNS that Blinken’s pledge of roughly $50 million in U.S. additional assistance to the U.N. Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East directly contradicts that pledge. Refunding UNRWA, after the previous administration reduced it drastically, puts Israel’s security at grave risk, they said.
Einat Wilf, a former Labor Party Knesset member, described the agency as an obstacle to peace. She told JNS the secretary’s announcement dismayed her.
“Continued funding of UNRWA is not conducive to a peaceful solution to the Israel-Palestinian conflict,” she said. “The U.N. agency must be defunded and dismantled.”
The United Nations General Assembly created UNRWA in 1949—the year after Israel gained independence. First headquartered in Beirut and then in Vienna, UNRWA moved to Gaza City in 1996. The Palestinian Authority has observer status at UNRWA, originally intended to be a temporary agency. Its mandate has continued to be renewed, and it is funded to the tune of nearly 93% by contributions from member governments, including Washington.
In 2017, the U.S. contributed nearly $350 million to UNRWA. The following year, the Trump administration—citing the body’s antisemitism—cut the agency’s funding, in what the latter called an “abrupt” end to its U.S. funding and the “greatest financial predicament in its history.”
The U.N. agency teaches antisemitic material in its educational curriculum and incites violence against Israel. UNRWA educational materials encourage jihad, violence and martyrdom, and promote antisemitism, an analysis by the Institute for Monitoring Peace and Cultural Tolerance in School Education (IMPACT-se) found.
Among the examples that the Israel nonprofit cited was a grammar exercise teaching that “Palestinians sacrifice their blood to liberate Jerusalem.” Spelling and vocabulary exercises in UNRWA educational materials also taught of “jihad warriors” fighting “the occupier,” Israel, and commitment to “resisting the enemy courageously.”
Glorification of terrorism
In September 2021, Philippe Lazzarini, UNRWA’s commissioner general, admitted UNRWA-run schools taught hatred and glorification of terrorism. The U.N. agency has been criticized for its failure to dismiss teachers involved in anti-Jewish incitement.
Arsen Ostrovsky, CEO of the International Legal Forum, told JNS that UNRWA is “one of the single greatest impediments to peace.”
“Created to resolve the purported issue of Palestinian refugees, its sole mission has become to instead perpetuate [their status] indefinitely, providing a false hope that one day millions of Palestinians can flood Israel under a ‘right of return’ to dismantle the Jewish state,” he said.
Given Palestinian Authority leader Mahmoud Abbas’s refusal to condemn the recent massacre in Jerusalem and widespread celebrations of the murders by Palestinians in Judea, Samaria and the Gaza Strip, Ostrovsky said the “last thing the Biden administration ought to be doing is rewarding the Palestinians with another influx of cash.”
UNRWA incentivizes redefining “refugee” to create an endless and perpetual number of Palestinian refugees, who seek Israel’s destruction, according to Ostrovsky.
Harvard Law School professor emeritus and prominent litigator and legal commentator Alan Dershowitz agrees.
“UNRWA has long been a barrier to peace,” he told JNS. “By maintaining refugee ‘camps’ instead of settling former refugees and their families in the general population—as Israel did—UNRWA foments grievances, facilitates terrorism and preserves the untenable status quo.”
A supporter of a “modified” two-state solution, Dershowitz called for disbanding UNRWA and ending U.S. funding of it.
“This cannot be done immediately, but a process should begin with the goal of integrating the ‘refugees’ into the general population,” he said.
4.
Türkiye’nin deprem haritasını çıkaran bilim adamı Kahramanmaraş depremini bakınız nasıl tarif ediyor
08.02.2023
Doğu Anadolu Fay Hattı diye, Bingöl Karlıova’dan başlayıp, Hatay Samandağ’a kadar uzanan, 75 kilometre genişliği, 700 kilometre uzunluğu olan bir alana deniyor.
1939 kışında Erzincan’ı yerle bir eden 7,9 büyüklüğündeki depremden sonra, Tokat/Niksar’a kadar olan fay hattındaki enerji boşalmıştı.
6 Şubat sabahı Pazarcık’ta (7,7 büyüklüğünde), aynı gün öğleden sonra Elbistan’da (7,6 büyüklüğünde) meydana gelen büyük depremlerle ilgili ABD’li afet uzmanı Chad Myers şöyle diyor:
“Bir merkez üssünden ziyade, merkez hattından bahsediyoruz. Devasa Arap ve Avrasya tektonik plakalarının buluştuğu 100 mil (160 kilometre) uzunluğundaki hat boyunca yeryüzü kaydı.”
500 yıldır biriken enerjinin boşalmasıyla ortaya çıkan, 100 yılın en büyük deprem felaketi…
Danimarka ve Grönland Ulusal Jeoloji Araştırmaları Kurumu’da bir açıklama yapmış.
“Türkiye’deki deprem o kadar şiddetliydi ki, Danimarka ve Grönland’da sarsıntılar ölçüldü.” diye.
100 YILIN EN BÜYÜK DEPREM FELAKETİ. MARMARA DEPREMİNDEN DAHA BÜYÜK
Depremler sonrası televizyonlarda izlediğiniz Türkiye’nin fay haritasını hazırlayan ekipte yer alan deprem uzmanı Prof Ali Koçyiğit, “Bu deprem çok büyük bir deprem olduğu için çıkan enerji göçü ana depremin kaynağına yakın olan diğer fayları da harekete geçirdi” diyor.
Yani, aynı gün içinde saat farkıyla artçı değil, tetikleme ile gelen ayrı ayrı depremler…
Gaziantep Islahiye (6,5) ve devamında Elbistan’da (7,6) yaşanan bağımsız depremlerden söz ediyorum.
Prof. Koçyiğit, 7,7 büyüklüğündeki ilk büyük depremin yaşandığı bölgeyi, şöyle tarif ediyor:
“Burası çok sayıda fayın hem kollara ayrıldığı hem kesiştiği hem de fayların 50-60 derece kadar büküldüğü yani hareketin kilitlendiği enerjinin de 510 yıldır biriktiği yer. 510 yıllık bir enerji birikimi var.”
Peki, 17 Ağustos 1999 büyük Marmara depremi ile kıyaslandığında, bu depremle ilgili ne söylenebilir?
Prof. Koçyiğit, “Bu daha büyük” diyor:
“17 ağustos depreminin bir kopyasının biraz daha büyüğü diyebiliriz”
Marmara depreminin biraz daha büyüğü derken, 04.17’de gelen birinci depremden söz ediliyor.
Elbistan merkezli ikinci depremle birlikte tabloyu düşündüğünüzde nasıl bir korkutucu durumla karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılıyor.
KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI HIZLANMALI, BİNALARIN GÜÇLÜ ŞEKİLDE YENİLENMESİNDEN BAŞKA ÇARE YOK
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un 3 ay kadar önce yaptığı bir açıklama var.
2012 yılında başlatılan kentsel dönüşüp projelerinde yakalanan pozitif ivmeyi yansıtan bir açıklama bu.
Aktarayım:
“3 milyon 200 bin konut yenilendi, 81 ilde 922 ilçede 250 bin konutun dönüşümü sürüyor. 6,6 milyon ev ve iş yeri denetimi tamamlandı. 24 milyon vatandaşımız depreme dayanıklı konutlarda oturuyor.”
Bakan Kurum aynı açıklamasında, 2035 yılını hedef gösterip, “Deprem riski olan bölgelerde kentsel dönüşüme girmemiş yapı kalmayacak” diyor.
2011 yılında Van’da, devam eden yıllarda Elazığ/Malatya, İzmir ve 23 Kasım’da Düzce’de yaşanan depremlerde, 2000 yılında çıkarılan deprem yönetmeliğine göre inşa edilen binaların güçlü bir mukavemet sergilediği görüldü.
BELEDİYELER DE SORUMLULUK ALMALI, ALGI KAMPANYALARINA DEĞİL, CİDDİ, ÇÖZÜM ODAKLI İCRAATLARA İHTİYAÇ VAR
Bu, sadece merkezi yönetimin çabalarıyla yürüyecek bir iş değil.
Belediyeler, yerel yönetimler neler yapıyorlar, ne kadar sorumluluk üstleniyorlar?
Şimdi zamanı değil detaylarına girmeyelim ama İstanbul’da, Ankara’da belediyeler, kentsel dönüşüm anlamında depreme karşı güçlü aksiyon alma anlamında, şimdiye kadar ne yaptılar çıkıp anlatsınlar, anlatacak bir icraatları olduysa tabi.
Kahramanmaraş depremlerinin vurduğu şehirlerde yıkılan binaların arasında yeni binaların olduğu yönünde haberler de geliyor.
Bölgede görev yapmak üzere görevlendirilen savcılar, mutlaka bu konunun üstünü gideceklerdir.
Malzemeden çalan müteahhitlerin ve sorumluluğu olan kamu yetkililerinin üstünü üstüne gidip, gereken cezalar mutlaka verilmeli.
Asıl tablo, hasar tespit çalışmaları yapıldıktan sonra ortaya çıkacak ama asıl yıkımın yine eski binalarda olduğu çok açık.
10 şehirde, ki bunların yarıdan fazlası büyükşehir, 13,5 milyon nüfusun etkilendiği büyük bir sarsıntı bu…
Güçlü binalar kadar, güçlü zemin de önemli.
Amacına uygun, inşaat standartları yanında zemin etüdü sağlıklı şekilde yapılmış alanlara dönük ‘kentsel dönüşüm’ projelerine hız verilmesi dışında bir seçeneğimiz bulunmuyor.
Milletimizin başı sağ olsun.
Vefat eden insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
5.
Fransa yerine Türkiye’ye verdiler, komşu şaşkına döndü!
Türkiye ile Pakistan arasında imzalanan anlaşma Yunan basınında hazımsızlığa nedenj oldu. Pakistan’ın Fransız yapımı denizaltılarının Fransa tarafından değil Türkiye tarafından modernize edildiğini yazdı.
Yunan basını, Türkiye ile Pakistan arasında denizaltı anlaşması karşısında yaşadığı hazımsızlığını manşetlere taşıdı.
“TÜRKİYE TEHLİKELİ BİR OYUN OYNUYOR”
“Türkiye, Fransız denizaltılarıyla tehlikeli bir oyun oynuyor” başlığıyla konuyu gündeme taşıyan Yunan basını, “Pakistan’ın Fransız yapımı denizaltıları Fransa tarafından değil Türkiye tarafından modernize ediliyor” değerlendirmesinde bulundu.
STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ’nin Pakistan ile yapılan anlaşma kapsamında ilk denizaltının Nisan 2021’de teslim edildiğini ikincisinin Aralık 2022’de kullanıma sunulduğunu, üçüncü denizaltı için ise çalışmaların sürdüğü ifade edildi.
Haberde STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ Genel Müdürü Özgür Güleryüz’ün açıklamalarına yer verildi;
“Bu proje bizim için gerçekten kritik bir proje. Üretici firmaya karşı kazandığımız bir ihale. Yurt dışında çok fazla örneğini göremezsiniz. Üretici firmalar dışında bu yetkinliğe sahip firma sayısı çok fazla yok. Bu denizaltı modernizasyonuyla STM, denizaltı konusundaki yetkinliğini ispatlamış oldu. Birçok yerli ve milli firmamızın bizle beraber ihracat yapmasına kapı açmış olduk. Bu tarz platformlara, denizaltılara sahip ülkelere de mesaj olmuş oldu. Çünkü üretici firma dışında STM, çok kapsamlı bir modernizasyonu yurt dışında, Pakistan’da gerçekleştirdi. Üçüncü denizaltı için çalışmalarımız yoğun şekilde devam ediyor. Ülkemizin denizaltı gibi çok ileri teknoloji içeren stratejik bir alanda gerçekleştirdiği ilk mühendislik ihracatı. 50’ye yakın alt yüklenici firmamız var. Bu projeyle hepimiz için yeni bir kapı açıldı”
6.
Başkan Erdoğan: İnşallah 2025 yılında bitiriyoruz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Bilecik’te katıldığı toplu açılış töreninde Yapımı süren Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Hızlı Tren Hattı’nın 2025 yılında biteceğini duyurdu.
7.
“ABD kırmızı çizgiyi aştı” dedi meydan okudu… Rusya ile aynı cephede olacağız
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi için geçen yıl 24 Şubat’ta başlattığı savaş 338. gününe girerken Ukrayna’yı destekleyen Batı cephesi ve Rusya’dan son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Ukrayna’ya verdiği askeri desteği daha da güçlendireceğini ve Leopard 2 ana muharebe tankları sağlamaya karar verdiklerini açıklamıştı.
ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya 31 Abrams tankının verileceğini duyurmuştu.
Bazı Avrupalı ülkeler de ellerindeki Leopard 2 tanklarını Ukrayna’ya sevk etmeye hazır olduklarını bildirmişti.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD ve bazı Avrupalı ülkelerin Ukrayna’ya tank ve silah sevkiyatının, çatışmaya müdahil olma anlamına gelmediği yorumlarına katılmadıklarını belirterek, “İttifak (NATO) ve söz konusu ülkelerin yaptıkları her şeyi çatışmaya doğrudan müdahil olma şeklinde değerlendiriyoruz.” demişti.
KUZEY KORE’DEN AB’YE TEPKİ
Kuzey Kore, ABD’nin, Rusya ile savaş halindeki Ukrayna’ya gelişmiş muharebe tankları sağlama kararına tepki gösterdi.
Kore Merkezi Haber Ajansına (KCNA) göre, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un kız kardeşi Kim Yo Jong, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna’ya 31 adet M1 Abrams tankı göndereceklerine yönelik açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Biden yönetiminin Ukrayna’ya tank gönderme kararıyla “kırmızı çizgiyi daha da aştığını” belirten Kim, “Kararın arkasında ABD’nin Rusya’yı yok etmek için vekalet savaşını daha da genişleterek hegemonik amacını gerçekleştirmeye yönelik uğursuz niyeti yatıyor.” ifadesini kullandı.
Kim, ayrıca, Kuzey Kore’nin her zaman Rusya ile “aynı siperde yer alacağını” vurgulayarak “ABD ve Batı’nın övündüğü askeri teçhizatların, kahraman Rus ordusu ve halkının yılmak bilmeyen savaşçı ruhu ve gücü karşısında paramparça olacağından şüphem yok.” değerlendirmesini yaptı.
ABD, Kuzey Kore’yi Ukrayna’daki saldırısını desteklemek amacıyla Rusya’ya önemli miktarda top mermisi ve çeşitli mühimmatlar göndermekle suçlamıştı. Kuzey Kore ise bu iddiaları reddetmişti.
BATI’NIN TANK KOALISYONU UKRAYNA’DAKI BAHAR SAVAŞINA HAZIRLANIYOR
Ukrayna, Rusya ile savaşta modern tankların çözüm olabileceğine inanırken Batı ve NATO menşeli tanklara geçişin büyük bir eğitim ve lojistik desteği gerektirmesi, Kiev’in tedarik sürecinin uzayacağına işaret ediyor.
Rus ordusunun şiddetli saldırıları karşısında tank ve zırhlı araç envanteri azalan Ukrayna, Rusya’nın şubat ve mart ayları gibi başlatması beklenen büyük taarruza karşı tedbir almaya çalışıyor.
Çoğunlukla Sovyetler Birliği döneminden ya da 1990 sonrasından kalan tankları kullanan Ukrayna, Batı ülkelerinden uzun süredir Rusya’ya karşı daha ağır zırhlı ve silahlı teçhizat talebinde bulunuyor.
Batı ülkelerinden 300 tank isteyen Ukrayna, envanterinde faal olan tank ve zırhlı araçların önemli bölümünü kendi savunma sanayi imkanlarıyla modernize edip ayrıca türev ya da yeni tasarım araçların üretimini sürdürmeye çalışıyor. Ancak Batılı ülkelerin yaptığı son açıklamalarda, tedarik edebilecekleri tank sayısı şimdilik 100 civarında görünüyor.
Savunma ve Güvenlik Araştırmacısı Arda Mevlütoğlu’nun AA’ya verdiği bilgilere göre, Ukrayna’nın elinde T-62, T-72, T-80 ve T-84 ana muhabere tank modelleri bulunuyor. Açık kaynaklara göre, 2022 başı itibarıyla Ukrayna’nın toplam faal tank sayısı 860 civarındayken, depolananların sayısı 1200’den fazlaydı.
Ancak bu tankların ve yaklaşık 2 bin 500 zırhlı personel taşıyıcı ve zırhlı muharebe aracının önemli bir kısmı savaş sırasında tahrip oldu.
Ukrayna diğer taraftan Rus ordusundan T-72, T-80 ve T-90 tankı ve çok sayıda araç ele geçirdi.
Kiev yönetimi yine NATO ülkelerinden de büyük miktarlarda araç aldı ve bunlar arasında eski Sovyet yapımı BMP-1/2’ler ile M113, VAB, Kirpi, Maxxpro gibi NATO ürünü araçlar da bulunuyor.
Almanya ve ABD’nin Ukrayna ordusuna sağlamayı kabul ettiği Leopard 2 ve M1 Abrams tankları, teknik özellikleriyle gündemin ön sıralarına yerleşti.
Her iki ana muharebe tankının da ilk modelleri 1980’lerin başında hizmete girerken, muharebe sahasındaki ve tehdit ortamındaki değişiklikler doğrultusunda yeni modelleri geliştirildi.
9.
Dijital birliğin ‘ağır abisi’ Kapgan ilk kez ateş etti
Türk savunma sanayisi bünyesinde alanında önde gelen firmaların işbirliğiyle geliştirilen insansız kara aracı Kapgan, sergilenmesinden kısa süre sonra araziye çıkıp ilk kez atış testi gerçekleştirdi.
Orta sınıf-2 insansız kara aracı olarak konumlandırılan Kapgan, Anadolu Ajansı tarafından görüntülenen testler için gövde üzerindeki çalışmaların tamamlanmasının arından Samsun Yurt Savunmanın Samsun’daki atış poligonuna nakledildi. Projede görev alan ekiplerin çalışmasıyla Unirobotics’in silah kulesi ve Samsun Yurt Savunmanın Canik M2 QCB 12,7 milimetre ağır makineli tüfeği Kapgan’a entegre edildi ve gece atışları gerçekleştirildi. Ertesi günün erken saatlerinde de gündüz atışları yapıldı. Atış testlerinin ardından araziye çıkan Kapgan, sürüş performansını ortaya koydu.
Bu testle, yakın zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren Canik M2 QCB 12,7 milimetre ağır makineli tüfek de ilk kez bir insansız kara aracıyla kullanılmış oldu.
“Kardeşlerinin yanına gitmek için sabırsızlanıyor”
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, AA muhabirine, İHA’larda edinilen tecrübe ve dünya çapındaki başarıyı diğer insansız sistemlerde de edinmekte kararlı olduklarını söyledi.
İnsansız kara araçlarında birçok Türk savunma sanayisi şirketinin gerçekten başarılı çalışmalara imza attıklarına işaret eden Demir, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bazı ürünlerimiz güvenlik güçlerimizin hizmetinde kullanılırken, bazılarına da yeni kabiliyetler kazandırma çalışmaları sürüyor. İnsansız kara araçlarımız bir yandan yeni silahlarını kuşanmaya da devam ediyor. 12,7 milimetre ağır makineli tüfekle ilk atış testlerini başarıyla geçen Kapgan İnsansız Kara Aracı’mız da sahada görev yapan kardeşlerinin yanına gitmek için sabırsızlanıyor. Projede emeği geçen bütün firmalarımızı tebrik ediyor, bu alanda daha büyük başarılara imza atacaklarına yürekten inanıyorum.”
“O bir akıllı robot”
HAVELSAN Robotik ve Otonom Sistemler Proje Müdürü Veysel Ataoğlu da SAHA Expo’da geçen yıl yaptıkları sunumun ardından Kapgan’ın test programına alındığını söyledi.
Platform üreticisiyle ilk olarak gövde performans testleri yaptıklarını dile getiren Ataoğlu, belli bir noktaya geldikten sonra araç üzerinde ne tip faydalı yükler kullanılabileceğiyle ilgili çalışmalar gerçekleştirdiklerini anlattı.
HAVELSAN olarak farklı tip platformlarla yaptıkları çalışmaları Kapgan’a entegre etme noktasında da belli aşamalara geldiklerini ifade eden Ataoğlu, şöyle konuştu:
“Dijital birlik noktasında çalışmalarımız var. HAVELSAN, Türkiye’de dijital birliğe öncülük eden bir firma ve Kapgan da bu dijital birliğin yeni üyesi. Dijital birlik sürü algoritmaları, bir diğer insansız kara aracımız Barkan, insansız hava aracımız Baha, insansız deniz aracımız Sancar’la birlikte Kapgan’ın oluşturduğu kümelenmeyle yeni muharebe alanında farklı nasıl konseptler oluşturabiliriz, bunun üzerinde çalışıyoruz. HAVELSAN özellikle yazılım noktasında öne çıkıyor. Her zaman dediğimiz gibi biz bir platform üreticisi değiliz. Biz bunun akıl tarafındayız ve Kapgan da bir araç değil bir akıllı robot aslında.”
Farklı tip silahlarla devam edecek
Veysel Ataoğlu, gövde performans testleri sürerken belli bir noktadan sonra silah mukavemet, geri tepme, bunların gövdeye etkisini görmek için atış testlerine başladıklarını bildirdi.
Farklı tip silahları boyut boyut deneyeceklerini ve çalışmalara Unirobotics ile birlikte 12,7 milimetre ağır makineli tüfekle başladıklarını belirten Ataoğlu, “Bu silahlar da yaklaşık 2 ay önce Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girdi. Bu noktada da aslında bir ilk olmuş oldu. Envantere giren silahı ilk defa bir insansız kara aracı üzerinde test ettik. Başarılı sonuçlar aldık bu atışlardan sonra. Gece atışından sonra gündüz atışlarını yaptık. Ayrıca silahlı şekilde sahadaki performansına bakıyoruz.” dedi.
Yeni yetenekler kazanacak
Aracın 5 kilometre olan haberleşme alanını, üzerinden kalkacak dronla, daha da artırma noktasında çalışma yaptıklarını ifade eden Ataoğlu, otonom kabiliyeti, sürü algoritmaları, farklı tip fırsat sinyalleri, GPS kaybında görsel navigasyon gibi konularda da faaliyetlerini sürdürdüklerini dile getirdi.
Kapgan projesinin seyrine ilişkin bilgiler veren Ataoğlu, şunları kaydetti:
“Ocak ayına kadar gövde testleri yaptık. Ocaktan sonra silah atış testleri ve aynı anda da farklı tip yazılım kabiliyetleri test sürecine girmiş bulunmaktayız. Hedefimiz bu yılın ilk yarısı itibarıyla aracı kuvvetin kullanabileceği bir konsepte getirip, kuvvetle birlikte aracı test etmek istiyoruz. Bu noktada da belli başlı girişimlerimiz var. Kısa bir süre içerisinde sahada daha aktif bir şekilde görebileceksiniz aracımızı.”
Uluslararası alanda da vitrine çıkacak
Veysel Ataoğlu, ihracat konusundaki çalışmalarının da SAHA Expo’da başladığını ve sonrasında yaptıkları görüşmeler doğrultusunda aracın farklı ülkelere testlere gönderilebileceğini bildirdi.
Aracın yurt dışı tanıtım faaliyetlerine de öncelik verdiklerini anlatan Ataoğlu, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki ay içerisinde yurt dışında bir ülkede aracımızı sergilemeyi planlıyoruz. Sadece bu aracı da değil dijital birlik konseptini orada sergileyeceğiz. Bu şekilde bu aracımızla da yurt dışına bir şekilde açılmış olacağız ve faaliyetlerimiz daha hızlı devam edecek.”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Türk mühendisler tarafından üretilen yerli ve milli çok amaçlı radar sistemi ÇARE’nin kardeş ülke Azerbaycan’da kullanılmaya başlanacağını duyurdu.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ile Azerbaycan Hava Yolları Hava Seyrüsefer İştiraki (AZANS-Azeraeronavigation) arasında protokol imzalandığı belirtilerek, “Bu protokol kapsamında fikri ve sınai mülkiyet hakları DHMİ’ye ait olan ve tamamen Türk mühendislerimizce geliştirilen yerli ve milli Ar-Ge projelerinden ÇARE sisteminin satış sözleşmesini Azerbaycan ile imzaladık. İlk ürün satışımızı gerçekleştirdik” denildi.
‘KURULUMU 7 AY SÜRECEK’
Sistemin devreye alınacağı meydanlarda öncelikle, mevcut sistemlere yazılım entegrasyonu çalışmalarının gerçekleştirileceği vurgulanarak, “Entegrasyon faaliyetlerinin ardından donanımların kurulumları Bakü Haydar Aliyev Havalimanı başta olmak üzere üç ayrı hava trafik kontrol ünitesinde tamamlanacak.
Kabul testlerinin gerçekleştirilmesinden sonra kullanıcılara ‘Kullanıcı Eğitimleri’, ‘Hava Sahası Tanımlama Eğitimi’ ve ‘Bakım Tutum Eğitimi’ verilecek. ÇARE sistemlerinin kurulum süreci yaklaşık 7 ay içerisinde bitmiş olacak.
Ülkemiz, teknolojiyi tüketen değil, üreten ülke olma vizyonuna uygun olarak çalışmalarını yürütmeyi sürdürecek.
Yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğimiz her proje, havacılığımız ve ülkemize milli ekonomiye önemli katkılar sağlayamaya devam edecek” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada ayrıca, ÇARE sisteminin Türk hava sahasında 40’tan fazla hava trafik kontrol ünitesinde hizmet verdiği, hava trafik kontrol yönetim kabiliyeti çerçevesinde gerçek zamanlı uçuş verilerini harita üzerinde sergileyen bir insan-makine ara yüzü uygulaması olduğu kaydedildi.
Sistemin, kullanıcı dostu ara yüzüyle hava trafik kontrolörlerinin hava trafiğini etkin bir biçimde yönetmesine imkan tanıdığı ve hava trafik emniyetinin sistem sayesinde en üst düzeyde sürdürüldüğü bildirildi.
Savunma Sanayii Başkanlığı(SSB) ile imzalanan platform makineli tüfeği projesi (PMT 12.7) kapsamında geliştirilen yerli ve milli 12.7 x 99 mm uçaksavar CANiK M2 QCB (Quick Change Barrel), Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı hizmetine girdi.
Türkiye’nin kalifiye olmuş tek ve en büyük kalibre makineli tüfeği olan CANiK M2 QCB’nin 750 adetlik teslimatı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir seferde teslim edilen en yüksek adet 12.7mm makineli tüfek olarak da tarihe geçti.
Samsun Yurt Savunma (SYS) bünyesinde faaliyet gösteren dünyanın önde gelen hafif silah üreticilerinden CANiK, bir başarıya gururla daha imza attı. 2018 yılında Savunma Sanayii Başkanlığı ile imzalanan platform makineli tüfeği projesi kapsamında geliştirilen, Türkiye’nin tek ve en büyük kalibre makineli tüfeği CANiK M2 QCB, TSK ve kolluk kuvvetlerinin envanterine kazandırıldı. CANiK, 750 adet uçaksavarı (CANiK M2 QCB), tek seferde Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığına teslim ederek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilki daha gerçekleştirdi.
CANiK, Aralık 2022’de teslim etmeyi taahhüt ettiği 750 adet M2 QCB’nin tamamını TSK’nın envanterine kattı.
Teslim edilen 750 adet uçaksavarın kurumlara adetsel dağılımı, Savunma Sanayii Başkanlığı ve kurumlarımızın yapmış olduğu mutabakata göre belirlendi.
“ORDUMUZUN VE EMNİYET GÜÇLERİNİN HİZMETİNE SUNMAKTAN ONUR DUYUYORUZ”
SYS Genel Müdürü C. Utku Aral, “CANiK olarak deneyimli ve güçlü ekibimizle birlikte muazzam bir çalışma ile Türkiye’nin tek ve en büyük kalibre makineli tüfeğini geliştirdik.
3 yıllık bu dönemde 160 milyon liralık AR-GE ve 440 milyon liranın üzerinde endüstriyelleşme yatırımıyla hayata geçirdiğimiz uçaksavarımız CANiK M2 QCB’yi TSK ve İçişleri Bakanlığımızın hizmetine sunduğumuz için onur duyuyoruz
CANiK M2 QCB, buzlanma ve kirlenme testlerini dünyada başarı ile tamamlayan tek silah oldu.
Ayrıca, resmi olarak 20 bin namlu atım ömrü ile dünya rekoru kırdık ve 12.7×99 mm ağır makineli tüfekler için hazırlanmış dünyanın en zor kalifikasyon testini tekrarsız sıfır hata ile tamamladık.
Ağustos 2022’de elde ettiğimiz kalifikasyon başarımızın ardından şimdi de yeni bir rekora imza attık ve toplamda 750 adet uçaksavarı (CANiK M2 QCB) ordumuzun envanterine tek seferde kazandırdık.
Cumhuriyet tarihinde ve hatta bu kalibrede bir silahın tek seferde 750 adet bir rakamla teslim edilmesi neredeyse görülmemiş bir başarıdır.
Bize güvenerek, bu görevi veren Savunma Sanayii Başkanlığımıza teşekkürü borç biliyoruz” dedi.
“2 YILLIK KAPASİTEMİZİ DOLDURDUK”
CANiK’in global pazara yönelik hedeflerine de hız kesmeden devam ettiğini belirten C. Utku Aral, “Dünyanın dört kıtasında 69 ülkeye ihracat gerçekleştiren CANiK markamız ile Türkiye ekonomisinin kalkınmışlık seviyesini daha ileri noktalara taşımaya yönelik katkı sunmaya devam ediyoruz. Şu anda kadar CANiK, M2 QCB uçaksavarı için 3 bin 500 adet onaylanmış siparişi bulunuyor.
3 bin 500 adetlik siparişin tamamı yurt dışındaki dost ve müttefik ülkelerin kolluk kuvvetlerine teslim edeceğiz” diye konuştu.
TÜM TESTLERDE MÜKEMMEL PERFORMANS
Türkiye’nin kalifiye olmuş tek yerli ve milli uçaksavarı CANiK M2 QCB, Türkiye Cumhuriyeti Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından Ağustos 2022’de kalifiye edildi.
Silahlar kalifikasyon sürecinde 40 günlük kısa bir sürede Amerikan TOP ve NATO standartlarında 23 farklı testin hepsini hatasız ve tekrarsız tamamlayarak, daha önce görülmemiş bir sonuç elde etti.
Bu kalifikasyon ve test sürecinde, 200 binin üzerinde mermi kullanıldı. Buzlanma ve kirlenme testlerini dünyada başarı ile tamamlayan tek silah olduğu gibi 20 bin namlu atım ömrü ile de dünya rekorunu kırdı. Bu test sonuçları ile dünyadaki tüm benzerlerinden çok daha üstün bir performans gösteren CANiK M2 QCB Türkiye Cumhuriyeti envanterine girdi.
Akıncı TİHA’ya entegre edilecek AESA radarı birlikte Türkiye, insansız hava aracında bu kabiliyete sahip ilk ülke olmayı hedefliyor.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in ASELSAN’ı ziyaretinde son haliyle ilk kez görücüye çıkan radarın çok kısa süre içinde BAYKAR’a teslim edilmesi ve Akıncı TİHA üzerindeki testlerin başlaması bekleniyor.
Peki AESA radar ne işe yarıyor, neden bu kadar önemli ve Akıncı’ya entegrasyonu Türk insansız hava araçlarına hangi kabiliyetleri kazandıracak? Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, TRT Haber’den Sertaç Aksan’ın sorularını yanıtladı.
AESA RADAR NE İŞE YARIYOR?
AESA, aktif elektronik faz dizinli radar anlamına geliyor. Anıl Şahin, günümüzde 4.5 ve 5. nesil bir savaş uçağı için en kritik bileşenin AESA radar olduğuna işaret ediyor.
“Örneğin; F-16’lar, normalde pasif elektronik faz dizinli radara (PESA) sahip. Ancak en modern F-16 konfigürasyonu F-16 Blok 70, AESA radara sahip. Bu nedenle bütün F-16’lar 4. nesil olarak sınıflandırılırken, F-16 Blok 70’ler 4.5 nesil olarak kabul ediliyor.” bilgisini paylaşıyor Şahin.
AESA radarların PESA radarlara göre çok daha uzun menzile ve hedef tespit hassasiyetine sahip olduğunu da öğreniyoruz.
Ayrıca, elektronik harpten daha az etkilendikleri de bir gerçek. Bunun en temel sebebi AESA radarlarda birden fazla verici/alıcı modülüne sahip olması.
CAYDIRICILIK DAHA DA ARTACAK
Anıl Şahin, günümüzde hava-hava muharebelerinde savaş uçağının manevra kabiliyetinin giderek ikinci plana düşmeye başladığı görüşünde.
Bu tezini “Çünkü çok uzun menzilli füzeler ve radarlar geliştiriliyor. Görüş ötesi hava-hava füzeleri radar arayıcı başlığa sahipler. Siz güçlü bir AESA radar ile iyi bir görüş ötesi hava-hava füzesini kombine ederseniz caydırıcılığınız katbekat artıyor. PESA radara sahip bir savaş uçağının AESA radara sahip bir savaş uçağına karşı pek şansı kalmıyor.” cümleleriyle destekliyor.
MUADİLLERİNDEN AŞAĞI KALMAYACAK
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in “Türkiye’nin geliştirdiği AESA radarın muadillerinden aşağı kalır bir özelliği olmayacak.” cümlesi dikkatimizi çekiyor.
Anıl Şahin bu durumu açarken, “AESA radar alanında en iyi teknolojiyi geliştirmek zorundasınız.” dedikten sonra bir örnek veriyor:
“Sizin uçağınızın AESA radarının menzili 100 kilometre olsun. Karşınızdaki uçağın AESA radarının menzili ise 180 kilometre olsun. Evet, her ikinizde de modern bir radar var ancak karşı taraf sizi daha önce fark edip, daha hızlı angajman yapıyor. Sizin radarınız işe yaramaz hale geliyor…
Bu nedenle sadece AESA radara sahip olmak yetmiyor. Gelişmiş bir AESA radar yapabilmek ve onu eksiksiz bir şekilde platformla entegre edebilmek önem kazanıyor.”
AKINCI DÜNYADA BİR İLK OLABİLİR
AESA radarın ilk olarak BAYKAR imzası taşıyan Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı’nda kullanılacağı açıklandı. Bunun temel nedenini ‘zorluklar’ üzerinden tanımlıyor Şahin.
İlk olarak Akıncı’ya entegre edilmesini ‘hava testlerinin de büyük bir kısmı bu platformda yapılacak anlamına geliyor’ diye yorumluyor. “Aynı zamanda Akıncı dünyanın AESA radar ve görüş ötesi havadan havaya füze taşıyan ilk SİHA’sı olabilir.” diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Şu ana kadar birkaç test kapsamında ABD, görüş içi hava-hava füzesini Reaper SİHA’dan ateşledi. Ancak bu uçakta radar bulunmuyordu ve ateşlenen füzenin menzili de kısaydı.
Eğer biz iyi bir konsept ortaya koyarsak AESA radar ve görüş ötesi hava-hava füzesine sahip Akıncı özellikle helikopterlere ve insansız hava araçlarına karşı çok büyük etki gösterebilir.”
İnfo: Hafize Yurt Ateş – TRT Haber
10.
Yunanistan şoke oldu: TCG Anadolu planlarını bozdu!
Yunanistan Stratejik Araştırmalar ve Bilimsel Enstitüsü Başkan Yardımcısı görevini yapan emekli koramiral Vassilis Martzoukos, Türkiye’nin Yunanistan’ı askeri, siyasi ve diplomatik olarak kuşatmaya çalıştığını ileri sürdü.
Tarih boyunca Türkiye’nin emin olmadan herhangi bir hamlede bulunmadığını belirten Martzoukos, Türkiye’nin yeni elektronik harp silah sistemlerinin hafife alınmaması gerektiğini vurguladı.
EMEKLİ KORAMİRALDEN TCG ANADOLU İTİRAFI
Martzoukos, “SİHA’ların konuşlandırılacağı TCG Anadolu çok büyük bir gelişme. Eminim ki Türkiye, Yunanistan’ın ve hatta Güney Kıbrıs’ın planlarını daha karmaşık hale getirmek için Ege hariç diğer alanlarda kullanabilir” dedi.
Türkiye’nin Arnavutluk ve Libya’daki askeri varlığına işaret eden emekli koramiral, “Muhtemel bir çatışma durumunda Türkiye’nin niyetleri arasında Yunan Silahlı Kuvvetlerini dağıtmak var. Türkiye siyasi, askeri ve diplomatik olarak Yunanistan’ı kuşatmaya çalışıyor. Bunu da Libya ve Balkanlar üzerinden yapıyor. Bu da onun etki alanının Ege’nin daha batısına uzandığı anlamına gelir. Bu bizi ilgilendirmesi gereken bir şey” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin balistik füzelerine dikkat çeken Yunan amiral, “Ama gerçekçi olmalıyız. Biz de Türkiye gibi üretmemiz gerekiyor. Hava savunma sistemimiz Türkiye balistik füzelerini hesaba katmalı” dedi.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin birkaç yıl için denizaltılar konusunda çok büyük ilerleme kaydedeceğini da vurgulayan Martzoukos, Mavi Vatan’ın Yunanistan’ın egemenlik haklarına zarar verdiğini söyledi.
BAYRAKTAR ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜYOR!
Bayraktar tarafından geliştirilen TB3 ve Kızılelma’nın TCG Anadolu’da görev alabilmesi için çalışmalar yürütülmektedir.
İŞTE TCG ANADOLU’NUN ÖZELLİKLERİ
Gemi boyu ve genişliği: 232 m
Genişlik: 32 m
Azami yükseklik: 58 m
Maksimum sürat: 21 knots
Hareket siası: 9.000 mil
Ağır yük garajı: 1.410 m²
Hafif yük garajı: 1.880 m²
Gemi havuzu: 1.165 m²
Hangar: 900 m²
Uçuş güvertesi: 5.440 m²
Savaş uçağı kapasitesi: 6 adet savaş uçağı
Taarruz helikopteri kapasitesi: 10 adete kadar Bell AH-1 Cobra
Ayrıca: 8 adet nakliye, 2 adet Seahawk helikopter
İnsansız hava aracı kapasitesi: 10 adet TB-3 ve diğer sürümler
11.
Papa’dan dikkat çeken Türkiye mesajı! Vatikan Büyükelçisi Göktaş açıkladı
Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Göktaş, Papa Franciscus’un, veda ziyareti sırasında Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna savaşındaki barışı sağlamaya yönelik çabalarının sürmesi gerektiği yönünde net mesaj verdiğini söyledi.
12.
Savunma bakanlığı son dakika duyurdu! Türk hackerlar Kur’an yakan ülke için harekete geçti
İsveç’ten sonra Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına tepki gösteren Türk hacker grubu Anka Neferler Team, Danimarka’da kritik kurumların sitelerini hackledi.
KUR’AN-I KERİM’İ TEKRAR YAKTI
Danimarka’nın başkenti Kopenhag‘ın Dortheavej semtinde cuma namazı bitiminde İslam Toplumu derneğine ait caminin karşısına gelen Paludan, kutsal kitabımıza alçak bir saldırı daha düzenledi. Paludan, Danimarka polisinin eşliğinde cuma namazından çıkan Müslümanlara bakarak Kur’an-ı Kerim‘i yaktı. Paludan daha sonra alçak saldırıyı Türkiye’nin Danimarka büyükelçiliği önünde tekrarladı.
TÜRK HACKERLAR HACKLEDİ
Irkçı Paludan‘ın saldırılarına Türkiye ve Müslüman ülkelerden çok sert tepkiler geldi. Alçak saldırının ardından Türk hacker grubu Anka Neferler de harekete geçti. Türk hacker grubu bu saldırıya cevaben hafta sonu Danimarka Başbakan’ın internet sitesi Stm.dk’ya, Danimarka hükümetinin sitesi regeringen.dk’ya, Danimarka Savunma Bakanlığının sitesi fmn.dk’ya ve Danimarka Silahlı Kuvvetler sitesi forsvaret.dk’ya siber operasyon düzenledi.
Danimarka’daki kritik kurumların sitelerini hackleyen Türk hackerlar, siteye girişleri uzun bir süre durdurdu.
Twitter’da siber operasyonun sorumluluğunu Türk hacker grubu Anka Neferler Team üstlendi. Twitter’dan yapılan açıklamada “Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı suç işlenmesine izin veren Danimarka’ya uğradık!” denildi.
SAVUNMA BAKANLIĞINDAN AÇIKLAMA
Sitenin hacklenmesi sonrası Danimarka Savunma Bakanlığı sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Açıklamada “Savunma Bakanlığı’nın web siteleri şu anda bir aşırı yük saldırısına (DDOS saldırısı olarak adlandırılan) maruz kalmaktadır. Sayfalar bu Pazar öğleden sonra kısa bir süreliğine kullanılamıyor, ancak tekrar kullanılabilir. Sporadik kesintiler yine de meydana gelebilir.” denildi.
13.
Washington Post, “ABD PKK’yı eğitiyor” itirafı sonrası geri adım attı
Geçtiğimiz günlerde yayımladığı bir haberde kullandığı fotoğrafın altına “ABD askerlerinin PKK’yı eğittiğini” yazan Washington Post gazetesi, bir düzeltme yayımlayarak “ABD güçlerinin PKK üyelerine eğitim vermediğini” öne sürdü.
Suriye’nin Haseke bölgesinde çekilen fotoğrafla, Amerikan basınında ilk kez ABD ordusunun SDG olarak adlandırdığı örgütün PKK ile aynı örgüt olduğunun kabul edildiği ifade edildi.
Anadolu Ajansının konuyla ilgili soruları üzerine yazılı açıklama yayımlayan Washington Post yönetimi, şu ifadeleri kullandı:
“28 Ocak sayımızın iç sütunlarında yer alan ve Özel Harekat Kuvvetlerinde görevli kadınlarla ilgili haberde kullanılan Getty kaynaklı fotoğraf, ABD güçlerinin PKK militanlarını eğittiği yönünde yanlış bir bilgi içeriyordu. ABD güçleri Türkiye ve Irak’ta faaliyet gösteren ve ABD tarafından terör örgütü olarak tanımlanan PKK üyelerine eğitim vermiyordu.”
ABD’LİLERİN PKK’YA EĞİTİM VERDİĞİNİ ANADOLU AJANSI GÖRÜNTÜLEMİŞTİ
Washington Post gazetesinde yer alan haberde kullanılan fotoğraf 7 Eylül 2022’de Anadolu Ajansı tarafından yayımlanmış, Getty Images şirketi ile olan anlaşma ile de uluslararası medyaya servis edilmişti.
Suriye’nin kuzeyindeki Haseke kırsalında çekilen fotoğraflarda, ABD askerlerinin 240 PKK/YPG mensubuna verdiği ve Amerikan Bradley tipi zırhlı araçlarının da katıldığı eğitimden kareler yer alıyordu.
Söz konusu eğitim alanında ABD’ye ait helikopterler de keşif uçuşları gerçekleştirmişti.
Terör örgütü DEAŞ’a karşı kurulan koalisyona öncülük eden ABD, Fırat’ın doğusundaki Haseke ve Deyrizor topraklarında PKK/YPG’li teröristlere daha önce de çeşitli silahlı eğitimler ve tatbikatlarla destek olmuştu.
ABD ve öncülük ettiği koalisyon güçleri, 2015’ten bu yana binlerce PKK/YPG teröristine silahlı eğitim verdi.
ABD yönetimi ve medyası, Suriye’deki iç savaşın başından bu yana Türkiye’nin tüm uyarılarını göz ardı ederek, YPG’nin PKK terör örgütünün bir uzantısı olduğunu kabul etmiyor.
Türkiye’nin karşı çıkması ve ABD’nin terör örgütüne destek verdiğini afişe etmesi üzerine ise ABD, PKK/YPG terör örgütüne SDG ismini kullanmasını önermişti.
14.
17 ülke bölgede! Kış 2023 Tatbikatı gözlemci günü faaliyetleri başladı
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın beraberinde Azerbaycan Savunma Bakanı Orgeneral Zakir Hasanov, Gürcistan Savunma Bakanı Juansher Burchuladze ve TSK komuta kademesi ile takip ettiği Cumhuriyet tarihinin en geniş katılımlı kış tatbikatının seçkin gözlemci günü faaliyetleri başladı.
Akar beraberinde Azerbaycan ve Gürcistan savunma bakanlarının yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Gülan ile Kış Tatbikatı 2023’ün seçkin gözlemci gününe katılmak üzere Şehit Astsubay İlham Hamlı Tatbikat Alanı’na geldi.
Tatbikat alanında 9’uncu Kolordu Komutanı Tümgeneral Fedai Ünsal tarafından karşılanan Akar, tören mangasını selamladı. Daha sonra Akar ve beraberindekiler 17 ülkenin katıldığı tatbikata ilişkin bilgi aldı.
Akar ve davetlilere daha sonra karargah subayları tarafından harita önünde jenerik tatbikat senaryosuna ve sahadaki duruma ilişkin brifing verildi, birliklerin geceyi sıfırın altında 19 derecede tatbikat alanında geçirdiği kaydedildi.
Brifingin ardından konuşan Akar, bölge, dünya barışı, istikrarına katkı sağlamak için birlikte çalışmanın önemine vurgu yaptı.
– Akar’dan sahra fırınından ekmek ikramı
Bakan Akar daha sonra beraberindeki Azerbaycan Savunma Bakanı Orgeneral Hasanov, Gürcistan Savunma Bakanı Burchuladze ve TSK komuta kademesi ile sahra hizmet bölüğü tesislerinde incelemelerde bulundu.
Seyyar fırın ve mutfak ünitelerini inceleyen Bakan Akar burada pişirilen ekmek ve çorbadan Azerbaycan Savunma Bakanı Hasanov, Gürcistan Savunma Bakanı Burchuladze ve diğer davetlilere ikram etti.
Bakan Akar ve beraberindekiler daha sonra kış teçhizatlı komando kolunu inceledi.
Komando marşının okunduğu inceleme sırasında komandoların ve arama kurtarma timlerinin teçhizatlarını da inceleyen Akar, arama kurtarma alanındaki uluslararası yarışmada birinci olan arama kurtarma köpeği Sıla ve Manas’la yakından ilgilendi.
Şiddetli soğukta korunma ve barınma tedbirleri kapsamında komandolar tarafından yapılan iglo ve diğer üniteleri de inceleyen Akar daha sonra arama kurtarma timinin çalışmalarını izledi.
15.
ABD silahlı müdahale niyetini açıkladı! Türkiye’deki seçimler…
ABD Dış İlişkiler Konseyinin (Council on Foreign Relations-CFR) yayın organı Foreign Affairs, Washington’ın yaklaşan Türkiye seçimlerine ‘askeri müdahale’ seçeneklerini ortaya koyan bir makale yayımladı
ABD savaş gemisi Boğaz’da demirledi
BATI’YI RAHATSIZ EDEN SİYASETLER
Barkey, son zamanlarda Türkiye’nin “Batı’da rahatsızlık yaratan” siyasetlerini şöyle sıralıyor:
- “Rusya ile samimi ilişkilerini sürdürdü.”
- “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini engellemekle tehdit etti.”
- “ABD’nin Suriyeli Kürt müttefiklerine karşı bir kara işgalini gündeme getirdi.”
- “Avrupa Birliği ile ilişkilerde soğukluğu devam ettirdi.”
- “Yunanistan’a yönelik yeni tehditlerde bulundu.”
- “Rusya’nın arabuluculuğunda Şam rejimiyle yakınlaşmaya başladı.”
Türkiye’nin “Amerika’nın uyarılarına aldırmadan Moskova’nın Batı yaptırımlarından kaçmasına ve bunların Rus ekonomisine verdiği zararı hafifletmesine yardımcı olduğunu” söyleyen Barkey, Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarının pek çok cephede “iç içe geçtiğini”, bu siyasetlerin her iki ülkeye de fayda getirdiğini belirtiyor.
Barkey, bu siyasetler Atlantik merkezlerinde rahatsızlık yaratsa da “Batı’ya kafa tutmanın halkta popüler olduğunu” söylüyor. Özellikle ekonomi alanında ciddi zorluklarla uğraşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İçerideki havayı değiştirmek için Batı ile dışarıda kriz üretmeye çalışabileceğini” ileri süren Barkey, devamında şunları kaydediyor: “Avrupa ve ABD, olası zararı en aza indirmek için böyle bir gelişmeye hazırlıklı olmalı ve buna karşı koyacak bir stratejiye sahip olmalıdır. Türkiye, Batı etkisinden uzaklaşmasına izin verilemeyecek kadar önemli bir ülkedir.”
ABD, Türkiye’ye karşı Yunan adalarına silah yığıyor.
ÇATIŞMANIN ÜÇ CEPHESİ
“Önümüzdeki seçimler sıradan bir seçim değil; Erdoğan’ın tarihteki yerini belirleyecek.” diyen Barkey, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yeniden iktidar olmak için “her şeyi yapmaya hazır olduğunu” ve “Batı’ya karşı giderek daha hırçın ve fevri hale geldiğini” ileri sürüyor.
“ABD ve Avrupalı müttefiklerinin, Türkiye’den beklenmedik hamleler gelmesi ihtimaline karşı hazırlık yapmaya başlamaları gerekiyor.” diyen Barkey, Erdoğan’ın “olası hamlelerini” sıralarken, aslında ABD’nin Türkiye’yi “silahlı müdahaleyle” tehdit ettiği üç cepheyi açıklıyor:
– “Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’la ‘kazara’ da olsa küçük çaplı bir çatışma”, “Suriye’nin kuzeyinde ABD’yle bir çatışma”, “Kıbrıs’ın Türk kesimindeki statükonun değiştirilmesi.”
Barkey, Kıbrıs’ta atılacak bir adımın, diğerlerinden “daha dramatik” olacağını da belirtiyor.
Çatışma denkleminde “bilinmeyen faktör” olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e işaret eden CIA danışmanı, Moskova’nın “Suriye’de ABD’nin Kürt müttefiklerine karşı büyük operasyonlar düzenlemesine yeşil ışık yakabileceğini” iddia ediyor.
‘ERDOĞAN TEHDİTTEN ANLAR’
“Bu hamlelerden herhangi biri ABD-Türkiye ittifakında, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde ve NATO içinde daha ciddi krizlere yol açma potansiyeline sahiptir.” diyen Barkey, Washington’ın sonuç almak için farklı bir yol izlemesi gerektiğini savunuyor. ABD yönetiminin dışişleri bakanları gibi “etkisiz muhatapları” atlayarak doğrudan Erdoğan’la görüşmesi gerektiğini söyleyen Barkey, makaleyi tehdit siyasetiyle bitiriyor:
“Erdoğan risk almayı seven biri ama ABD’den gelecek ve bir hesaplaşma yaratmayı seçmesi halinde karşılaşacağı sonuçları özetleyen net bir mesajı görmezden gelmekte zorlanacaktır.” Makalede Erdoğan’a tehdit niteliği taşıyan bir başka cümle daha yer alıyor:
“Erdoğan’ın büyük ölçüde tartışmasız geçen 20 yıllık iktidarının ardından alacağı bir yenilgi, kendisi, ailesi, yandaşları ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) iktidarından kişisel olarak fayda sağlayan ve muhtemelen kovuşturmaya uğrayabilecek pek çok kişi için ciddi sonuçlar doğuracaktır.”
Barkey, muhalefetin parlamenter sistemin restorasyonu gibi siyasetleri göz önüne alındığında Erdoğan’ın iktidardan düşmesinin “rejim değişikliği” anlamına geleceğini söylüyor. Böylece Erdoğan yönetimine “devr-i sabık” yaratma sopası gösteriliyor.
KILIÇDAROĞLU YERİNE İMAMOĞLU
Barkey’in makalesinde ABD’nin, muhalefetin ortak adayı için tercihlerini de ortaya koyuyor. Altılı Masa’yı “nispeten disiplinli bir cephe” olarak öven Barkey, henüz ortak aday belirlenmemesini eleştiriyor. “Umutsuzca aday olmak isteyen” Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “samimi ve çalışkan” olmasına rağmen, “hem karizma eksikliğinden muzdarip hem de modası geçmiş göründüğünü” söylüyor. Barkey, Kılıçdaroğlu için “en zayıf aday o ve muhtemelen Erdoğan’a karşı kaybedecek.” değerlendirmesini yapıyor.
Erdoğan’ı koltuğundan indirebilecek en güçlü adayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğunu söyleyen Barkey, Erdoğan’ın “uydurma suçlamalarla” İmamoğlu’nu adaylıktan men ederek “Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmasını zorladığını” iddia ediyor. Erdoğan’ın “en önemli aracı olan yargı” eliyle HDP’yi ve “karizmatik lideri” Selahattin Demirtaş’ı da benzer kaygılarla hedef aldığını ileri sürüyor.
MUHALEFETE ‘MİLLİLİK’ ELEŞTİRİSİ
Barkey, muhalefetin milli konularda Erdoğan hükümetiyle aynı tutumu paylaşmasını ya da en azından çekingen kalmasını da eleştiriyor. Böylece en son DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın belirttiği üzere Batı’dan “aferin alacak” muhalefet siyasetlerini de belirginleştiriyor.
“Altı partili muhalefet şimdiden Erdoğan’ın Ege ve Akdeniz bölgeleri ya da ABD, Suriye ve Kürtlerle ilgili son dış politika açıklamalarının çoğunu kabul etti.” diyen Barkey, “Türk hava kuvvetlerinin Suriye’de attığı bombaları ABD personelinin birkaç yüz metre yakınına düşerken” Erdoğan’ın “muhalefeti kenardan tezahürat yapan ürkek oyunculara indirgediğini” söylüyor. Türkiye’nin milli menfaatlerine ilişkin dış siyasetlerinde mutabakat oluşmasından rahatsız olan CIA danışmanı, eleştirisini şöyle bitiriyor: “Muhalefet partileri Erdoğan’ın Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail gibi Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde son dönemde yaptığı U dönüşüne ya da Rusya ile yakın ilişkilerine de karşı çıkmadı.”
HENRİ BARKEY KİMDİR?
Türkiye asıllı bir Yahudi olan Henri Barkey, eski ABD Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Dairesi görevlisi. ABD yönetimlerinin en kıdemli Türkiye, Kürt ve Batı Asya görevlilerinden biri olan Barkey, ABD yönetimine yol haritası sunan raporlarla tanınıyor. Uzun yıllardır “bilimadamı-araştırmacı” sıfatıyla sahnede olan Henri Barkey çok iyi Türkçe konuşuyor.
“O ΑΡΧΟΝΤΑΣ ΤΟΥ ΣΚΟΤΟΥΣ” ΧΕΝΡΙ ΜΠΑΡΚΕΫ / Η.Π.Α.
Barkey, Leigh Üniversitesi’nde “araştırmacı”. Eşi Ellen Laipson, 1997-2002 yılları arasında, CIA Ulusal İstahbarat Konseyi Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Bu görev, CIA’da 3. en önemli görev olarak niteleniyor. Barkey ve eşi Laipson, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sırasında Büyükada’daydı. Henri Barkey, eşi Ellen Beth Laipson ile darbe girişimini takip etmek için Splendid Otel 14 numaralı odada konakladığı ve bu otelden 17 Temmuz 2016 günü ayrılmıştı. Haklarında iddianame hazırlanan Barkey ve Laipson, darbe girişimi şüphelilerinden.
16.
Türkiye, Finlandiya’nın NATO üyeliğini Mart’ta onaylayabilir
Amerikan medya devi Bloomberg, Türkiye’nin, Finlandiya’nın NATO’ya adaylığını en geç Mart ayında onaylayabileceğini ileri sürüldü.
17.
ABD’den Soylu’nun “Pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek” sözlerine yanıt
ABD Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanı Soylu’nun ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Flake’e yönelik sözlerine, “ABD’nin Türkiye’yi karıştırmaya yönelik çabalara katıldığı ya da destek verdiği şeklinde her türlü ima yanlıştır” diye cevap verdi.
ABD Büyükelçiliği’nin 27 Ocak’ta yayımladığı güvenlik uyarısının ardından; Hollanda, Almanya, İngiltere, İsveç, Fransa’nın İstanbul’daki konsolosluklarını geçici olarak kapatma kararı almasıyla başlayan gerilim sürüyor.
Türkiye’ye karşı psikolojik harp başlatıldığını söyleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Jeffry Flake’e yönelik olarak, “Amerikan Büyükelçisi’ne buradan söylüyorum, hangi gazetecilere yazı yazdırdığını biliyorum, pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek, çok net söylüyorum, pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek. Neleri yaptırdığınızı, hangi adımları attırdığınızı, Türkiye’yi nasıl karıştırmak istediğinizi net bir şekilde biliyorum. O pis ellerinizi, o maskeli, sırıtan yüzlerinizi Türkiye’nin üzerinden çekiniz. Bu kadar açık” demişti.
9 ülkenin elçileri Dışişleri’ne çağrıldı!
Bakan Çavuşoğlu: 9 büyükelçiye gerekli uyarıları yaptık
Bakan Soylu “Konsolosluk” krizinin arkasındaki ismi söyledi: Türkiye’den pis elini çek!
Savaş gemisi boğaza demirledi: ABD’den Türkiye açıklaması
ABD’DEN SOYLU’NUN AÇIKLAMALARINA YANIT
Konuyla alakalı Voice of America’nın (VOA) sorusuna yanıt veren ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin uzun geçmişe dayanan ve değerli bir NATO müttefiki ve ABD’nin güvenlik ortağı olduğunu belirtti.
Yapılan açıklamada, “ABD hükümetinin Türkiye’yi karıştırmaya yönelik çabalara katıldığı ya da destek verdiği şeklinde her türlü ima yanlıştır. Türkiye uzun geçmişe dayanan ve değerli bir NATO müttefiki ve ABD’nin güvenlik ortağıdır. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yurtdışındaki ABD vatandaşlarının emniyeti ve güvenliğinden daha önemli bir önceliği yoktur. Yurtdışındaki ABD büyükelçilikleri ve konsoloslukları bölgede meydana gelen belirli olaylar ve değişikliklere ilişkin gerçek zamanlı olarak ABD vatandaşlarına bilgi vermek amacıyla uyarı yayınlarlar. Bu, ikili siyasi ya da ekonomik değerlendirmelere bakılmaksızın yapılır” denildi.
20.
Dünyadan Türkiye’ye başsağlığı ve yardım mesajları
Türkiye’de meydana gelen büyük depremin ardından ABD, İsrail, Azerbaycan, Ukrayna, Yunanistan, Finlandiya, Pakistan, Rusya, Almanya, Fransa, Tayvan, Polonya, İspanya ve Hindistan gibi ülkeler yardım gönderiyor. İlk yardım gönderen ülke Azerbaycan oldu.
Türkiye’nin güneyini sarsan deprem fırtınası, birçok şehirde yıkıma yol açtı. 04.17’de meydana gelen büyük depremi büyüklükleri 6.7’yi bulan artçılar izledi. Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Diyarbakır ve Malatya gibi illerde binalar yıkılırken, can kaybı 284’e çıktı. Deprem Suriye’de de yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açtı.
Uluslararası medya depremi manşetten veriyor, internet siteleri canlı blog’larla gelişmeleri anlık olarak okurlarına aktarıyor. Depremin duyulmasıyla birlikte ülkeler ve uluslararası kuruluşlardan Türkiye’ye destek, başsağlığı ve yardım mesajları gelmeye başladı.
Depremin ardından ilk uluslararası yardım Azerbaycan’dan geldi. Sivil Savunma Birlikleri hazır hale getirilirken, ekipler hızla Türkiye’ye doğru yola çıkacak.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, resmi Twitter hesabından “Türkiye’nin Kahramanmaraş şehrinde meydana gelen şiddetli deprem sonucu can kaybı ve yıkım olduğu haberini derin bir üzüntü ile öğrendik. Hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına derin hüzünle başsağlığı diliyoruz. Azerbaycan her zaman Türkiye’nin yanındadır” mesajını paylaştı.
ΚΑΙ ΕΝΩ ΣΥΜΒΑΙΝΟΥΝ ΟΛΑ ΑΥΤΑ ΣΤΗΝ ΝΑ ΤΟΥΡΚΙΑ, Ο ΡΤΕ ΒΟΜΒΑΡΔΙΣΕ ΤΟΥΣ ΣΕΙΣΜΟΠΛΗΚΤΟΥΣ ΟΜΟΙΩΣ ΚΟΥΡΔΟΥΣ ΤΗΣ Β. ΣΥΡΙΑΣ, ΜΕ ΤΟ ΑΙΤΙΟΛΟΓΙΚΟ ΟΤΙ ΑΥΤΟΙ “ΗΡΧΙΣΑΝ ΧΕΙΡΩΝ ΑΔΙΚΩΝ”!
ΑΛΛΑΖΕΙ Ο ΛΥΚΟΣ ΤΟΜΑΡΙ;
21. ΧΩΡΙΣ ΛΟΓΙΑ ΤΟ ΠΑΡΑΚΑΤΩ!
22.
NATO Flight Training Europe receives three new training campuses
This important expansion of NFTE’s training base has been achieved thanks to Czechia, which has led the project since its start in 2020. It is an important step toward the NFTE’s long-term aspiration of building a complete aircrew training architecture in Europe, including a network of training campuses. Eventually, the NFTE will provide training opportunities and capacity for the entire spectrum of participants’ aircrew training requirements, including fast jet, fixed-wing, helicopter, and drone pilots. With the latest addition of campuses, NFTE now already offers training for fast-jet and helicopter pilots.
“In the current dynamic and unpredictable security environment, we need competent, ready flight crews that can contribute to NATO’s ability to defend its Allies in all domains,” NATO Deputy Secretary General Mircea Geoană said. “This multinational initiative will enable adaptable pilot training to the highest standards, across Europe. This will ensure that our military pilots are well-trained in state-of-the art facilities; that they are more interoperable, and that their training is more cost-efficient for their nations,” Mr Geoană added.
The decision to designate the three additional training facilities was taken by the ten Allies that participate in the NFTE project: Belgium, Czechia, Greece, Hungary, Italy, Montenegro, North Macedonia, Romania, Spain, and Turkey.
Going forward, the NATO Flight Training Europe project will continue its rapid expansion; more Allies are expected to join the initiative, and additional, more varied training campuses will be added. Training will start in 2023 for the first cohort of pilot students to benefit from the opportunities that the NFTE will offer.
23.
La Flota del Norte de la Armada rusa ha dado finalmente de baja al submarino nuclear de misiles balísticos (SSBN) de clase Typhoon “Dmitry Donskoy” (TK-208), según informa la agencia rusa TASS citando al cpt. Vladimir Maltsev, presidente del Movimiento Panruso de Apoyo a la Flota, una organización no gubernamental que trabaja por el buen nombre de las fuerzas navales y la navegación rusas. Se trata del último de los seis SSBN de la clase Typhoon (Proyecto 941), los más grandes jamás construidos.
La noticia fue comunicada inicialmente por la agencia RIA Novosti ya en agosto pasado, citando una fuente del complejo militar-industrial, pero pronto fue desmentida por Maltsev.
El Dmitry Donskoy fue el primer submarino estratégico de propulsión nuclear del Proyecto 941 Akula (nombre en clave OTAN: Typhoon), y también el que más tiempo permaneció en servicio. Esto se debió a su conversión en unidad de prueba del sistema de misiles balísticos Bulava-M con SLBM R-30 diseñado para los SSBN de nueva generación del proyecto 995/995A Borey.
El Dmitry Donskoy esperará a ser desguazado en la base naval de Severodvinsk junto con otros dos submarinos del proyecto: el Arkhangelsk y el Severstal. Primero se retirarán los dos reactores nucleares, seguidos del resto de la instalación nuclear, y después se desguazará la estructura de acero. Por ahora no se ha dado ninguna fecha para el desmantelamiento del SSBN.
El fin de una era
 |
| Tubos de misiles del SSBN clase Typhoon. Foto de Leonid Jakutin. |
El SSBN TK-208 (designación oficial rusa: crucero submarino pesado nuclear de propósito estratégico) fue el prototipo de una serie de seis unidades del proyecto 941 Akula (tiburón). El diseño de la nave fue desarrollado por la Oficina de Diseño “Rubin” de Leningrado bajo la dirección de Sergey N. Kovalev.
Los SSBN del proyecto 941 han despertado un gran interés desde su creación. Principalmente por su tamaño inigualable, que se convirtió en motivo de una entrada en el “Libro Guinness de los Récords”, así como por la forma exterior que dio lugar a conjeturas sobre la construcción del interior, que durante mucho tiempo permaneció en el misterio. La estructura de la clase Typhoon consistía en dos cascos de presión principales paralelos y módulos separados dispuestos sobre ellos: mando, torpedo y popa. Un conjunto de 20 lanzamisiles se desplegaba entre los cascos principales, sin penetrar en ellos. Toda la construcción está rodeada por un casco exterior hidrodinámico. Esta disposición los convirtió en los submarinos más grandes jamás construidos. El TK-208 medía 170,0×23,3 metros y desplazaba 48.000 toneladas sumergido, ¡más que la mayoría de los acorazados de la Segunda Guerra Mundial!
La quilla del TK-208 se colocó el 17 de julio de 1976. El submarino fue botado el 29 de septiembre de 1980 y entró en servicio el 29 de diciembre de 1981. Se construyeron cinco submarinos más de esta clase. El séptimo no se completó por razones financieras y políticas, ambas relacionadas con el colapso del imperio soviético. En 2002, el Dmitry Donskoy fue sometido al proyecto de modernización 941UM, tras lo cual participó en las pruebas del sistema de misiles Bulava.
A los políticos y militares de alto rango de la URSS y Rusia, incluidos Gorbachov y Putin, les gustaba aparecer en los Typhoon. En 2017, el Dmitri Donskoy, junto con el crucero pesado Petr Velikiy, proyecto 11442, pasó de la Flota del Norte al Báltico para participar en la celebración central del Desfile de la Flota en Kronstadt. Su viaje fue observado por las fuerzas de la OTAN y causó una gran -y justificada- sensación.
El Typhoon, una de las muchas manifestaciones de la gigantomanía soviética, acabó haciendo historia. En la actualidad, el submarino más grande del mundo es el BS-329 Belgorod, una unidad para fines especiales, portadora de torpedos nucleares 2M39 Poseidon.
“HELLENİC LEGENT“
-/-
