“ΧΥΜΑ ΚΑΙ ΤΣΟΥΒΑΛΑΤΑ”! (ΞΕΧΑΣΜΕΝΑ)!..
1.
Battles Flare Around Bakhmut, But Western Think Tank Says Russia’s Drive May Be Stalling
By RFE/RL’s Ukrainian Service March 12, 2023
Russian fighters said they are continuing their assault on Bakhmut, but Ukrainian military commanders claim they are inflicting heavy losses on the invading forces and at least one influential think tank says advances by Kremlin-linked mercenaries appear to have stalled around the Donetsk region city.
The Ukrainian military asserted on March 12 that the Russian side had lost more than 1,000 troops in the previous 24 hours in its offensive in eastern Ukraine and around Bakhmut, which has largely been destroyed in months of shelling and fighting as Kyiv has made a determined stand to defend the city.
Meanwhile, the Washington-based Institute for the Study of War (ISW) in its latest update said there were no confirmed advances by Russian forces in Bakhmut over the past day. Earlier reports said a river that runs through the middle of the city has now become the front line in the battle.
“Ukrainian and Russian sources continue to report heavy fighting in the city, but [Russia-backed] Wagner Group fighters are likely becoming increasingly pinned in urban areas…and are therefore finding it difficult to make significant advances,” the ISW said.
Yevgheny Prigozhin, whose Wagner mercenary troops are active in Bakhmut, was quoted by the Russian state-run TASS news agency on March 12 as saying his forces are facing a “fierce” fight and that the Ukrainian military is sending “endless reserves” to the city.
“The situation in Bakhmut is difficult, very difficult, with the enemy fighting for each meter,” he was quoted as saying.
“And the closer we are approaching the city center, the fiercer fighting is growing, the more artillery and tanks being used against us.
“Ukrainians keep on supplying endless reserves. But we are moving forward and will continue to move forward and we will not cover the glory of Russian arms with shame,” he added.
Prigozhin a day earlier posted a video of himself in battle gear around a kilometer from Bakhmut’s city administration building in the gutted downtown of a city with a prewar population of around 70,000.
The fight for Bakhmut, in the Donetsk region, has been one of the most sustained battles of Russia’s year-old invasion of Ukraine despite its questionable strategic — as opposed to symbolic — worth in the eyes of many Western military observers.
The Ukrainian General Staff said in a regular briefing statement on March 12 that Russian “storming operations” continued in the city.
It also cited enemy offensives particularly in Lyman, Avdiyivka, Marinka, and Shakhtarsk.
The General Staff claimed the Russians had lost 1,090 soldiers and eight tanks in the past 24 hours.
RFE/RL cannot confirm specific battlefield developments.
But a British intelligence report and other Western analysts have suggested the Russian side has suffered huge casualty levels as it works to encircle and occupy Bakhmut.
The commander of Ukraine’s ground forces, Oleksandr Syrskiy, said the stubborn defense of Bakhmut helped his forces prepare for a coming counteroffensive.
“The real heroes now are the defenders who are holding the eastern front on their shoulders, and inflicting the heaviest possible losses, sparing neither themselves nor the enemy,” Syrsky was quoted by the AFP news agency as saying on March 11.
“It is necessary to buy time to build reserves and launch a counteroffensive, which is not far off.”
On March 12, the Ukrainian military warned that the likelihood of missile strikes across the country remained “high.”
It said two people had been killed and three more injured when Russian forces shelled a civilian target in Kherson.
A day earlier, the head of the southeastern Kherson administration, Oleksandr Prokudin, had said three people were killed by a Russian bombardment on March 11.
Kherson is the administrative capital of one of the four Ukrainian regions — along with Donetsk, Luhansk, and Zaporizhzhya where Europe’s largest nuclear power plant lies — that Russian President Vladimir Putin claimed to have annexed in October, a move rejected by most of the rest of the world.
In the city of Slovyansk, Mayor Vadym Lyakh said the power grid and rail lines were struck by Russian shelling on March 12, but no casualties were immediately reported.
Mediazona, an independent, anti-Putin media outlet, said on March 11 that 1,638 Russian regular troops and Wagner PMC mercenaries had died in the past two weeks of fighting in Ukraine, according to its calculations, marking one of the deadliest periods for Putin’s forces.
Both sides in the conflict keep their casualty figures classified.
With reporting by RFE/RL’s Russian Service, Current Time, and AFP
Source: https://www.rferl.org/a/ukraine-bakhmut-russian- losses-counteroffensive/32314043.html
Copyright (c) 2023. RFE/RL, Inc. Reprinted with the permission of Radio Free Europe/Radio Liberty, 1201 Connecticut Ave., N.W. Washington DC 20036.
2.
AK Parti’den maçtaki pankarta çok sert tepki: Kabul edilemez
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Bursaspor-Amedspor maçında açılan pankartlara çok sert tepki gösterdi. Çelik soruşturma açıldığını belirtti.
Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, sporda ve her alanda şiddet ve nefretin en güçlü şekilde dışlanması gerektiğini belirtti.
Bursa’da oynanan futbol maçında tribünlerde açılan, sporun ruhuna aykırı görsellerin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
“Bu görseller hiçbir futbol kulübümüze ve hiçbir takımımızın taraftarlarına mal edilemez. Bu provokasyonu yapanları şiddetle kınıyoruz. Spora ve sporun ruhuna aykırı provokatif girişimlere hiçbir surette müsaade edilmeyecektir. Bu olayın her yönüyle araştırılması için gereken soruşturma başlatılmıştır.”
NE OLMUŞTU?
Bursaspor-Amedspor maçında, bazı taraftarlar “Beyaz Toros” ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın pankartlarını açtı.
3.
Bölgede Türkiye rüzgarı! Tarihi anlaşma: Çok büyük fırsatlar var
BAE Büyükelçisi Zahiri, Türkiye ile imzaladıkları ‘Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın iki ülke ilişkilerinde ‘üst düzey tarihi bir dönemeci’ oluşturacağını, ortak ticaret, yatırım ve ekonomik büyümeyi teşvik edeceğini belirtti.
BAE ile Türkiye arasındaki tarihi ilişkinin verimli ve yapıcı işbirliğine dayandığını kaydeden Zahiri, bu ay iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50. yıl dönümünün kutlandığını vurguladı.
Zahiri, “Ortak çıkarlara dayalı işbirliği süreci, iki ülke arasında imzalanan Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması ile taçlandı. Nitelikli ilişkilerin gidişatında üst düzey tarihi bir dönemeci oluşturacak bu anlaşma, iki ülke yararına ortak işbirliği sürecinde yeni bir dönemi teşkil edecek.” ifadesini kullandı.
BAE’den Türkiye’ye talep yağıyor: Keşfedeceğiz…
BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın video konferans yöntemiyle katıldığı imza töreninde buna vurgu yaptığına dikkati çeken Zahiri, Al Nahyan’ın bu anlaşmaya ilişkin “iki ülke arasındaki ilişkilerin gidişatında özel bir adımı teşkil ettiği” ve anlaşmayla “herkesin yararı ve refahı için ekonomik ve ticari işbirliğini güçlendirmeyi amaçladıkları” yönündeki ifadelerini hatırlattı.
Anlaşmaya değinen Zahiri, “BAE ile Türkiye arasında imzalanan Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması, iki ülkenin çeşitli alanlarda işbirliğini genişletmeyi sürdürme konusundaki ortak istekliliğini yansıtmaktadır. Nitelikli ilişkilerdeki büyük gelişmeyi gösteren bu anlaşma, iki dost halkın yaşam kalitesini artıracak şekilde ortak ticaret, yatırım ve ekonomik büyümeyi teşvik edecek.” değerlendirmesini yaptı.
Zahiri, anlaşmanın “gerçek kalkınma ortaklığını” ve “ortak çıkarları” tesis edeceğini, iki ülke arasındaki stratejik ilişkileri daha güçlü ve daha sağlam şekilde pekiştireceğini vurguladı.
“ANLAŞMANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNİN ARDINDAN OLUMLU SONUÇLARINI KISA SÜREDE GÖREBİLİRİZ”
Anlaşmanın karşılıklı fırsatlar içeren yeni bir dönemin başlamasına katkı sağlayacağına dikkati çeken Zahiri, belirli ürün ve mallar üzerindeki gümrük vergilerinin yüzde 82 düşürülmesi konusunda anlaşmaya varıldığına, bazı diğer ürünlerde ise bu vergilerin tümünün kaldırılacağına ve bunun da petrol dışı iç ticareti güçlendireceğine işaret etti.
Zahiri, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından olumlu sonuçlarını kısa sürede görebileceklerini vurguladı.
“ANLAŞMA İSTİHDAMA DA OLUMLU KATKIDA BULUNACAK”
Anlaşmanın dost iki ülke için çok önemli olduğunu kaydeden Zahiri, iki ülkedeki iş dünyasına ve özel sektöre yeni ayrıcalıklı avantajlar sunacağının altını çizdi.
Zahiri, “Bu anlaşma Türkiye’de 100 binden fazla, BAE’de ise yaklaşık 25 bin istihdam sağlayacak.” değerlendirmesini yaptı.
“ANLAŞMA İKİ ÜLKE ARASINDA ‘YAPICI İŞBİRLİĞİ VE ORTAK BÜYÜME’NİN ÖNÜNÜ AÇACAK”
Büyükelçi Zahiri, anlaşmanın her iki ülkenin ihracatçılarına ürün ve malları için yeni pazarlar açacağını, büyük ve küçük proje sahiplerine aynı düzeyde fayda sağlayacağını, iki ülke arasında iç ticarette umut verici bir gelecek için iyi bir başlangıç olacağını ve iki ülkenin beklentilerini ve çıkarlarına hizmet edeceğini bildirdi.
Zahiri, söz konusu anlaşmanın iki ülke ekonomileri arasında yeni “yapıcı işbirliği ve ortak büyüme döneminin önünü” açacağını, iki ülkenin de ticaret ortakları ağını genişletme çabalarında yeni ve önemli bir adım olduğunu belirtti.
Anlaşmanın ihracat sürecini canlandıracağını aktaran Zahiri, “Bu tarihi anlaşma, BAE ile Türkiye arasındaki ticaret ve yatırım ortaklığını etkin bir şekilde güçlendiriyor. Türkiye 2022’de BAE’nin en hızlı büyüyen ticari ortağıydı. Gelecekte daha fazla ortak başarıları hayata geçirmeyi umuyoruz.” ifadelerini kullandı.
4.
İsveç’ten PKK’ya yönelik itiraf sonrası hamle: İşlerini zorlaştıracağız
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ülkesinin, mecliste 9 Mart’ta oylanacak yeni yasa tasarısıyla terörle mücadeleye karşı Türkiye’ye karşı sorumluluklarını yerine getirmiş olacağını söyledi.
“TÜRKİYE PKK SALDIRILARINDAN ÇOK ETKİLENDİ”
Kristersson, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile İsveç’in başkenti Stockholm’de bir araya geldikten sonra düzenledikleri ortak basın toplantısında konuştu.
Türkiye’nin başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin faaliyetlerinden çok etkilendiğine işaret eden Kristersson, şunları söyledi:
“PKK’NIN İŞİNİ ZORLAŞTIRACAĞIZ”
“İsveç makamları terör için para toplayan PKK’lılara karşı daha sert önlemler alıyor. Daha önceden terör örgütlerinin İsveç’teki finans faaliyetlerini yeterince ciddiye almadık. Şimdi bunu ciddiye alıyoruz. PKK için para toplayan kişilerin çeşitli suç yöntemlerini kullandıklarını ve bunun da terörü finans ettiklerini biliyoruz. Hükümetin organize suçla mücadeleye odaklanması PKK’nın işini zorlaştıracaktır.”
“YASA ÇIKARTACAĞIZ”
Kristersson 9 Mart’ta İsveç meclisinde terörle ilgili yeni bir ceza yasasının oylanacağına işaret ederek, “Bu yasa ile birlikte terör örgütlerine katılmak ve finans sağlamak yasaklanacak. Yasa,1 Haziran’dan itibaren uygulamaya koyulacak.” dedi.
Ülkesinin uluslararası terörle mücadele için bu yasaya ihtiyacı olduğunu aktaran Kristersson, “İsveç, Finlandiya ve Türkiye arasındaki Üçlü Muhtıra terör örgütleriyle beraber mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu yasa onu da kapsıyor. Bu yasa ile birlikte NATO konusunda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirdiğimize inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
5.
Büyük Türk hamlesi! ”Turan Yolu” dengeleri alt üst edecek
44 gün süren vatan müdafaasının ardından Azerbaycan, yaklaşık 30 yıl işgal altında kalan topraklarını kurtardı. Tarihi kentler ihya edilmeye, yeni yollar inşa edilmeye başlandı.
Azerbaycan 2020’de 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nda yıllardır işgal altında olan birçok kentini kurtarmayı başardı. Karabağ Zaferi’nin ardından Azerbaycan’ın odaklandığı ilk konulardan birisi yıllardır ihmal edilmiş şehirlerin yeniden ihyası oldu.
Bunun yanında 30 yıldır durgun olan bölge ekonomisini canlandırmak da önemli önceliklerden biriydi.
Azerbaycan oldukça hızlı yol aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle bölge için son derece önemli olan Zengilan Havalimanı açıldı.
Ancak bölgede ihya edilen şehirler ve inşa edilen yeni yollar, raylı sistemler, hava alanları açılacak bir koridor ile büyük bir anlam kazanacak: Zengezur Koridoru
Azerbaycan, Zengezur koridoru için çok önemli olan otoyol çalışmalarının büyük bir bölümünü bitirdi. Horadiz, Cebrayıl, Zengilan ve Ağbend arasındaki otoyol artık hizmete girmek için gün sayıyor.
Uzmanlar, söz konusu otoyolun Zengezur Koridoru için hayati önemde olduğunu dile getiriyor.
MUAZZAM TÜRK HAMLESİ! “TURAN YOLU” DENGELERİ ALT ÜST EDECEK
Peki, Türkiye ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru nedir? Gelin birlikte bakalım.
Zengezur, bir zamanlar Müslüman Türk nüfusun yaşadığı tarihi Azerbaycan toprağı olsa da 1920’li yıllarda Sovyetler Birliği tarafından Ermenistan’a bağlandı ve bugün de Ermenistan’ın sınırları içinde bulunuyor. Zengezur’un Ermenistan’a verilmesiyle Azerbaycan Nahçıvan’la kara bağlantısını kaybetti.
Nahçıvan ile Azerbaycan’ın batı kısımları arasında doğrudan kara bağlantısının olmaması Bakü yönetimine her zaman zorluk yaşattı. 44 günlük savaşta Ermenistan’ın yenilgiye uğratılmasıyla imzalanan ateşkesin 9. maddesi bölgede kurulacak ulaşım koridorlarıyla ilgili oldu.
“Bölgenin ekonomik ve ulaşım bağlantılarında engeller kaldırılacak. Ermenistan, vatandaşların, araçların ve yük araçlarının iki yönde hareketini organize etmek amacıyla Azerbaycan’ın batısındaki bölgeler ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında ulaşım iletişimini sağlayacak.”
Ulaşım iletişiminin kontrolü, Rusya Sınır Güvenlik Servisi kurumları tarafından da sağlanacak. Tarafların anlaşmaya varması durumunda, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ın batı bölgeleri arasında ulaşım iletişimlerinin ağları inşa edilecek.
Azerbaycan, kara ve demir yolu ulaşımının yapılacağı Zengezur koridorunun hayata geçmesi için kendi topraklarında hızla başladığı projeleri yoğun şekilde sürdürüyor.
ANKARA-BAKÜ ARASINDAKİ MESAFE KISALIYOR
Zengezur koridorunun hayata geçirilmesiyle birlikte Azerbaycan ile Türkiye arasındaki mesafe de kısalıyor. Ankara’dan başlayan demir yolu hattı Kars’a, oradan da Nahçıvan’a geçiyor. Zengezur koridoru da burada devreye giriyor.
Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki 43 kilometrelik mesafe Zengezur koridoru olarak adlandırılıyor.
Koridorun açılmasıyla birlikte inşa edilecek demir yolunun Kars, Tiflis, Kars güzergahını takip eden hattan daha kısa olması bekleniyor.
ZENGEZUR’DAN GEÇEN HATTIN DETAYLARI NELER?
Azerbaycan’ın, başkent Bakü’den Fuzuli ilinin Horadiz kasabasına kadar demir yolu hattı zaten işlek durumda. Bu hattın Horadiz’den Ermenistan sınırına kadarki kısmının bazı bölümleri Ermenistan işgali döneminde tahrip edildi, bazı bölümleri ise yapılan barajın suları altında kaldı.
Dolayısıyla Horadiz’den Nahçıvan’ın Ordubad iline uzanan 166 kilometrelik yeni demir yolu hattı inşa edilecek.
Hattın Ermenistan kısmından, Zengezur bölgesinden geçecek 43 kilometrelik bölümünün inşaatı için Azerbaycan ile Rusya görüşmeler yapacak.
Azerbaycan’ın Ermenistan ile değil Rusya ile görüşecek olmasının nedeni, Ermenistan demir yollarının mülkiyetinin Rusya’ya ait olmasından kaynaklanıyor.
Ordubad’dan Nahçıvan’ın kuzeyinde bulunan; Türkiye, Ermenistan ve İran’a yakın Velidağ istasyonuna kadarki 158 kilometrelik hat ise kapsamlı olarak tamir edilecek. Velidağ’da biten hat, Ermenistan sınırına kadar 14 kilometre uzatılacak.
Ermenistan, bölgedeki barış arayışlarına katkı sağlamaya karar verilmesi ve bu ulaşım projelerine katılması halinde, kendi demir yolu hattını Bakü’den Horadiz’e, Horadiz’den de Nahçıvan’ın kuzeyine kadar olan bu hatla birleştirebilecek. Böylece Ermenistan, Rusya ve İran’a kesintisiz ulaşım elde edebilecek.
Demir yolu hattıyla paralel olarak aynı güzergahlarda kara yolu hatlarının da devreye girmesi söz konusu. Azerbaycan, Zengezur’a uzanacak Ahmetbeyli-Horadiz-Mincivan-Ağbend otoyolu projesine başladı ve proje hızlı şekilde ilerliyor.
Diğer taraftan Türkiye ve Azerbaycan’ın, Kars’ı Nahçıvan’a bağlayacak demir yolu hattı projesi de var.
Bu projelerin tümü gerçekleştirildiğinde Türkiye ile Azerbaycan arasında yeni ulaşım bağlantısı sağlanacak. Aynı zamanda Türkiye ile Rusya arasında Azerbaycan üzerinden kesintisiz kara ve demir yolu iletişimi sağlanmış olacak.
AZERBAYCAN’IN KARABAĞ HAREKATI
Ermenistan’ın saldırısı sonucu Tovuz civarında cereyan eden çatışmalar kısa süre sonra, 2020 yılının 27 Eylül günü yerini savaşa bırakmış ve Azerbaycan, işgal altındaki topraklarını kurtarmak için operasyon başlatmıştı.
Azerbaycan’ın başlattığı operasyon 44 gün sürmüş ve Ermenistan büyük bir hezimet yaşamıştı.
6.
ABD Temsilciler Meclisi’nde Türkiye ile ilgili skandal sözler! Ankara’yı hedef aldı…
ABD’de cinsel taciz gibi skandal iddialarla Temsilciler Meclisi Etik Komitesi tarafından soruşturulan ve özgeçmişiyle ilgili yalan söylediği ortaya çıkan Milletvekili George Santos, Türkiye’yi hedef aldı.
Hakkındaki “2022 seçim kampanyasıyla ilgili yasa dışı faaliyetlerde bulunmak, Meclis’e kendisiyle ilgili doğru bilgileri sunmamak, eski çalıştığı kurumda federal çıkar çatışması yasalarını ihlal etmek ve ofisinde çalışmak isteyen birine cinsel tacizde bulunmak” gibi iddialardan soruşturulan Temsilciler Meclisi üyesi Santos, milletvekillerinin beşer dakika kendilerince önemli gördükleri serbest konularda görüşlerini dile getirdikleri “Sabah Saati” oturumunda konuştu.
ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ MÜTTEFİK OLARAK GÖRMESİNİ VE NATO ÜYELİĞİNİ SORGULADI
Demokratların yanı sıra kendi partisi Cumhuriyetçi Parti üyelerinden ve seçim bölgesinden istifa çağrıları yapılan ve mecliste atandığı komitelerden baskılar sonucu istifa etmek zorunda kalan Santos, ABD’nin Türkiye’yi müttefik olarak görmesini ve Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayarak, Ermeni iddialarını ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği konularını gündeme taşıdı.
AZERBAYCAN’IN DAĞLIK KARABAĞ’DAKİ MÜCADELESİNİ KINAYACAN TASARIYI DESTEKLEYECEK
Türkiye’nin Azerbaycan, Suriye, Rusya, İran ve Ermenistan ile ilgili önemli politikalara müdahil olduğu görüşünü savunan Santos, New York’taki seçim bölgesinde ikamet eden “hatırı sayılır sayıdaki” Ermenilerin endişeleri olduğunu iddia etti. Santos, bu kapsamda meclisteki Ermeni grubu tarafından sunulan, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki mücadelesini kınayan tasarıyı destekleyeceğini söyledi.
Santos’un iddialarının meclis işleyişi bağlamında bir bağlayıcılığı bulunmuyor.
SANTOS’UN SKANDALLARLA DOLU ÜÇ AYLIK VEKİLLİK SERÜVENİ
New York’tan 8 Kasım 2022 ara seçimlerinde Kongre üyesi seçilen Cumhuriyetçi Santos, seçim kampanyası boyunca Baruch Koleji ve New York Üniversitesinden (NYU) mezun olduğunu iddia etmişti. New York Times gazetesinin haberine göre ise NYU yetkilileri üniversite arşivlerinde Santos’un kaydının olmadığını duyurmuştu.
Santos’un ayrıca seçim kampanyası sırasında dile getirdiği Wall Street bünyesindeki Goldman Sachs ve Citigroup’ta çalıştığı iddiaları da yalanlanmıştı.
Seçim döneminde “onurlu bir Yahudi” olduğunu ileri süren ancak Katolik olduğu ortaya çıkan Santos, “Katolik’im. Anne tarafımın Yahudi kökeni olduğunu öğrendiğim için ‘Yahudi sayılırım’ demiştim.” ifadesini kullanmıştı.
Ayrıca, Federal Seçim Komisyonuna (FEC) kayıtlı olmadan seçim kampanyası için bir grubun para toplaması ve 2020-2022 arası kişisel servetindeki ani artışa ilişkin bilgilerin ortaya çıkması, Santos’un finansman yasalarını ihmal etmiş olabileceği iddialarını gündeme getirmişti.
Demokratların yanı sıra seçim bölgesindeki Cumhuriyetçi parti üyelerince de istifa çağrıları yapılan Santos ise istifa etmeyeceğini ve iddialardan etkilenmeyerek görevine devam edeceğini söylemişti. Santos, 31 Ocak’ta, yeni atandığı Temsilciler Meclisi Küçük İşletmeler Komitesi ile Uzay ve Teknoloji Komitesi üyeliklerinden “işler yoluna girene kadar geçici olarak” ayrılacağını duyurmuştu.
Son olarak Santos’un ofisinde kısa bir süre çalıştığını söyleyen Derek Myers isimli bir kişi, milletvekilinin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu öne sürmüştü.
Santos’un başın ağrıtan bir diğer gelişme de Brezilya’da bir festivalde kadın kılığına girerek eğlendiğini gösteren fotoğraflar olmuştu.
7.
İngiliz kolları sıvadı! HDP ve İYİ Parti’ye dikkat çekip ‘akıl’ verdiler…
Altılı masada yaşanan krizlerle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklamasının ardından İngiliz Reuters kolları sıvadı. İYİ Parti ve HDP’ye dikkat çeken Reuters, seçimler öncesi ittifaka ‘akıl’ verdi.
HDP’DEN 6’LI KOALİSYONA VE KILIÇDAROĞLU’NA ÇAĞRI
Kaosun ardından HDP’den Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kararlaştırılmasıyla birlikte üst üste destek niteliğinde açıklamalar geldi. HDP çevresi kendisine sık sık gül uzatan Kılıçdaroğlu’na bu kez açık açık yan yana duralım mesajları iletmeye başladı.
HDP’nin mevcut Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı çağrıda “Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı hayırlı olsun, kendisiyle genel merkezimizde bunları konuşmak için ziyaretini bekliyoruz.” dedi. Sancar açık ittifak beklentisini de belirtti.
DEMİRTAŞ ANINDA MESAJ PAYLAŞTI
Terör örgütü PKK destekçiliği nedeniyle Edirne’de cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş da Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanır açıklanmaz sosyal medyadan dikkat çeken bir mesaj paylaştı. Demirtaş, Mithat Sancar’ın da görselini paylaşarak “Sayın Kılıçdaroğlu’na hayırlı olsun diyoruz. Kendisini HDP’ye de bekliyoruz.” şeklinde bir paylaşımda bulundu.
Bu yaşanlar sonrasında Kılıçdaroğlu’nun terör örgütü PKK ile bağını reddetmeyen ve her fırsatta bunu gözler önüne seren HDP ile daha yakın temas kuracağı konuşulurken, İngiliz Reuters dikkat çeken bir analize yer verdi…
6’LI KOALİSYONA ‘SEÇİM AKLI’ VERDiLER
6’lı koalisyonda bulunan iki yetkiliye dayandırılan analizde; HDP ile görüşmenin milliyetçi seçmene sahip İYİ Parti tabanından gelecek desteği baltayabileceği kaydedildi.
HDP’nin 14 Mayıs’taki seçimlerde muhalefet için kritik rol oynadığı belirtilerek, söz konusu desteğin önemine vurgu yapıldı.
HDP İYİ PARTİ ARASINDA ‘İNCE DENGE’ VURGUSU
Muhalefetteki üst düzey bir başka yetkili ise, Sancar ve Demirtaş’ın davetlerinin erken yapıldığını belirterek, muhalefetin bu süreci yönetme stratejisine dikkat çekti.
Analizde, HDP ve İYİ Parti ilişkisi için ince bir dengenin bulunmasının önemi vurgulandı.
8.
Son anket sonucu açıklandı: Erdoğan ve AK Parti’nin oyları düştü mü?
Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ve olası dış politikasını uzmanlara soran CNN, Erdoğan’la CHP liderinin bir nevi karşılaştırmasını yaptı. Cumhur İttifakı’nın önde olduğunu kaydeden anketçiler, “Depremler, Erdoğan’ın oyunu etkilemedi” dedi.
“Gandhi Kemal” ve “Türkiye’nin Gandhisi” şeklinde tanıtılan Kılıçdaroğlu’nun, Batı’ya yönelik politikalar yürüteceği ifade edildi.
ABD merkezli CNN International’da çıkan “Erdoğan’ın ‘zıt kutbu’ Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmak istiyor” başlıklı analizde, Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşılaştırıldı. Haberde ayrıca, depremden sonra yapılan anket sonuçları da yer aldı.
“PARLAMENTER SİSTEME GEÇMEK İSTİYORLAR”
Nadeen Ebrahim imzalı analizde, “Muhalefetin yol haritası, cumhurbaşkanının daha az yetkiye sahip olduğu kapsayıcı bir parlamenter sisteme doğru ilerleme hedefinde netleşti” denildi. Bu konu hakkında Oxford Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Çağdaş Türkiye Programı Koordinatörü Mehmet Karlı, “Artık cumhurbaşkanının elinde merkezi bir güç olmayacak” dedi.
“BATI’YA KARŞI DAHA ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR YAKLAŞIM BENİMSEYECEK”
“Analistler, Kılıçdaroğlu’nun kurumlar aracılığıyla hareket edeceği için Batı’ya karşı daha yumuşak ve daha öngörülebilir bir yaklaşım benimsemesinin beklendiğini söylüyor” ifadelerinin yer aldığı analizde, Koç Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü Murat Somer’in değerlendirmelerine yer verildi.
Somer, Erdoğan’ın dış politikasının çoğunlukla “hırçın” ve “kişisel” olarak tanımlandığını, muhalefetin daha kurumsal, öngörülebilir ve yumuşak güce dayalı bir politika yürütebileceğini söyledi.
“Erdoğan esnaf, Kılıçdaroğlu bürokrat” diyen Somer, Erdoğan’ın siyasete “iş insanı” gibi yaklaştığını söyledi.
KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN’IN ZITTI
Uzmanların CHP liderini “Erdoğan’ın olmadığı her şey” olarak gördüğünü yazan Ebrahim, şu ifadeleri kullandı:
“Analistler, hem Hindistan’ın Mahatma Gandhi’sine fiziksel benzerliği hem de mütevazi yapısı nedeniyle bazen ‘Gandhi Kemal’ olarak anılan Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın zıt kutbu olarak görüldüğünü söylüyor.”
SEÇİMİ KİM KAZANIR? ANKET SONUCU AÇIKLANDI
Söz konusu yarışın epik bir hikaye oluşturacağını söyleyen Somer, seçimin zorlu geçeceğini dile getirdi.
Siyaset bilimci Gönül Tol ise, “Muhalefet bir takım gibi çalışırsa cazibesi artar” dedi.
CNN’nin analizine katkı sağlayan ve depremden sonra yaptıkları araştırmayı anlatan MetroPOLL’ün Başkanı Özer Sencar, pek çok kişinin depremden sonra Erdoğan’ın oy kaybedeceğini düşündüğünü ancak durumun öyle olmadığını söyledi.
Sencar’a göre anketler, hükümetin, muhalefetin beklediği kadar oy kaybetme olasılığının düşük olduğunu gösteriyor:
“Depremden sonra Erdoğan’ın popülaritesi sadece 1 puan, Kılıçdaroğlu’nun popülaritesi ise 5 puan azaldı. Bütün bu veriler, deprem nedeniyle hükümetin ve Erdoğan’ın kayıplarının telafi edilebilecek düzeyde olduğunu gösteriyor.”
Geçtiğimiz gün de Reuters’a konuşan ve MetroPOLL’ün son anket verilerini paylaşan Sencar, hükümetin ocak ayına oranla birkaç puan kaybettiğini ancak Cumhur İttifakı’nın hala Millet İttifakı’nın önünde olduğunu söylemişti.
PKK’yı terörist görmeyen Demirtaş’ın, milliyetçi Akşener’e mektubu!
10.03.2023
50 bin kişinin katili teröristbaşı Apo için, “Durun daha, başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini” diye nara atan.
Yargının yakasına yapışması sonrasında cezaevine giren Selahattin Demirtaş, çakma ülkücü Meral Akşener’e mektup yazmış..
“Cezaevinden çıkıp gelsem, kahvaltı hazırlar mısın” demişliği de var..
Fox TV’de, “Tabii, hazırlarım” diye cevap almışlığı da var..
Hakkını yemeyelim, “kahvaltı hazırlama sözü” verdiği dakikalarda, “Bizde bir örf vardır. O örf gereği, düşmanınız da gelse, kapınızı çaldığında açar, ikram edersiniz, ama dışarı çıktığında düşmanlık devam eder” diyerek, aslında Selahattin Demirtaş ile aralarındaki ilişkinin “düşmanlık” boyutunda olduğunu da hatırlatmıştır..
Daha önce de yazmıştım..
Her ne kadar İstanbul doğumlu olsam da..
Ben de bir Anadolu çocuğuyum..
Düşman kapıyı her çaldığında açıp ikram etme diye bir şey bilmiyorum..
Açlık içinde ise, çok çok zor durumda ise, “Allah’ın yarattığı canı, sadece Allah alır. Alllah’ın kanunları gereği, devlet alır” diyerek, ve işlediği suçların cezasını çekmesi için çaba sarfederek, ölmeyeceği kadar bir yardım edebilirsiniz ama..
Karısı öğretmenlik maaşı alırken, doktor raporu ile hasta denilip, İstanbul Adalar’da gezen, Fransa’da, İtalya’da gezen bir adamın, Meral Akşener’in kahvaltısına ihtiyacı olmadığını, hepimiz çok iyi biliyoruz..
Selahattin Demirtaş’ın bir kardeşinin, halen Kandil’de, PKK teröristleri ile birlikte olduğunu da çok iyi biliyoruz..
Aylar önce Selahattin Demirtaş’a kahvaltı hazırlama sözü veren, ama bu sözünü hayata geçiremeyen Meral Akşener’e, şimdi aynı terörist yalakası bir mektup yazmış..
Şöyle diyormuş mektubunda:
“Toplumun büyük bölümü ‘birleşe birleşe kazanacağız’ sloganlarıyla umudu büyütmeye çalışırken sizin, HDP’ye dönük yaklaşımınızın bu amaca uygun olmadığını düşünüyorum.”
Demokraside, “birleşe birleşe kazanma” konuşulabilinir.. Tartışılabilinir.
Ama..
PKK ile, PKK’yı terör örgütü olarak görmeyenlerle birleşmeyi de, kazanmak için her şeyi meşru görenler, ertesi günü teröristlerin güdümüne gireceklerini de unutmamalıdır..
Demirtaş sıradan bir siyasetçi olsaydı.
PKK için, “Terör örgütü diyemem” açıklaması olmasaydı..
Terör örgütü olan PKK için, “hak arayan bir teşkilat” dememiş olsaydı..
Kısacası, terör örgütüne destek vermemiş olsaydı..
Binlerce insanın kanı, ellerinde olmasaydı..
Halkın önünde açıktan birleşme adımları atılıyorsa..
“Herkesin kendi bileceği iş, der geçerdik..
Ama, bir yandan “PKK’lı teröristlerle oturup konuştunuz” diyerek, devamında “Megri megri türküler söylediniz” diyerek, AK Parti’yi mahkum etmeye kalkışanlarla, ittifak kurmak istiyorsanız..
Çakma ülkücüler de, “megri megri türküsü söylüyordunuz” diyerek AK Parti’yi mahkum etmeye çalışırken, o türkülerin söylendiği 3 yıl boyunca bir askerimize, bir polisime kurşun sıkılmadığını gizleyip, şimdi PKK’lı teröristler askerimize kurşun sıkmaya tekrar başladığı halde, PKK’lılarla birlikte türkü söylemeye yeltenirlerse..
“Hop beyler.. ne yapıyorsunuz siz?” deme hakkımız doğar..
Mektubu, mektubun muhatabı Akşener’in sessizliğini daha iyi anlamak için, mektubun devamını da aktarayım:
“Siz Millet İttifakının bir parçası olarak kendi ittifakınızdaki partilerle bile kıran kırana bir müzakere yürüttünüz. Size hak olan müzakere siyaseti, HDP için neden bir hak değil?”
Âma ile yatan, şaşı kalkar diye atasözümüz var..
Bu teröristlerle kahvaltı muhabbeti yaparsanız, bu tehditlere de muhatap olursunuz..
“Kemal Kılıçdaroğlu mu Cumhurbaşkanı adayı olsun. Ekrem İmamoğlu mu?” noktasındaki bir tartışmayı..
Adam getirdi, Kandil’i de seçimin işine karıştıracak şekilde, kıyaslama ile, kendisine alan açmaya kalkıştı..
Hatta tehditler savurmaya başladı..
Demirtaş’ın mektubunun devamından veriyorum:
“HDP destek kararı alırsa Sayın Kılıçdaroğlu çok yüksek olasılıkla Cumhurbaşkanı olacak ve siz de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaksınız. Ayrıca partiniz birkaç bakanlık görevi üstlenecek!”
İşte apaçık bir yandan tehdide, bir yandan da şantaja başladılar..
“Bizim sayemizde cumhurbaşkanı yardımcısı olacaksınız” dediler bile..
“Bizim sayemizde, bakanlıklara sahip olacaksınız” dediler bile..
Nerden cesaretle bunu söylüyorlar?
Türkiye genelinde, büyükşehirlerde 2019’daki ittifaka güvenerek bunu söylüyorlar..
İstanbul’da..
Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Antalya’da..
HDP de aday göstermedi.
İyi Parti de aday göstermedi.
Bir tesadüf müydü?
Değil.
Tesadüf olmadığı şurdan da belli..
Her iki parti de, CHP’li adayları desteklediklerini açıklayarak, aday göstermediler.
Ortak alınan karar, böyle ifşa oldu..
Ve belediyeleri, İP ile HDP’nin de desteği ile, CHP’li adaylar kazanınca.
Belediyelerde, CHP+İP+HDP birlikte yönetimi hayata geçirildi..
Buradan cesaretle Selahattin Demirtaş açık açık tehdidini savuruyor.
“Aynı planı cumhurbaşkanı seçiminde de hayata geçirmeye mahkumsunuz” demeye getiriyor..
Dün yaptık, bugün de yapmaya mahkumsunuz” diyor..
“İBB’de, ABB’da ve daha birçok büyükşehir belediyesinde, başkan yardımcılığı koltuklarını, iştiraklerin müdürlüklerini, HDP ve İyi Parti olarak birlikte, seçime girmediğimiz halde aldık. Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, yine ittifak yaparsak, aynı şekilde bakanlıkları paylaşacağız. Bunda ne var ki?” diyor, Meral Akşener’i köşeye sıkıştırıyor..
2019 seçimleri öncesinde, HDP seçmeni de, “Irkçı” olarak suçladıkları İyi Parti ile kurdukları ittifakı anlamamış olabilir..
İP seçmeni de, HDP ile aynı doğrultuda oy kullandıklarını farkedememiş olabilir..
Ama bugün, artık kimse bu numaraları yemez..
İP’li iseniz.
Dürüst ve vatansever bir insan iseniz.HDP ile aynı çatı altında, aynı adaya oy veremezsiniz..
HDP’li seçmen için de aynı şey geçerli..
HDP’li olmanızın arkasında ne yatıyor?
Kürt seçmene eski yıllarda yapılan haksızlıklar..
Kim, o haksızlıkların sorumlusu?
İyi Parti zihniyetindeki siyasetçiler..
O zaman, o İP ile, nasıl ittifak yapabilirsiniz?
2019’u, 2023’te tekrarlamak isteyenlere.
“Millet gözünü açtı, artık bu oyuna gelmez” hatırlatması yapıyorum..
Eğer biz yanılıyor isek..
Millet, gözünü açmadı ise, ona da bizim yapabilecek bir şeyimiz yok!
YENİ AKİT
10.
Pakistan Dışişleri Bakanı Zerdari: Kriz fırtınası içindeyiz
Pakistan Dışişleri Bakanı Zerdari, ekonomik kriz, geçen sene yaşanan sel felaketinin sonuçları ve terör sorununa atıfta bulunarak ülkesinin “kriz fırtınası” içerisinde olduğunu belirtti.
Pakistan Dışişleri Bakanı Bilaval Butto Zerdari, ekonomik kriz, geçen sene yaşanan sel felaketinin sonuçları ve terör sorununa atıfta bulunarak ülkesinin “kriz fırtınası” içerisinde olduğunu belirtti.
Bakan Zerdari, Associated Press’e verdiği röportajda, Uluslararası Para Fonunun (IMF) Pakistan’a karşı adaletli olmadığını belirterek İslamabad’ın Batı’nın Afganistan’dan çekilmesinin ardından 100 bin yeni mülteci ve artan terör faaliyetleriyle uğraştığını ifade etti.
Zerdari, Pakistan’ın son 23 IMF programının bir parçası olduğunu ve yapısal vergi reformunu gerçekleştiremediğini dile getirerek “(2022’de yaşanan seller) Bu ölçüde bir iklim felaketinden muzdaripken vergi politikamızda ve vergilerin tahsilatında ufak tefek kusurlar aramanın gerçekten zamanı mı?” dedi.
Sellerde evleri ve arazileri suya teslim olan dar gelirlilere yardım etmek için hükümetin paraya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Zerdari, IMF’nin ise görüşmeleri uzattığına işaret etti.
Bakan Zerdari, ekonomik kriz, geçen sene yaşanan sel felaketinin sonuçları ve terör sorununa atıfta bulunarak ülkesinin “kriz fırtınası” içerisinde olduğunu söyledi.
Ekonomik ve diplomatik cephede zorluklar
Zerdari, Kovid-19 salgınının etkileri, Taliban’ın Afganistan’da kontrol sağlaması, enflasyon ve tedarik zincirlerindeki bozukluğa rağmen ekonomik olarak Pakistan’ın başını suyun üzerinde tuttuğunu fakat geçen yıl yaşanan; 1739 kişinin hayatını kaybettiği sellerde 30 milyar doların üzerinde zarar oluştuğunu kaydetti.
Diplomatik cephede ise Pakistan’ın komşularıyla bir dizi sorun yaşadığına dikkati çeken Zerdari, Hindistan ile yaşanan ikili sorunlara, Afganistan’da onlarca yıllık çatışma ve trajediye, İran’a karşı uygulanan yaptırımlar sebebiyle bu ülkeyle ticaretin aksamasına işaret etti.
Çin ile iyi ilişkilere vurgu
Zerdari, Pakistan’ın Çin ile çok sağlıklı ekonomik ilişkisi olduğunu dile getirerek bu durumun jeopolitik olayların sonuçları yüzünden dikkatleri üzerine çektiğini vurguladı.
Çin’in 1,3 milyar dolarlık kredi desteğinden çok memnun olduklarını belirten Zerdari, Çin hükümetinin vadesi gelen borçların ertelenmesi veya ekonomik yardım sağlayarak Pakistan’ı desteklediğini söyledi.
Zerdari, bu durumdan bir endişe duymadığını dile getirerek “Nereden bulabilirsek yardıma ve desteğe ihtiyacımız var.” dedi.
ABD ile sağlıklı gidişat
Enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla Rusya dahil, herkesle çalışmayı istediklerini ifade eden Zerdari, ABD’nin tavan fiyat uygulaması dahilinde Rusya’dan ithalat için yer olduğuna inandığını söyledi.
Zerdari, normal şartlarda İran’dan Pakistan’a doğal gaz boru hattının tamamlanması gerektiğini dile getirerek “Maalesef, jeopolitik zorluklar sebebiyle yakın gelecekte bunun olacağına ihtimal vermiyorum.” dedi.
ABD ile ilişkilerle ilgili iklim, sağlık, teknoloji ve ticaret alanındaki görüşmelere atıf yapan Zerdari, Washington yönetimi ile sağlıklı bir gidişatta olduklarını ifade etti.
Batı’ya Afganistan çağrısı
Zerdari, Pakistan’ın Taliban üzerindeki etkisinin Kabil’in düşmesinden önce ve sonra daima abartıldığını ifade ederek ülkesinin terörle mücadele ayrıca kadınların eğitim ve çalışma hakkı gibi meseleleri görüşmek için Taliban ile ilişki kurmanın önemine dikkati çekti.
Pakistan’ın Taliban’ın El-Kaide ve DEAŞ ile bağlantılı tüm terör örgütlerine karşı harekete geçmesini görmek istediğini vurgulayan Zerdari, bunun yanı sıra daimi ordusu, terörle mücadele gücü ve etkili sınır yönetim sistemi olmayan Taliban’ın bu örgütlerle mücadele kapasitesine ilişkin soru işaretleri olduğunu söyledi.
Zerdari, Batı’ya sahada ne olursa olsun Taliban ile ilişki kurmayı sürdürmeleri tavsiyesinde bulunarak Merkez Bankasının ve ekonominin işler hale gelmesi için Batı ülkelerinin insani yardımın yanında ekonomik destek de sağlaması gerektiğini kaydetti.
11.
2 ay süren bile var! İşte Türk siyasi tarihinin koalisyon hükümetleri…
İşte Türk siyasi tarihinin geçmişten günümüze kurulan koalisyon hükümetleri ve sizleri o yıllara götürecek arşiv fotoğrafları…
1961-1962 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi Koalisyonu
Darbeden sonra 10 Kasım 1961 tarihinde ilk koalisyonu kurma görevi, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından Malatya Milletvekili İsmet İnönü’ye verildi. Partiler İnönü yönetiminde çalışmak istemiyordu. Muhtemel bir siyasi kriz tehdidi, Adalet Partisi’ni İnönü ile birlikte çalışmasına zemin hazırladı.
Yeni hükümet 20 Kasım’da ilan edildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün başbakanlığındaki hükümet ortaklığı oluşturan partilerin uyumsuzluğu nedeniyle sık sık bunalımlarla karşılaştı. VIII. İnönü Hükümeti olarak bilinen dönem 20 Kasım 1961 ile 25 Haziran 1962 arasında yaklaşık 7 ay sürmüştür.
1962-1963/ CHP-YTP-CMKP-Bağımsızlar Koalisyonu
Hükümeti kurma görevi, 4 Haziran 1962 tarihinde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından yine Malatya Milletvekili İsmet İnönü’ye verildi. İnönü, aynı gün görüşmelere başladı. Yine eski sorularla karşılaştı: Devletin ekonomi üzerindeki kontrolü ne kadar olacaktı, özel sektöre ne kadar özgürlük verilecekti?
Bir ilerleme kaydedemeyen İnönü, 18 Haziran’da çabasından vazgeçti. Fakat askeri baskı devreye girdi ve 24 Haziran’da (hükümet krizinin 25. gününde) CHP, CKMP, YTP ve bağımsızlar (çoğunluğu eski AP’li milletvekili) bir koalisyon hükümeti kurmada anlaştı.
1963-1965/ CHP-Bağımsızlar Koalisyonu
İnönü, 23 Aralık’ta, Meclis’teki 33 bağımsızla bir kabine kuracağını ilan etti; bağımsızlarla birlikte 208 oya sahipti (Çoğunluk için 18 eksik).
İnönü, Türkiye ile Yunanistan arasında açık bir çatışma tehlikesi gösteren Kıbrıs krizinin yükselen gerilimi ortasında, 25 Aralık’ta yeni kabinesini sundu. 2 Ocak’ta CHP’liler, hükümet güvenoyu almazsa, gelecekte kurulacak hiçbir koalisyonda yer almayacaklarını belirten bir uyarı yayınladı.
Özellikle Kıbrıs krizi devam ederken, yeni bir kriz olasılığı karşısında Yeni Türkiye Partisi lehte oy kullanmaya karar verdi. Ertesi gün Üçüncü Koalisyon 175’e karsı 225 oyla güvenoyu aldı. 12 Şubat 1965’e kadar üçüncü koalisyon görev yaptı.
26 Ocak 1974 – 17 Kasım 1974/ CHP-MSP Koalisyonu
37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Bülent Ecevit tarafından kurulan CHP ve MSP koalisyon hükümetidir. I. Ecevit Hükümeti olarak anılmaktadır. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtı bu hükümet döneminde yapılmıştır.
Hükümetin kurulması aşamasında CHP ve MSP arasında kurulan koalisyon hükümetinin ortaklık şartlarını ve hükümetin hedefini belirlediği bir protokol imzalanmıştır.
1975-1977/ I. Milliyetçi Cephe Hükümeti
1. Milliyetçi Cephe Hükümeti, 31 Mart tarihinde, Süleyman Demirel başbakanlığında kurulan sağ eğilimli bir ittifak hükümetidir.
Söz konusu hükümet; AP, MSP MHP ve CGP koalisyonuyla oluşturulmuş ve CHP’nin iktidar olmasını engellemek amacıyla kurulmuştur.
1977-1978/ II. Milliyetçi Cephe Hükümeti
41. hükümet, bilinen adıyla 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti 5 Temmuz 1977 yılında kuruldu. Bu hükümet dışarıdan çok uyumlu gözükmesine karşın içten içe kaynıyordu.
MSP’liler AP’yi yolsuzlukla, MHPliler MSP’yi yeşil komünistlikle, MSPliler ise MHP’yi sokağı terörize etmekle suçluyordu. 1978’de AP’den ayrılan 11 milletvekilinin CHP’ye katılımıyla bu hükümet düştü ve CHP hükümeti kuruldu.
1991-1993/ DYP-SHP Koalisyonu
49. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti 1991 erken genel seçimlerinin ardından DYP ve SHP ortaklığıyla kurulmuştur. Hükümet 30 Kasım 1991 tarihinde 164 red oyuna karşılık 280 kabul oyuyla kurulmuştur.
17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ve ardından Başbakan Süleyman Demirel’in 16 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçilmesiyle beraber hükümet sonlanmıştır; ancak yeni hükümet kuruluncaya kadar Başbakanlığa Erdal İnönü vekalet etmiştir.
1993-1995/ DYP-SHP Koalisyonu
50. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, 1. Çiller Hükümeti, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in başkanlığında, 25 Haziran 1993 tarihinde kuruldu.
Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti (18 Şubat 1995 tarihi itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi) arasında kurulan koalisyon hükümeti, 5 Ekim 1995 tarihine kadar görev yaptı. 1995 yılında SHP, CHP ile birleşti ve bu sefer de DYP-CHP koalisyonu 6 Mart 1996’ya kadar devam etti.
30 Ekim 1995 – 6 Mart 1996 Doğru Yol Partisi- Cumhuriyet Halk Partisi Koalisyonu
DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, koalisyon görüşmeleri kapsamında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile biraraya geldi.
52. Türkiye Hükûmeti veya III. Çiller Hükûmeti, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in başkanlığında, 30 Ekim 1995 tarihinde kuruldu. Doğru Yol Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında kurulan koalisyon hükûmeti, 5 Kasım 1995 tarihinde TBMM’deki güvenoylamasında, 243 kabul, 174 ret oyuyla güvenoyu aldı. 52. Hükûmet 6 Mart 1996’da sonlandı.
6 Mart 1996 – 28 Haziran 1996/ ANAP-DYP Koalisyonu
1995 Türkiye genel seçimleri sonrasında 20. dönem TBMM oluştu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel seçim sonrasında hükûmet kurma görevini 132 milletvekiliyle ikinci gelen Anavatan Partisi’nin Genel Başkanı ve Rize Milletvekili Mesut Yılmaz’a verdi.
Anavatan Partisi 132 milletvekiliyle mecliste güvenoyu almak için yeterli milletvekili sayısına sahip değildi. Hükümetin kurulması için Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi 3 Mart 1996 tarihinde partiler arası bir koalisyon protokolü imzalandı. Yaklaşık 2 ay yönetimde kalan bu hükümet Türkiye tarihine geçti.
1996-1997/ Refah Partisi-DYP Koalisyonu
Hükümeti kurma görevini seçimden birinci olarak çıkan Refah Partisi’nin genel başkanı Necmettin Erbakan’a verildi ancak Refah Partisi’nin mecliste güvenoyu almak için yeterli milletvekiline sahip olmaması nedeniyle Erbakan hükümeti kuramadı.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Demirel seçimde ikinci gelen Anavatan Partisi genel başkanı Mesut Yılmaz’a hükümet kurma görevini verdi ve Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi ortaklaşa 53. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni kurdular. Ancak bu hükümet yalnızca üç ay sürdü.
1997-1999/ ANAP-DTP-DSP Koalisyonu
Hükümeti ANAP, DSP ve Demokrat Türkiye Partisi tarafından oluşturulan azınlık koalisyonu kurdu. CHP de hükümeti dışardan destekledi. Türkbank ihalesindeki yolsuzluk iddiaları üzerine CHP hükümete desteğini geri çekti.
CHP hükümet aleyhinde gensoru önergesi verdi. Önerge TBMM tarafından kabul edilince güvenoyu almayan ANASOL-D hükümeti düştü.
1999-2002/ DSP-MHP-ANAP Koalisyonu
18 Nisan 1999 genel seçimlerinden 1. parti olarak çıkan DSP tek başına Hükümet kuracak çoğunluğa sahip olmadığı için koalisyon kurma zorunluluğu doğmuştur.
En fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanı sıfatı ile 3 Mayıs 1999 Cumhurbaşkanı’ndan Hükümeti kurma görevi alan Bülent Ecevit, MHP ve ANAP ile görüşmelerde bulunarak bir koalisyon Hükümeti kurmuştur.
Demokrasi tarihinde kara bir leke olarak geçen ve acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek uygulamaları beraberinde getiren 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 40 yıl geçti.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin emir komuta zinciri içinde gerçekleştirilen son askeri darbesi 12 Eylül, idam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle zihinlerdeki yerini koruyor.
TRT Radyosunda, 12 Eylül sabahı İstiklal Marşı’nın ardından çalınan Harbiye Marşı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzalı Milli Güvenlik Konseyi “bir numaralı” bildirisinin okunmasıyla demokrasiye darbe resmen ilan edildi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
12 Eylül karanlığına giden sürecin hazırlıkları Haziran 1980’den itibaren Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’nda yapılmaya başlandı. Kod adı “Bayrak Harekatı” olarak belirlenen darbe planının uygulanması için ordu komutanlarına 11 Temmuz saat 04.00’te harekete geçilmesi emri verildi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
2 Temmuz’da Süleyman Demirel’in Başbakanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla darbeciler bu planı erteledi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde söz konusu plan, aynı isimle sabaha karşı uygulandı ve darbeciler ülke yönetimine el koydu.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü kez açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı temel ihtiyaçlarını karşılamak isteyen vatandaşlar fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Meclis lağvedildi, anayasa kaldırıldı
Darbeciler Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Anayasayı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM’yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980’de Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Evren ve MGK üyeleri ülkede yönetime el koydu.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerini durdurdu.
FOTOĞRAF: 4 Aralık 1980’de Konya ve İstanbul Cumhuriyet Savcılıklarının istemi üzerine Ankara Cumhuriyet Savcılığına getirilen TIKP Genel Başkanı Doğu Perincek’in ifadesine başvuruldu.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i Hamzakoy’a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş’i ise Uzunada’ya sürgüne göndererek, siyasi yasaklar getirdi.
FOTOĞRAF: 15 Aralık1980’de MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 30 Ekim 1978 tarihinde Almanya’nın Dortmund Kentinde yaptığı salon toplantısında sözlerle hükümete hakaret ettiği gerekçesiyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı.
“Asmayalım da besleyelim mi?”
Ülkeye karanlık günler yaşatan darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarının da mimarı oldu.
FOTOĞRAF: 24 Aralık 1980’de, 21 Haziran 1975 günü Karabük’te yaptığı konuşmada, hükümetin manevi şahsiyetine hakaret ettiği gerekçesiyele hakkında dava açılan CHP eski Başkanı Bülent Ecevit’in Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifadesi alındı.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
FOTOĞRAF: 20 Kasım 1980’de Hükümetin manevi şahsiyetine hakaretten yargılanan CHP eski Antalya Milletvekili Deniz Baykal, beraat etti.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980’de idama mahkum edildi.
FOTOĞRAF: 27 Kasım 1980’de Yüksek Askeri Şura Üyeleri, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı Org. Kenan Evren Başkanlığında Anıtkabir’i ziyaret etti.
Darbeci Kenan Evren’in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü ise hafızalardaki yerini koruyor.
FOTOĞRAF: 27 Kasım 1980’de Yüksek Askeri Şura Üyeleri, Anıtkabir’i ziyaret etti.
Eren’in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980’de Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi.
FOTOĞRAF: 27 Kasım 1980’de Yüksek Askeri Şura Üyeleri, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı Org. Kenan Evren Başkanlığında toplandı.
Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. 517 kişinin “ölüm cezasına” çarptırıldığı süreçte, 50 kişi idam edildi.
FOTOĞRAF: 10 Kasım 1980’de Atatürk’ün 42. ölüm yıl dönümü dolayısıyla Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı Org. Kenan Evren, konsey üyeleri ile Anıtkabir’i ziyaret etti.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi “örgüt üyesi olma” suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise “sakıncalı” olduğu iddiasıyla işlerinden edildi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980’de Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Evren ve MGK üyeleri ülkede yönetime el koydu.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı bu dönemde, yaklaşık bin film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen ve yüzlerce üniversite görevlisinin işine son verildi. Onlarca gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
İnsanlık onurunu hiçe sayan uygulamaların mimarları sözde Milli Güvenlik Konseyi üyesi darbeci generallerin belirlediği Danışma Meclisinin hazırladığı anayasa, 1982’de “güdümlü” referandumla yüzde 92’lik “evet” oyu aldı. Darbenin baş aktörü Evren ve diğer darbecilerin ömür boyu yargılanmasını engelleyen “geçici 15’inci madde” de darbe anayasasına dahil edilmişti.
FOTOĞRAF: 12 Eylül 1980’de Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Evren ve MGK üyeleri ülkede yönetime el koydu.
Darbenin sorumluları ilk kez hakim karşısında
“Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı”na dair anayasanın geçici 15’inci maddesi, 12 Eylül 2010’daki referandumun ardından kaldırıldı.
FOTOĞRAF: 27 Eylül 1980’de Başbakan Bülent Ulusu, Hükümet programını okudu.
Ardından Türkiye’nin dört bir tarafından, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyuruları yapıldı.
FOTOĞRAF: 27 Eylül 1980’de Milli Güvenlik Konseyi üyeleri (soldan sağa), Deniz kuvveteleri Komutanı ORA. Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı ORG, Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı ORG. Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı ORG. Sedat Celasun.
O dönem hayatta olan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.
FOTOĞRAF: 12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (sağda) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (solda ) eşleri Nazmiye Demirel (sağ 2) ve Rahşan Ecevit (sol 2) ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy’deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden 11 Ekim 1980’de alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı’na getirildi.
Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianamenin Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012’de kabul edilmesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıkarıldı.
FOTOĞRAF: 12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit eşleri Nazmiye Demirel (önde) ve Rahşan Ecevit ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy’deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden 11 Ekim 1980’de alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı’na getirildi.
İki darbeci, ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” ile suçlandı.
FOTOĞRAF: 12 Eylül askeri müdahalesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (sivil), 11 Ekim 1980’de kaldığı Çanakkale’nin Gelibolu ilçesi Hamzakoy’daki TSK Misafirhanesinden alınarak Etimesgut Havaalanına getirildi.
Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan Evren ve Şahinkaya, telekonferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını öne sürdü.
Devam eden dava, Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya Ankara 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
FOTOĞRAF: 12 Eylül askeri müdahalesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (sağda) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (sol 2), eşleri Nazmiye Demirel (sağ 2) ve Rahşan Ecevit (solda arkası dönük) ile birlikte kaldıkları Hamzaköy’de ki TSK Misafirhanesinden 11 Ekim 1980’de alınarak Etimesgut Havaalanı’na getirildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014’te Evren ve Şahinkaya’yı, 1979’da verdikleri muhtırayla “anayasa ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, 1980’de de cebren “anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
FOTOĞRAF: Milliyetçi Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan (sol önde) Tahir Büyükkorukçu (sakallı) ve Şener Battal (sağda) 15 Ekim 1980’de tutuklandı.
Mahkeme, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi.
FOTOĞRAF: Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 11 Aralık 1980’de Ankara Adliyesi’nde ifade verdi.
Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun “askeri rütbelerin sökülmesi”ne ilişkin 30’uncu maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay’dayken Evren, 10 Mayıs 2015’te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında öldü.
Yargıtayın ikinci bozma kararı
Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.
Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Ceza dairesinin bozma kararına uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle “ortadan kaldırılmasına” karar verdi.
Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesinin sanıklar hakkında verilen hükmü usul yönünden bozmasının ardından 12 Mayıs 2019’da yeniden yargılama yapan Ankara 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, bu kez Evren ile Şahinkaya hakkında “kamu davasının ortadan kaldırılmasına” karar verdi.
Ayrıca Evren ve Şahinkaya’nın malvarlıklarına el konulması ve sanıkların TSK’den çıkarılması ile rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına hükmedildi.
MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, basına ilk açıklamasını 12 Eylül 1980’de TBMM’de yaptı.
MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (sağ 3) basına ilk açıklamasını 12 Eylül 1980’de TBMM’de yaptı. TBMM’deki açıklamada (sağdan sola) Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun yer aldı.
12 Eylül darbesi manşetlere ve fotoğraflara böyle yansıdı!
Darbeler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birer kara leke olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak 15 Temmuz 2016’da silahlı kuvvetlerdeki bir grup FETÖ’cünün gerçekleştirmeye kalkıştığı darbe girişimi Türk milletinin iradesiyle engellendi. Öte yandan bugün tarihimizin en kanlı ve iz bırakan darbesi olan 12 Eylül 1980’in 40. yıl dönümü. Siyasilerin hepsi mahkeme salonlarında, açlık, geçim derdi, eğitim problemleriyle boğuşan millet de en küçük fertlerine kadar kelepçelerle hapishanelerde, adliye koridorlarında zulme reva görüldü. İşte bu sarsıcı süreç ve kısa bir zaman sonrasında gazetelerin attıkları manşetler ve 12 Eylül darbesinde yaşananlar…
650 BİN KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren öncülüğünde, emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen ve izleri yıllardır silinmeyen darbede 650 bin kişi gözaltına alındı, 7 binden fazla kişi hakkında idam cezası istendi.
14 BİN KİŞİ VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDI
Siyasi partileri lağveden darbenin ardından önemli kanunların tamamına yakını değiştirilirken darbe sürecinde açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. Darbeciler, 14 bin kişiyi vatandaşlıktan çıkardı.
BİR SAĞDAN BİR SOLDAN
Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.
Darbeden sonra ilk idamlar, 8 Ekim 1980’de gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Toplamda idam sayısı 7 bin kişiyi buldu.
17 YAŞINDA İDAM EDİLDİ
Darbeci Kenan Evren’in, yaşını büyüterek 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü ise yıllarca unutulmadı.
Türkiye yine askeri yönetimle on yıllarını kaybetti.
İşte 12 Eylül askeri darbesi manşetlere ve objektiflere böyle yansıdı.
12 Eylül darbesine ait daha fazla fotoğraf görmek için galeriye devam edin.
12.
Τέμπη: «Το μανιτάρι φωτιάς μετά τη σύγκρουση στα Τέμπη οφείλεται σε ηλεκτρικό τόξο».
Ένα από τα ζητήματα που απασχόλησε τις προηγούμενες ημέρες, ήταν το «μανιτάρι φωτιάς» που ξέσπασε μετά τη σφοδρή σύγκρουση
Ραγδαίες είναι οι εξελίξεις μετά το πολύνεκρο δυστύχημα στα Τέμπη με τους 57 νεκρούς, καθώς καθημερινά έρχονται στο φως νέα στοιχεία σχετικά με τις ευθύνες για τη μοιραία βραδιά.
Ένα από τα ζητήματα που απασχόλησε τις προηγούμενες ημέρες, ήταν το «μανιτάρι φωτιάς» που ξέσπασε μετά τη σφοδρή σύγκρουση.
Ο δημοσιογράφος της εφημερίδας «ΤΑ ΝΕΑ», Κώστας Ντελέζος, μίλησε για το θέμα στην ΕΡΤ.
«Το “μανιτάρι”, αυτό δεν είναι τίποτα άλλο από το από το περιβόητο ηλεκτρικό τόξο» δήλωσε ο δημοσιογράφος εξηγώντας ότι σύμφωνα με μηχανολόγους – μηχανικούς του ΟΣΕ, το δίκτυο το οποίο τροφοδοτεί τα ηλεκτρικά τρένα με ρεύμα, έχει γραμμές επάνω, οι οποίες είναι 25.000 βολτ.
«Όταν τα δύο τρένα οδηγήθηκαν σε σύγκρουση, το δίκτυο αυτό βραχυκύκλωσε. Εκεί υπήρξαν πολύ υψηλά φορτία και αυτό σχημάτισε ένα τόξο φλόγας» συμπλήρωσε ο κ. Ντελέζος.
13.
14.
HDP’nin korkunç planı yeniden gündemde: Terörist ele başları siyasete girecek!